Paylaş
Saat 18.00’di ama T.K’nın sesini duyan olmadı...
Çoğunuzun bildiği bu haberi, ilk duyduğumda Monica Bellucci’nin 10 dakikalık tecavüz sahnesiyle tartışma yaratan “Irreversible-Dönüş” filmi aklıma geldi. Orada mekan bir alt geçitti ama saat gece yarısıydı. Bellucci yerde yüzüstü tecavüze uğrarken alt geçidin karşı tarafında kaçıp giden bir insan gölgesi belirmişti. Bir-iki saniyelik bir sahneydi ama modern toplumdaki duyarsızlığı her şeyi ile özetliyordu.
Bizdeki tecavüz vakasında yoldan geçen otomobiller yüzünden T.K’nın sesini duyuramadığı söylendi.
Ben de aynı fikirdeyim. Henüz yardım etmeyecek kadar insanlığımızı unutmadığımızı düşünüyorum. Acaba? Belki de o noktaya geldik, haberimiz yok. Belki de haklı olarak sigara vermediği için Eminönü’nde üzerine tiner dökülüp cayır cayır yakılmaktan korkuyoruz.
Evde eşim, “Artık sokağa çıkmaktan korkuyorum. Bana böyle bir şey yapılsa, o iki tinerciyi öldürmeden yaşayamam” dedi. Ben de “Bu adamlar içine çektikleri tinerle zombiye dönüşüyorlar, akli dengeleri sıfıra iniyor. Tinercileri rehabilite etmeden bu sorunu çözemeyiz” falan dedim.
Eşim bana şöyle bir baktı! Ateşin düştüğü yerden bakmamı, belki de benden “Taxi Driver” filmindeki Travis olmamı, bireysel adalet dağıtmamı istiyordu. Kendimi bir an “Crash-Çarpışma” filminde eşinin üstünü ararken taciz eden polise tepkisiz kalan adam gibi hissetim.
Zaten o pozisyona düşmek bir erkeğin bittiği andır. Eşimin o bakışından sonra T.K’nın varsa kocası ve çocuklarını düşündüm. Acaba sigara vermediği için tinerle çayır çayır yakılan adamın yakınları ne düşünüyordu? Sonra Beyoğlu’nda güpegündüz bir Alman turisti bıçaklayıp öldüren tinercinin “Benim psikolojim bozuk” sözüyle kendini savunması aklıma geldi. Nasıl savunma yapacağını çok iyi biliyordu! Evet, çok fazla içerde yatmıyor bu vahşeti işleyen tinerciler ve dışarı çıktıktan sonra aynı suçu defalarca işliyorlar.
Bu soruna dair bu küçük sütunda çözüm önerisi üretecek kabiliyete sahip değilim. Ancak sorunun sadece polisle çözüleceğine de inanmıyorum. Çünkü bu tecavüzler, cinayetler sosyal adaletsizliğin meyveleri.
Ve bu daha başlangıç. Daha da kötü günler bizleri bekliyor. En kötüsü de Türk halkının adalete ve polise olan güveni her geçen gün biraz daha azalıyor.
Yakında İstanbul sokaklarında bireysel adaleti dağıtacak Travis’ler türerse hiç şaşırmam.
Tecavüze uğramak istemiyorsan sokağa çıkma!
Televizyonda tinerci vahşetini konu alan haberlerden birinde vatandaşın biri aynen şunları söyledi: “Akşam vakti bir kadının burada işi ne! Bilmiyor mu buranın güvenli olmadığını!”
Bu açıklama size bir yerlerden tanıdık geldi mi? Hani eski bir emniyet müdürümüz vardı. Münevver Karabulut cinayeti için “Kızlarına sahip çıksalardı” demişti. Başbakanımız da “Çocuklarınıza sahip çıkmazsanız ya davulcuya ya da zurnacıya gider” diyordu.
Şimdi bu örnekten yola çıkarsak, Başbakanımız ve eski emniyet müdürümüz halkın sesi mi oluyor, yoksa sokaktaki vatandaş devlet büyüklerinin bu sorumsuz açıklamalarını kendilerine hayat felsefesi mi yapıyor?
Yanıtlarınızı bekliyorum.
Medyaya destek
Kanal D Genel Yayın Yönetmeni İrfan Şahin, Kelebek’te yayınlanan röportajında geçtiğimiz sezon sadece iki televizyon kanalının kâr ettiğini söylemişti. Açıkçası ekonomik krizin medyaya vurduğu darbenin bu kadar büyük olduğunu tahmin etmemiştim... Diyeceksiniz ki, “Yurtdışında da durum aynı.” Evet, aynı ama orada hükümetler medyayı destekliyor.
Alın size an tazesinden bir örnek: İspanya’da en çok izlenen televizyon kanalı olan devlet televizyonu TVE, eylül ayından itibaren reklam almayacağını açıkladı. Amaç, krizden etkilenen özel televizyon kanallarının reklam gelirinden daha fazla pay almalarına yardımcı olmak. İspanya’daki özel kanallar, eylül ayından itibaren TVE’nin hediye ettiği 500 milyon euro’luk reklam gelirini paylaşacaklar.
Fransa’nın devlet kanalı France Televisions da akşam saat 20.00’den sabah 06.00’ya kadar reklam almıyor. Fransa’da ayrıca gazetelerin tirajlarının artması için devlet üniversiteye yeni başlayan öğrencilerin bir yıllık gazete aboneliğini karşılıyor. Hem de Fransa’da medyanın geneli hükümeti yerden yere vurmasına rağmen. Türkiye’de durum nedir? Türkiye’deki durum bırakın desteği, köstek olmaktır. “Bunların gazetesini almayın” demektir.
Paylaş