Paylaş
Sonra güzel bir akşam yemeği vs. Kısacası hafif tebessümün hakim olduğu bir güne dair keyif üzerine atölye çalışmaları. İşiniz de moraliniz de ne kadar bozuk olursa olsun, sanki yılbaşı günleri twitter'dan www.twitter.com/metehandemirck gelen bir okuyucumun mesajı gibi “bir günlük mutluluk üzerine bir sözleşme” gibidir.
Peki Türkiye’de nasıl geçer? Bilemezsiniz.
19 Aralık’tan bu yana hala ne olduğu tam anlaşılamayan ve sanki ülkede kurumlar arası bir iç savaş görüntüsü veren önce Bülent Arınç’ın evinin önünde başlayan sonra Özel Kuvvetler’deki kozmik odada aramalarla devam eden kriz silsilesi en azından sakinleşti sanmıştık düne dek.
En başta iddialara göre, Arınç’ın evini takip eden askerler vardı. Bunlara Arınç’a suikasttan takibe dek suçlamalar yöneltilmiş. Genelkurmay ise bunların bir başka askeri personeli izlediğini açıklamıştı. Askerlerin gözaltıları, kozmik odalarda aramalar falan derken, önceki gün Genelkurmay’ın ‘her şey yasalara uygun’ açıklaması ile tansiyonun düştüğünü sanmıştık.
Ama mümkün mü?
ŞAKA GİBİ
Dün öğlen saatlerinde gelen telefona inanamadım. İnsanın ilk önce duyduğunda ‘şaka gibi’ diyerek güleceği, ‘hadi canım bu kadar da değildir, başka bir şeydir yanlış anlaşılmıştır’ diyeceği, gerçekliğini teyit ederse de, ‘yeter artık bu kadar da olmaz’ diye kızgınlıkla tepki gösterebileceği bir durum ile karşı karşıya idik. Ve ben böylesini diğer meslektaşlarım gibi ilk defa görüyordum.
Bugün en güzel başlığı Hürriyet gazetesi atmıştı:
YILBAŞI BİLMECESİ
Gelin yılbaşı telaşında araya sıkışan ama asla bu ülkenin gelecek aydınlık günler adına sıkışmaması gereken haberi bir daha ama çok dikkatli okuyalım… Çünkü, Hürriyet Ankara büromuzda titizlikle hazırlanan bu yazı öyle böyle sıradan bir durum haberi değil.
Ve haber…
“Arınç’a suikast ihbarıyla başlatılan soruşturmanın yankıları sürerken Ankara, yılın son gününde yeni bir “askeri takip” iddiasıyla sarsıldı. Ankara Seferberlik Daire’sindeki kozmik odada 6 gündür arama yapan hâkim Kadir Kayan’ı takip ettikleri gerekçesiyle polis tarafından durdurulan iki araçtan askerler çıktı. Genelkurmay kaynakları ise, askerlerin idari bir görevle bölgede bulundukları, hakimi takip etmedikleri bilgisini verdi.”
Bitmedi…
“Kayan, 6. günkü aramaları başlatmak üzere dün öğlen evinden ayrıldı. Çankaya’daki adliye lojmanlarından koruma polisleriyle birlikte ayrılan hâkim Kayan, lojmandan uzaklaştıktan kısa süre sonra yol kenarında park halindeki “ 090025” askeri plakalı beyaz renkli Renault Kango marka aracın peşlerinden gelmeye başladığını fark etti. Hemen sonra 06 EVJ 07 plakalı yine Renault Kango ikinci bir araç daha hâkim Kayan’ın dikkatini çekti. Kayan, bir gün önce de iki aracın kendilerini takip ettiğini korumalarına söyleyerek, “Şu araçları kontrol edin. Bu araçlar dün de bizim peşimizdeydi” dedi. Bunun üzerine iki koruma, Uğur Mumcu Caddesi üzerinde, iki aracı durdurmak istedi. 090025 plakalı resmi araç, ara sokağa girerek bölgeden uzaklaştı. Korumalar hemen 155’i arayarak, bu aracın yakalanmasını istedi.
ASKERLER NE DEDİ?
Askeri plakalı araç Mamak’ta durduruldu. 4. Kolordu Komutanlığı’na ait olduğu tespit edilen araçta bulunan Astsubaylar Vedat T., Muharrem K. ve Burak D., görevli olarak yakındaki askeri lojmanlara gittiklerini söyledi. Durdurulan Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na kayıtlı 06 EVJ 07 plakalı otomobilden inen üç kişi de asker olduklarını söylediler. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda görevli Astsubay Engin B., Uzman Çavuş Özer Ö. ve otomobili kullanan er Abdullah E.K., “idari görevle” bölgede bulunduklarını ifade ettiler.
Ve şimdi de bugün yine Hürriyet gazetesinde çok çok önemli bir haber daha…Sıkı durun…
İHBAR TELEFONLARI ABD’DEN Mİ?
Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla gözaltına alınan subayların mahkeme ifadelerinden ilginç ayrıntılar ortaya çıktı. Subayları yakalatmak için açılan ihbar telefonunun ABD’den edildiği anlaşıldı.
Şaka gibi değil mi? Maalesef değil.
“Seferberlik Bölge Başkanı Albay Yusuf A., Albay Erkan Y.B. ve Binbaşı İbrahim G.’nin Ankara 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ifadeleri sırasında avukat Süleyman Ayhan ifade tutanağında şöyle dedi: “Başından itibaren takibi yapılan kurmay albay Baki K.’nın kullandığı cep telefonu ile müvekkillerime ait cep telefonlarının 200 metre aralıklarla birbirini takip ettiği, aynı baz istasyonlarından geçtiği tespit edilebilirdi. Ama bu yapılmamıştır. Özel Kuvvetler, onun da bağlı olduğu Genelkurmay zan altında bırakılmıştır. Soruşturmaya dayanak yapılan ihbar numarası 123 06 06’dır. Bu numara Amerika üzerinden yapılan bir ihbarı kanıtlamaktadır. Amerika’dan yapılan ihbarda müvekkillerimin kullandığı araç plakaları bile verilmiştir.” Albay Yusuf A. da personelinin gözaltına alındığı sırada olay yerine gittiğinde, polisin kendisine, “İki aracın plakası verilerek suikast yapılacağı ihbar edildi” dedi.
Nasıl? Gelin şimdi bu noktadan hareketle bazı sorular soralım.
GENEL DURUM VE SORULAR
-Hakim Kayan gerçekten takip edildi mi? Genelkurmay, ‘hayır’ diyor. Ama, Kadir Kayan o araçlardan iki gündür şüpheleniyor. Peki, bu durum ne? Acaba karargahın bilgisi dışında bu aramalarda rol alan hakim ve savcılara bir sindirme ve takip mi var? Savcının da tehdit edildiği iddia ediliyor. Bunlar olabilir mi? Doğru ise zaten çok vahim.
-O araçların Kadir Kayan’ın evinin veya arabasının yakınlarında ne işi var? Aynı durum, Arınç’ın evi içinde geçerli idi. Herkesin kimin oturduğunu bildiği yerlerde askerlerin daha dikkatli olması lazım. Zaten zan altındalar. Böyle her söylenene gidip, atlayıp, sonra kendilerini açıklamayacakları bir duruma sokmaları doğru mu…
-Ankara’da dolaşan yine acayip bir iddia var. Askerlere, o kozmik odalarda inceleme yapan Hakim Kadir Kayan ile ilgili bir ihbar telefonunun geldiği ve telefonda, ‘dikkat edin, hakim Kayan notunu aldığı belgeleri birine iletecek’’ denildiği. O yüzden de askerlerin bu takibi yaptığı. Ben buna inanmak bile istemiyorum. Birincisi askerler bu ihbar telefonlarına hala itibar mı ediyor? Böylesine eski zaman filmlerinde acemi yönetmenlerin çektiği tarzda bile olmayacak takipler mi yapıyorlar hala? Ayrıca askerin, devletin bir savcısı veya hakimini neden takip ettiği de bir soru. Güvensizlik ve düşmanlık sorunu bu kadar mı sardı devleti? Arınç krizinde de eşzamanlı askere ve polise gelen telefonlardan bahsedildiğini unutmayın.
-Peki, Kadir Kayan’a da ‘askerler sizi izliyor’ yönünde bir ihbar telefonu olduğu iddiası. Olur mu olur..Bu Ankara’da artık her şey olur.
-Arınç’ın evini takip eden askerlerin aylardır dinlendiği doğru mu? Genelkurmay’ın içinde en gizli operasyonlarını bile bilen köstebekler mi var? Köstebekler oralara bile mi sızmış durumda?
KRİZ MASA İLE ÇÖZÜLMÜYOR
-Devleti birbirine düşürmenin yaşandığı yerde her şey olur. Devletin birbirinden şüphe duymasının tohumlarının yeşerdiği bir durumda maalesef her şey olur. Kurumların bu durumlarda ne yapacaklarına dair bir ortak aklı bile çok zor oluşuyor. Ne Genelkurmay’ın, ne de Emniyet’in ne hükümetin ne de hatta biz medyanın bir kriz yönetim kabiliyeti var. Krizler sadece çok etkileyici bir söz olan ‘kriz masası’ kurulmakla çözülmüyor.
-Arınç’ın evinin önündeki askerlerin suikast yapacağı ihbar tefonunun ABD’den geldiği bilgisi bugün haberlerde var...Kim arıyor ve gerçekten Türkiye üzerinde ne planlar dönüyor, asker polis tuzağa mı çekiliyor, bunu öğrenmek lazım.
-TSK’nın bir asimetrik tehdit ve yıpratma altında olduğu iddiası çok eleştirilse de cok da asılsız değil. Bugüne dek içerideki köstebeklerin sızdırdığı bilgilerin ne olduğunu tüm kamuoyu gördü. Askerlerin belirli bir oyuna düşürülerek giderek zor duruma düşürüldüğü ortada. Son aylarda birbirinden esrarengiz darbe ve suikast planlarının sırrının ya da doğruluk payının ne olduğunun netleşmesi adına Genelkurmay’ın ise daha atak olması gerekiyor. Komuta heyetinin gizli işler çevirdiği bana göre tamamen spekülasyon. Bu nedenle onlara kurum adına itimat ederek yardımcı olunmalı. Başbakan Erdoğan’ın ‘Şahıslar olabilir ama kurumları koruyalım’ açıklamaları bu nedenle çok doğrudur. Öte yandan, bazı emekli üst düzey paşaların açıklamalarında ve hareketlerine çok dikkat etmeleri gerekiyor.
ELEŞTİRİ TAMAM AMA ASIL TSK DÜŞMANLARI NE OLACAK?
Bu ülkede sorun, TSK’nın gerçek demokratik sınırlara gelmesi için eleştiride bulunanların (ki bu mücadele çok haklıdır) arasına gerçek TSK düşmanlarının da sızması. O nedenle bu mihrakların asıl tuzağına düşmemek lazım. TSK’ya zarar vermek kime ne fayda sağlayabilir ki düşmandan başka.
SORUN DERİN DEĞİL SIĞ DEVLET
- Hani derler ya Türkiye’de derin devlet var falan diye.…Derin ve kirli olan her şey bu ülkeden uzak dursun ama bana göre bu ülkenin en büyük problemi derinlikten ziyade kendi sorunlarını çözmede ve kendine güvenmedeki derinliği değil ‘sığlığı’…
Halk kulakları sağır eden bir sessizlikte ve bilinmezlikte gerçekten olanları anlayabilme yeteneğini kaybediyor. Nereye gittiğini bilmeyerek savruluyormuş hissinde.
Bir taraf, ""Askerler artık iyice zıvanadan çıktı, darbeden, siyasilere suikasttan takibe dek her tür işin içindelermiş. Bak bunlar da mı yalan' derken, diğer taraf ise, 'TSK'ya yönelik sinsi plan her gün adım adım uygulamaya konuluyor'" iddiasında. Bu tartışmalardan yola çıkıp etrafınızda birbirine giren yok mu? Var. Mesela benim çevremde yani medyada var...Tartışmayı bir sonuca bağlayan var mı? Yok...
Sığ ve kendi ile halkına sağır olmayan bir Türkiye dileğiyle, herkese tekrar iyi yıllar…
Paylaş