Babasının geliri kalabalık ailenin ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanınca oto tamircisinde çırak olarak iş hayatına adım atar. Birçok işte çalışır. 19’unda babasının işini devralan Musa Turan, zamanla personel taşıma işine odaklanır. Geçtiğimiz yıl İzmir’in simgesi boyozla girişimcilik serüveninde yeni bir kulvar daha ekleyen Turan, bugün Amerika ve Yunanistan’a boyoz ihraç ediyor. ‘Smyrna Boyoz’ markasıyla çok yakında mekanlar açmaya hazırlanıyor. Türkiye’de üretilmeyen gıda ürünüyle ilgili girişimini sonlandırmak üzere olan Turan’ın gündeminde bir de son dönemin en büyük yatırımı olacak iddialı konu bulunuyor.
MUSA Turan... Başarısız girişimlerinden ders çıkararak başarıyı yakalamış biri... Boş durmayan, pazarın ihtiyaçlarını analiz ederek adım atan ve son dönemde ses getiren yatırımlara imza atan Mim Grup Yönetim Kurulu Başkanı Musa Turan, hem girişimcilik serüvenini, hem de gelecek planlarını anlattı. 1978 Mardin Ömerli doğumlu Turan, 9 çocuklu bir ailenin 5’inci ve ilk erkek çocuğu. Babası Edip Turan’ın otobüsüyle Suudi Arabistan’dan Macaristan’a, İstanbul’dan Bağdat’a kadar birçok noktaya yolcu taşıdığını söyleyen Musa Turan, öykünün devamını şöyle anlattı:
KÜÇÜK YAŞTA ÇALIŞMAYA BAŞLADI
“Mardin’de yaşadığım süreçte el bebek gül bebek büyüdüm. Tabii, bu Körfez Savaşı çıkana kadar sürdü. Savaşla birlikte babamın işleri bozuldu. Ben 13 yaşındayken İzmir’e taşınma kararı alındı. Babam ilk başta İzmir-Aliağa arasında otobüs çalıştırmaya başladı. Ama bir süre sonra babam erkek çocukların en büyüğü olarak beni karşısına aldı, otobüsün şoför maliyetini bile zor karşıladığını söyledi. Sonuçta kalabalık bir aileyiz. Ve bana okul ya da çalışma şeklinde iki yol sundu. Ben çalışmayı seçtim. Bir sabah 06.00’da kalkıp babamın 1. Sanayi Sitesi’ndeki oto elektrikçisi arkadaşına gitmek için yola çıktık. Ve o gün de benim iş hayatım başlamış oldu. Daha sonra hem kendi otobüsümüzde hem de başka araçlarda muavinlik ve tabelacılık yaptım. Geceli gündüzlü çalıştım.”
Yüzlerce sektör içinde kaldıraç görevi üstlenen inşaat, darbe girişiminin ardından başlatılan kampanya ve faiz indiriminin de etkisiyle büyümesini sürdürdü. Türkiye genelinde ağustosta satılan konut sayısı bir önceki aya göre yüzde 41, geçen yılın aynı ayına göre de yüzde 2 arttı. Ağustosta yaşanan hareketlilikte hiç kuşkusuz konut kredi oranlarında yapılan indirim ve kampanyaların payı büyük.
En büyük sıçrama Balıkesir’den
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ağustosa ilişkin konut satış istatistiklerini açıkladı. Türkiye genelinde olduğu gibi Ege’de de geçen ay temmuza kıyasla yüzde 36’lık artış yaşandı. Geçen yılın aynı ayına göre de yüzde 3.82’lik artışla Ege’de Ağustos 2016’da 17 bin 74 konut satışı gerçekleşti. İzmir 6 bin 419 konut satışıyla en yüksek paya sahip oldu. Satış sayılarına göre İzmir’i 3 bin 46 konutla Aydın, 2 bin 781 konutla da Balıkesir izledi. Ege’de ağustosta temmuza kıyasla en büyük sıçramayı ise yüzde 156’lık artışla Balıkesir gerçekleştirdi. Son dönemde artış hızıyla dikkat çeken Uşak ise haziranda başlayan düşüşünü ağustosta da sürdürdü. Ağustosta bir önceki aya göre yüzde 13’lük gerilemenin yaşandığı Uşak’ta 316 konut satıldı.
Üniversite yıllarında da birçok işte tecrübe kazanan Murat Merdin, 2013’te MET İleri Teknoloji Sistemleri’ni kurar. Geliştirdiği onlarca projeyle, ulusal ve uluslararası şirketlere önemli bir katma değer yaratır. Şimdi de bir yandan enerji tasarrufu sağlayacak radyatör üretimi için çalışan Merdin, diğer tarafta ise Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN’in ihalesine teklif verdi. Endüstriyel otomasyon alanında gündemde ise daha birçok proje bulunuyor.
MURAT Merdin... Henüz 28 yaşında. Ama çocukluğundan itibaren edindiği deneyimlerle kendini geliştirmiş ve alanında ilk olacak birçok projeye imza atmış bir girişimci. Elektrik Elektronik Mühendisi olan kardeşi Oğuz Deniz’i de MET’e dahil eden Murat Merdin, hem mücadele dolu girişimcilik serüvenini, hem de gelecek planlarını anlattı. Murat Merdin, daha yürümeye başlar başlamaz ailesiyle çarşıda yaptığı gezintilerde soluğu elektrik ve elektronikçilerin vitrininde alır. Murat Merdin, öykünün devamını şöyle anlattı:
MERAKI UĞRUNA ÇOK ÇARPILDI
Üniversite okuduğu dönemde de Amerika’ya ‘bilmece yüzük’ ihraç eder. Eğitim için gittiği bu ülkede garsonluk, komilik yapmasının yanı sıra bijuteri üzerine şirket kurar. Amerika macerasının ardından ise kariyerine baba mesleği metalcilikte devam eder. Ahmet Şenol, 38’inde rotasını İstanbul’dan Marmaris’e çevirir. Metalden turizm sektörüne geçiş yapan Şenol, burada da herkesin gittiği yönün aksine hareket eder. Ve 2001’de kıyılarda yapılaşmanın arttığı bir dönemde dağın yamacına Kumlubük’te Dionysos Hotel’i açar. Emeklilik gibi bir planı bulunmayan Şenol’un gündeminde yolu, suyu, elektriği dahi olmayan bir koyda ağaç evlerden oluşan çevreci bir tesis kurmak var...
AHMET Şenol... Bugüne kadar adım attığı her işte farkındalık yaratarak başarıyı yakalamış bir girişimci... ‘Hem hoş yaşamak, hem de çalışmak’ prensibiyle hareket eden Ahmet Şenol, yapılmayanı yapmak gibi bir felsefeyle bugünlere gelmiş. Dionysos Hotel’in kurucusu Ahmet Şenol, hem girişimcilik serüvenini hem de gelecekle ilgili planlarını anlattı. 1951 Zonguldak doğumlu olan Şenol, 1,5 yaşına kadar bu kentte yaşamış. Babasının Zonguldak’ta askeriye için karyola ürettiğini anlatan Ahmet Şenol, hikayesinin devamını şöyle paylaştı:
Hem çalıştı hem de okudu
“Bir süre sonra babam, annemin de zorlamasıyla Zonguldak’tan İstanbul’a taşındı. İstanbul’da da benzer bir iş kurdu. Benim çocukluğum Laleli’de geçti. Son Saat, Son Baskı isimli gazetelerin akşam baskısını satarak ilk iş deneyimimi 8’li yaşlarda yaşadım. Tabii annem ve babam bu duruma bozuluyordu ama ben harçlığımın peşindeydim. Ortaokul yıllarında, yolda turist bulup, bölgeyi gezdirme teklifinde bulunuyordum. Rehberlik yapıyordum. Tabii bunun karşılığında bana bir şeyler almak istiyorlardı ama benim amacım dil öğrenmekti. Ortaokulu yatılı okudum. O dönemde çarşamba günleri öğleden sonra okul tatil olurdu. Çarşıdan aldığım kuru yemişleri okulda satıyordum. Ticarete olan ilgim üniversite tercihimde de etkili oldu. Ekonomi okudum. Burada da boş durmadım tabii. Rehberlik yaptığı yılların katkısıyla İngilizcemi kullanarak İstanbul Atatürk Havalimanı’nda trafik kontrolörü olarak çalıştım.”
İlk şirketi 19’unda kurdu
Hayallerine ortak arayan Metin Seçim’in yolu da bu süreçte Engin Yiğit ile kesişir. Son dönemin popüler yatırım alanlarından keçi yetiştiriciliğine başlarlar. Yanlarına iki ortak daha alan Metin Seçim ile Engin Yiğit, ‘Keçicik’ markasıyla süt ve süt ürünleri üretmeye başlar. Farkındalık peşinde koşan girişimciler, milli duygularla yeni ürünlere odaklanır. Engin Yiğit ve Metin Seçim, bu yıl Aydın Koçarlı’da Baby Goat markasıyla keçi sütünden Türkiye’nin ilk bebek mamasını üretti. Gündemlerinde ise kozmetik ve bebek beslenmesiyle ilgili yeni ürünler var.
BU hikayenin tek bir kahramanı yok. Milli otomobilin konuşulduğu bir dönemde Metin Seçim ve Engin Yiğit önderliğinde 4 ortak, Türkiye’nin ilk ve tek keçi sütünden bebek mamasını üretmeyi başardı. ‘Türkiye’nin ilk milli maması’ sloganıyla yollarına devam eden Keçicik Süt ve Süt Ürünleri’nin kurucuları Metin Seçim ve Engin Yiğit ile hem girişimcilik serüvenlerini hem de Baby Goat’un ortaya çıkış sürecini ve gelecek planlarını konuştuk. Söze ilk Keçicik Yönetim Kurulu Başkanı Metin Seçim başlıyor... İnşaat Mühendisi Metin Seçim, Aydın’da ekmek fabrikaları olan bir ailede büyümüş. Seçim, hikayesinin devamını şöyle aktardı:
DOĞDUKLARI TOPRAKLARA DÖNDÜLER
Hatta düğme dahi dikemez. Ama o, üniversite tercihini moda tasarımdan yana kullanır. Okulun ardından da kısa süreli iş deneyiminden sonra 1998’de kendi işinin kurar. 25 metrekarelik bir alanda iki makineyle okullara üniforma ve gösteri kıyafetleri diker. Banu Aksoy, zamanla ev tekstiline ağırlık verir. 2004’te anne olan Aksoy, bebek ve çocuk ev tekstilindeki eksikliği fark eder ve bu alanda ünlü bir mobilya markası için üretim yapar. Bugün butik üretici olarak yoluna devam eden Banu Aksoy, markalaşarak rotasını yurtdışına da çevirmeyi hedefliyor.
BAZEN bir şeyi ne kadar istemezseniz o başınıza gelir ya... İşte Banu Aksoy da tam bunu yaşayanlardan. Ama o, işini hobi haline getirerek başarıyı yakalamış bir girişimci. Butik hedeflerle yoluna devam eden Gürol İplik Nakış’ın kurucusu Banu Aksoy’la hem girişimcilik serüvenini hem de gelecek planlarını konuştuk. İnşaat mühendisi bir babanın ve ev hanımı bir annenin üç kızından en büyüğü Banu Aksoy, aslında girdiği üniversite sınavında fizik öğretmenliğini kazanır. Tabii, aynı dönemde bir de Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Moda Tasarım Bölümü’nün de sınavına girer ve kazanır. Banu Aksoy, hikayenin devamını şöyle aktardı:
25 METREKAREDE İKİ MAKİNEYLE
“Ben o ana kadar dikiş dikmekten nefret eden biriydim. Düğme bile dikemezdim. Yani hiç sevdiğim bir şey değildi. İnsan bazen ne istemezse o başına gelir ya benimki de o hesap oldu. Ve ben tercihimi moda tasarımdan yana kullandım. İyi ki de öyle yaptım. Üniversitenin ardından tekstil sektöründe 2 büyük firmada kısa süreli iş deneyimim oldu. Babam inşaat mühendisi, ama Menderes’te bir buz üretimi ve soğuk hava deposu işine girmişti. Kızlarının da evlenmeden kendi işini kurmasını istiyordu. Babamın bu isteği baskın çıktı ve ben profesyonel iş hayatımı sonlandırarak kendi işimi kurmaya karar verdim. 1998’de Gürol İplik Nakış’ı kurdum. Babamın soğuk hava deposunun bulunduğu işletmede 25 metrekarelik bir alanda iki makineyle işe koyuldum.”
Devir değişti. Sektör hareketlendi. Oyuncu sayısı ve rekabet arttı. Artan rekabetle birlikte İzmirli kurumlar, gündemine yurtdışını da almaya başladı. İstanbul ve Ankara’nın yıllardır yaptığını İzmirli müteahhitler de yapar oldu. İç piyasanın yanı sıra rotasını yurtdışına çeviren firmalardan biri de sektörün en gençlerinden Ontan İnşaat... İzmir’in yanı sıra Manisa’da projeler geliştiren ve gündemine İstanbul’u da alan Ontan, Mozambik, Cezayir, Almanya, Letonya ve Gürcistan içinde yoğun bir mesai içinde. Ontan Grup Yönetim Kurulu Başkanı Onur Öktem ile hem sektördeki gelişmeleri hem de projeleri hakkında konuştuk.
Yeni marka Modda
İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nden arkadaşı Taner Akçınar ile 2006’da kurdukları Ontan’ı yenilikçi bir firma olarak aktaran Onur Öktem, bunu kente de yansıtmak istediklerini söylüyor. Öktem, topluma değer katacak işlere imza atarak yolla devam ettiklerini paylaştı. Şu an İzmir Bayraklı, Manisa ve Akhisar’da devam eden projelerinin bulunduğunu hatırlatan Öktem, “Ontan Bayraklı projemiz yakında tamamlanacak. Satış oranı yüzde 95’lerde. Ve bu satışın önemli kısmını da ilk yıl yaptık. Manisa ve Akhisar’da da projelerimiz var. Şimdi Modda markasıyla yeni bir projeye başlıyoruz. Modda Bayraklı. 105 konut yer alacak ve ilk yeşil projemiz. LEED Sertifikası’na aday olacak. Yıl sonunda lansmana çıkıyoruz. Bundan sonra Modda ile ses getiren projelerimiz olacak. Ve her projenin kendine has bir tarzı ve rengi olacak. İlk mesajı yeşille yani çevreci konseptle veriyoruz” bilgisini paylaştı.
Bilgisayar ve elektroniğe olan merakıyla da tüm boş zamanlarını bilgisayarcıda çalışarak geçirir. Elektrik elektronik mühendisliği okuduğu üniversitede harçlığını verdiği özel derslerden çıkarır. Ve Emre Özmüş, üniversitenin ardından da profesyonel iş hayatına girer. Birçok önemli projeyi hayata geçiren Emre Özmüş, yöneticisinin uyguladığı mobbing ile kariyerine yeni bir boyut verir. 2012’de Alp Mühendislik’i kurar. Emre Özmüş, bugün birçok büyük firma için özel makine imalatı, hat kurulumu, izlenebilirlik çözümleri ve robotik istasyonlarla rekabet gücünü artıran projeler üretiyor. Özmüş’ün gündeminde ise drone, giyilebilir teknoloji ve akü üretimi var.
EMRE Özmüş... Genç yaşta koyduğu hedeflerini başarıyla hayata geçirmiş bir iş insanı... Geliştirdiği projelerle de şirketlere maliyet ve zaman avantajı kazandıran girişimci. Alp Mühendislik’in kurucusu Emre Özmüş ile hem girişimcilik serüvenini, hem de gelecek planlarını konuştuk. Malatyalı eczacı bir anne ve babanın üç çocuğundan biri olan Emre Özmüş, aslında ekonomik olarak sıkıntılı bir ortamda büyümemiş. Ama daha 5-6 yaşlarında hem kendisinin, hem ablasının hem de küçük kız kardeşinin oyuncaklarını evlerinin önünde satarak bir yerde ticarete adım atmış. Emre Özmüş, hikayenin devamını şöyle aktardı:
BİR İNATLAŞMAYLA BAŞLADI
“Oyuncaklardan kazandığım parayla da oyuncak tabancalar alıyordum. Onları da mahalledeki arkadaşlarıma vererek tüm kurallarını benim belirlediğim oyunlar düzenliyordum. Elektronik ve bilgisayar merakım vardı. Elektronik ekipmanları açıp inceliyordum. Tabii, bir daha toplayamıyordum. Ortaokulda ise bir bilgisayarcının yanında işe girdim. Ve o tarihten sonra ailemden harçlık almadım. ‘Kendi ayaklarımın üzerinde durabilirim’ inatlaşmasıyla bir yerde bu oldu. Liseyi bitirene kadar bilgisayarcıdaki iş hayatım hep sürdü. Tamiratından alım satımına kadar birçok şey yaptım o süreçte. Teknolojiye olan merakım, üniversite tercihinde de etkili oldu. Kıbrıs’taki Doğu Akdeniz Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği’ni burslu kazandım.”