Ekonominin lokomotifi konumundaki inşaat sektörü de mayısla birlikte büyümek için gaza bastı. Referandum nedeniyle ötelenen yeni proje ve yatırımlar bu ay itibariyle yeniden hareketlilik kazandı. Bu hareketlilik başta İzmir olmak üzere Ege’de de yaşanıyor. Bir yandan firmaların birer ikişer yeni yatırımlarını açıklamaya başladığı bölgede, öte tarafta da her geçen gün reytingi yükselen Ege’ye olan talep, yatırım ve ilgide ciddi artış var. Artışın baş aktörü konumundaki İzmir’in ise önümüzdeki ay gerçekleşecek önemli bir ihaleyle birçok yatırımcının gündeminde olması bekleniyor.
İki etap şeklinde olacak
Emlak Konut GYO ve Tariş birlikleri arasında 1 Aralık 2016’da protokol imzalanmıştı. Protokolle Emlak Konut GYO, İzmir Alsancak’ta ‘Liman Arkası’ olarak bilinen bölgede yeni bir projeyi hayata geçirmenin imzasını atmıştı. Şimdi Emlak Konut GYO, o alan için iki ihaleye çıkmaya hazırlanıyor. İki etap halinde yapılacak projenin ilk ihalesi 12 Haziran’da yapılacak. Projenin diğer etabının ihalesi ise 14 Haziran’da gerçekleştirilecek. 14.30’da yapılacak her iki ihalede de ‘açık ihale usulü’ ile ‘kapalı zarf alma’ ve ‘pazarlık-açık artırma’ olarak iki oturum halinde iki ayrı günde yapılacak.
Birçok kurum hazırlanıyor
Toplamda 143 bin 366 metrekare büyüklüğünde iki etap üzerinden gerçekleştirilecek proje, bölgenin sosyal, kültürel ve teknik altyapı ihtiyaçlarını da karşılayarak geliştiriyor. Turizm, konut, ticaret ve kültür odaklı iki etaptan oluşacak projenin İzmir’in ekonomik dinamiklerine, turizm potansiyeline ve kültürel faaliyetlerine önemli katkı sağlaması hedefleniyor. Uluslararası statüde olmayan ve konsorsiyumların katılmayacağı ihaleye başta İzmir olmak üzere İstanbul ve Ankara’dan önemli firmaların teklif vermesi bekleniyor. İzmir’de son dönemde ses getiren işlere imza atan Folkart’ın önümüzdeki günlerde ihaleyle ilgili kararını açıklaması bekleniyor.
Yüzde 40’ına konut yapılabilir
İhalenin plan notlarında ise şu bilgilere yer verildi: “Ticaret-konut-turizm alanlarında, alışveriş merkezleri, eğlence yerleri, her türlü ticaret ve turizm tesisi, otel, motel vb. konaklama tesisleri, kreş, yurt, kültürel tesis, özel sağlık tesisi, ofis, büro ve yönetim merkezleri, konut ve rezidans yer alabilir. Bu alanlarda emsale esas inşaat alanının yüzde 5’i kültürel işlevler olarak ayrılacak olup bir veya birkaçı bir arada kullanabilir. Bu alanlarda turizm-kültür kullanımı emsale esas inşaat alanının yüzde 15’inden az olamaz. Bu alanlarda yapı inşaat alanının yüzde 40’ına kadar konut yapılabilir.”
ÖNCELİK EGE BÖLGESİ
Sanata olan merakı Ayşegül Tolunay’ın üniversite tercihinde de etkili olur. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Tasarımı Bölümü’nden mezun olan Tolunay, moda yerine resime odaklanır. İzmir Alsancak’ta hediyelik eşya dükkanı açar. Ayşegül Tolunay, anne olunca çalışma hayatına noktayı koyar. Ama resim yaparak hem sanatçı, hem de serbest girişimci olarak yoluna devam eder. İtalyan bir dergide gördüğü ve kızı için hazırladığı doğaltaş üzerine el boyaması kedi resmi, Tolunay’ın önünde yeni bir kapı açar. Ayşegül Tolunay bugün hem doğaltaş, hem de kabak üzerine el boyaması yaptığı hayvan resimleriyle fark yaratıyor.
AYŞEGÜL Tolunay... Çocukluğundan itibaren ‘Ne kadar üretim, o kadar mutluluk’ felsefesiyle hareket eden ve bunu da sanatla bütünleştiren serbest bir girişimci. Ticareti odağına almadan kendi yolunda ilerleyen ve tüketiciyle Instagram’daki ‘Pietraİzmir’ adlı hesabıyla buluşan Tolunay’la hem sanat merkezli girişimcilik hikayesini, hem de çalışmalarını konuştuk. 1962 Antalya doğumlu, ilkokul öğretmeni bir anne ile sebze meyve komisyoncusu bir babanın çocuğu olan Ayşegül Tolunay, daha 2 aylıkken İzmir’in yolunu tutar. Tolunay, hikayenin devamını şöyle aktardı:
İLK PARA RESİMDEN GELDİ
“Babam işini İzmir’de devam ettirmek isteyince doğma olmasa da büyüme İzmirli olduk. Ben de kendimi bildim bileli resim yapıyorum. Hatta lise yıllarında bu resimlerimi satmaya başladım. Tabii ticari bir beklentiyle değil de talebe göre bu gerçekleşti. Güzel sanatlara olan merakım üniversite tercihimde de yol gösterici oldu. 1979’da Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Tasarımı Bölümü’nü kazandım. 1983’te de ‘desinatör’ olarak mezun oldum. Ama o dönem ne yapacağımı bilemedim. Çünkü moda, resim ve ev dekorasyonu odağında çok yönlü bir durum vardı. Zuhal Yorgancıoğlu’nun yanında staj yapmama rağmen hem resim, hem de ev dekorasyonunu birlikte yapabileceğim kendi işimi kurma kararı aldım.”
İşletme okusa da kariyerine bilgisayar sektöründe devam etme kararı alır. 6 yıllık özel sektör deneyiminin ardından Levent Atay, Körfez Savaşı’nın işleri duraklatmasıyla birlikte yurt dışının yolunu tutar. Dönüşte ise yaptığı iş başvurularının kendine hitap etmemesi üzerine Atay, 91’de eksi sermayeyle Egebimtes’i kurar. İlk başta satış odaklı çalışan Levent Atay, zamanla teknolojinin gelişimiyle birlikte işleri büyütür. Bugün bilgi teknolojileri ve iş çözümleri alanında sektörünün önemli bir aktörü olan Atay’ın odağında ise endüstri 4.0 ve robotlarla gelen yeni bir üretim konsepti olarak bütün sektörlerdeki dönüşümü temsil etmek var.
LEVENT Atay... Ekonomik sıkıntıların olduğu bir dönemde bilgi birikimine güvenerek kendi işinin patronu olmaya karar veren ve bunu da farklı bir tarzla hayata geçiren başarılı bir girişimci. Alanında pek çok ilke imza atan ve bilgisayar sektörünün Türkiye’deki gelişim sürecini başından beri yaşayan Egebimtes Bilgi Teknolojileri A.Ş.’nin kurucusu Levent Atay ile hem girişimcilik serüvenini hem de gelecek planlarını konuştuk. 1964 Ankara doğumlu olan Atay, devlet memuru olan babasının görevi nedeniyle 6 yaşında İzmir’e geldiklerini belirterek, şöyle devam etti:
İŞLETME YERİNE BİLGİSAYAR
“İzmir’de sokağın tadını çıkararak büyüdüm. Daha sonra ise Ege Üniversitesi İşletme’yi kazandım. Benim üniversiteyi kazandığım yıl bilgisayar bölümü yoktu. İkinci sınıfta açıldı. Sınırlı şartlar altında bir bilgisayar dersimiz vardı. Prof. Dr. Oğuz Manas’ın anlatımı ilgimi çekti ve bilgisayara karşı bir sempati başladı. 3’üncü sınıfta ise bir holding bilgisayar kursu açtı. Ben de o kursa yazıldım. Ağırlıklı holding çalışanı ve yöneticilerinin katıldığı kursta bir yıllık süreç içerisinde bilgisayara dair birçok şeyi öğrendim. Üniversiteden mezun olunca da işletme yerine kariyerime bilgisayar sektöründe yön verme kararı aldım. Üniversiteyi 1985’te bitirir bitirmez de kısa süre sonra bir bilgisayar şirketinde çalışmaya başladım.”
Henüz 10’unda herkeste olmayan modelleri terzilere tarif ederek kendisi için takım elbise ve ceketler yaptırır. Gördüğü her boşluğu işe çevirebilen Şadan Havan, lise yıllarında ise fotoğraf çekerek harçlığını çıkarır. Bir yandan üniversitede okuyan Şadan Havan, diğer taraftan ise çocukluk hayalini hayata geçirmek için İzmir’in yolunu tutar. Hazır giyimdeki fırsatı gören Havan, 1981’de erkek giyim üzerine şirket kurar. Bugün ‘Havan’ markasıyla Türkiye’nin yanı sıra yurt dışında da birçok erkeği giydiren Şadan Havan’ın gündeminde mağazalaşmak var.
ŞADAN Havan... Kolay elde edilen kıymetsiz olduğu için zor olanın peşinden giderek kendi hikayesini yazanlardan... Uzun bir araştırma ve incelemenin ardından erkek giyim alanındaki boşluğu görerek sektöre farklı bir tarzla adım atan Havan Giyim’in kurucusu ve takım elbisenin profesörü unvanlı Şadan Havan’la hem girişimcilik serüvenini, hem de gelecek planlarını konuştuk. Kastamonu Tosya’da düğün malzemeleri satışı yapan bir babanın 1960 doğumlu oğlu Şadan Havan, çocukluk yıllarından itibaren giyimin her zaman dikkatini çektiğini söyleyerek, hikayenin devamının şöyle anlattı:
TERZİLERE FARK YARATIRDI
“Sıradanlığın yanı sıra farklı renk ve model giyinenlere karşı hep sempati besledim. Henüz 10 yaşımdayken, hazır giyim üretimi yok denecek kadar az olduğu yıllarda terziler kişiye özel üretim yaparlardı. O dönemlerde bile terzilere dıştan cepli, kapaklı, farklı yaka, farklı ön kulp, daha doğrusu herkeste olmayan modelleri tarif ederek kendim için takım elbise ve ceketler yaptırırdım. Terzilerin bana özel diktiği elbiseyi normalin çok üstü bir sürede teslim etmelerinin sebebini, başka müşterilerine yarı mamul göstererek diğer terzilerden farklı modeller ürettiklerinin göstergesi olarak kullandıklarını ve bunun sonucunda siparişlerinin artmasında katkımın yüksek olduğunu yıllar sonra öğrendim.”
Mahalle terzisinin yanında dikiş dikmeyi öğrenir. Babasının hastalığıyla da kalabalık ailenin tüm sorumluluğu onun üzerine düşer. Gece gündüz çalışan Menekşe Kıran, ustabaşılığa kadar yükselir. Hak etmediği bir davranışa maruz kalan Kıran, borçla 1995’te kendi şirketini kurar. Zaman zaman ortaklı yapılar nedeniyle sıkıntılı günler yaşayan ve tekrar tekrar sıfırdan başlayan Menekşe Kıran, 2013’te Version Tekstil’in tek sahibi olur. Bugün kadın giyim konusunda Avrupa’da birçok ünlü markaya koleksiyon gönderen Kıran, yakında Kanada’ya kendi markasıyla ihracata hazırlanıyor.
MENEKŞE Kıran... Yaşadığı onca zorluğa rağmen koyduğu hedeflere bilgi birikimiyle ulaşmayı başaran bir girişimci. Çeşitli nedenlerle zaman zaman işine sıfırdan başlamak zorunda kalan Version Tekstil’in kurucusu Menekşe Kıran ile hem girişimcilik serüvenini hem de gelecek planlarını konuştuk. Asıl ismi Binefş olsa da herkes onu Menekşe olarak tanıyor. 1966 Urfa Siverek doğumlu Menekşe Kıran, 7 kardeşin 3 numarasıdır. Babasının Siverek’te tarımla uğraştığını anlatan Menekşe Kıran, hikayenin devamını şöyle aktardı:
MAHALLE TERZİNİN YANINDA
“Zor bir çocukluğum oldu. Beş yaşında İzmir’e taşınan halamın yanına verdiler. Tabii, ilkokulu bitirdiğim yıl ailem de İzmir’e taşındı. Ben tekrar onlarla yaşamaya başladım. Okumak istiyordum, ama ortaokula yazdıran olmadı. Biçki-dikiş üzerine halk eğitim kursuna gittim. Bu kez de babaannemin engellemesiyle bu serüvenim uzun sürmedi. İçine kapanık biriydim. Daha sonra annem beni 12 yaşımda mahalle terzinin yanına verdi. Bebeklerime elbise dikerdim. Yani tekstile karşı bir merakım vardı. Burada 1-1,5 yıl çalıştım. Daha sonra ise yaklaşık 10 çalışanı olan bir atölyede işe girdim.”
1987’de ise yeni bir umutla Ayvalık’a gelir. Deniz ürünleri konusunda usta bir ismin yanında çalışmaya başlar. Kerem Aksaç, 4 yıl sonra ustasının da desteğini alarak Kardeşler Kebap’ı açar. Zamanla işleri büyüten Aksaç, mekan sayısını 5’e çıkarır. ‘Artık büyük kentlere açılma zamanı’ diyen Aksaç, 2015’te Ayvalık Balıkçısı Kerem ile İzmir’de faaliyet göstermeye başlar. Bir yandan Ayvalık’ta otel açmaya hazırlanan Kerem Aksaç, bir yandan da Ayvalık Balıkçısı Kerem’i zincir haline getirmek için yoğun bir mesai harcıyor.
KEREM Aksaç.... ‘Doğduğun yer değil, doyduğun yer’ felsefesiyle Ayvalık’ın ona verdiklerini çalışarak geri ödemeye çalışan ve bu alanda ilçenin kalkınmasına katkı sağlayan mekanlar açan bir girişimci. Sınırlı sermayeyle hayata geçirdiği mekanlara en son Ayvalık Balıkçısı Kerem’i ekleyen Kerem Aksaç, hem mücadele dolu girişimcilik serüvenini hem de gelecek planlarını anlattı. 1972 Hakkari doğumlu Kerem Aksaç, ekonomik durumu sıkıntılı bir ailede büyür. 11 kardeşin 8 numarası olan Kerem Aksaç, o dönemi şöyle anlattı:
KADERİ AYVALIK’TA DEĞİŞTİ
Birçok farklı işte deneyim kazanır. İktisat okuduğu yıllarda ise çöp tesisleri kuran yabancı bir şirketin şantiyelerinden sorumlu olur. Serdar Koç, üniversitenin ardından da kimya mühendisi olan eşi Şehnaz Koç ile kendi işini kurma kararı alır. Koç çifti, yabancı sermayenin hakim olduğu profesyonel temizlik ürünleri sektöründe 1994’te Neta Kimya olarak üretime başlar. Serdar Koç, bugün kritik öneme sahip 10’un üzerinde sektörün sorunlarına çözüm üretiyor. Hem Türkiye’de hem de yurt dışında sektörünün önemli bir aktörü olmayı başaran Serdar Koç, şimdi hem ihracatı artırmak hem de yurt dışında tesis kurmak istiyor.
SERDAR Koç... Yaptığı her işi yatırıma dönüştüren, ürün çeşidini sürekli artıran ve yabancı firmaların hakim olduğu sektöründe rekabetçi anlayışla başarıyı yakalayan bir girişimci. Eşi Şehnaz Koç’un yanı sıra ikinci kuşağında gücünü arkasına alan Neta Kimya’nın kurucularından Serdar Koç, girişimcilik serüveni ile geleceğe dair planlarını aktardı. 1962 İzmir doğumlu ve memur bir babanın çocuğu olan Serdar Koç, hayatı boyunca hep çalıştığın söyleyerek, şöyle devam etti:
ÜNİVERSİTEDE BÜYÜK SORUMLULUK
“Menemen’de bahçeli bir evimiz vardı. Orada da ineklerimiz vardı. Onların bakımı ve sağımından sorumluydum. Daha sonra ise her yaz birçok işte çalıştım. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde iktisat okuduğum yıllarda da bu çalışma temposu devam etti. Ve bu süreçte çöp tesisleri kuran bir Fransız şirkette işe girdim. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde tesisler kuruyorlardı. Zamanla oluşan güvenle şantiyelerden sorumlu kişi konumuna geldim. 14 tane çöp fabrikası kurduk. 8-9 yıllık profesyonel iş hayatının ardından da eşim Şehnaz Koç ile kendi işimizi kurma kararı aldık. Benim hep aklımda üretim odaklı kendi hikayemizi yazmak gibi planlarım vardı. Eşimin de kimya mühendisi olması nedeniyle temizlik ürünleri alanında yol almak istedik.”
Meslek lisesinde okuduğu yıllarda anten montajı, TV, radyo, buzdolabı tamiratı yapar. Hasan Hüseyin Kara, lisenin ardından da öğretmeninin çalıştırdığı dükkana ortak olur. Girişimcilik serüveni kısa süren Kara, Sağlık Bakanlığı’nda kariyerine yön verir, 14 yıllık memuriyetin ardından Etkin Tıbbi Cihazları kurar. Hasan Hüseyin Kara, teknik bakım ve satışın yanına 2012’de Türkiye’de ilk olan LED’li ameliyat lambasının üretimini ekler. Bugün yerli üretici olarak bu alanda önemli bir aktör olan Kara, 4 yeni ürün için ise gün sayıyor. Bunlardan biri de radyoloji alanında kullanılan kurşunsuz kurşun önlük...
HASAN Hüseyin Kara... Her kazandığını aşık olduğu işine yatıran, AR-GE ve inovasyona olan inancıyla da yabancıların hakim olduğu bir alanda yerli üretici olarak yol alan bir girişimci. Başarının tesadüf olmadığını kanıtlayanlardan biri olan Etkin Tıbbi Cihazlar’ın kurucusu Hasan Hüseyin Kara, hem girişimcilik öyküsünü hem de ilkelerin hakim olduğu gelecek planlarını anlattı. 1964 Gaziantep doğumlu olan Hasan Hüseyin Kara, kalabalık bir ailede büyür. Babasının Gaziantep’te tatlıcılık yaptığını söyleyen Hasan Hüseyin Kara, hikayenin devamını şöyle aktardı:
İZMİR’E TAŞINDI VE KADERİ DEĞİŞTİ
“Babam daha sonra çalışmak için Belçika’ya gitti, ama bu 1 yıl sürdü. 1966’da İzmir’e taşındık. İşte bizim kaderimizin değişmesi de böyle başladı. Karabağlar’da bir gecekonduya yerleştik. Babam manavlık yapıyordu. 7 kardeşin 2 numarası olduğum için benim üzerimde de sorumluluk vardı. İlkokula başladığım gibi çalışma hayatının içinde buldum kendimi. Karoserci, polisajcıda çalıştım. Yeri geldi inşaatta çalıştım, yeri geldi tütün kırarak ev ekonomisine katkı sağladım. Daha sonra ise Atatürk Endüstri Meslek Lisesi’nde elektronik okumaya başladım. Bu süreçte de elektronik okuduğum için tamir bakım onarım işlerine başladım. Buzdolabı tamircisinin yanında çalıştım.”