Türk-Kürt, Sünni-Alevi, zengin-fakir, kadın-erkek, Doğu-Batı arasındaki çizgilerin giderek koyulaştığı, artık neredeyse herkesin sadece ait olduğu kesimle değerlerinin örtüştüğünü düşündüğü bir dönemde iki kentte, Van ve Adana’da, toplum olarak ortak değerlerimizi ararken buldum kendimi.
Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Begümhan Doğan Faralyalı’nın önce kendi kendine hayalini kurup sonra bu hayalini genişleterek başlattığı “Türkiye’nin Ortak Değerleri – Müştereklerimizi Keşfedelim, Geleceğe Birlikte Yürüyelim” projesi Ortak Değerler Hareketi’ne dönüşerek çeşitli buluşmalara ön ayak oldu.
Bu proje geçen yıl açıklandığında ortada bazı gözlemler, akil insanların görüşleri vs vardı. Ama yeterli değildi.
Üzerine, KONDA tarafından 1806 kişiyle birebir görüşerek Türkiye Değerler Araştırması yapıldı. Buradan çıkan sonuç ilginçti. Çünkü hangi kesimden ve kimlikten olursak olalım, önem verdiğimiz ve özlem duyduğumuz değerler neredeyse birbirinin aynısıydı.
Geçtiğimiz haftalarda Ortak Değerler Hareketi’nin önce Van’daki buluşmasına katıldım.
Farklı kesimlerinden farklı kimliklere sahip bir salon dolusu insan 10’ar kişilik masalara dağılıp hep birlikte bir kutu oyunu oynadık.
Ben sadece kadınlardan oluşan bir masaya oturdum. Önce her birimiz bizim için en önemli olan değerleri seçtik ve neden bunları seçtiğimizi anlattık.
Sonra anılar paylaştık, birlikte hikayeler yazdık; anılarımızın ve hikayelerimizin değerimizle örtüştüğü oranda puan aldık.
Kaza sonucu ölümler, cinayetler ve intiharları da kattığınızda, Hastalık Koruma Merkezi’nin (CDC) verilerine göre, ABD’de yılda ortalama 33 binden fazla kişi ateşli silah kullanımı nedeniyle ölüyor.
2016’da, Barack Obama, bireysel silahlanmaya karşı tedbir paketini açıklarken gözyaşlarını tutamamıştı.
Obama’yı ağlatan üzüntü kadar öfkeydi de. Halkın desteğine rağmen, bireysel silahlanmanın önüne set çekecek yasal düzenlemelerin güçlü silah lobisinin baskısı yüzünden Kongre’den geçmemesine duyduğu öfke ve çaresizlik. 2012’de Connecticut’ta 26 kişinin ölümüne yol açan silahlı saldırı ertesinde, Obama silah almak isteyen kişilerin geçmişinin araştırılmasına yönelik teklifi Kongre’ye göndermiş ama oylamada teklif reddedilmişti.
ABD’de sivillerin elinde 300 milyondan fazla ateşli silah bulunduğu tahmin ediliyor. Toplu saldırılar artarak sürüyor ama bunu önlemek adına yapılan hiçbir şey olmadığı gibi şu anda silah yasalarını zayıflatacak bir tasarı üzerinde çalışılıyor.
BİREYSEL SİLAHLA İŞLENEN CİNAYETLER BİR YILDA YÜZDE 27 ARTTI
Bireysel silahlanma, Türkiye’de de ciddi bir sorun.
Uzun yıllardır bireysel silahsızlamanın önemine dikkat çeken ve bu konuda toplumsal farkındalığın güçlenmesi için çalışan Umut Vakfı’nın verilerine göre, Türkiye’de her yıl 4 binden fazla insan bireysel silahlarla can veriyor.
Umut Vakfı 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü’nde, ulusal ve yerel basını günü gününe izleyerek tuttuğu istatistiklerden oluşan raporu da açıkladı.
Türkiye’de işletmede 17.6 GW’lık kömürlü termik santral var.
62.7 GW’lık yeni termik santral da planlanıyor.
Türkiye’nin toplam elektrik santralleri kurulu gücünün yüzde 22’si kömürlü termik santrallerden oluşuyor.
Yani, yeni kömürlü santraller ile bu kurulu gücü neredeyse 5 katına çıkarmayı planlıyoruz.
Dünya, iklim hedefleri doğrultusunda kömürü küresel enerji sisteminden çıkarmaya odaklanmışken olacak iş mi? Pek değil ama “kalkınma” deyince akan sular duruyor.
Oysa kalkınma dediğimiz şey insan odaklı gerçekleştirilmediğinde hayatları da karartabiliyor.
Pek çok şey sayabilirsiniz.
Emin olun, tepelerde Antalya Altın Portakal Film Festivali ve ulusal yarışması yer alır.
54 yıldır yapılan, çoktan gelenekselleşmiş bir yarışmadan söz ediyoruz.
Hal böyle ama nedense Antalya Büyükşehir Belediyesi bu yıl Antalya Altın Portakal Film Festivali ve ulusal yarışmaların kaldırıldığını açıkladı. 54 yıllık festival ve yarışma artık yok. Onun yerine artık Antalya Uluslararası Film Festivali olacak.
Bizim bu ülkede eğitimden sanata ve diğer hemen her alanda en büyük sorunumuz, kararların diğer paydaşların görüşlerine başvurmadan, tartışılmadan alınması.
‘Yaptık oldu’ ülkesiyiz şimdilerde.
Bu karar da sinema sektörüyle hiç temas etmeden alındı.
Bu ülkenin kültürel değeri haline gelmiş ulusal yarışma bir belediyeye mi aittir, yoksa onu besleyen koca bir sektöre, o sektörün emekçilerine, yani Türkiye sinemasına ve halka mı aittir?
Geçtiğimiz pazartesi akşamı Gürsel özgürlüğüne kavuştu.
Gecesinde ve ertesinde ise en çok konuşulan, üzerine yorum yapılan, AFP ajansından Yasin Akgül’ün çektiği fotoğraf oldu.
Bu fotoğrafta Kadri Gürsel ve eşi Nazire Hanım öpüşüyorlar.
Koca bir yılın hasreti, kavuşmanın coşkusu fotoğraftan okunuyor.
Hemen yanlarında duran asker mahcup bir ifadeyle başını yana çevirmiş ama bir yandan da tatlı tatlı gülümsüyor.
Aşırı zayıflığı teşvik ettiği, ulaşılamaz bir güzellik ideali sunduğu için bu soruna da sektör içi müdahalelerle çare bulunabileceğini düşünenler oldu. Çok zayıf modeller podyumlardan uzak tutuldu, kadın bedeninin çeşitliliğine dair kampanyanın her türlüsü yapıldı ama nafile.
Zira, bu güzellik idealini sadece moda endüstrisi değil, popüler kültürün tamamı besliyor, büyütüyor.
‘İdeal kilo’da olmayan bir kadının başrolünde olduğu dizi sayısı bir elin parmaklarını geçmez mesela.
Popüler müzik endüstrisi birkaç istisna dışında, albüm kapaklarında sanatçıları ışık, kostüm, makyaj fotoşop yardımıyla baştan yaratmıyor mu?
ÜNLÜLERİN PEŞİNDE KİLO SAYAN MEDYAMIZ
Ya medyaya ne demeli?
Ünlülerin polis gibi peşinde, kilo sayan bizim medyamız değil mi?
Misal...
Yakınları uyuşturucu bağımlısı ailelerin oluşturduğu Ayık Yaşamda Buluşalım Derneği (AYBUDER) üyeleri, uyuşturucuyla mücadelede seslerini duyurabilmek için sürekli eylem sürecini başlatmışlardı.
Anlattıkları dehşet vericiydi. Antalya’nın bir mahallesinde 5 TL’ye eroin alınabildiğini, Bursa’nın metamfetaminin yuvası olduğunu, uyuşturucunun artık Erzurum’un köylerine bile girdiğini anlatmışlardı.
Uyuşturucuya başlama yaşı 8-9’lara inmişti; 8 yaşında iğne bağımlısı çocuklar vardı!
Okulların önünde, hatta AMATEM’lerin bahçesinde uyuşturucu satıcıları ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlardı.
Türkiye’de maalesef pek çok sosyal yarada olduğu gibi, uyuşturucu gerçekliğinin de fotoğrafı çekilemiyor.
Çünkü var olan veriler AMATEM’lere müracaat eden bağımlılar üzerinden oluşturulurken, tedaviyi kabul etmeyen veya bağımlı olduğunu açıklamayan onbinlerce insanı kapsamıyor.
2016’da Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde kız-erkek öğrencilerin ayrı sınıflarda eğitim görmesi için karar alındı. Bir öğrenci, “İlahiyat okuyan bir insanın fıtratı karma bir eğitim ortamını kabul edemez” derken, başka bir öğrenci de “Sınıfla başlayan bu uygulamanın toplumun birçok alanına taşınmasının mümkün olabileceğine inanıyorum” diye konuştu.
2017’nin başında, Mersin’de bir ortaokulun müdürü, kız ve erkek öğrencilerin birlikte oturmasını yasakladı. Müdür, 62 öğretmenin katılımıyla gerçekleşen kurul toplantısında “Kız ve erkek öğrenciler kesinlikle yan yana oturtulmayacak. Hangi veli ve öğrenci itiraz ederse, ’Müdür beyin talimatıdır’ denilecek” dedi. Bazı veli ve öğretmenlerin sosyal medyadan tepkisi üzerine okul müdürü görevden uzaklaştırıldı.
Geçtiğimiz bahar, Denizli’deki Pamukkale Belediyesi 11’inci sınıf öğrencileri için ‘Gençlik Ecdadın İzinde’ adıyla İstanbul’a düzenlediği moral gezisini kızlar ve erkekler olarak ayrı gruplar halinde gerçekleştirdi.
Konya’da bir Anadolu lisesinin internet sitesinden ‘2017 yılından itibaren kız-erkek öğrenciler ayrı sınıflarda eğitime devam edecek’ duyurusu yapıldı. Sosyal medyadaki tepkiler üzerine okul müdürü hakkında soruşturma başlatıldı.
En son, Kartal’da bir devlet okulunda, kız ve erkek öğrencilerin pembe ve mavi panolar altında ayrı ayrı sıraya girdikleri bir kantin açıldı. Okul müdürü “Kız öğrenciler alışveriş yaparken rahatsız olmasın diye” dedi.
KARMA YURTLAR YASAKLANDI
Yine bu yıl, karma öğrenci yurtlarının mevcut haliyle faaliyetlerine devam edemeyeceklerinin belirtildiği yeni bir yönetmelikle kız ve erkek öğrenciler için ayrı ayrı hizmet kararı verildi. Binalarını buna uygun hale getirmeyen özel öğrenci yurtlarının da kurum açma izni ile işyeri açma ve çalışma ruhsatlarının iptal edileceği açıklandı.
SUSPUS OTURUP İTAAT ETMEK