ÖNCE şunun bir altını çizelim...
Kapitalizm ve vahşi kapitalizm arasında dağlar kadar fark var.
Bize epeydir ‘kalkınma’ adı altında vahşi kapitalizm dayatılıyor.
Memleketin kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına yerel halkın feryat figan hali; suyuna, dağına, toprağına, ormanına sahip çıkmak için tüm gücüyle mücadele etmesi bundan.
Şu anda mesela, Artvin halkı ayakta. Çünkü Cengiz Holding-Özaltın ortaklığındaki madencilik faaliyeti, memleketin gerçek olamayacak kadar güzel köşesi Artvin Cerattepe’nin altını üstüne getirmek üzere.
*
“GÜNÜN birinde yapay zekâlar dönüp bize, bugün bizim Afrika düzlüklerindeki fosillere baktığımız gibi bakacaklar. Kaba bir dil ve ilkel aletlerle toz içinde yaşayan ve nesli tükenmiş iki ayak üstünde gezen maymunlarmışız gibi.”
Bu yıl ortalarında vizyona giren ‘Ex Machina’yı izlediyseniz eğer, bu cümle aklınızda kalmıştır.
Unuttuysanız, bir yere not edin.
Çünkü bir gün bu sözün gerçek olma ihtimali hiç de az değil.
Stephen Hawking bile itiraf etti; yapay zekânın insanlığın sonunu getireceğinden korktuğunu söyledi.
Dün bu köşenin yerindeki haberin başlığı “Hawking uyarmıştı: Ve bir robot insan öldürdü” idi.
Markaların müşteri beklenti ve ihtiyaçlarını çok iyi anlamaları artık bir zorunluluk. Kilit kavram da “müşteri deneyimi”.
Bu deneyimi tasarlayan ajanslar var.
Araştırmacılar, mimarlar, endüstriyel tasarımcılar, iletişimciler, grafik tasarımcılar ve kullanıcı tasarımcılarından oluşan I-AM bunlardan biri. Londra, İstanbul, Mumbai ve Dubai’de 4 ofisi var.
Fiziki mekan, yani bir mağaza, banka şubesi veya dijital kanalların müşteri deneyimini odağına oturtan I-AM’den öğrendiklerimi anlatacağım size.
* * *
DEMİREL’in ölüm haberinin geldiği gün ortalıkta bir ölüm haberi daha dolaşıyordu. Pek kimsenin ruhu duymadı.
Altınoluk’ta emlakçılık yapan Kemal Divrikli yoldaki kaplumbağayı ezilmesin diye almak isterken motosikletin çarpması sonucu ağır yaralanmış, kaldırıldığı hastanede 59 yıllık ömrü sona ermişti. (Şefik Dinç, Habertürk)
Kızı, babası yoğun bakımdayken sosyal medya hesabından “Tosbağa kurtarırken ölünmez” diye bir mesaj atmıştı.
Tosbağa için canını verdi Divrikli. Böyle iyi bir insandı belli ki.
Öyle ki, öldükten sonra bile iyiliği dokundu. Akciğer, karaciğer, böbrek ve korneaları alınarak organ nakli bekleyen 4 hastaya nakledildi, Divrikli onlara can oldu.
*
BİR ülkede gerçekten özgürlük olup olmadığı pek çok şeyden anlaşılabilir. Ama sanat illa ki üst sıralarda gelir.
Ne kadar politik, kışkırtıcı, muhalif olursa olsun –ki en çok da bu yüzden- sanat sınırsız özgürlüğü hak eder.
Çünkü sanatsal özgürlük sadece sanatçıların kendilerini özgürce ifade etmeleri değildir. Sanat aynı zamanda, insanların buna erişimi ve kültürel hayatta yer almalarıyla da ilgilidir. Kendini şu ya da bu nedenle ifade edemeyen milyonlarca insan bir şarkıya eşlik ederek iletişim kurabilir.
Bu nedenle, sanatsal özgürlüğün olmadığı bir ülkede “Demokrasi vardır” demek açıkça yalan söylemektir.
*
Birleşmiş Milletler, bu yıl toprağı koruma hedefinde ilerleme kaydetmek istiyor.
Heinrich Böll Stiftung Derneği’nin yayımladığı Toprak Atlası, toprak meselesinin neden hepimizi ilgilendirdiğini onlarca farklı başlıkta anlatıyor.
Toprakla ilgili pek çok konuda detaylı bilgiler içeren bu atlasta Türkiye’de kadın ve toprak ilişkisini inceleyen, Ayşe Çavdar’ın hazırladığı bölüm benim özellikle ilgimi çekti.
Özetleyecek olursam...
TÜİK verilerine göre tarımda 4.8 milyon kişi istihdam ediliyor.
2 milyon 710 bin erkek ve 2 milyon 133 bin kadın.
Tarımda çalışan erkekler çalışan tüm erkeklerin yüzde 15.1’i, kadınlar ise çalışan tüm kadınların yüzde 28.2’si.
YIL 2011. Ayşe 20 yaşında Bursa’da yaşayan bir genç kadın. Hafif zekâ geriliği var. 20 yaşında birine göre muhakemesi zayıf, şekerle bile kandırılabilir bir yapıda.
Ayşe Facebook’tan Cem’le tanışıyor. Cem, Ayşe’nin güvenini kazanıyor. Bir parkta buluşuyorlar, Cem Ayşe’yi evine götürüyor.
Evde Ayşe’ye bira içiriyor, sonra üstüne çullanıp zorla giysilerini çıkarıyor ve ona tecavüz ediyor. Ayşe, adamın elinden kurtulmak için direndikçe zulüm artıyor. Ayşe’nin ayak parmağının tırnağı kopuyor; sırtı, göğüs bölgesi morluklarla doluyor.
Ardından Cem, arkadaşı Kadir’e mesaj atıyor. Kadir geliyor ve bu kez de o Ayşe’ye tecavüz ediyor. Sonra yarı baygın Ayşe’yi Kadir’in kamyonuna bindirip Mudanya yolundaki McDonald’s’a gidiyorlar. Buradan hamburger alıp aracın içinde yiyorlar. MOBESE kayıtlarında görüntüler var. Sonrasında aracı Mudanya yolunda tenha bir araziye çekiyorlar ve aracın içinde sırayla Ayşe’ye yine tecavüz ediyorlar. Bu olaydan kimseye bahsetmemesini tembihliyor, hatta İnegöl’de bir kız çocuğunu öldürdüklerini söylüyor, “Seni de öldürürüz” diye tehdit ediyorlar.
Eve gelmeyen Ayşe’yi annesi merak edip karakolu ararken, Kadir onları Cem’in evine bırakıyor. Cem sabah Ayşe’yi serbest bırakıyor. Ayşe yürüyerek anneannesinin evine gidiyor.
Annesi geliyor; teyzesiyle birlikte Ayşe’yi yıkıyorlar. Annesi “Babası duyarsa önce Ayşe’yi öldürür, sonra bizi öldürür, sonra da gider adamları öldürür. Konuyu kapatalım” diyor. Teyzesi “Yapanların yanına kâr kalmasın” diyor. Sonuçta Ayşe’yi karakola götürüyorlar.
CMK’yla Ayşe’nin avukatı olarak Murat Emre Kızılgedik görevlendiriliyor.
TUNCELİ Valisi AKP’nin seçim propagandasına destek için valilik imkânlarını kullanarak seçmene beyaz eşya ve mobilya dağıttı.
Elazığ Valisi “Ben ‘one minute’ diyen başbakan istiyorum” dedi.
Kırklareli Valisi “DP’nin CHP’yi kapatıp İnönü’yü de tarihteki huzurlu yere göndermemiş olması en büyük talihsizliktir” dedi.
Bitlis Valisi AKP’ye oy isterken yakalandı.
Kayseri Valisi 30 Ağustos resepsiyonunda pastayı AKP marşı eşliğinde kestirdi.
Bir Aydın Valisi oldu ki, evlerden ırak. Partizanın önde gideni. Gece yarısı operasyonuyla muhalefet partilerinin pankartlarını parti binalarından indirdi; kentin CHP’li belediye başkanına karşı siyasi tavır içine girdi; sulama kanallarındaki hasarlardan yakınan köylülere “Seçimde oyunuzu doğru yönde kullanın o zaman” diyerek AKP’yi adres gösterdi; 30 Ağustos kutlamalarına AKP’li milletvekiliyle gelip CHP’li ve MHP’li vekillerin elini sıkmadı. Daha sonra atandığı Adana’da Gezi’ye destek eylemlerinde polislere etli pilav dağıttı; bozkurt işareti yaptı diye 15 yaşındaki çocuğu gözaltına aldırdı; Başbakan’ın kız ve erkek öğrencilerin aynı evde kalmasıyla ilgili sözlerini talimat olarak aldığını ve gereğini yapacağını söyledi; halka ‘Gavat’ dedi, daha ne olsun?
İstanbul Valisi polis zulmü can alırken durmadan orantılı güç sergilendiğini açıkladı, feyk attı, millet canının derdindeyken ıhlamurlara güzelleme yaptı.