Paylaş
BİR ülkede gerçekten özgürlük olup olmadığı pek çok şeyden anlaşılabilir. Ama sanat illa ki üst sıralarda gelir.
Ne kadar politik, kışkırtıcı, muhalif olursa olsun –ki en çok da bu yüzden- sanat sınırsız özgürlüğü hak eder.
Çünkü sanatsal özgürlük sadece sanatçıların kendilerini özgürce ifade etmeleri değildir. Sanat aynı zamanda, insanların buna erişimi ve kültürel hayatta yer almalarıyla da ilgilidir. Kendini şu ya da bu nedenle ifade edemeyen milyonlarca insan bir şarkıya eşlik ederek iletişim kurabilir.
Bu nedenle, sanatsal özgürlüğün olmadığı bir ülkede “Demokrasi vardır” demek açıkça yalan söylemektir.
*
Birleşmiş Milletler’in 2013’te yayımladığı Sanatsal İfade Hakkı Raporu’na göre dünyanın dört bir yanında sanatçılar politik, dini, kültürel ve ekonomik çıkarların arasında sıkışıp kalmış durumda. Sanatçılar öldürülüyor, saldırıya uğruyor, hapse atılıyor.
Sansür gırla.
Bu konuda Türkiye’nin sicili de hayli kabarık.
Sanatçıların pek çoğu bu durumdan etkilense de, özellikle Grup Yorum büyük ölçüde sıkıntı çekenlerden.
2015’te 30’uncu yılını kutlayan Grup Yorum elemanlarına ilerihaber.org, “Bu 30 yıl nasıl geçti?” diye sormuş. Cevapları: “Türkiye gibi geçti. Memleketimizin tüm acılarıyla, sevinçleriyle, coşkusuyla donandık bu 30 yıl içinde.”
Elemanlarının tutuklu olmadığı bir dönem yok. Bir müzik grubu için acı olduğu kadar, yaşadığımız ülkenin yönetim anlayışını da ortaya koyan bir veri bu.
“Bu ses hiç susmayacak” sloganı da buradan çıkma, haliyle.
Grup Yorum 25’inci yılını 2010’da İnönü Stadyumu’nda 55 bin kişiyle kutladı. Sonra 150 bin, 350 bin, 550 bin derken, en son Bağımsız Türkiye konserlerinde 1 milyon oldular.
*
Evet, sözünü ettiğimiz epey politik bir grup. Ama sanat da dahil olmak üzere, hayatta politik olmayan bir şey var mı?
Theresa Bayer’in dediği gibi, “Sanatçılar politik olmaktan kaçamazlar. Onlar kömür madenindeki kanaryalardır. Bizim şarkı söylemeyi bırakmamız, baskıcı zamanların yakın olduğunun işaretidir.”
Grup Yorum, ‘halkı olabildiğince egemenlerin politikalarından az etkilenebilir hale getirme’ çabasında olan bir müzik grubu. “Tarihsel ayrım gereği ezilen safında olanı korumak, onun yanında olmak bir görev” diyorlar.
“Sanatı, sanatçıyı burjuvazi etkileyeceğine biz etkileyelim” diyorlar.
Milyonlar onların sesiyle coşkuyu yakalıyor, umut doluyor, meydanlarda öfkesine yandaş buluyor.
*
Bugüne kadar farklı tarza sahip birçok sanatçı Grup Yorum’un sahnesine çıktı. ‘Yavuz Bingöl’ler oluşacağına halkın sanatçıları oluşsun’ düşüncesindeler. Yeni bir nesil kayıp başka yere gidiyorken, onlara “Durun, size de bir şeyler söyleyeceğiz” demek için yollar aramanın devrimci sanatçıların en doğal çabası olması gerektiği kanaatindeler.
Yeniyi denerken ustalarını da sahipleniyor, Cem Karaca’larla, Mahzuni’lerle yürüyorlar.
*
Beğenin beğenmeyin, dinleyin dinlemeyin, görüşlerine katılın katılmayın, Grup Yorum bu ülkenin 30 yıllık değerlerinden. Ne olursa olsun her duyarlı ve ilerici yurttaş bu sese sahip çıkmalı, onun yaşamasını istemeli.
30’uncu yaşlarını büyük stadyumlarda on binlerce dinleyiciyle birlikte kutlamak istediler. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Elazığ’da stadyumlara başvurular yaptılar. Oyalandılar önce; Gençlik ve Spor il müdürlükleriyle, spor kulüpleriyle yazışmalar, görüşmeler oldu.
Sonuçta, hepsinden ret cevabı aldılar.
Tüm stadyumların kapısı onlara kapatıldı. Sonra mecburen konserleri meydanlara çektiler. Ancak Valilikler Ankara ve İstanbul’da meydanlardaki konseri de yasakladı. Neyse ki mahkeme İstanbul’daki konser için Valilik’in kararını iptal etti. Pazar günü konser gerçekleşecek.
*
Mesele Grup Yorum olduğunda insan hep aynı şeyi düşünüyor...
Bu nasıl bir acizliktir ki...
Birileri türkülerden korkuyor.
Paylaş