Paylaş
Kurucular arasında turizmin önemli isimleri var.
Başkan Moris Kohen Kasar (Moris Turizm), Hande Arslanalp (Italtur), Ahmet Kozikoğlu (Vista Turizm), Muammer Güner (Eltra Turizm), Tarık Sökmenoğlu (Türk Ekspres) bu isimlerden...
Turizm dünyanın en dinamik sektörlerinden biri. Pandemi sonrası yeniden şekillenen seyahat alışkanlıkları, teknolojik dönüşümler ve paylaşım ekonomisi trendleri, geleneksel turizm anlayışını hızla değiştiriyor. KURAP, iki temel hedefiyle dikkat çekiyor. Kalifiye eleman yetiştirmek, teknolojik gelişmelere hızla adapte olmak...
Bu hedefler, yalnızca kurumsal acentelerin değil, tüm sektörün geleceği için hayati bir öneme sahip.
Son yıllarda turizmde uzmanlık alanları giderek daralıyor. KURAP ise bu noktada fark yaratmak için proaktif bir yaklaşımla hareket ediyor. Kurumsal seyahat hizmetlerinde yaşanan sorunlara çözüm aramak, uluslararası modelleri incelemek ve sektörü geleceğe hazırlamak gibi bir misyon edinmişler.
Otel ve uçak rezervasyonlarının internet üzerinden yapılması, Airbnb gibi paylaşım ekonomisi platformlarının yaygınlaşması, teknolojinin artık sektörde temel bir ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Bu nedenle, KURAP’ın teknolojiye adaptasyonu hızlandırma hedefi, sektör için büyük bir kazanım olacak.
KURAP, yalnızca eğitim ve teknolojiyle değil, aynı zamanda etik değerlerle de sektöre örnek olmayı amaçlıyor. Platformun üyeleri arasında etik kurallara uygun hareket etmek, rekabeti etik çerçevede sürdürmek ve şeffaflık ilkesine bağlı kalmak temel şartlar arasında yer alıyor.
Bu platform, sadece kurumsal seyahat ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayacak, aynı zamanda turizmi geliştirmek isteyen herkese ilham verecek bir yapı sunuyor.
Şimdi Antakya’ya gitme zamanı
6 Şubat depremleri, Antakya gibi köklü bir tarihe ve kültüre sahip bir şehri derinden sarstı. Ama bu şehir, yıkılan taşlarının altından yeniden yükselmek için büyük bir kararlılık gösteriyor. KURAP; Antakya’daydı ve buranın yeniden ayağa kalkması için sektörün önde gelen isimleriyle bir araya geldi.
Antakya’da yeniden bir kıvılcım yandı; o kıvılcımı ateşleyenlerden biri de The Museum Hotel Antakya oldu. Asfuroğlu Ailesi’nin cesur adımıyla, bu eşsiz otel 26 Eylül’de kapılarını yeniden açtı. KURAP, Kasım ayı toplantısını da The Museum Hotel Antakya’da düzenledi.
Hande Arslanalp şöyle diyor.
“10 Kasım’da Antakya’da olmak, bu toprakların önemini bir kez daha hatırlattı. Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Benim şahsi meselemdir’ dediği Hatay’da, Ata’mızı anarken bu şehrin dirençli ruhuna da bir kez daha tanıklık ettik.”
Gastronomi Çarşısı’nda yeniden hayat bulan lezzetler... Titus Tünelleri ve St. Pierre Kilisesi gibi eşsiz tarihi zenginlikler... Necmi Asfuroğlu Müzesi’nin ilham veren atmosferi... Tüm bunlar, Antakya’nın yalnızca geçmişine değil, geleceğine de ne kadar sıkı sıkıya bağlı olduğunun göstergesi.
Antakya halkı artık bir şey istiyor: Çalışmak, üretmek, yeniden nefes almak...
Hande Arslanalp, şöyle diyor:
“Bölgeyi ziyaret etmek, bu şehrin ekonomisine katkı sağlamak demek. The Museum Hotel Antakya’nın 160 kişiye iş imkanı yaratması, bu destekte küçük bir örnek. Daha fazlasını yapmak elimizde. Şirketlerin ve sivil toplum kuruluşlarının toplantılarını İstanbul veya Antalya yerine Antakya’da düzenlemesi önemli. Bölge restoranlarında yemek yiyerek, açılan işletmeleri desteklemek, HASAT gibi yerel projelerde bir gün geçirmek çok değerli. Tarihi ve kültürel değerleri gezerek turizmi canlandırmalıyız. Antakya’da yaşanan her yeniden doğuş hikayesi, bir umut ışığı yakıyor.”
Birlikte iyileşme zamanı
Depremde en ağır yarayı alanlardan biri de çocuklar oldu. Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı’nın Antakya birimi, bölgedeki rehabilitasyon çalışmalarına devam ediyor. Ovalı Ailesi’nin katkıları, bu çocuklar için bir umut kapısı açtı. Ama hâlâ yapabileceğimiz çok şey var.
Antakya’da bir otelin yeniden açılması, yalnızca bir binanın kapılarını açması değil; bir şehrin hayata dönmesi anlamına geliyor. Ticaretin, istihdamın, turizmin yeniden başlaması demek.
Antakya halkı vazgeçmedi, vazgeçmiyor. Biz de onlardan vazgeçmemeliyiz.
Şimdi Antakya’ya gitme, destek olma ve birlikte iyileşme zamanı.
Bir iyileştirme hikayesi
6 Şubat depremleri, Türkiye’nin tarihindeki en büyük felaketlerden biri olarak hafızalara kazındı. Binlerce insanın hayatını kaybettiği, on binlercesinin evsiz kaldığı bu felaket, aynı zamanda toplumun dayanışma gücünü ve direncini de ortaya koydu. Bu süreçte, Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı’nın çalışmaları, özel gereksinimli bireyler ve aileleri için adeta bir nefes oldu.
Sabancı ailesinin kurduğu bu vakıf, deprem bölgesinde sadece yardım değil, aynı zamanda kalıcı çözümler üreten örnek bir model sundu.
Vakıf, orta vadede daha sürdürülebilir bir iyileşme süreci için Hatay’ın Antakya ilçesine odaklandı. Burada, rehabilitasyon hizmetleri sunmak için 30 Mart’ta Büyükdalyan Geçici Barınma Merkezi’nde bir rehabilitasyon merkezi açıldı.
Deprem bölgesine kalıcı bir eser bırakmak için harekete geçti. Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı Elif – Osman Ovalı Yerleşkesi Neşe Özgür & Mustafa Sabuncuoğlu Engelli Hizmet Merkezi, Mayıs ayında hizmete girdi.
Bu merkez, ampute bireylerden protez ihtiyacı olanlara, özel gereksinimli çocuklardan psikolojik desteğe ihtiyaç duyanlara kadar birçok farklı ihtiyaca cevap veriyor. Fizyoterapi, protez uygulamaları ve danışmanlık hizmetleri burada aynı çatı altında sunuluyor.
Bu başarı hikayesi, sadece bir vakfın çalışmalarıyla sınırlı değil; toplumsal dayanışmanın en güzel örneklerinden biri.
Şimdi hepimize düşen, bu iyileşme sürecine katkı sağlamak ve Antakya’nın yeniden doğuşuna tanıklık etmek.
Paylaş