Paylaş
Kalp kırıklığını hafifletmenin temel araçlarından biri artık sosyal medya. Eşyaları camdan atmaktan, yastık yumruklamaktan, cenin pozisyonu alıp ileri geri sallanarak ağlamaktan daha etkili.
Konu sadece aldatmak değil, başkalarının gözünde küçük düşürüldüğü hissine kapılan her kadının sarıldığı bir araç.
Aldatıldığını erkek arkadaşının telefonundaki mesajlardan öğrenen tanınmış bir kadın, günlerce içinden çıkamadığı darmadağın olma duygusu biraz dağıldığında dert yanmıştı “Keşke bir ilişkiye başlamadan eski kız arkadaşlarla konuşma imkanı olsa” diye...
O zamanlar hak verdiğimi hatırlıyorum, “Bu adam, sevgilisi yanındayken güvenilir, sevgilisi etrafta değilken ise avcı profili çizen bir adamdır” bilgisi, bir ilişkiye başlamadan önce son derece kullanışlı olabilirdi...
İşte şimdi bu imkanı sosyal medya tanıyor.
Fakat konu “geçmiş” olduğunda, orada bir durup bakmak lazım.
Bir insanın geçmişi, sonra kuracağı ilişkilerin belirleyicisi olabilir mi? Mesela bundan sonra Ahmet Kayakesen’in hiçbir ilişkisinde dümeni doğrultamayacağını mı varsaymak gerekiyor?
Eğer karşımızda henüz kendi ruhunun farkına varmamış bir adam varsa evet. (Bunu kötü bir özellik olarak yazmadım, kimilerinin kendinin farkına varması geç yaşlarda gerçekleşebiliyor.)
Veya bu bir dönüm noktası, bundan sonra güzel ilişkiler yaşayacak...
Bilemeyiz. Fakat bundan sonraki ilişkileri için, Google arama motoru sağ olsun, sosyal medya ifşası hep karşısına çıkacak, orası kesin.
O ifşa “Bu adam böyledir ve böyle kalacaktır” diyor, “yaramazlık yapan” kişiyi sonsuza kadar lanetliyor...
Haksızlığa uğramış taraf rahatlıyor, çünkü bu mesaj herkese ulaşıyor.
Bu da son derece anlaşılabilir, insani bir duygu.
Yalnız şurada minik bir detay giriyor konuya...
Geçmiş, bugünü belirler mi?
İnsanı geçmişinin belirlediğini düşünmek, insanın gelişen, düşünen, ders çıkaran, kendini tanımaya çalışarak doğruyu arayan bir varlık olduğunu reddetmek demek.
Yani bugünkü davranış, yarını belirlemeyebilir, dünya üzerindeki insan sayısı kadar ilişki ve “kimya” türü var, bu kadar doğrusal değil hayat ve ilişkiler.
Öte yandan, intikam duygusunu da anlamak mümkün. Sevdiklerimiz bizi hayal kırıklığına uğratınca, bizim hissettiğimiz acıyı ona hissettirmek için karşı koyulamaz bir dürtü beliriveriyor.
İnsan ilişkileri zor. Zor ama zorluğun üstesinden gelmenin sırrı “karşıda” değil. Gerçek veya varsayımsal olaylar sonucu söz konusu olan bir acıyı, bir başkasının gidermesinin imkanı yok.
Yaşadığınız yer, etrafımızda bulunan insanların davranışları ve onlarla kurduğunuz ilişkinin niteliği kadar, kalp kırıklığı dediğimiz, çocukluktan gelen öğrenilmiş düşünme alışkanlıklarına da bağlı.
Haksızlığın ortasına düştüğümüzü hissettiğimizde, sevdiğimiz insanlar bizleri ruhumuzda yara açabilecek bir pozisyona soktuğunda, birkaç ay sonra öleceğini öğrenmiş bir hastadan daha umutsuz davranabiliyoruz. İşte intikam da bunlardan biri aslında. Olumsuz, karanlık taraftan, yaraların içinden bakınca ancak bu var çünkü.
Can acıtan ne varsa “Ben buradan ne öğreneceğim” diye bakmalı belki de.
Belki de orada insanın kendi travmalarına dair bir ayrıntıyı gün yüzüne çıkaracak çok büyük bir ders vardır.
Paylaş