Paylaş
Fatih Terim’in “Oyuncuların buraya gelmeden önce hazırlanmasını beklerdim. EURO’ya EURO’da hazırlanılmaz. Ülkece bu turnuvaya hazırlanamadık” cümlesini gördüğümden beri aklımda şu cümle dönüp duruyor: Parçası olunan bir durumla ilgili sadece başkalarında hata aramak...
Konu ne olursa olsun fark etmiyor: Sektör, meslek, kişi, ortam fark etmiyor, gelişme, ilerleme, “Ortada bir hata var ve bu hatadaki payım nedir?” diye sormadan olmuyor.
Tüm yanlışların üzerinin örtüldüğü, “futbol yenilgisi”nden daha büyük olaylarda, felaketlerde bile sorumluluğun top gibi ortada çevrildiğini görüyoruz. “Ben yanlış yaptım” diyen yok, “Sorumluluğu üzerime alıyorum” diyen yok, “Ortadaki çarpıklığı gidermek için adım atıyorum” diyen yok...
Böyle durumlardan bir sonuç çıkmıyor, olana da “iyiye gidiş” diyemeyiz. Üzeri örtülen olaylar, hayatlarına bir şey olmamış gibi devam eden sorumlular, çarpıklığın normalleşmesi, hatta öyle bir noktaya gelmesi ki yanlışın “yanlış” olduğunu anlatamamak...
İşte insanı da bu delirtiyor.
“Hata kabullenmek güçsüzlüktür” anlayışı Türkiye’de hayli çirkin yerlere doğru gitti. “Evet, galiba bu sefer yanlış yaptım” bile demek gerekmiyor, biraz tereddüt, bir-iki kabullenme göstergesi yetiyor “Güçsüz, her koşulda eğilip bükülebilen, yaptığının arkasında durmayan” insan modeli olarak suçlanabilmek için.
Oysa hakikat bunun tam tersi: Güç kazanmanın ve o gücü korumanın yolu çok yönlü düşünmek değil midir? Hata yaptığını kabul ederek, o hatayı etraflıca deşerek, içinden doğru yolu çıkarmak değil midir insanı ileri götüren?
Geçmişte yaptıklarını, davranışlarını, neyi neden yaptığını çıkaracak ruh olgunluğuna erişip başka türlü bir insana dönüşebildiğini hayranlıkla izlemek değil midir insanı keyiflendiren?
Sadece kendimizi ilgilendiren hatalarda böyle düşünmek daha kolay elbette. Fakat milyonlarca kişinin izlediği, milyonlarca kişiyi ilgilendiren konularda alınmayan sorumluluklar insanı daha derinden yaralıyor.
Meslek, sektör fark etmeksizin bunu yapabilenlerin arttığı bir gün, daha güzel haberler okuyacağız. Buna kesinlikle inanıyorum.
Mahkeme tek çözüm olmayabilir
Neden her olayda nefret okları ilk Buse Terim’e dönüyor?
Bu tekil olayda elbette konu, bir babayı kızı üzerinden üzmek isteyen saf kötülük. Fakat genel olarak “Neden Buse Terim sık sık ilgili ilgisiz her konuda nefret çekiyor?” sorusunu sorduğumuzda galiba Buse Terim’in de kendine batırması gereken iğneler var.
Buse Terim de her güçlü babanın kızı gibi, mesleğinde geldiği yer itibariyle babasının bunda payı olmadığını düşünüyor, ben de bu konuda haksız olduğunu düşünüyorum. İlla somut bir biçimde yol açması gerekmez güçlü bir babanın evladına.
Buse Terim, Fatih Terim’in kızıdır ve bu durum her adımında ona eşlik edecektir. Bilhassa medyatik işler yapan herkes için bu geçerli. Eğer Buse Terim Afrika’da çölün ortasında tehlikeli bir hastalığa çare bulmak için karantina bölgesinde çalışan bir grup bilim adamından biri olsaydı, elbette Fatih Terim’in kızı olmasının bir etkisi olmazdı. Fakat şu anda koşul bu değil.
Dolayısıyla toplum üzerinde “gümüş kaşıkla doğmuş” algısı olanlar başkalarından daha fazla nefret oklarıyla karşılaşıyor. Buse Terim de yaşıyor bunu. Ağızda gümüş kaşıkla doğmak kötü bir şey değil, bunu sürekli reddetmeyi bıraksa belki başka türlü algılanacak...
Hakaret eden, ağıza alınmayacak çirkin sözler edenlere gelince... Görmezden gelerek bu yaptıklarını normalleştiremeyiz, şüphesiz. Fakat görünen o ki, “Sürekli dava etmek” de doğru bir yöntem değil.
Buse Terim ona hakaret edenlerle uğraştıkça bu “nefret seli”nin ardı arkası kesilmeyecek. Hakaretçileri provoke eden tek faktör ciddiye alınmaktır. Bir sonrakinde daha fazla hakaret ve kötülükle geri gelirler.
Bir dost önerisi: Neyi, kimi, hangi sözü umursayacağımızı filtrelemek, insanın hayatını değiştirebilir. Okuduğu hakaretleri içselleştirmemeli, “Bana değil, kafalarında oluşturdukları karaktere sövüyorlar” diyebilmeli... Başka türlü başa çıkılmaz o kötülükle.
“Hakareti görmezden gel” asla demem. Fakat insanın ruh sağlığını koruyabilmesi, hele ki bir can taşırken ruh sağlığını koruyabilmesi için bazen farklı yöntemler kullanabilmesi gerekir.
Hatta bunu hepimizin yapması gerekir.
Paylaş