Paylaş
Derya Tuna’nın Instagram notu bu. İbrahim Tatlıses’in yakında görünen yeni evliliğine dair bir yorum olarak algılanıyor.
İbrahim Tatlıses’ten veya herhangi bir popüler kültür figüründen yola çıkarak bir genelleme yapmak zor, ancak pek çok kadının hemfikir olacağı cümleler bunlar...
Şöhret sahibi ya da değil, “çok kadınlı erkekler”i masaya yatırdığımızda genellikle aynı örgü çıkıyor ortaya. Çocukluk travmaları, gelişimde büyük rolü olan temel ruhsal ihtiyaçların yeterince karşılanmamış olması, onaylanmamak, az sevgi görmek veya hiç görmemek...
Cinselliği ve kadın bedenini tabu olarak algılayan bir kültür içinde yetişmek...
Yetişkinlik zamanlarına erişildiğinde bu pencereden dünyayı tanımış erkekler, hiç ilgi görmezken, kadınların peşinde koştuğu bir figüre dönüşünce asla tatmin olmayan varlıklara dönüşebiliyorlar.
Sonu gelmeyen bir onay ve tatmin arayışı yönetiyor hayatlarını ve çoğu zaman bunun farkında bile olmuyorlar.
Aklındaki tarife uyan kadın da tatmin edemiyor uzun vadede, çok iyi kalpli bir kadın da tatmin edemiyor, çok güzel bir kadın da tatmin edemiyor...
Çok uyumlu bir kadın da tatmin edemiyor, kimyalarının çok uyuştuğu bir kadın da tatmin edemiyor...
Sırılsıklam âşık olduğu, tüm hücreleriyle sevdiği bir kadın da tatmin edemiyor, her haliyle kendine uygun bulduğu bir kadın da tatmin edemiyor...
Hep farklı yerlerden, farklı kadınlardan “onay” ihtiyacı duyuyor ruhu. Belki bunun farkında olmuyor çoğu zaman, hali basit bir “daldan daha konma” hadisesi gibi görünüyor ancak temelde hep o doyurulamayan açlık... Dümeni ele geçirmiş, adamı o farkında olmadan yönetiyor.
Sonunda, “çok kadınlı erkekler”e dönüşüyorlar. Kadınlar ise bu durumun genellikle kendi eksiklikleriyle ilgili olduğunu düşünerek kabahati kendilerinde arıyorlar. Oysa konu kadın değil, erkeğin ruhuna işlemiş doyumsuzluğu...
Çok kadınlı erkeklerin ilişki kurduğu kadınların pek azı bu ayrımı yapabiliyor.
Durmaksızın farklı kadınların onayına yemek gibi, su gibi ihtiyaç duyan erkeklere kızmalı mı, bakın o konuda çok emin değilim. İnsanın çocukluktan itibaren karakterine yazılmış kimi kodları değiştirmesi çok zor. Öncelikle farkındalık, ardından uzun zaman ve uğraş gerektiriyor. Ancak “Ben bu halimden mutlu değilim, belli ki bu ‘çok kadın’ hali benim bir arızam ve bunun altından yatan sebepleri aramak istiyorum” diyecek ki, yeni bir insana dönüşme yolculuğu başlayacak. Bu soruyu sormadıkça hayatının sonuna kadar “aç” kalmaya mahkum bu tür erkekler.
Tatmin olmamaya, onay aramaya, vaktiyle alamadıkları ve çok hayati olan ilgi ihtiyacını aramaya ve bulamamaya, gerilerinde üzgün kadınlar bırakmaya mahkumlar.
Kadınlarda durum farklı
Aynı “çok kadınlı erkekleri” çok kadınlı erkek yapan travmalar gibi, kadınları da benzer biçimde etkileyen durumlar söz konusu. Hayatının erken dönemlerinde yeterince onaylanmayan, sevgi görmeyen veya az gören, çocukluğunda görmediği ilgiyi yetişkinlikte görmeye başlayan kadınlar... Pek çoğu “ilgi arsızı” olarak tanımlanır, ancak orada da travmalarla örülmüş bir karakter yapısı var esasında.
Kadınlar, erkeklerden farklı olarak, arzulanan onayı “çok erkek”te aramıyor, beğenilme, onaylanma ihtiyacı başka yerlerden sağlanıyor.
Arkadaşlar, sosyal medya “like”ı, “iyi annelik”, “işyerinde iyi bir çalışan olmak”, “herkesin sevgilisi, kalbi temiz insan olmak” gibi özellikler, böyle kadınların onay ihtiyacını sağlayabiliyor.
Paşa oğlum
Bir erkek için daldan dala uçmak utanç vesilesi olmazken, bir kadın her zaman “kötü gözle bakarlar” endişesi taşır. Şu durumda kadınların onayı tek erkek ve diğer hayati konularda araması gayet anlaşılabilir.
Tabii tüm bu anlaşılabilir durumlar, kalp kırıklıklarını engellemiyor.
Belki de insanları tanımaya çalışırken önce çocukluğu didiklemek lazım.
Ailesiyle ilişkisi nasıldı, bugün bulunduğu yere nasıl geldi, neler çekti/ çekmedi...
Şımartıldı mı, ailesinde kızlar “ikinci sınıf vatandaş” iken o “paşa oğlum” mu oldu?
Önünüzdeki vaka “çok kadınlı erkek” ise, tüm bu soruların yanıtları insana dair pek çok ipucu veriyor...
Paylaş