Öğleye doğru ürküten bir ses duymaya başladığımda anlam veremedim önce.
Ardından titreyen camlar ve penceremden gördüğüm heybetli çam ağacının birkaç kez yere yattığını gördüğümde ‘N’oluyoruz!’ dedim kendi kendime bir fısıltı halinde.
Röportaja doğru yola koyulduğumda, şaka gibi evet ama az önceki o sesten ve fırtınadan eser yoktu.
Güneş güleç yüzüyle tenimi ve başımı okşuyordu.
Akşamüstü arkadaşımla buluşma mekanına vardığımda yağmur yağmaya hatta şiddetini camlara delice vurarak göstermeye başlamıştı.
Akşama doğru, etkisini yitirse de göz kırpan güneş gecenin geç saatlerinde yerini fırtınanın ıslıklarına bıraktı.
Öğlen aniden çıkan bu fırtınanın öncesindeki sessizliğinden anlamalıydık diyeceğim ama…
E, tabii tabiat ana her zaman güneşli güleç yüzünü gösterecek değil ya.
Tüm bunlarla hatırlamak onu…
Kalbimize giren, ruhumuza işleyen sevdiğimizi hatırlamak gibi…
Onu yaşamak…
Yaşarken anlamak…
Anlarken yaşamak…
Raylarında ilerlediğimiz sevda yüklü vagonlarda; tutkulu, umutlu, kederli, coşkulu, hüzünlü ‘AN’larla hayatta yol almak…
Kimi zaman ırmak gibi çağlayarak…
Kimi zaman da yaprak gibi savrularak…
Kimlerin mi?
Anne – babamızın, ebeveynlerimizin…
Sen yapamazsın.
Sen kendini ne sanıyorsun?
O sana uygun değil.
Bırak, eline yüzüne bulaştıracaksın.
Ne zaman adam olacaksın?
Müziği – resmi değil para getirecek bir işi meslek olarak seçmelisin.
Dünya Sanat Günü, International Associations of Art (IAA)’ın işbirliği ile 15 Nisan günü ilk defa düzenleniyor!
LEONARDO DA VİNCİ'NİN DOĞUM GÜNÜ OLAN 15 NİSAN, SANATIN DA GÜNÜ ARTIK!
Geçtiğimiz yıl, Nisan ayında Guadalajara/Meksika'da gerçekleşen IAA/International Associations of Art Genel Kurul Toplantısı'nda Türkiye temsilcisi UPSD Başkanı Bedri Baykam'ın sunumunun ardından, UPSD/Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği'nin önerisi üzerine, Leonardo da Vinci'nin doğum günü olan 15 Nisan'ın, Dünya Sanat Günü / World Art Day (WAD) olarak saptanması oybirliği ile kabul edildi.
Dünya Sanat Günü’nün oybirliği ile kabul edildiği Genel Kurul’da bulunan Baykam’ın sunduğu teklifine ön imza koyarak Genel Kurul’a sunanlar: Rosa Maria Burillo Velasco, Meksika / Anne Pourny, Fransa / Liu Dawei, Çin (IAA Eski Başkanı) / Christos Symeonides, Kıbrıs / Anders Liden, İsveç / Kan Irie, Japonya / Pavol Kral, Slovakya / Dev Chooramun, Mauritius / Hilde Rognskog, Norveç.
Bir ara mola verdiğimde arşivimdeki fotoğrafları çıkarıp bakmaya başlıyorum.
Nedeni de şu; Gülriz Sururi’yle 8 yıl önce yaptığım röportaj sonrası çekildiğimiz fotoğrafı bulmak.
O fotoğrafı ararken başka bir kare elime geçiyor.
Gülümsüyorum.
Sahi?
Siz ne alırdınız yanınıza, ıssız adaya düşseniz?
Kitap mı?
Yiyecek – su mu?
Sevdiğinizi mi?
Issız bir adaya düşseniz, canınızı kara parçasına attığınızda yanınıza almayı düşünemeyecek kadar başka şeyler gelse aklınıza.
Ne gibi?
Hayatınızın önemli dönüm noktaları, hayatınızı değiştiren kesitler mesela?
Nedir o derseniz…
Günlük hayatta insanları kırsanız da, kuyularını kazsanız da, hırslarınızın esiri olarak insanları yiyip bitirseniz de, kral da olsanız, parasız da olsanız, kim olursanız olun yerin altında herkesin eşit olduğu!
Ve fark ettirdiği en önemli konu da;
Hayat, her şeyi ciddiye alacak kadar uzun değildir ama hiçbir şeyi ciddiye almayacak kadar da kısa değildir!
Dürüstlük, onur, erdem…
Bu üç kelime ne demek?
Yabancı dil gibi değil mi?
İngilizce, Fransızca, Japonca gibi…
Son yıllarda nadir duyduğumuz, toplumumuzda unutulan kelimeler ve değerler…
Özellikle de günümüz çocuklarının, bu üç kelimenin anlamından ve taşıdıkları değerlerden bihaber olduğunu düşünmek zor değil.
Hem de hiç zor değil.
Onlara çok yabancı bu kelimeler.