YÜCE dinimizin gayesi, fert ve toplum hayatını güzel ve anlamlı hale getirecek manevi disiplini sağlamaktır. Bu disiplin, Kuran’ın muhtelif ayetlerinde iman ve ibadet esaslarının yanı sıra, emirler-yasaklar, helaller-haramlar, öğütler-ibretler şeklinde sıralanan mesajlarda kendini göstermektedir.
Bunların başta gelenlerinden birisi de israf ve savurganlıkla ilgili hükümlerdir. Kuran, dünya nimetlerinin kullanım ve paylaşımında aşırılığa kaçılmasını, ölçüsüz tasarruflarda bulunulmasını kesinlikle men eder. İsraf ve savurganlık bu nedenle haram kılınmış; paylaşımın hakça, tüketimin de ölçülü yapılmasına büyük önem atfetmiştir.
* * *
Yüce Allah, yarattığı canlıların rızıklarını da ezelde yaratmıştır. Dünyaya gelen her canlının havası, suyu, gıdası o henüz yaratılmadan hazırlanmıştır. ‘Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkını vermek Allah’a aittir’ (Hûd, 11/6) ayeti bunu açıklar. Ancak, Allah’ın bahşettiği bu güzel nimetleri başkalarının da haklarını gözeterek kullanmamız esastır.
Yememizde içmemizde olduğu kadar, kullandığımız elektrikten, yıkandığımız sudan da tasarruf gerekir. Çünkü tasarruf edebildiğimiz her kaynak, başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılacak ve topluma ekonomik bir kazanç olarak geri dönecektir. Ferdin refahından, toplumun refahına giden ‘toplam fayda’yı üretmenin adıdır tasarruf.
Allah’ın ilminde bir insanın ömrü boyunca yiyeceği rızıklar bellidir. Dağlar kadar malımız, yiyeceğimiz de olsa ömrümüz boyunca tüketeceğimiz, midemizin alacağı miktar sınırlıdır. Bu sebeple bir mümin, kazandıklarından ihtiyaç fazlasını ihtiyaç sahiplerine vererek manevi rızık kazanmaya, bunu da helal yollardan elde etmeye çalışmalıdır.
Eğer dünyadaki herkesin boşa harcadığı zaman, enerji ve emek hesaplansa, dünyada açlık ve yokluk içinde kıvranan milyonlarca insanın ihtiyaçlarına káfi gelebilecek zaruri maddeler kolayca tedarik edilmiş olurdu. Küçük sanılan şeyler, yan yana geldiği zaman büyük değerler ifade ediyor.
Tasarrufa meraklı bir vatandaşımızın yaptığı hesaba göre dakikada on damla kaçıran bir musluk ayda 170 litre su akıtıyormuş. Buna, lüks otellerde, lokantalarda yenilemeyerek çöpe dökülen yiyecekleri, açık bırakılan lambalardan kaybedilen enerjiyi, eskimeden sokağa bırakılan eşyaları da kattığımızda israfın ne büyük boyutlarda olduğu, ülke ekonomisine ne büyük ölçülerde zarar verdiği kendiliğinden ortaya çıkar.
* * *
Yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’de sadece kamu kesiminin yaptığı israf, yılda 65 milyar dolara tekabül etmektedir. Aynı araştırmada, 1990-2002 yılları döneminde ekonominin bazı alanlarında israfın yol açtığı kayıpların toplamı 803 katrilyon liraya ulaşmaktadır. Bu tablo, tek kelimeyle bir ‘vahamet tablosu’dur; bu gidişe mutlaka ‘dur!’ denilmelidir.
Allahü Teálá, Araf Suresi 31. ayette ‘Yiyin, için, fakat israf etmeyin! Allahü Teálá israf edenleri elbette sevmez’ buyuruyor. Cenab-ı Hak ‘İsraf etme! İsraf edenler, şeytanların kardeşleridir’ (İsra 26,27) ve ‘Müsrifleri helak ettik’ (Enbiya 9) ayetleriyle de israfla ilgili uyarılarının çapını ürpertici bir konuma yükseltiyor.
Peygamber efendimiz de hadis-i şeriflerinde ‘Yiyip için, giyinin ve tasadduk edin. Fakat israf ve kibirden sakının’ buyurarak tasarruflu davranmanın ve başkalarına yardımda bulunmanın önemine işaret ediyor.
Zamanı israf etmek de kötü bir alışkanlıktır. Yüce Allah’ın bizlere lütfettiği en büyük nimetlerden biri olan zamanı çok iyi değerlendirmeliyiz. Boş zamanımızı okumak, öğrenmek, çalışmak, ibadet etmek gibi hayırlı ve faydalı işlere hasretmeliyiz.
Boş zamanın kahve köşelerinde tembel tembel oturarak, faydasız şeyler yaparak geçirilmesi ise büyük bir nimetin pervasızca israfından başka bir şey değildir. Bu, geri dönüşü de, telafisi de mümkün olmayan bir israftır. Bundan da dikkatle kaçınmamız gerekir.
* * *
Sonuç olarak şunu ifade edebiliriz:
İsraf, fertleri ve toplumu yoksulluk ve sefalete sürükleyen, milletlerin kalkınmasını engelleyen, ekonomiyi ve dengeleri altüst eden, alın terinin, servetin, kaynakların ve imkánların boş yere heder olmasına yol açan sosyal bir hastalık, korkunç bir afettir.
Öyleyse israf illetinin tuzağına düşmemek için azami gayret göstermeli, fert ve toplum olarak mutlu ve huzur dolu geleceğimiz için çok çalışmalı ve harcama hususunda Yüce Allah’ın koyduğu şu prensipten asla ayrılmamalıyız:
‘(O kullar) harcadıklarını ne israf eder ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar’ (Furkan, 67).
SORALIMÖĞRENELİM
Bir rivayete göre Hz. Adem cennetten kovulmuş. Biz de mi cennetten kovulduk, bizim suçumuz neydi?
Osman Genç/ANKARA
Bir kere bu bir rivayet değil, Kuran ayetidir. Yüce Allah, evrendeki bu düzeni kurmak için Adem’i yeryüzüne göndermiş, insanlık da ondan çoğalmıştır. Bu, O’nun hikmetinin bir gereğidir.
Bir yazınızda, ‘Hz. Ali’nin, Peygamberimize ilk vahiy geldiğinde ‘Bundan peygamberimizin eşleri ile birlikte haberdar olduğu’ ifadesini kullandınız. ‘Eşleri’ tabirini, Hz. Hatice’ye saygı dolayısıyla mı çoğul yaptınız?
Dr. Mücahit GÜRAY
Evet, tamamen saygı amacıyla bu tabir kullanılmıştır. Zira, Hz. Hatice vefat edinceye kadar peygamberimizin başka eşi olmamıştır.
Cemaatle namaz kıldırırken imam olan kişi nasıl niyet etmeli?
Nuri Tosun/ANKARA
Cemaate namaz kıldıran imam, Türkçe olarak şöyle niyet eder: ‘Niyet ettim bana uyanlara namaz kıldırmaya.’ Arapça niye ediyorsa o zaman ‘tebiani’ ve ‘tebiatni’ diyerek erkeklerin yanı sıra kadınları da niyetine alır.
Trafikte seyrederken bilerek önümüzde durup akışımıza engel olan, daha fazla benzin sarf etmemize ve zamanımızı boş yere harcamamıza yol açanlar üzerinde hakkımız yok mudur?