Ramazan ayına girerken

RAHMET, bereket ve mağfiret ayı ramazanın ilk gününü bugün, iki milyara yakın Müslüman kardeşimizle birlikte idrak etmenin sevinç ve mutluluğunu yaşıyoruz.

Bilindiği gibi oruç, Müslümanların Bedir Savaşı’na hazırlandığı bir sırada, Hicret’in ikinci yılında farz kılınmış bir ibadettir. Demek oluyor ki, İslam dünyası 1422 yıldan beri her hicri yılın ramazan ayında oruç tutmaktadır.

Ramazan ayı, her şeyden önce Kuran ayıdır. Yüce Allah, ‘Müminler için şifa ve rahmet’ olduğunu müjdelediği Kuran-ı Kerim’i ramazan ayında göndermiş, bizzat kendi dilinde telaffuz ederek ilahi övgüye mazhar kılmıştır. Ayrıca bu ayı İslam’ın beş temel esasından biri olan oruç ile tezyin (süsleme) etmiştir.

* * *

Hazreti Peygamber de bu ayı rahmet, mağfiret ve cehennemden kurtuluş ayı olarak nitelendirmiştir. Bunun önemini kavrayan müminler, kendilerini aylar öncesinden madde ve mana planında bu aya odaklar, bu ayın feyiz ve bereketinden nasiplenmek isterler.

Şüphesiz, Cenab-ı Hakk’ın her emrinde bizler için bir güzellik ve fayda vardır. Oruçta da böyledir. Oruç tutan kişi, gösterdiği fedakárlığın ve katlandığı sıkıntının, ilahi huzurda beşeri değerlerle ifadesi mümkün olmayan kıymetleri haiz olduğunu ve bu gayreti ile sadece Allah tarafından takdir edilebilecek derecede yüksek mükafat ve nimetlere mazhar olacağını bilir. Zira Yüce Allah, başka ibadetlerin hepsine on misli sevap verildiği halde, orucun sayısız mükafatının doğrudan doğruya kendisi tarafından takdir edileceğini müjdelemektedir.

Oruç, aynı zamanda Allah’ın sonsuz nimetlerinin, o nimetlerden geçici bir kopuşla daha derinliğine idrak edilmesini sağlayan bir ibadettir. İnsan, böylesi bir iç tefekkürle zikrin derinliklerine iner, o derinliklerde kendini yeniden bulur ve tanımlar. Kendi kendini terbiye etmeye yönelten bu ruh hali, onu Allah’a daha çok yaklaştırır.

* * *

Bu ay, teravih namazları, iftar sofraları, okunan mukabeleler, davetler vb. davranışlar ile adeta sosyal barışın da sembolüdür. Bir yıl boyunca istenmeyerek de olsa yapılan birtakım kötü davranış ve alışkanlıklar ile benzeri zafiyetler, bu ayın girmesiyle terk edilmekte, insanımızın manevi zenginliği feyz ve bereketi bol olan bir atmosfere girmektedir. Bu atmosfer, insanı kötülüklerin, günahların kavurucu sıcağından; rahmet, mağfiret ve bereketin huzur veren gölgesine sığındırmakta ve bu rahmet gölgesinde insan manevi huzur bulmaktadır.

Bu ayda bedeni gıda ve ihtiyacını belli zamanlar için terk ederek kendi iç disiplinini de sağlayan insan, psikolojik bakımdan da doyuma ermektedir. Onun için oruç; ruh terbiyemizi de sağlar. Allah rızası gözetilerek yapılan bu ibadetle birtakım ilahi tecelliler müminlerin gönüllerinde odaklaşır, iç dünyamızda rikkat ve merhamet duyguları gelişir. İnsan adeta ilahi ahlak ile bezenir.

Ramazan ayı gönüllerin yumuşaması, merhamet ve şefkat duygularının da gelişmesini sağlar. Bu sayede insanlar arasında sevgi-saygı, hoşgörü-anlayış ve barış vücut bulur. Ramazan, ifade ettiğim bu üçlü eksende sosyal dayanışmanın en üst seviyeye yükseldiği aydır.

* * *

Oruç ibadeti, yüce Mevlamızın Kuran-ı Kerim’de açıkladığı gibi, bizden önceki milletlere de farz kılınmıştır. Tarihi kaynaklar bu milletlerin, Allah’ın emrine kayıtsız kaldıklarını ve zaman içerisinde bazen günlerinin sayısını artırarak, bazen de mahiyetini değiştirerek onu perhiz şekline sokmak suretiyle gayesinden uzaklaştırdıklarını haber vermektedir. Müslümanlar ise ilk günden itibaren bu emre boyun eğmişler ve Allah’ın emrettiği şekliyle onu nesilden nesile aktararak bir kültür ve manevi miras halinde günümüze getirmişlerdir.

İslam dünyası olarak bugün 1423’üncüsünü idrak ettiğimiz ramazan ayının kalplerimizi nurlandırıp, ruhlarımızı aydınlattığı güzel atmosferine yeniden kavuştuğumuz için Allah’a şükrediyor, bütün vatandaşlarımızın, İslam áleminin nice ramazanlara dirlik, düzen ve esenlik içinde ulaşmasını diliyorum.
Yazarın Tüm Yazıları