Basın ve toplum

HABERLEŞME (iletişim) öteden beri kişilerarası ve toplumlararası ilişkilerde önemli bir yer tutmuştur.

İnsanlararası sosyo-kültürel ilişkilerin temelinde haberleşme ve iletişim önemli bir rol oynamaktadır. Çağımızda bilginin üretimi ve araştırılması yanında; bilginin duyurulması ve yorumlanması da önem taşımaktadır. Bu durum, basın-yayının (medyanın) önemini açıkça ortaya koyuyor.

Basının, özellikle görsel basının toplumu müspet ve menfi manada etkilemedeki önemi, her türlü izahtan varestedir. Halkın siyasal, ekonomik ve kültürel eğiliminde basın, en müessir bir okuldur. Özellikle çocuklar ve gençler üzerinde anne-baba, aile, öğretmen, okul ve çevreden daha etkili olmaktadır. Kamuoyu, medya ile beslenmekte, oluşmakta, şekillenmekte ve olgunlaşmaktadır. Dolayısıyla basın, kör menfaat veya hırslara alet edildiği takdirde, son derece tehlikeli bir silah haline dahi gelebilmektedir.

* * *

Bu nedenle basınımız, toplumdaki çıkar gruplarına, bölücü, yıkıcı ve bozguncu unsurlara alet olmamalı; objektiflikten, yapıcılıktan ve toplumu bilgilendirme hedefinden asla sapmamalı; hakkın, adaletin, iyiliğin, güzelliğin ve doğruluğun sesi olmalıdır. Tiraj uğruna millet ve ülke yararları bir kenara itilmemeli, sansasyonel yazı ve resimler gazetelerimize hákim olmamalıdır. Bir amme müessesesi olan gazetecilik, genel ahlaka aykırı maksat ve menfaatlere alet edilmemelidir. Yapılan yayınlarda şahıs, zümre ve müesseseler haksız yere hedef alınmamalı, şeref ve haysiyetlere hücum edilmemeli, fert ve topluma zarar verici mahiyette yayın yapılmamalıdır. Sövgülerden ve bayağı ifadelerden kaçınılmalı, toplumun üzerine titrediği ve son derece hassas olduğu değer yargılarını küçük düşürücü, alaya alıcı mahiyette yayınlara tevessül edilmemelidir. Gazeteciliğin ilk şartı, dürüst ve namuslu olmaktır. Gazeteci, milyonlarca insanın gönlünde bir emniyet ve ahlak abidesi gibi yaşamalıdır. Haberin ulaştırılmasında asıl olan, doğruluk ve güvenilirliktir. Yalan haber toplumu her yönde ifsad eder.

Ahlakın ilgisiz kaldığı, hiçbir mesleki alan yoktur. Basın da bu kuralın dışında kalamaz. Meslek ahlak kuralları, temel ahlak kaidelerine dayanır. Bütün ahlaki yasaların temeli, ‘‘başkalarına zarar vermeme’’ ilkesine istinad eder.

Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim, genel ahlaka, dolayısıyla basın ahlakına temel olabilecek açık ve kesin ahlaki ilkeler vazetmiştir. Ben bu konuda hayatımızda rehber ve kıstas olabilecek, özellikle basın mensuplarımıza ışık tutacak bir ayet mealini arz etmek istiyorum.

‘‘Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.’’ (Hucurat, 6).

Bu ayetten anlıyoruz ki, gazeteci bir şahsı, bir zümreyi veya bir kurumu ilgilendiren bir haberi duyunca, hemen onun doğruluğuna hükmederek yayınlamamalı, ilgili kişi ve kuruluşlardan konu hakkında bilgi almalı, gerçeği iyice araştırmalı, kamu yararını, toplumun güvenliği ve huzurunu da göz önünde bulundurarak objektif bir değerlendirmeye tabi tuttuktan sonra yayınlamalıdır. Bu, dürüstlüğün ve doğruluğun gerektirdiği bir ölçüdür. Muhabir, kendisini, bir ilim adamının araştırma objektifliği içinde, mahkeme önünde yemin ederek şahitlikte bulunan bir tanığın vicdani sorumluluğu içinde hissetmeli, gerçek olayların ortaya çıkarılmasını hedef almalıdır. Kesin olarak ispat edilmemiş olan durumlar hakkında suçlayıcı ifadeler kullanmaktan kaçınılmalıdır.

* * *

Ama maalesef bir kısım medya, gerçekleri tahrif etmekte, sansasyon peşinde koşmakta, kitlelerin düşlerini, umutlarını istismar etmektedir. Bu yayın anlayışının, topluma faydalı olacağını hiç kimsenin iddia etmesi düşünülemez. P.Lazaref adlı Fransız yazarın şu sözü bu konuda ne kadar manidardır. Diyor ki: ‘‘Demokratik bir rejimde basın yalan söylerse, rejim de ölüme mahkûm olur. Zira hákimiyete sahip olan millet, eğer doğru haber alamazsa hákimiyetini serbestçe kullanamaz.’’

SORALIM ÖĞRENELİM

Allah'ın haram kıldığı bir madde ile tedavi olunabilir mi?

İnci NİHAL/ANTALYA

Bir hastalığın tedavisi için, yenilmesi, içilmesi veya kullanılması haram olan bir madde liyakatlı bir doktor tarafından tavsiye edilir ve hastalığın tedavisi için söz konusu maddenin yerini tutacak helal bir maddenin bulunmadığı kesinlikle bilinirse bu haram maddenin ilaç olarak kullanılmasında dini bir sakınca yoktur.

Hacı olmak için başkasını vekáleten hacca göndermek doğru mu? Kuran'da bu konuda bir açıklama var mı?

Hatice ŞENOCAK/ALMANYA

Namaz, oruç gibi sırf bedeni ibadetlerde vekillik mutlak surette caiz değildir. Zekát, fıtır sadakası ve kurban gibi mali ibadetlerde vekillik caizdir. Hac ise hem bedeni hem mali bir ibadettir. Yaşlılık, hastalık ölüm vb. sebeplerle bizzat yerine getirmekten aciz olanlar, vekil olarak birini hacca gönderebilirler. Bu hususta Kuran'da bir ayet yoktur. Hadis kaynaklarında bir kadın, peygamberimize, ‘‘Babam çok yaşlı, hayvan üzerine binemiyor, onun yerine ben hac yapabilir miyim?’’ diye sordu. Peygamberimiz ‘‘Evet’’ diye cevap verdi. Mezhep imamlarının görüşü de budur.

Sigara içmek haram mıdır?

Bülent ŞAFAK/İSTANBUL

Hakkında kesin yasaklayıcı bir hüküm bulunmadığından haram denilemez. Ancak mekruh olduğundan şüphe yoktur.

Umrenin belli bir zamanı var mıdır?

Fatma ÇINAR/ERZURUM

Umre için belirli bir zaman yoktur, her zaman yapılabilir. Ancak, Hanefi mezhebinde arife günü ile bugünü izleyen dört günde, arife ve bayram günleri olmak üzere yılda beş gün umre yapmak mekruh görülmüştür.

Kadınlar mezar ziyareti yapabilirler mi?

Tuğba ÖZDİLEK/ESKİŞEHİR

Mezar, ibret almak için ziyaret edilir. Kadınlar da bu amaçla ziyaret edebilirler. Hz. Aişe'nin kabirleri ziyaret ettiği kaynaklarda mevcuttur.
Yazarın Tüm Yazıları