Paylaş
Aynı Kemal Sunal filmini defalarca seyredip hala “sonunda ne olacak” diye merak edebilenlerin çoğunlukta bulunduğu bir toplumda, bu durum doğal.
Bunu andıran bir Temel fıkrası bile vardır.
Temel aynı filmi 20’nci defa seyrettikten sonra sinemadan çıkarken, bilet satan adam gişeden çıkmış ve yolunu kesip sormuş ona:
- Bu filmde ne var ki her gün gelip izliyorsun bunu?
Temel anlatmış:
- Filmde bir sahne var. Güzel yıldız plaja geliyor ve elbiselerini çıkartıp mayo giyecekken bir tren geçiyor plajın önünden. Bu tren yüzünden kadını çıplak göremiyorum. Bu trenin mutlaka rötar yapacağını düşündüğüm için her gün aynı filme geliyorum.
Baykal’ın heyecanı
Şimdiye kadar “Türban siyasal simge değildir” diyen Erdoğan’ın “Türban siyasal simge olsa ne değişir?” demesi, Türk siyasetinin aynı filmi izleme meraklısı siyaset tutkunlarında, “sonunda tren rötar yaptı” etkisi yarattı.
En fazla heyecanlanan da CHP Genel Başkanı Deniz Baykal oldu. Her konuyu bir yeni dünya savaşı patlamışçasına içten bir heyecanla kürsüye taşıyan Baykal, tren rötar yaptığı için Erdoğan’ı nasıl yakaladığını şu cümlelerle anlattı:
- “Siyasi simge olsa ne çıkar?” diyor. İtiraf et. Kararını al siyasi simge mi değil mi? Siyasi mi dini simge mi? Dini simge olduğu tartışma götürmüyor da… “Siyasi simge değildir, dini anlayışın gereğidir” diyordu. Şimdi “Dini ve siyasi simge, bu da sorun çıkarmaz” diyor.
Aslında Başbakan Erdoğan “gerçek gündem”i türbanla dağıtmayı yıllardır başardı ve hala başarıyor.
Ama bu yeterli olmamalı ki “Merkez Bankası’nı İstanbul’a taşıma projesi”ni de polemikler borsasına sürüverdi.
Bu topa da çıktı
Her topa çıkan ama bir türlü topu sürüp seçimlerde kendi golünü atamayan CHP Genel Başkanı Baykal, tabii bu konuya da hemen daldı.
Dünkü CHP grup toplantısında şöyle konuştu bu konuda:
- Bırakın da Merkez Bankası, Ankara'da dursun. Battı mı size? 78 yıldan beri bu böyle gidiyor kardeşim. Ne zaman bir sıkıntı oldu? Bir rahatsızlık mı var? Başkentten alınması hem başkentin kimliğine hem Ankara gerçeğine zarar verecektir. İstanbul'a da bir şey kazandırmayacaktır derken, “hiçbir İstanbulluya bir şey kazandırmayacaktır” demiyorum. İstanbul'a bir şey kazandırmayacaktır. Sen bir yandan, “İstanbul'a vize koyacağım, kimseyi sokmayacağım” diyorsun, bir yandan da alıyorsun Ankara'dan binlerce insanı İstanbul'a taşıyorsun.
Şunu söyleyeyim.
Gül ve Erdoğan ilişkisi
Türban gibi Merkez Bankası’nı İstanbul’a taşıma konusu da bir süre sonra kabak tadı verecektir. Yani Başbakan Erdoğan’ın gerçek gündemi dağıtacak yeni konular ve olaylar üretmesi şarttır.
Örneğin Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı Gül’le basın önünde küçük bir kavga sahnesi yaratmaları ya da Hayrünnisa Gül ile Emine Erdoğan’ın bir davette birbirlerine selam vermemeleri, istenilen etkide gündem dağıtma fonksiyonunu gerçekleştirebilir.
Bu gibi durumlarda tabii ki son sözü yine CHP Genel Başkanı Baykal söyleyecektir. Baykal’ın Gül’ü mü yoksa Erdoğan’ı mı tutacağı sorunsalı ise, konuyu daha da çekici kılacaktır.
Bütün bu büyük boşluk içinde şükredelim ki basında Sami Kohen gibi “gerçek gündem”i kaçırmayan ustalar var. Kohen, Erdoğan’ın Madrid’de bulunmasının özünün “türban” değil “Medeniyetler İttifakı” olduğunu vurguladığı yazısında şunları vurgulamıştı:
Gerçek gündem
- Türk diplomasisinin Medeniyetler İttifakı çerçevesinde "dışarıda" din, kültür, vs. farklılıklarının giderilmesine ve çoğulcu ve hoşgörülü bir düzenin kurulmasına çalıştığı bir dönemde, "içeride" buna ters düşen bazı gelişmelerin cereyan etmesi bir talihsizliktir. Son zamanlarda bazı rahiplere karşı girişilen saldırılar, Hıristiyan din kurumlarına yapılan tehditler, yabancılara karşı yürütülen kampanyalar, Türkiye'de hükümetin, siyasi partilerin, eğitim kurumlarının, sivil toplumun ve medyanın bu alanda yapması gereken daha çok iş bulunduğunu gösteriyor.
Paylaş