Paylaş
İnternet sitelerindeki “Bu çift ayrılsın mı ayrılmasın mı?” konulu anketlere binlerce kişi katılıp görüş belirtti.
Sonunda bu çiftin birlikteliklerini sürdüreceklerini de, gerek gazete haberlerinden, gerekse televizyonların magazin programlarından öğrendik.
Bu arada birlikteliğin devamına ilişkin gelişmelerin, İzmir’deki bir eğlence mekanında sahnelendiğini ve çiftin birbirlerine karşı muhabbetlerini 600’er şişe şampanya açtırarak gösterdiklerini de öğrendik.
Bu konuya ilişkin Hürriyet’teki son haberi aynen aktaralım:
1850 şişe şampanya açıldı
- Armağan Uzun'un İzmir'de sahneye çıktığı mekanda açılan 1850 şampanya çok konuşuldu. Hatta açılan şampanyaların gerçek olmadığı iddiaları da ortaya atıldı. Mekan sahibi Mehmet Karaaslan bu dedikoduları yalanlayarak "Bizim şampanyalarımız gerçektir. Fiyatları ise 30 YTL'den başlar. O gece Bülent Hanım Armağan Bey için 600, Armağan da Bülent Hanım için 600 şişe şampanya açtırdı. Biz de jest olsun diye elimizde kalan 650 şişeyi çiftin şerefine açtırdık. Armağan o gece kendi adına açılan şampanyaların ücretini bizden sahne parası almayarak ödedi. Toplam 8 bin YTL'lik şampanya açıldı" dedi.
Beğenilen ya da sevilen kişi için içki açtırmak veya içkiyi açtırmadan parasını ödemek geleneğini, bar (veya saz) yaşamına yabancı olanlar pek bilmez. Bu yüzden de Bülent Hanım ve Armağan Bey’in birbirleri için açtırdıkları 30’ar liralık “şampanya”ların hikmetini anlamayabilirler.
Konfor modeli hovardalık
Ben bu bar geleneğini ilk kez yıllar önce Gaziantep’te gittiğim bir “saz”da (veya barda) öğrenmiştim.
Sahnede genç ve güzel bir solist, bir şarkıyı söylemekteydi.
Yanımızdaki masadaki kalantor görünüşlü bir müşteri garsonu çağırdı,
- Sahnedeki hanıma bir konfor gönderin, dedi.
Biraz sonra bu garson, üstü piyasadaki bütün içkilerle dolu bir tepsiyle sahneye çıktı. Rakı, votka, köpüklü şarap, viski, cin gibi bütün içkiler şişeleriyle tepside sıralanmıştı.
Garson solistin yanına gidip önce tepsiyi gösterdi, sonra da tepsideki içkileri gönderen müşteriyi işaret etti. “Konfor”u gönderen müşteri ayağa kalkıp başıyla soliste selam verdi, solist de ona hafif bir tebessüm gönderdi.
Bu içkilerin müşterinin hesabına yazıldığını ve toplamdan solist hanımın da bir pay alacağını anlattılar bana.
Ya köpüklü şampanya olmasaydı
“Konfor” denilen hovardalık modelinin ne olduğunu böylece öğrenmiştim.
Aradan geçen yılların ertesinde Bülent Ersoy ile eşinin birlikteliklerini sürdürme niyetlerini “konfor” modeli ile açıkladıklarını görünce, Gaziantep’teki o sazı hatırladım.
Bereket bu çift konforun sınırını “köpüklü şampanya”da tutarak, aşklarının faturasında ölçüyü kaçırmamışlar.
Yazın Saint Tropez’nin plajlarına gittiğinizde, zengin Arapların manken kızlara Kristall marka şampanyaları köpürtüp sıktıklarını görürsünüz. O şampanyanın bir şişesinin fiyatı, bizim köpüklü şampanyaların 500 şişesinden fazla yazılır bazı mekanlarda.
Son olarak bir Fransız özdeyişini hatırlatayım. Buna göre “Aynı yatakta yatan karı kocanın en uzun kavgası 12 saatten fazla süremez”miş.
Yani asıl konfor galiba bu sözün özünde bulunabilir.
Siyasetçiler futbolcuları neden kıskanmasın ki?
Siyasetçilerin herhalde en fazla kıskandığı meslek sahipleri futbolcular ve futbol antrenörleridir. Çünkü siyasette ağzınızla kuş tutsanız da, size takıntılı biçimde karşı olanlara kendinizi beğendiremezsiniz.
Futbol severler, çocuklar gibidir. Her maçta beyaz sayfa açılır belleklerinde.
Bir örneği, Bekir Hazar’ın dünkü Yeni Şafak’taki yazısından vereyim:
- Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinde, 12 Eylül'de İnönü Stadı’nda Macaristan ile karşılaştık. 3-0 mağlup ettik. Karşılaşma sonrası maçın en iyilerinden Emre basın tribününe dönerek el kol hareketi yaptı. Bütün medya ayağa kalktı. Emre “Ben o hareketi tüm gazetecilere değil, bir kişiye yaptım” diye kendini savunurken, medya tarafından idam sehpasına çıkarıldı. Ağır eleştirilere maruz kaldı… Yaptığı hareket çirkindi. İster bir kişiye, ister bin kişiye fark etmezdi... Yakışmadı… O çirkin hareketiyle kahretti… Aynı Emre son Norveç maçında mükemmel oynadı, muhteşem bir gole imza attı. Sevinçle geri döndü. Dizlerini kıvırdı, yere çöktü, alnını çimlere yapıştırıp secde etti… Bu hareketiyle beni fethetti…
Paylaş