M.Turgut Topaloğlu

Tümörleri hafife almayın

1 Eylül 2020
Kedi köpeklerde meme tümörleri sıklıkla karşılaştığımız bir sağlık problemidir.

Her kitle kanser anlamı taşımadığı gibi riski de göz önünde bulundurmak gerekir.

Genetik yatkınlığın meme kanseri riskini artırmasının yanı sıra bazı kedi ve köpek ırklarının hastalığa yakalanma riskinin yüksek olduğu da çeşitli araştırmalarda yer alıyor. Özellikle küçük ırk köpeklerin meme kanseri riski yüksekken, kedilerde siyam genetik yatkınlık taşıyor.

Meme tümörlerinin başlıca nedenleri arasında uzun süren hormon ilaçları tedavisi ile dişi hayvanlarda kızgınlık baskılayıcı hormon tabletlerinin kullanımını gösterebiliriz. Yalancı gebelikler ile ovaryum kistleri meme tümörlerini tetikleyen hastalıklar arasında.

Doğum sonrasında yavruların kaybı nedeniyle memede süt kalması sonucu meme dokusunda kist oluşabilir.

Malign meme tümörlerinin klinik belirtileri arasında iştahsızlık, halsizlik, ağrı ve şişkinlik yer alır. Ağrılı kitle durumuna bazı vakalarda akıntı da eklenir.
Her kitle meme kanseri anlamı taşımaz ancak kanser ihtimaline karşı veteriner hekim muayenesi önem taşır. Kitlenin yapısına, büyüklüğüne göre tavsiye edilen tedaviden kaçınılmaması evcil hayvanın sağlığı açısından önemlidir.

Evcil hayvan kanserlerinde ihtiyaç duyulduğunda cerrahi müdahale ile kitlenin temizlenmesinin yanı sıra kemoterapi de yapılabilmektedir.

Yazının Devamını Oku

Köpeğiniz sizi taklit ediyor

25 Ağustos 2020
Köpek davranışları yıllardır çeşitli araştırmaların konusu olmuştur. Onların davranışlarını anlamak, yönlendirmek, değiştirmek, sosyalleştirmek oldukça emek isteyen bir iştir. Aslında köpeğiniz sizi taklit eder. Sert, agresif, şiddet eğilimli davranışlarınıza aynı şekilde cevap verir. Dışarıya yönelik bu tür davranışları da sizinle beraber yapar. Mutlu, sosyal, diğer insanlarla dengeli ilişki kuran, çevresine saygılı bir birey değilseniz köpeğinizden bunları beklemeyin.

Köpeklerin ırk özelliklerine göre değişen karakter yapıları vardır ve bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Hatta saldırgan eğilimli bazı ırkların beslenmesi, çoğaltılması, sahiplendirilmesi yasaktır.
Bu ırklar dışında kalan her köpeğin harika olduğunu düşünmeyin. Çok oyuncu, dost canlısı ırk olarak bilinen Golden Retreiver tarafından ısırıldığımı, dili dışarıda mutlu mutlu dolaşan Fransız Bulldog köpeğin içinden bir canavar çıktığını söylersem eminim birçok kişi şaşıracak hatta inanmayanlar olacaktır. Sahibinin çok uysal olduğunu söylediği Alman Kurdu’nun enjeksiyon sırasında sahibinin baş parmağını tırnak kısmından ısırarak kopardığına bizzat şahidim.

*
Gerçek şudur ki; şiddetle yetiştirilmiş, dövüşmeye ve saldırmaya şartlandırılmış, diğer hayvanlarla ve insanlarla bir araya getirilmemiş, sert hareketlerine karşı tepki gösterilmemiş birçok köpeğin sizi ısırmayacağından asla emin olmayın.
Köpek sahipleri, köpeklerinin insanlar arasında güvenle dolaşmasında önemli bir rol oynamaktadır. Köpeğinizi eğitmek, sosyalleştirmek, sert davranış ve oyunlardan kaçınmak, tasmasız gezdirmemek bu davranışların başında gelir. Köpeğinizin çok sakin, uyumlu olduğunu düşünseniz bile dışarıdan gelen bazı uyaranlara karşı beklemediğiniz tepkiler verebilir. Çok iyi huylu bir köpeğin parkta sevmediği başka bir köpeğe karşı havladığı, sahibi tarafından tutulmuyorsa diğer köpeğe doğru koştuğu sayısız örnek vardır.
Ağır yaralanmalara sebep olan ısırmalara fail köpeklerin yüzde 82’sinin kısıtlanmayan köpekler oldukları tespit edilmiştir. Toplum içinde köpeğinizi güçlü bir tasmayla tutuyor olmanız hem onun ısırılmasını hem de köpeğinizin başka birini ısırmasını engelleyecektir. Yabancı bir toplulukta ya da yabancı bir mekan da köpeğiniz tedirgin olacağından, böyle yerlerde yabancıların köpeğinizle temas kurmasına izin vermemeniz doğru bir davranıştır.

*

Yazının Devamını Oku

Doyduğunu anlamıyorsa hasta olabilir

18 Ağustos 2020
Evcil hayvan sahiplerinin en dertlendikleri konu yeme sorunlarıdır. Bu sorunların en basiti sıklıkla yan ürünler ve yumuşak gıdalar verilmesi nedeniyle mamaya burun kıvrılmasıdır. Bu sorun biraz disiplin ve kararlılıkla kolayca çözülecektir.

Yemek yememe ya da aşırı yeme köpeklerde ciddi problemdir. Aşırı yeme isteği önemsiz gibi görünebilir. Oburluk, pisboğazlık olarak nitelendirilebilir ancak doymama hissi çeşitli hastalıkların belirtisi olabilir.

Köpeğiniz bir öğünde çok mama tüketiyorsa bu doymama hissiyle karıştırılmamalıdır. Mama kabını doldurduktan hemen sonra bitiriyor ve yeniden doldurduğunuzda onu da iştahla tüketip yenisini bekliyorsa aşırı iştah problemi ile karşı karşıya olabilirsiniz. Çöplerinizi kurcalayıp yiyecek bir şeyler arıyor, yüzüne bakmayacağı şeyleri bile midesine indiriyorsa doymadığını düşünebilirsiniz.

Aşırı iştah uzun vadede obeziteye yol açacağı gibi sağlıksız beslenme nedeniyle diş çürükleri, sindirim sistemi problemleri, mide şekil bozuklukları riski ortaya çıkar. Tüm bunlar aşırı yemenin sonuçlarıdır.
Bir de doymamaya neden olan fizyolojik rahatsızlıklar vardır. Bunların başında şeker hastalığı (diyabet) gelmektedir..
Köpeklerde şeker hastalığının en önemli belirtilerinden biri aşırı iştahtır. Ancak şeker hastası köpeklerde genellikle bu aşırı yeme eğilimine karşın kilo kaybı vardır.

Köpeklerin kanındaki kortizol ve diğer steroid seviyesinin yükselmesi ile ortaya çıkan bir hastalık olan cushing sendromu da aşırı iştah ile kendini gösterir.
Tiroit bezlerinin aşırı çalışmasına bağlı olarak şekillenen Hyperthyrodism köpeklerde aşırı yeme isteğine neden olur. Hyperthyrodism aşırı yemenin yanı sıra başka sorunlara da yol açabilen bir metabolizma hastalığıdır dolayısıyla mutlaka tedavi edilmesi gerekir.

Tüm bu hastalık ihtimallerine karşı veteriner hekiminize başvurdunuz ve köpeğiniz gayet sağlıklı çıktıysa aşırı yeme davranış bozukluğu belirtisi olabilir. Duygusal sorunlar yaşayan, depresyona girebilen köpekler zaman zaman yemeğe küserken zaman zaman da yiyerek kendini avutur. Duygusal doyumsuzluk yerini fiziksel doyumsuzluğa bırakır ve bir şeyler yiyebilmek köpeğinizin en önemli uğraşı haline gelir.

Yazının Devamını Oku

Bu işin şakası yok!

11 Ağustos 2020
Evde çocuğunuzla oyunun ortasındasınız, saat bir hayli ilerlemiş. Telefonunuzda sosyal medya uyarıları.

Olur ya acil bir durum vardır diye telefona bakmaya çalışırsınız. 5 yaşındaki kızınız ‘Baba bırak şu telefonu artık, oyun oynamaya söz vermiştiniz’ diye bir yandan çekiştirirken biri ısrarla yazmaya devam eder.
Ne olduğu anlaşılmayan bulanık bir fotoğraf gelmiştir.

Bu nedir, ne kullanalım? Dün yoktu bugün fark ettim. İnternetten baktım mantara benziyor. Evdeki şu kremi kullansam işe yarar mı? Mesajlar böyle uzayıp gider...

Hani deseniz ‘Klinikte buluşalım sizi bu kadar tedirgin ettiyse’ olumlu yanıt alamazsınız.
O an gelmesine imkan yoktur çünkü.
Evde otururken tesadüf bir kızarıklık görüp hemen telefona asılmıştır. Ne selam ne sabah. Sonunda ne bir teşekkür ne bir iyi geceler mesajı...

*

Uzun saatler çalışmak, hafta sonunuzun olmaması, keyifli bir sohbetin ortasında kalkıp gitmek, tatile hiç gidememek ya da yarıda kesmek, gece yarısı işe dönmek bunların hiç biri dert değil ama nezaketsiz mesajlar bütün keyfimi alıp götürüyor.

Yazının Devamını Oku

Antibiyotik direncelimizi zayıflatıyor

4 Ağustos 2020
TIP alanındaki en önemli buluşlardan biri hiç şüphesiz antibiyotiklerdir.

Pek çok hastalığın tedavisinde tek çözüm olan antibiyotiklerin hayatımıza girişi Alexander Fleming’in 1928 yılında penisilini keşfi ile başladı. Howard Florey ve Ernst Chain isimli bilim adamları kurdukları bir ekiple penisilini geliştirme çalışmaları yaptı. 1941 yılında aktif olarak kullanılmaya başlayan bu antibiyotik, 1940’lı yılların sonuna gelindiğinde frengi, zatürre, menenjit gibi hastalıkların tedavisinde başlıca ilaç durumuna geldi. Bilim bununla da yetinmedi farklı hastalık etkenlerine karşı farklı antibiyotikler geliştirilmeye devam etti. Bugün gelinen noktada antibiyotikler toplumlar tarafından yavaş yavaş işe yaramaz hale getiriliyor.

*

Antibiyotiklerin gereksiz yere, yanlış ve bilinçsiz kullanımı nedeniyle tedavi tamamlanmadığı gibi mikroorganizmalar etkene karşı direnç kazanıyor. Direnç kazanılan antibiyotiklerin yeniden kullanımının ise faydası olmuyor ya da azalıyor. İlacın dozunda verilmemesi, saatlere uyulmaması, düzensiz olarak verilmesi, yarıda kesilmesi, belirlenen sürede kullanılmaması, antibiyotik gerektirmeyen hastalıklarda kullanılması direnç gelişimine zemin hazırlıyor.

*

Karşısında hiçbir gücün duramayacağı bir bakterinin evcil hayvanınıza nereler yapabileceğini bir hayal edin. Günden güne kötüleşiyor ve kullanabileceğiniz bir ilaç yok. İçiniz ürperdi, gözleriniz doldu, kalbiniz hızlı hızlı çarpmaya başladı.
Gereksiz, bilinçsiz antibiyotik kullanımı son bulmazsa bu senaryonun defalarca gerçeğe dönüşmesi çok uzak değil. Kendimiz için, ailemiz için, evcil hayvanlarımız için aslında sağlığımızın geleceği için bakteri kaynaklı bir hastalığa karşı hekimimiz reçete etmediyse antibiyotiklerden uzak duralım, sevdiklerimizi uyaralım. Unutmayalım sağlık şakaya gelmez..

Yazının Devamını Oku

Bırakınız yaşasınlar

28 Temmuz 2020
Belediyelerin Veteriner İşleri telefonları her gün sayısız kez çalıyor. Çağrıların büyük çoğunluğu sokaktaki hayvanların toplatılması talebi.

Özellikle site bahçelerinde yaşayan, yavrulayan kedilerin toplatılması için insanlar seferber oluyor. Şirinler çizgi filminde filesiyle Şirinleri yakalamak isteyen Gargamel misali kedilerin peşine düşülüyor.

Kediler olmasaydı ne olurdu hiç düşündünüz mü? Kliniğimizde bir bacağı olmayan ampute bir kedimiz var. Dışarıda ise bizi asla bırakmayan tembel, şişman sarı kedimiz. En büyük keyfi yaş mama yemek ve sevilmek. Zaman zaman geçici olarak gelen, karnını doyurup giden kedilerimiz mevcut.
Yeni yapılaşma alanı olduğundan boş arsaların çok fazla olduğu semtte, belediye yaban otları kepçeler aracılığı ile topladı. Bu temizliğin ardından ortaya çok sayıda fare çıktı. Sağa sola dağılmaya çalışan fareler evlerin, işyerlerinin içine girmediyse bunu kedilere borçluyuz. Tembel sarı kedimiz bile hiç üşenmeden fare avına çıktı.

Tarihe merakı olanlar hatırlayacaktır. 1230’lu yılların başlarında Papa 9. Gregory yayınladığı bir belge ile kedileri şeytanın enstrümanı olarak ilan etmiş ve bölgede yaşayan tüm kedilerin ve hatta kedilerle işbirliği içinde olan cadı damgası yapıştırılan insanların katliamı emrini vermiş.
Doğa bu kedi katiamını elbette sessiz sedasız karşılamadı. Kırım’dan İtalya’ya gelen geminin ambarından şehre inen birkaç fare tahmini 75 milyon insanın ölümüne yol açan vebanın sorumlusu oldu. Fareleri ortadan kaldıracak şehirde tek bir kedi bile yoktu.

Bir insanın kedi nefreti tarihin sayfalarında kara bir leke olarak duruyor. Bir kediyi pişt deyip kovalamadan önce bir düşünün belki de dünyaya biz insanoğlundan daha çok faydaları vardır…
Sağlıkla kalın kedisiz kalmayın…

Yazının Devamını Oku

Evcil hayvanlarda sinirsel hastalıklar

21 Temmuz 2020
Nörolojik formdaki çeşitli hastalıklara kedi ve köpekler de yakalanabiliyor. Bu hastalıkların en yaygınlarından biri epilepsi. Sara olarak da bilinen hastalığın en zorlu süreçleri krizler.

Sinir hücrelerinde geçici olarak anormal elektriksel aktivite olur ve beynin normal aktivitesinin bozulur.
Hastalık kendini epileptik nöbetler ile gösterir. Nöbet sırasında hayvan yere düşer, çırpınma, kasılma, salyalanma, idrar ve dışkı kaçırma gibi durumlar göze çarpar. Hastanın bilinci yerinde değildir. Nöbet sırasında dilin içeri kaçarak soluk borusunu tıkaması da söz konusu olabilir. Bu ölümcül bir durumdur. Epilepsi hastası hayvanın nöbet sırasında tek başına olması risk oluşturur.
Fizyolojik bir değişime neden olmadığı için rutin kontrollerde tanı koyması oldukça zordur. Epilepsi nöbetlerinin süresi ve sıklığı hastadan hastaya farklılık gösterebilmektedir. Günde bir kaç kez kriz geçirilebileceği gibi 10-15 günde bir tekrarlayan vakalar kayıt altına alınmıştır. Nöbet süreleri 1-2 dakikayı bulabilir. Krizden sonra hasta yavaş yavaş kendine gelir.

*
Epilepsi krizi geçiren hayvana acil müdahale edilmesi önemlidir. Kriz sırasında dil geriye kaçarak soluk borusunu tıkayarak boğulmaya neden olabilir. Dil dışarıya çıkarılmalı, çırpınmalar esnasında vücudun zarar görmemesi için sert cisimler uzaklaştırılmalı, yastık ve battaniye gibi yumuşak eşyalarla etrafı sarılmalıdır. Ortamın çok aydınlık tutulmaması da önemlidir.
Tamamen iyileşme görülebilen bir hastalık değildir. Krizler ortadan kaldırılamaz ancak ilaçlarla krizlerin daha hafif atlatılması, seyrinin azaltılması sağlanabilir. Epilepsi hastası hayvana özenle yaklaşılmalı, veteriner hekimin önerilerine dikkatle uyulmalıdır. Sürekli gözetim altında tutulmalı, nöbetleri tetikleyebilecek yaşam ve beslenme değişikliklerinden uzak durulmalıdır.
Sağlıkla kalın…

Yazının Devamını Oku

Sağlıkla kalın aşısız kalmayın…

14 Temmuz 2020
Tüm canlıların sağlıklı bir yaşam sürdürmelerinde bağışıklık ciddi bir etkendir. Canlının hastalıklara karşı direnci anlamına gelen bağışıklığın kazanılmasında fiziksel ve çevresel birçok faktör önemli rol oynar.

Güçlü bağışıklığa sahip bir ailede dünyaya gelme, yeterince anne sütü alma, dengeli ve yeterli beslenme, temiz ve nitelikli barınma koşullarına sahip olma, dış çevrenin temiz, güvenilir ve hastalıklardan ari olması, aşılama bağışıklık üzerinde ciddi etkiye sahip faktörlerdir.
Aşı dışındaki tüm konularda toplumsal bir fikir birlikteliği olduğunu söylersek yanılmış olmayız. Aşılama sürekli tartışılan, herkesin üzerinde ahkam kestiği, kulaktan dolma bilgilerle çevresini etki altına almaya çalıştığı oldukça hassas bir konu.
Veteriner sağlığında da olmazsa olmazlar arasındaki aşılama; işin uzmanları dışında herkes tarafından tartışılıyor. Tartışmanın tek çerçevesi ‘bu aşı gerekli mi değil mi’ sorusu oluyor.

*

Bugün bir hastalığın görülmediğini bu nedenle aşının gereksiz olduğunu düşünebiliyorsanız bunu yıllarca süregelen yaygın aşılama politikalarına borçlusunuz. Bir tek sizin çocuğunuzun ya da sizin hayvanınıza aşı yapılması yetmez, yakın ve uzak çevrenizdeki grupların da aşıdan kaçmaması gerekir. Bağışıklık ancak böyle kazanılır ve hastalıklardan ari hale gelmeniz yıllarca sürer.
‘Aman canım şehir merkezinde kuduz mu var, lökemiden hangi kedi ölmüş’ düşüncesiyle aşı yaptırmazsanız zincirin zayıf halkası olursunuz. Zincirde zayıf halkaların sayısı arttıkça direnci, gücü azalır.

*

Sosyal medyada arkadaşının kedisine aşı yaptırdığı için öldüğünü yazanları görürseniz itibaren etmeyin, tüm bunlar safsatadan ibarettir. Aşılama sevdiklerinizi korur. Onlarla daha uzun yıllar mutluluk içinde yaşamanıza imkan verir.

Yazının Devamını Oku