Paylaş
İSO, 1970’lerin başında 500 şirket listesi açıklamaya başladı. Capital500’ü ise 10 yıl önce yayınladık. Uzun süre bu listelerde ‘milyar TL’ cirosu olan şirket gröemedik. Eski parayla ‘katrilyon TL’, yeni parayla milyar TL ciroya sahip şirketler Capital500’e ilk defa 2002 yılında girdi.
İSO 500’ün listesindeki ilk milyar TL’lik şirketler Tüpraş ve Türk Elektrik Üretim ve Dağıtım AŞ oldu.
Sonraki yıllarda ‘Milyar TL’lik Şirketler Kulübü’nün üye sayısı hızlı artmaya başladı. Ağustos ayında Capital500’ün son sayısını yayınladık. 2008 verilerine göre şirketleri sıralayan listede tam 75 şirket, bu kulübe girmeyi hak etmiş. Sadece 7 yıl önce hiçbir özel şirketin bu kapsama giremediğini düşünürsek, çok önemli bir aşama olarak görüyorum.
İSO’nun listesine baktım. Orada ise 43 şirket ‘milyar TL’ sınırını aşmış. Capital500, daha kapsamlı bir liste olduğu için, 75 şirketin milyar TL sınırını geçmiş olması normal… Ama Türkiye gibi büyük bir ekonominin daha fazla büyük şirkete ihtiyacı var.
Neden büyük şirketler?
Gerçekten Türkiye’nin büyük, Avrupa ve global çapta adından söz ettiren şirketlere ihtiyacı var. Dünyanın 500 büyük şirketi arasına az sayıda Türk şirketi yer alıyor. İlk 100 şirket arasına ise şu anda girebilen yok. Koç’un böyle bir hedefi var.
Ancak, Türkiye’nin rakipleri Çin ve Hindistan gibi ülkelerin şirketleri, satın alma ve birleşmelerle, büyük şirket yaratma yolunda hızlı ilerliyorlar. Yönetim gurusu Donald Sull ile sohbetimde, ondan da dinlemiştim. ‘Türkiye’nin global denecek, sektöründe etkili şirketi yok’ demişti. Bunun için büyük grupların belli sektörlerde odaklanmasını ve satın alma yapmalarını önermişti.
Son yıllarda bunun örneklerini görüyoruz. Koç, Sabancı, Doğan, Borusan, Akkök gibi gruplar, büyük şirket yaratmanın peşinden koşuyorlar. Bence bunun sayısının hızla artmasında da yarar var.
BORSA HİÇ BÖYLE RALLİ GÖRMEDİ
Sanıyorum yaz başı idi. Ak Portföy CEO’su Cem Yalçınkaya ve yardımcısı Tuğrul Gemici ile sohbet ediyorduk. Konu piyasalara geldiğinde, ikisinden de değerlendirmelerini dinledim.
Tuğrul Gemici, klasik ‘trend avcısı’ konumundaydı. ‘Ben trendin peşine takılırım, trendin bittiğini görünce de satar, çıkarım’ diyordu. Endeks konusunda bir hedef vermemişti.
Cem Yalçınkaya ise ‘hedef’ ortaya koydu. Çok kimsenin aklından bile geçirmediği dönemde, İMKB 100 Endeksi’nin Ağustos ayında 40 bini bulacağını paylaştı. İşin doğrusu, daha borsaların yükselmediği dönemde, 30 binlerin üstüne çıkacağını tahmine ettiğim borsa için, bu düzeyleri aklımdan geçirmemiştim. O nedenle tahminine temkinli yaklaştım.
40 bini bile geçince
Evet, endeks 44.500’lere ulaşınca Cem Yalçınkaya’ya hakkını vermek için aradım, kutladım. Şimdi ne düşündüğünü sordum. Ana hatlarıyla şunlara dikkat çekti:
1. Bu bir boğa piyasası ve şimdiye kadar İMKB böyle bir yükseliş görmedi.
2. ABD’deki emlak piyasasında bir düzelme var. Finansal piyasalardaki ralli, emlak ve hammadde piyasalarına da yansıyor. Petrolün 70 dolarlara ulaşması da bunun bir işareti.
3. Eylül ayında bir yatay seyir bekliyorum. Borsalarda Eylül ayı hazmetme dönemi olarak görülebilir.
4. Ancak, yıl sonunda İMKB 100 Endeksi’nin 44 binlerin üzerinde kapanacağını tahmin ediyorum.
Dışarıda nasıl bakılıyor?
ABD’de piyasaları iyi takip eden, yorumlayan uzmanları uzun süredir izliyorum. Onlardan edindiğim izlenimi de şöyle ortaya koymam mümkün:
-Çok sayıda uzman buna yaz rallisinden öte bakıyor. Sonbaharda ara olsa da uzun süreceği düşünülüyor.
-Yükselişin altının boş olmadığı düşünülüyor. Bunların başında ise şirket karlarının iyi gelmesi gösteriliyor. S&P şirketlerinin yüzde 75’inin karının beklentilerini aşması da buna örnek olarak gösteriliyor.
-Maliyetlerini indiren, çalışan sayısını azaltan ve düşük stokla çalışmaya zorlanan şirketlerin karlarının iyi gelmeye devamını bekleyenlerin sayısı da az değil.
-Para gurusu Vince Farrell, 11 trilyon dolarlık paranın kısa vadeli para enstrümanlarında park ettiğine dikkat çekiyor. Piyasada para bol ve düşük faiz nedeniyle gidecek yeri yok.
Peki yükseliş nereye kadar sürebilir? Bu soruya da geçmişe bakarak yanıt vermek mümkün… ABD’de ortalama yükseliş süreis 17 ay düzeyinde… Bunun çok üstü ve altı da olasılık dahilinde.
Yükseliş öngörenlerin tahmini Dow Jones’un 11.000’e, S&P’nin ise 1100 üstüne çıkacağı yönünde…
ANADOLU’DA MAĞAZA AÇMAK NEDEN ZOR?
Yakından izleyenlerin dikkatinden kaçmamıştır. Bağdat Caddesi gibi önemli caddelerde, kriz sırasında epey mağaza kapandı ya da daha ucuz lokasyonlara taşındı.
Çok sayıda mağaza sahibi kiralar nedeniyle mülk sahipleri ya da AVM’lerle tartıştı. Hatta bazıları mahkemeye gitti.
Şimdi bu cephede farklı bir eğilim öne çıkıyor. Birincisi, bankalar şube açma işini hafiften canlandırmaya başladılar.
Bunun yanı sıra teknoloji ve gıda perakendecileri tam gaz büyümeye devam ediyorlar. Bunlara eşlik eden başka perakendeciler de var.
Mağaza açmak için ne gerek?
Perakendede büyümeye karar vermek, yeni mağazalar açalım demekle iş bitmiyor. Çünkü, Türkiye’nin dört bir yanında uygun mağaza bulmak çok zor. Bulduğunuzda ise mülk sahipleri, ellerindekinin değerini bildiklerinden ve taliplisi çok olduğundan anormal fiyatlar isteyebiliyorlar.
Geçenlerde hızlı büyüyen bir perakende şirketinin genel müdüründen bu zorlukları dinledim. Daha önce gıda perakendecisi iki şirketin genel müdüründen de benzer değerlendirmeler duymuştum. Bu konudaki son manzara anladığım kadarıyla şöyle:
Anadolu’da 20 bin TL’ye mağaza
-Türkiye’de şube ya da mağaza için yer bulmak giderek zorlaşıyor. Uygun yerler bankalar tarafından kapılmış durumda…
-İstanbul’da gözde yerlerde fiyatlar anormal düzeylerde… Bağdat Caddesi’ni terk edenlerden bunu görmek mümkün… 90 metrekare bir mağazanın aylık kirası 30 bin TL’ye kadar çıkıyor.
-Ancak, esas sorun İstanbul’da değil. Buralarda caddeler dolduğunda, AVM’lere gidebiliyorsunuz. Esas sıkıntı Anadolu’da yaşanıyor.
-Biliyorsunuz, Anadolu’da iki önemli lokasyon bulunur: Bankalar Caddesi ve Belediye meydanı… Buralarda yeni ve bedeli uygun mağaza bulmak çok zor. Olanlar da fiyat pazarlığını yüksekten açıyor.
-Örneğin Kahramanmaraş’ta bir perakendeci 90 metrekare için 17 bin TL’lik teklif ile karşılaştı, mecburen başka bir yere gitti.
-Büyük Anadolu illerinden birinde Bankalar Caddesi diye anılan cadde üzerinde 20 bin TL’lik mağaza kiralarından söz ediliyor.
-Bir genel müdür, ‘Bu fiyatların anormal düzeylere ulaşmasında bankalar payı çok yüksek. Rakibe kaptırmamak için hesapsız ödemeler yapıyorlar’ diyor.
Perakendeciler haklı… Anadolu’da yeterince ticari alanlar üretilemiyor, mevcutlar da yetersiz. Eğer Türkiye’nin hızlı büyüyeceğini düşünüyorsak, gelecekte bu ihtiyaç daha da artacak. Belki buradan mesaj çıkaracak şirketler ya da girişimciler olacaktır.
Paylaş