FATİH TERİM’in yol haritasındaki son durak Ukrayna ile bir hazırlık maçı oynadık.
2010 Dünya kupası için inançlıyız, ısrarcıyız ve inatçıyız diyor Terim. Ve dörtte dört yapacağımızı her fırsatta tekrarlıyor.
Bu sözlere inanarak Güney Afrika düşlerimi hep diri tuttum. Ukrayna maçının her dakikasını da dikkatle izledim. Terim’in inadı millilerin duygularını ne ölçüde etkilemişti, Ukrayna maçında hep bunu kovaladım.
Yoksa, işin teknik-taktik yönü beni pek ilgilendirmiyordu. Biliyorum, Terim geride kalan 4 maçın her biri için kafasında 40 tilki dolaştırıyor. Her birine değişik tuzaklar hazırlıyor.
Söylediğim gibi, benim için millilerin duyguları önemliydi. Bunu yakalamaya çalıştım.
Oyununa tempolu başladık. Ve bunu ilk 45 dakikanın bazı bölümlerine taşıdık. Temponun ağırlaştığı anlarda da yine oyun hırsımızı diri tuttuk.
İlk yarıyı rakibe pozisyon vermeden oynamamız önemliydi. Bunu başardık. Savunmada sadece iki basit ve bireysel hata yaptık. Birinde Gökhan Zan’ın riskli bir davranışı... Ve Servet’in kafasından seken top... Hepsi bu. Oyunun genelinde kusursuz oynadılar.
Üstelik yan toplarda dikkatliydi savunmamız. Adam paylaşımı ve pozisyon alışları kusursuzdu. Sadece oyuna katılımları sınırlıydı.
Maçın ilk yarısı oynanırken ısrarla Shevchenko’yu düşündüm. Ve bir soruya takıldım...
Shevchenko oyuna girerse, çabuk ve ritimli temposu savunma bütünlüğümüzü bozar mı?
Beklendiği gibi ünlü golcü ikinci yarıda sahadaydı. Yine de bu bölgede hatasız oynadık. Özellikle orta saha- savunma bütünleşmesi ve yardımlaşma isteği sevindiriciydi.
* * *
ORTA SAHADA beklenenin üzerinde bir tempo ve performansla oynadık. Baskı yaparak rakibi hataya zorladık. Hamit Altıntop ile Gökhan Gönül’ün sağ kulvardan taşıdığı toplar hücum etkinliğimizi artırdı.
Ayhan’ın dengeli oyunu, ikinci yarıda Sercan ve Ceyhun’un bu bölgeye getirdiği diri ve canlı tempo da, orta saha egemenliğimizi geniş alanlara yaydı.
Kötü oynayan yoktu. Ama ben bir başka şeyin peşindeydim... Terim’in 2010 için inadı ve söylemleri millilerin duygularını ne ölçüde etkilemişti.
Gördüm ve umutlandım. Daha doğrusu hep diri tuttuğum 2010 düşlerimi dün gece bir kez daha tazeledim.
Milliler bir-kaç gün sonra oynayacakları Süper Lig’i bir kenara iterek yüreklerini milli maça koydular.
Ve bir özel maçta sakatlanmak gibi bir korkunun dışına taşarak sadece kazanmak için didindiler.
Şimdi eylül ayını iple çekiyorum.Ve inanıyorum, nefis bir sonbahar yaşayacağız!