Al yanaklı asi ruhlu

ADININ anıldığı her yerde yıllar öncesine dönerim. Servisimize geldiği günü, çocuksu halini hatırlarım.

İlkokula yeni başlayan öğrenciler gibiydi. Tıpış tıpış adımlarla girdi içeri. Gözleri yere bakıyordu, ellerini birbirine kenetlemişti. Kiraz kırmızısı yanakları daha da alevlenmişti. Belli ki sıkılıyor, utanıyordu.
/images/100/0x0/55eae40ef018fbb8f89d4d98
Servis, bir anda üstüne çullanır gibi saldırdı Emre’ye. O al-al yanakları öpenler... Bağrına basanlar, okşayanlar...

Herkes evladından sanki birer parça bulmuştu Emre’de. O günü hiç unutmadım.

Yıllar geçti... Kendisi ile birlikte şöhreti de büyüdü. Ve bir gece basın tribününe dönüp el-kol işareti ile herkesi komaya soktu.

O kiraz yanakları öpenleri... Bağrına basanları ve okşayarak sevenleri... Hepsini silip attı.

O silip attı da, kızanlar da fena hırpaladı Emre’yi. Köşe yazılarının her satırından öfke yağdı üzerine. Daha da bozulanlar uzun süre kalemlerine doladılar Emre’yi.

Her neyse... Sırası mıydı şimdi bunları yazmak. Ve o günleri hatırlatmak?

Başka ne yapabilirdim. İşi nereden tutabilirdim...

Herkes tanıyor Emre’yi. Topa vuruşunu, topla muhabbetini... Volesini-şutunu. Akıl dolu paslarını...

Boyunu-bosunu, huyunu-suyunu herkes biliyor. İtalya’ya transferini, İngiltere macerasını.

Bana bir şey kalmıyor ki. Arkadaşlarıma sordum...

Emre için neler yazabilirim?

Hepsi aynı şeyi söylediler...

Duygularını yaz. Varsa, birkaç anını anlat. Geri kalanını herkes biliyor!

ANIDAN önce bir haberim var... Tuncay Şanlı, Emre’nin koyu bir G.Saray taraftarı olduğunu söyledi.

Bir amigo gibi!

Ancak, Belözoğlu ailesinin F.Bahçe’ye hayranlığını, sevgisini bilir misiniz? Babasının, annesinin ve kız kardeşinin F.Bahçe’ye yürekten bağlılığını hiç duydunuz mu?

Bu, Emre’nin G.Saray’da oynadığı yıllarda da böyleydi. Şimdi de!

Oğulları G.Saray’da oynayan bir aile nasıl F.Bahçeli olabilir?

Oluyor işte!

Bu arada, babası Mehmet Belözoğlu’nun bir dönemler F.Bahçe camiası ile yakın ilişkisinden de söz edilir. Hatta, F.Bahçeli bir yöneticinin fabrikasında çalıştığı da konuşulur. Lakabı mı? Piliç Mehmet!

* * *

YİNE yıllar öncesine dönüyorum. Emre’nin çocukluk günlerine. G.Saray’da oynuyordu, ciddi bir sakatlık geçirmişti. Hiçbirimiz nasıl sakatlandığını çözemedik. Çünkü, sakatlandığı pozisyondan hiçbir şey anlaşılmıyordu.

Telefon açıp sordum Emre’ye. Aramızda şöyle bir diyalog geçti...

Emre nasıl oldu bu sakatlık?

Vallahi çok kötü oldu.

Nasıl yani?

Ben de anlayamadım. Yalnız Ünal Amcanın ayağıma bastığını gördüm.

Ünal Amca mı. Kim bu Ünal Amca? Bayağı Ünal Amca...

Sonra anladım ki, Trabzonsporlu Ünal Karaman’dan söz ediyor Emre’cik... Yalan da değil. O dönemlerde Emre bir çocuktu. Ünal Karaman da, meslek yaşamının son yıllarında...

Ve bu haber, Hürriyet’te 9 sütun manşet oldu. Aynen şöyle...

Beni Ünal Amca sakatladı!

VE Emre, o günlerden bugünlere geldi. Emre’yi büyütenleri, emek verenleri hatırlıyorum da...

Bir gün Fatih Terim ile konuşuyordum. Laf lafı açtı ve dedi ki...

Az uğraşmadık. Her eksiğini gidermek için ilgi gösterdik. Üzerine düştük. Örneğin, hava toplarına çıkarken gözlerini kapardı. Çoğu futbolcu da böyledir. Bu korkuyu ondan sildik. Şimdi bakın, topa çıkarken gözleri açıktır ve sağını-solunu kollar. Ona göre pozisyon alır.

Peki, Emre’nin doğuşunda Hagi’nin katkısı nedir?

Emre’de gördüğü her yanlışı söylemiştir. Gösterip anlatmış ve uyarmıştır.

Bunu hiç saklamaz Emre... Ancak, gün gelmiş zaman zaman hırçınlaşan ruhu Hagi’ye de isyan etmiştir.

Ve saha içinde el-kol hareketlerini Hagi’ye de yapmıştır. Hatta tavır almıştır!

Acaba, asi ruhu F.Bahçe’de de takışacak birini bulur mu?

Laf lafı açıyor... Alex’li F.Bahçe’de Emre’nin yeri neresi olur?

Ve yine Alex’li bir F.Bahçe’de Emre nasıl bir rol üstlenir?

Bu zor soruların yükünü Zico’nun yerine gelen yeni teknik direktör Aragones

sırtlayacak.

İşi hiç de kolay değil!

* * *

EMRE’nin beklenmedik transferi, düşünülen ve planlanan uzun bir maratonun ürünüdür. Yani, zannedildiği gibi bir çırpıda gerçekleşen bir transfer değil.

F.Bahçe kolları sıvadığı dönemde ne Emre’nin, ne de menajerinin haberi vardı bu işten!

Hiç konuşmadan direkt Newcastle ile masaya oturdular. Pazarlığı orada yaptılar ve bitirdiler işi.

Sonra Emre ile konuştular. Ve sordular?

Külübün tamam. Sana vereceğimiz para da bu... Ne dersin?

Sonuç bildiğiniz gibi... El sıkıştılar, öpüştüler ve yılın transferini gerçekleştirdiler.

Hayırlı-uğurlu olsun.

İŞİN bir de diğer yüzü var. Belki bu transferde her şey Emre’nin dışında gelişti. O sadece "Evet" diyerek transferi kolaylaştırdı. Ancak, Emre’nin böylesine çabuk karar vermesinin bir perde arkası olabilir mi?

Bir gönül meselesi diyorlar!.

Newcastle’da oynarken, her hafta İstanbul’a gelip-gidişler Emre’yi yoruyordu.

Sabah kalk İstanbul’a gel. Tuğba’yı gör, akşam geri dön. Bu sırada teklif de gelince nikahtan önce Fener’e attı imzayı. Bir kere daha hayırlı-uğurlu olsun!

YARIN: ZAPOTOCNY

(BEŞİKTAŞ)
Yazarın Tüm Yazıları