Statlar futbol kulüplerinin fabrikalarıdır. Öyle ki Galatasaray, gelecek yılların stat gelirlerini bile satmaya yeltenebiliyor(!). Ancak Galatasaray’ın Ali Sami Yen’den çıkıp Arena’ya gidişinin ticari bir fiyasko olduğu unutuluyor. ASY’nin üst kullanım hakkına sahip olan Aslan, yükümlülüklerini yerine getiremediği için Arena ile yapılan takasta sadece üzerinde futbol oynama hakkı elde ettiği bir stat aldı. Fenerbahçe’nin “O stat sizin değil” demesi biraz da bundan.
KAZMA VURULMADAN MODEL AÇIKLANMALI
BEŞİKTAŞ ise üst kullanım hakkına sahip olduğu İnönü’ye ay sonunda ilk kazmayı vuracak. Siyah beyazlılar, yeni stadı belirlenen sürede yaparsa ezeli rakipleriyle açılan makası büyük ölçüde kapatacak. Fakat stadı yapma modeline dair Orman, soru işaretlerini bertaraf etmeli. Belki önümüzdeki kongrede daha açık konuşur ama bence kazma vurulmadan açıklamalı. Stadı Beşiktaş İnşaat AŞ yapacak. Güzel. Peki meteliğe kurşun sıkan kulüp finansmanı nereden bulacak? ‘Kart 1903’ tanıtımında bu soruyu başkana sordum. Verdiği yanıt sportif direktör ve hoca konusundaki yanıtın aynısıydı: Bekleyin, göreceksiniz? Yeni stadın muhammen (tahmini) bedeli 95 milyon dolar. Uzmanlarsa en aşağı 120-130 milyon doları bulacağını söylüyor.
AYBABA KARARI PROFESYONELLiK TESTiYDi
ORMAN, kulübü profesyonellere teslim edeceğini söylüyor. Yıllardır her kulüp bu modeli konuşur lakin kağıt üzerinde yetkili fiiliyatta ise yetkisiz olan sportif direktörler, vitrin süsünden öteye gidemediler. Orman, iktidarını profesyonellerle gerçekten paylaşabilirse şampiyonluk kadar kıymetli bir iş yapar. Aslında Orman, bu konuda yapacaklarına bir teminat olarak, Samet Aybaba’ya dair kararını net şekilde ortaya koyabilirdi. Başkan da Aybaba da her gün “Samet Aybaba gidecek mi, kalacak mı?” sorusuyla karşılaşıyor. Orman’ın cevaplarının alt metni bas bas “Yeni sezonda Aybaba olmayacak!” diye bağırıyor. Öye ya, Aybaba ile devam etse “Bu soruyu bir daha sormayın” der. Aksine Orman, muğlak yanıtlarla ‘top çeviriyor’. Pirinç aşkına bulgurdan olmama hesabı, Orman’ın düşündüğü profesyonelleşmeyle pek uyuşmasa gerek... Aybaba ile devam etmeyeceğini önceden açıklamayı istememesinin altında sahadaki futbolcunun da kulübedeki hocanın da hâlâ daha o kadar olgun olmadığı düşüncesi yatıyor. Ama bir yerden de başlamak lazım, değil mi?
HER ŞEY OLURSUNUZ REZİL OLAMAZSINIZ
DERBİDE yaşananlar, ırkçılık tartışmaları ve nihayet işlenen bir cinayet... Bakıyorsunuz yine fırtına ekenler çıkıp konuşuyor. Hâlâ herkes ‘açıklayabilirim’ diyerek laf yarışında. Oysa sussanız daha evladır. Murathan Mungan’ın “Türkiye’de her şey olabilirsin ama rezil olamazsın” sözü, herşeyi etraflıca anlatıyor!!!.
SİYAH:
Oysa doğru değil. Tek değil, şu stadı dolduran 33 bin insanın kafasında oynanan 33 bin maç var; veda niyetine. Ve hatta sadece siyah beyazlı hatıralara sıkışmayan; sarı lacivert, sarı kırmızılı milyonlarca veda maçı oynuyor İnönü’de.
? DÜN kimi ilk, kimi son, kimisi babasıyla, kimisi dayısıyla, kimi arkadaşıyla, dostuyla veyahut da ‘kankası’yla gittiği maçı oynuyordu İnönü’de. Temponun düştüğü dakikalarda yeni açıktakiler az mı dalmıştır eski açığın arkasına düşen boğazdan geçen vapurlara... Köyiçi’nden demlenip ses tellerini aça aça kaç bin kez yüründü bu stada. Ancak sahanın yarısını gören en konforlu(!) tribün Beleştepe’ye kombinesiz girmek bir gol kadar güzeldi... Yıkılacak, kuşkusuz. İstemezdim silinmesini, aksine ‘muhafaza’ edilmesini isterdim hafızanın. Mecburiyetler bir amentü gibi kabul ettiriliyor en romantiğimize dahi...
ZATEN AĞLANACAKTIMAÇ sadece bir bahaneydi. Güzel goller ve muhteşem tribünleriyle siyah beyazlılar, ayrıca mizansenlere mahal bırakmayarak, İnönü’yle hak ettiği şekilde vedalaştılar. İnsanlar zaten dün ağlayacaktı polis, senin biber gazına lüzum yoktu! Kazmalar vurulmadan, son maçın şahidi şu binlerin içinde biliyorum ki İnönü’de ilk maçına gelenler var; Çınar gibi Deniz annesinin karnında olan henüz... Veda ederken merhaba diyenlerin verdiği umutla, yeni İnönü’de ilk maça kadar elveda eski İnönü...
Tüzükte benim için en önemli olan kısım geleceğe dair gelirlerin harcanmasına konulan kısıtlamaydı. Kongrelerin bundan böyle mayısta yapılacak olması çok tartışılıyor. Başkan Orman, “Yönetimlerin transfer yapacağı dönemi kapatmalıyız. Bu işi profesyoneller yürütmeli. Transfer bir-iki aya değil, bir yıla yayılan bir politika olmalı” mantığından ötürü kongreleri mayısa aldırtı. Teoride karşı çıkılacak bir madde değil. Ancak, geride kalan bir yıllık süreçte Orman, kaç profesyoneli kulübe kazandırdı ve işleri onlara devretti? Adnan Dalgakıran, kurumsallaşmada ciddi adımlar atılmadığı için bıraktı. Hasılı profesyonelleşmede Orman’ın karnesi biraz zayıf. Şu günlerde Fenerbahçe’deki başarılı işleriyle bilinen Önder Özen’in futbol direktörlüğüne getirileceği konuşuluyor. Özen, çok kıymetli ve akl-ı selim Beşiktaşlıların itiraz etmeyeceği bir isim. Orman, “Fenerbahçeli” diyerek suyu bulandırmak isteyenlere göğüs gerebilirse, önemli bir testi geçmiş olacak. Teslim olursa da o vakit ‘mayısta kongre’ fikrini besleyen felsefesi çökecek!..
SIRADA GÖRKEMLİ BİR VEDA VAR
Ve İnönü için Anıtlar Yüksek Kurulu, gereken izni verdi. Önemli fakat herşeyin bittiği anlamına gelmez bu izin. Mimarlar Odası dava açabilir. Diğer taraftan Beşiktaşlıların, İnönü’ye kazma vurulduğu andan itibaren statlarının belirlenen tarihte bitirilmesi için Dolmabahçe’de adeta nöbet tutmaları lazım. Gerçek Feda şimdi başlıyor. Çünkü inşaat işi uzarsa Kartal’ın başka yerlere göç etmesini isteyenlerin sesi de gürleşecek. Pazar günü İnönü’ye yapılacak görkemli bir veda, yeni İnönü’nün de yine aynı yerde yükselmesinin teminatı olacaktır...
ERDOĞAN BAŞKANLIĞA ADAY OLMALI
Beşiktaş kongrelerinin etkili ismi Levent Erdoğan, önümüzdeki kongrede aday olmalıdır!. Çünkü artık Erdoğan’ın görev aldığı yönetimlere sürekli bayrak açıp ‘muhalif’ olmaktan vazgeçmesi gerekiyor. Derneklerden aldığı gücü, bundan böyle kendi başkanlığı için kullanırsa samimiyetinden sual olunmaz. Şu haliyle bana fena halde Fenerbahçe’deki Aziz Yılmaz’ı hatırlatıyor. Tüzük kongresinde ‘90 dakika’nın bitimini beklemeden salonu terk etmesi kulübün çıkarlarıyla bağdaşmadı. Kalıp, karşı çıktıkları tüm maddeler üzerine konuşsalardı daha büyük hizmet olurdu.
KİMSE KİMSEYİ ALKIŞLAYAMAZ!
‘Hep kahır’ isimli şarkısında Cem Karaca şöyle der: “İnsanlar gülüyordu de, trende, vapurda, otobüste yalan da olsa hoşuma gidiyor söyle”... Bu harika dizeleri ligimize uyarlayalım: “Taraftarlar, takımlar alkışlıyordu de şampiyonu, Kadıköy’de, İnönü’de, Arena’da, 19 Mayıs’ta yalan da olsa hoşuma gidiyor söyle”...
Beşiktaş üyeleri kulübün geleceğini belirleyecek yeni anayasasını yazarken Aybaba ve öğrencilerinin bu tasarlanan yeni sayfada yerinin olup olamayacağının cevabının merakıyla ekran başına geçtim. Evvela gündüz gözüyle oynan maç, yorucu kongre havasının üzerine ilaç gibi geldi. İnönü’ye veda maçı da gündüz oynatılırsa şık bir veda olur.
Evet klişe ancak ev sahibinin aklı kupadaydı ki kadrodaki rotasyon izleri de bunun kanıtıydı. Buna mukabil geçen haftaki kadroyu muhafaza eden Aybaba’nın ekibi, kağıt üzerindeki ofansif zenginliğini sahaya da yansıtan bir ilk devre izletti. Soyunma odasına 1-1’lik eşitlikle gidilmesi siyah beyazlıların emeğine haksızlıktı. Oğuzhan, Fernandes, Pektemek ve Fernandes dörtlüsü iştahlarını birden fazla golle dindirebilirlerdi ama son paslarda biraz yumuşak davranmaları buna mani oldu. Bir diğer neden de kazanılan çok sayıda duran toptan hiç verim alınamamasıydı... Eskişehirspor golüne kadar oyunun hakimi Kartal’dı. Yediği gol bu sezonun en kötü alışkanlıklarından birisinin neticesiydi: Defans arkasına atılan bir top ve gol!.. Emre Özkan, her şeye karşın rakibi önler miydi? Açıkçası geçen hafta ve bu maçın ilk bölümündeki oyunundan ötürü Emre’ye kem söz söylemeye dilim varmıyor. Malum bu topraklarda solkenar kolay yetişmiyor...
BOFFIN’İN İKRAMIYDI
AYBABA, ikinci devreye sakatlanan Niang’ın yerine Holosko ile başladı. 20 dakika sonra da Oğuzhan’ı alıp Necip’i sahaya sürdü. Biri mecburi diğeri güvenlik amaçlı bu değişiklikler Beşiktaş’ın Eskişehir alanındaki etkisini azalttı. Beşiktaş, topun peşinde koşan mücadeleci ama hücumda kısır bir görüntü veren bir hal aldı. Fakat, öne geçen de sürpriz şekilde siyah beyazlılardı; Boffin’in ikramıyla. 3 puanın yanı sıra defanstaki genel toparlanma ve Pektemek’in gol alışkanlığı edinmesi gelecek sezon için büyük kazanç. Aybaba, bu galibiyetle bazı kişilerin aklını çelebilir ancak benim değil. En azından ikinci devredeki Beşiktaş pek gönül çelici değildi...
BEŞİKTAŞ, bugün anayasasını, yani 68 maddelik tüzüğünü değiştirmek için toplanıyor. İstanbul’da Akatlar Spor ve Kültür Komplesi’ndeki genel kurulun hararetli geçmesi bekleniyor. Tüzük değişikliği kongresi aynı zamanda hazirandaki seçim için de bir ‘idman’ niteliği taşıyor.
Üst üste başkanlık süresinin 6 sene olarak sınırlanması, geleceğe dair gelirlerin harcanmasının önüne geçilmesi, kulübü borçlandıranların yönetimden ayrılsalar da şahsi olarak sorumlu tutulması gibi maddeler genel olarak olumlu karşılandı.
GELECEK GELİRLERE DAİR GEÇİCİ MADDE AYRICALIK MI?
BUNA karşın seçim tarihi, konsolide bütçe denetimi, üyelik, divan kurulu ve denetim kuruluna dair yapılan bazı değişiklikler ise ‘anti-demokratik’ itirazlarıyla karşılaştı. Yine geleceğe dair gelirlerin harcanmasına dair getirilen kısıtlamanın 2016’da yürürlüğe konulmasının önerilmesi de itiraza neden oldu.
Peki hangi maddelerde ‘kavga’ çıkaracak? İşte o maddeler ve itiraz nedenleri...
· Madde: 10
d) Üyelik başvuruları yılda iki dönemle sınırlanıyor.
Başkan Fikret Orman yönetiminin eski borçları şişirdiğini öne süren BJK Denetleme Kurulu eski Üyesi Mehmet Küçükince’ye yönetim cevap verdi: “Dernek denetim kurulu, bazı borçlara raporunda yer vermemiş.”
BEŞİKTAŞ ’ta tüzük değişikliği için pazar günü yapılacak genel kurul öncesi hareketli ve hararetli günler yaşanıyor. Tüzük değişikliği sonrası yapılacak muhtemel seçim nedeniyle kulisler kaynamaya başladı. Orman’ın en büyük argümanı olan eski yönetimin borçları konusuna itiraz geldi. BJK Denetleme Kurulu eski Üyesi Mehmet Küçükince, Orman yönetiminin iddia ettiği gibi kulübü devraldığında borcun 581 değil 431 milyon olduğunu savundu. Yönetim, dernek denetiminin bazı borçları hesaba katmadığını dün açıkladı. Kulübün açıklamayla Orman yönetiminin borçları şişirdiğini ileri süren eski denetleme kurulu üyesi Mehmet Küçükince’nin yanıtlarını birlikte ele alalım:
BİLGİSAYARLAR NE ZAMAN HESABA KATILIR?
YÖNETİM dernek denetimnde Ferrari ve Aktif AŞ davaları için ayrılması gereken karşılıklara yer verilmediğini söylüyor. Küçükince “Hadi 20-30 milyon borç ekleyin. Peki 150 milyon ne demek?” diyor. Yönetim, demirbaş ve tesis cihazları gibi duran varlıkların borç tutarından tasfiye olmaksızın düşülemeyeceğini söylüyor. Küçükince ise “Net borcu hesaplarken düşülür” diyor. Yönetim, belgesiz ödemelerin alacak kaydedildiğini söylüyor. Küçükince ise “Yarım bırakılan işi kulüp tamamlarsa harcadığı parayı o firmaya borç, kendisine alacak yazar” diyor.
ALINAN AVANSLAR BORÇ MU DEĞİL Mİ?
YÖNETİM avans olarak kullanılan gelirin geleceğe ait borç olduğunu söylüyor. Küçükince ise avansın borç yazılamayacağını savunuyor. Küçükince’ye göre 150 milyon liralık ekst-ra borç ağırlıkla kullanılan gelir hesabından ve vergi borcunda gösterilen artıştan kaynaklandığını söylüyor. Küçükince özellikle de kullanılan gelir hesabını kabul etmiyor. Yani geleceğe dair bir gelir harcansa da bunun borç olarak yazılamayacağını öne sürüyor. Hazirandaki muhtemel seçimde veya en geç haziran sonunda açıklanacak olan Futbol AŞ yıllık bilanço rakamları borcun ne olduğunu söyleyecek!..
İbradan geçen borç 552 milyon
- Yönetimin ilan ettiği borç 581 milyon TL
Oysa bu süreçten Beşiktaş da büyük zarar gördü. Yargıtay onarsa, siyah beyazlıların kazandığı Türkiye Kupası da ceza yargısı nezdine ‘haksız kazanç’ sayılacak. Diğer yandan, son 8 yılında koca yakın geleceği heba eden yönetimin TFF için görevi bırakması da Kartal için bir nevi piyangoydu...
Yılların ‘müstakbel başkan adayı’ Fikret Orman, ‘sıkı bir yönetim’ kurma şansı bulamasa da başa geçti. Önceki gün alenen istifaya çağırdığı Levent Erdoğan’ı yönetime ‘derneklerin gücü adına’ almıştı. Orman’ın Erdoğan mecburiyeti bazı isimleri yönetimden uzak tuttu. Nihayetinde Levent Erdoğan ile kerhen kurulan ilişki ‘futbolun üçüncü sayfası’na düştü!..
KURTLAR VADİSİ-İNÖNÜ!
ERDOĞAN’ı da sayarsak, Orman daha sandığa gitmeden 5 yöneticisiyle yollarını ayırdı. Takım değil ama bir nevi yönetim küme düştü! Önümüzdeki seçimde Orman, yüzde 80’i değişmiş ve ‘paralı’ isimlerin ağırlıkta olduğu bir kabine hedefliyor. Dilerim ‘entellektüel sermayesi’ güçlü isimleri ekler. Zira Beşiktaş’ın en büyük ihtiyacı ‘nakit’ten ziyade kıt kaynakları verimli kullanacak bir akıl...
Başkan, yeni dönemde Tamer Kıran ile devam edecekti fakat kendi deyimiyle bir ‘kaza’ meydana geldi. Bunun bir ‘kaza’ olup olmadığına yargı karar verecek ama Beşiktaş tribününde yaşan demir coplu saldırı bir meydan okumadır. Kurtlar Vadisi dizisinin ete kemiğe bürünmesidir. Yarın öbür gün ‘binbir canlı’ Polat, ölürse ardından verilecek ölüm ilanına eskisi kadar gülmeyeceğim, aksine ruhuna bir Fatiha okuyacağım(!).. Yargı, bu ‘cüretkâr’lığın önüne arkasına bakmalıdır. Kıran’ın istifası, yaşanılan olaydaki tek tesellidir. Memleketteki geleneğe uyup kulağının üzerine yatmadı.
YAŞASIN BEŞİKTAŞ KÜME DÜŞMEDİ!
Yeni dönemde hem stat yapıp hem de şampiyonluğa oynamak ‘Cefa’ya neden olabilir. Yönetim, şimdiden camiada gerçekçi beklentileri oluşturmak için çalışmalı. Fakat bunu yaparken de bu sezonki gibi, kim tarafından ortaya atıldığı bilinmeyen, -muhtemelen televizyonlardaki geyik programlarıdır- ‘Bu takım küme düşer’ çıtasının arkasına saklanmamalı. Yönetim de Samet Aybaba’a da, beklentiyi sıfırlayan bu söylemi işlerine geldiği için kullandı: “Küme düşer denilen takımı şampiyonluk yarışına soktuk”. Oysa bu bir meziyet değil. Aksine birileri “Beşiktaş küme düşer” dediğinde yönetimin de Aybaba’nın da “Ne münasebet” demesi lazımdı. Ne yani şimdi Beşiktaşlıların sokağa dökülüp “Küme düşmedik, yaşasın!” diye sevinmeleri mi gerekiyor!..
Sık personel değişikliklerinin temel nedeni sakatlıklardı. Buna karşın Bursaspor maçında olduğu gibi bazen de rakipleri şaşkına çevirmek için(!) yadırgatıcı sürümler yaptı. Dün sahaya sürülen 11’de de 6 değişiklik vardı, önceki haftaya göre. Bunun ise bir çok nedeni var. Öncelikle 4-1’lik Akhisar hezimetinden dolayı McGregor başta olmak üzere bazı futbolcular cezalandırmak istemiş. Diğer sebeplere gelince... Sivok’u daha fazla yedekte tutamazdı, Fernandes tartışmasını noktalamalıydı, Dentinho’yu da ilk 11 başlarken görmeliydi ve iyileşen Niang’ı da Pektemek’le yanyana deneliydi... Bu kadar çok arzuyu gerçekleştirmesi için kafa olarak ligden çoktan düşmüş Orduspor maçı da biçilmiş bir kaftandı.
FORVET ÇOK POZİSYON YOK
Kadrodaki büyük revizyon sayesinde gol yeme rekorunu kırma eşiğine gelen Beşiktaş’ın geri dörtlüsünde üç yabancıyı yan yana izledik. Kadronun ofansif tonu ağır bassa da ilk devrede organize hücumlar yetersizdi. Forvetler arasında pas alışverişi zayıftı; çok fazla üçgenler kuramadılar.
İkinci devrenin başında Pektemek, sakatlanıp çıktı. Ağır bir sakatlıktan çıkmanın tecrübesine sahip olması gereken Pektemek’in sakatlanmasına neden olan pozisyondaki hamlesi çok acemiceydi.
Pektemek’in yerine giren Oğuzhan’ın Antalyaspor maçındaki tesiri ancak sonunda yaptı.
Aslında iki takım da dünkü tempolarıya seyircileri uyuttular. Sanki maça ayran içerek çıkmışlardı(!).. Oysa şampiyonluğa havlu atmasına rağmen İnönü’ye vedanın hatırına gelen taraftarına hürmeten daha coşkulu olabilirdi takımı. Fernandes, etkisizken, Dentinho’nun gayreti, kontratındaki ‘kiralık levhası’nı kaldırmaya yetmez. Niang ise vasat bir gününü golle kapatabildi. Pekiyi ise Emre’ye.
Fenerbahçe Avrupa şampiyonluğuna koşarken, Devler Ligi’nde çeyrek final gören Galatasaray da ayrıca 19. şampiyonluğuna gün sayarken; Beşiktaş tribünleri ise ‘Aldırma Gönül’den girip ‘Fesupanallah’tan çıkarak 70’lerden çalıyor...