Bu yetmezmiş gibi Bilic’in hamle yapabileceği yedeği de yoktu. Ne yapacaksa ilk 11’iyle yapacaktı. Uzun süre on numara dedik fakat bu takımın olmazsa olmazı Töre. Onsuz Beşiktaş çok yavan. Töre, inisiyatif alıp hem takımı ileri taşıyor, hem de bireysel becerisiyle pozisyon arıyor.
İlk 45’i Beşiktaş neredeyse pozisyonsuz geçti. Çünkü ne Oğuzhan ne de Sosa, Tosun ile irtibat kurabildi. En ucu alan Tosun, Ba’yı da bozdu. Kartal, topun sahibiydi ama o topla sadece kendi arasında ‘al gülüm-ver gülüm’ yaptı.
Bu kadronun maçı gol yemeden götürmesi lazımdı ancak yine bir duran top gölüyle soyunma odasına yenik girdiler. Oyunu tutmayı becerme ve sürekli duran top golü ye! Nasıl olacak bu işler hoca?
TERİM STADI’NA BAK!
İKİNCİ 45’te maç, ‘Başakşehir-Galatasaray’ formatına döndü. Ev sahibi 3-0’a gidebileceği fırsatlar buldu. Ba, Hızır gibi yetişti. İlk devredeki halini görünce, “11 başlamayı sevmiyor” diye düşündüğüm Kerim, ikinci bölümde sorumluluk aldı ve üstünlük golünü de harika bir atakla attı. Ne var ki takım daha oh çekmeden yine on kişi kaldı. Derhal Tosun-Necip ve Ersan-Oğuzhan değişikliğine giden Bilic, böylece eksik kalmanın handikapını bertaraf etti. Tosun zaten etkisizdi, Oğuzhan’ın işini de Sosa görebiliyordu.
Elbette bir düşüş olabilirdi ama bunun çivileme olacağını kimse tahmin etmiyordu. Peki neden? Çünkü hem Erciyes hem de Fenerbahçe maçlarında Beşiktaş 9 kişi oynadı! Deplasmanlardan helak olmuş bir takımın bunu kaldırması beklenemezdi. Evet 9 kişiydi Beşiktaş zira iki maçta da bir oyuncusunu hakem attı, diğerini de Bilic sahaya sürmedi! Sağ bek olmayan sağ bekle de bir kişi eksik sayılırsınız...
Dün de sol ayaklı Köybaşı sağ bek soyundu. İlk devre İsmail sadece bir pas hatası yaptı. Ne var ki o hatayı da ileriye doğru oynadığı ilk topta (37’de) yaptı. Köybaşı, aldığı tüp topları hücuma taşıyamadığı için yan pas yaptı. Taçları bile yana kullandı! Kenardan Bilic, sahadaysa Töre ve Oğuzhan kendisini uyarsa da durum değişmedi. Çünkü Köybaşı için öncelik Necip gibi perişan olmamaktı! Hasılı Kartal, esasen 10 kişiydi sahada...
Genel olaraksa ilk 45’teki Beşiktaş’ın tadı yoktu. Koştu falan ama aklını oyuna tam veremedi o yüzden de yaratıcı olamadı. Partizan mı? Onları futbol oynuyor sanıp oralardan kalkıp, İstanbul’a kadar gelen taraftarına şaşırdım...
TAHTAYA ÖNCE FRANCO’YU YAZ
Dün 0-0’dan en çok rahatsız olan kişi ‘F..k off’ mağduru Töre’ydi. Dolayısıyla iki golde ‘alt imza’ sahibi olması sürpriz değildi. Ba, Almeida’dan daha az görünse de vuruşlarında çok daha net olduğu için golleri sıralıyor.
1- Bilic, önce 2-1’den sonraki vaziyeti incelemeli.
2- Bundan sonra tahtaya kadroyu yazarken Franco’dan başlamalı.
Sevindirici ama alışılmadık bir durumdu. Beşiktaş’ın taraf olduğu derbilerdeyse olaydan çok futbol öne çıkar. Hafta içindeki Orman-Yıldırım kapışması futbolun yanına gerilimi de ekledi. Bol pozisyonlu ve gergin bir ilk 45 izledik. Erciyes’te kariyer bitirici bir maç oynayan Necip dün de Bilic’in kurbanıydı. Neredeyse Kadıköy’den itibaren asisti yapan Alper’e refakat edince Kartal, maça 1-0 yenik başladı. Olabilir ama golü sanki 85’te yemişçesine telaşlanmak olamaz! Beşiktaş yeniden toparlandığında beraberlik şansları buldu ancak 30-40 arasında oyundan fena halde koptu. Fenerbahçe’nin daha çok pozisyon bulduğu devrenin 1-0 kapanması son haftaların formsuz ismi Tolga’nın marifetiydi.
Seba Sezonu’nda Beşiktaş kollanmaya devam ediliyor ki bu kez daha ilk devrede on kişi bırakıldı(!)
ARANAN KAN HILBERT
BILIC, geçen sezon mecbur kaldığında Atiba’yı sağ bek oynatmıştı. Dün esasen maça başlarken mecburdu ama o, Kanadalı’yı ancak takım yenik duruma düşünce ve eksilince sağa çekti. Sonra ofansif kıtlık yaşayınca bu kez de Köybaşı’nı alıp oraya koydu. Yani koca derbi Beşiktaş’ın sağ bek deneme maçı oldu! Oysa aradıkları kan, parasını istediği için ayıplanıp gönderilen Hilbert’in ta kendisiydi!
TFF’YE HELAL OLSUN!
DEZAVANTAJLI Beşiktaş’ın ikinci devre daha çok açık vereceği aşikardı. Mühim olan kendisinin risk alırken pozisyon üretmesiydi. Fakat ne Demba Ba topla buluştu ne de kaleye bir şut çekilebildi. Bu amaçla oyuna alınan Sosa, pek verimli olamadı. Fenerbahçe ise iştahını dizginleyip top çevirdi ve ikinci gol için sabırsız davranmadı. Bilic, 5. derbisinden de galibiyet çıkaramadı. Viraj maçlarında da sorun yaşıyor. Yo-Yo testini geçemeyen hakemi derbiyle ödüllendirip FIFA’ya kafa tutan TFF’ye de helal olsun(!)..
ÜÇ Büyüklerin rekabeti söz konusu olduğunda ezberden kurulan bir cümle vardır: “Yüz yıllık rekabet”... Oysa ki eğer Beşiktaş-Galatasaray veya bugün olduğu gibi Beşiktaş-Fenerbahçe rekabetinden konuşuyorsak o zaman henüz ‘yüz yıl’lık bir süreden bahsedemeyiz.
Bugün itibarıyla Beşiktaş’ın diğer iki ezeli rakibiyle mücadelesi 90 yaşındadır. Haliyle bugünkü derbi de esasen bir ‘Cumhuriyet Derbisi’dir. Beşiktaş’ın iki rakibiyle de ilk maçı 1924 yılındadır. Bu yazıdaki fotoğraf ve maç kadrosunu da aldığım araştırmacı yazar Mehmet Yüce, ilk Beşiktaş-Galatasaray karşılaşmasının 1924’ün ağustos veya eylülünde, ilk Beşiktaş-F.Bahçe maçının ise 28 Kasım 1924’te oynandığını hatırlatıyor.
30 VE 40’LARA KARTAL-KANARYA DAMGASI
Beşiktaş, ezeli rekabete dahil olduktan sonra futbol dünyasında nadir görülen ve bize has bir ‘üçlü derbi’ çekişmesi oluştu. Özellikle 30 ve 40’lar Beşiktaş-Fenerbahçe kapışmasıdır.
60’lar üçlü bir dengeye sahipken, 80’lerin başına kadar Kartal rekabetin merkezinden uzaklaşır. 80’lerle birlikte Beşiktaş önce Fenerbahçe sonra da Galatasaray ile şampiyonluk yarışlarına girişir. Kartal, 100. yılı olan 2003’e kadar ağırlıkla Galatasaray ile yarışır. Beşiktaş ile Fenerbahçe ise birlikte en son 2003-04 sezonunda kafaya oynadılar. 2009 yılında Beşiktaş, son kez şampiyon olduğunda yanında ve yöresinde ne Galatasaray ne de Fenerbahçe vardı. Kartallar, mutlu
son için son düzlükte Sivasspor ile yarışmıştı.
1-TARİHTEKİ İLK DERBİ İPTAL EDİLDİ
Hatta çimleri yenilenen stat için de! Siyah beyazlılar, şampiyonluk yarışını yürütüp yürütemeyeceklerini, sarı lacivertliler de bu sezonu İsmail Kartal ile götürüp götüremeyeceklerini görecekler.
Beşiktaş, biraz iyi gidince “Gelecek 10 yıla damga vuracak” övgüleri yapılmaya başlandı. 100. yıl şampiyonu olan takım için de “Gelecek 5 yıla damga vuracak” denilmişti. Burası Türkiye! İki yılı planlamak bile zor. Sezona iyi başladığı için şampiyon ilan edilen Beşiktaş’ın kronik sorunları derbide belirleyici olacak.
Geçen sezon da Beşiktaş, G.Saray derbisine lider çıkmış ve sonrası malum... Bu kez de lider olarak Fenerbahçe karşısında. Bence ‘şampiyonluk derbisi’ niteliğinde bir mücadele bizi bekliyor. Yani bu bir ‘kırılma derbisi’...
ŞAMPİYONLUK YÜKÜŞampiyonluk, bu sezon F.Bahçe’de ‘yeni’ hocanın ve takımın kamburu oldu. Çünkü eski o ritmi tutturamadı. Öncelikle İsmail Kartal, başkan Aziz Yıldırım’ın gölgesinde. “Allah şahit, başkan beni bir gün bile aramadı” demek zorunda kalmak, başlı başına bir problem. Kartal, ‘iyi insan’dan ‘iyi hoca’ya geçmek istiyor. G.Saray’a kaybettiğinden, Beşiktaş’ı yenme mecburiyeti var. Baskı, her anlamda alıncak skorda belirleyici faktör olacak.
Ekim başından beri Kartalların aralıksız uçtuğu beş deplasmanın adları bunlar. Arada bir de milli oyuncularının gittiği Letonya deplasmanı var. Bu muhitlere sadece bir kahve içmeye gidip gelseniz bile bıkarsınız. Maçın sonucuna bakmaksızın, öncelikle bu takım hürmet etmek lazım...
Beşiktaş, tempolu başlayan mücadelede dinamik ve fırsatını bulduğunda hızla kalesine inen bir Erciyes ile karşılaştı. Buna karşın ‘mutlak’ denilen iki pozisyon buldu. Her lig maçında olduğu gibi, yine ‘ölü top’larda da ecel terleri döktü. İlk 45’in sonlarına doğru siyah beyazlıların durağanlaşmasıyla oyun da biraz ağır çekim moduna girdi. Zaman zaman topu rehin alan Gökhan Töre’nin duran topları kullanma ihtirasına da ya gem vurması veya artık bir gol atması gerekiyor...
TÖRE KİMYAYI BOZDU
Hafta boyu takımına duran top çalıştırdığı belli olan Korkmaz, karşılığını da Boye ile aldı. Evet, Beşiktaş ligde yediği 5. gol de bir ‘ölü top’tandı.
Takım baskı kurmuşken Töre, dilini tutamayarak arkadaşlarını on kişi bıraktı. 1-0 geridesin, yol yorgunusun ve on kişi kalıyorsun... Ancak buna rağmen Töre’nin atılması oyunun kimyasını en azından başlangıç için Beşiktaş lehine bozdu ki dakikalar 85’i gösterdiğinde 2-1 öndeydi. İşin açıkçası bu Beşiktaş’ın ortaya koyduğu çok iyi oyunun karşılığı değildi. Bu sadece iki pozisyonda akıllı davranma ve klas vuruşların sonucuydu. Oyunu ve kendisini dinlendirmesi gereken siyah beyazlılar, ayaklarına söz geçiremedi. Veli çıktığı ve sağ bekte de Necip çöktüğü için 7 dakikada takım çöktü. Son golde takımın geri dönememesi dermansızlığın da özetiydi.
Zira bu ‘ara rejim’de sarı kırmızılı taraftarın en güvendiği isim, gerektiğinde topçuların çocuklarını bile kendisi kreşe bırakacak kadar içten çalışan Abdurrahim Albayrak!
Ancak onun dönüşü dün ilk devre sahaya hiç yansımadı. Prandelli’nin öğrecileri öğretmen, “Kağıt kalem çıkarın, yazılı var” dediğinde hazırlıksız yakalanan okul talebelerine benziyorlardı. Derbideki gibi rakip alanı parselleseler de gol pozisyonu üretmede hücümcular arasında bir anlaşma yoktu ki Fenerbahçe, Sneijder’in fizandan attığı iki şutla yenilmişti. Yönetimi ve hocası gibi ‘geçici’ olan defans hattı da evlere şenlikti. Tarık ve Veysel, bu halleriyle insanı dert sahibi yapar.
Bir oyun ezberi olan Avcı’nın personeli ise, sahaya çok iyi yayılıp, Aslan’a üçüncü bölgede pek boşluk bırakmadı. Hücumda da mükemmel bir uyumla devreyi 2-0’lık avantajla kapattılar.
SAVUNMACI DEĞİL, REFAKATÇİSKOR dezavantajı, Melo’nun da çıkmasıyla iyice zayıflayan savunma ve üstüne bir de ikinci devre göle dönüşen saha, Aslan’ın işini epey zorlaştırdı. Öyle ki oyuncular çalım atarken hep suya takıldılar. Bu zeminde ancak uzun toplarla doldur boşalt oynayıp karambol pozisyonlar kovalanabilirdi ama Başakşehir, öyle yapmadı ve fotokopi bir golle farkı üçe çıkardı. Bir defans kendi takımını sabote etse ancak bu kadar olur. Savunma değil, adeta rakibe refakatçilik vardı; 4. golde de olduğu üzere.
Galatasaray kaybettiği için sakın ‘sudan bahaneler’e sığınmasın çünkü maçı daha ilk devrede kaybetmişlerdi. Daha da önemlisi hiç bir oyuncusu skora isyan etmedi.Galatasaray bu sezon üçüncü kez 4 gol yedi. Yani çok ‘Duygun’suzdular (!)
Kimisi yanımdaki koltukta, kimi de arkamda ayakta bağırıyordu. UEFA böyle bir duruma nasıl müsade edebiliyor, hayret. “Ey UEFA bu nasıl iş” diyesim var (!)
Beşiktaş, mükemmel bir ilk devre oynadı. Hani “Buralara kadar gelmeye değmezmiş” kıvamındaydı. Topu rakibe vermedi ve iyi bir pas trafiği kurdu. Tek tehlikeyi Sivok hamlede gecikince yaşadı, o kadar.
TÖRE İLE SALDIRI
Beşiktaş, üç şut çekti. Biri kaleciye takıldı, biri ağlara gitti, diğeri de direkten döndü. Burada durup, çok az şut çektiği için Kartal’a kızalım. Özellikle de golü atan Veli, bir şutu kalecide bir şutu direkte eriyen Töre ve şuta hiç yeltenmeyen Oğuzhan’a...
İlk 45’te gerçek oyun kurucu kanattaki Töre’ydi. Bir kaç top kaybı can sıksa da enerjisiyle takımı sürekli ileri taşıdı. Ozi ise birebirlerde zayıf kalırken, Demba çok daha derli topluydu. Golün dışında, ayağında topu da iyi tuttu.
BİR TİKİ TAKA GOLÜ
Ev sahibi ikinci 45’e “Acaba” diyerek biraz heveskar başladı. Ancak önce Oğuzhan’ın bir ‘tiki taka’ yapımı golü sonra da Töre’nin güzel ‘cephe golü’ maçı kafalarda da bitirdi. Kalan 36 dakika, artık Kayseri Erciyes maçına yönelik hazırlık idmanıydı!