Olay Konya’da geçiyor ama ev sahibi İstanbullu. İlk 45’te bir Beşiktaş’a bakıyorum bir de puan tablosuna. Maalesef Kartal’ın futbol olarak ezeli rakiplerine attığı farkı yansıtmıyor. Hayıflanmamak elde değil. 35 bin taraftarını arkasına alan Beşiktaş, sahada hücreler kurmuş. Bordo mavili gören basıyor; ayaktayken de düşerken de. Göbekten, kanattan, geriden uzun... Kartal her türlü oynuyor ve ödülü de 2 muhteşem golle alıyor. Veli, ne kadar az şut çektiğine yan! Demba’nın usta işi golünde Olcay’ın büyük emeği ve tertemiz alın teri var. Ve Beşiktaş’ın meselesi de 2-0 öndeyken başlıyor. Bakalım kronik hastalığıyla baş edip oyunu tutabilecek mi?
BILIC, OĞUZHAN’A BİR SOSA VİDEOSU YAPSIN
65’te skor 4-0 olabilirdi. Constant ile Trabzon daha dengeli görünse de Beşiktaş pozisyon vermediği gibi fişi de tamamen çekecek mutlak fırsatlar buldu ama bonkörce harcadı. Fakat, siyah beyazlılar bu kez 2-0 öndeyken ecel terleri dökmedi. Çünkü sonuna kadar ikili mücadelelerde hiç yenilmediler. 3. golde Serdar’ın gösterdiği gibi... Evet, Beşiktaş bu kez oyunu tuttu çünkü sakatlıklardan ötürü Bilic, orta alanda oyuncu değiştirme şansı bulamadı! Haliyle takım hücumda kaldı. Yine Sosa’yı alsaydı acaba ne olurdu? Bu arada Hırvat Hoca, Oğuzhan’a bir Sosa videosu hazırlasın.
Hep bu kalabalığa oynayabilecekse Beşiktaş, Konya’yı evi bilsin derim! Ama yine de Kartal, başka şehre de giderse fark etmez çünkü artık her yer Beşiktaş! Konya’da Şeb-i Arus gününde adeta bir Şeb-i Beşiktaş yaşandı.
Sonra bir düştü, düşüş o düşüş. Çünkü, kuruma değil yöneticilerin konjonktürel gücüne dayanıyordu.
Kupa maçları Slaven Bilic için kadro derinliği yaratmak adına büyük fırsat sunuyor. Hırvat hoca da dün önce son dönem kesik yiyen oyuncuları, sonra gençleri sahaya sürdü. İlerleyen maçlarda muhtemelen gençlere ilk 11’de daha çok şans verecek. Zaten Türkiye Kupası bir nevi ‘U21 Türkiye Kupası’na dönmüş durumda.
ŞU MAÇTA BİLE BİR GENÇ SAĞBEK OYNAMAZ MI?
İlk 45’e bakınca Kara Kartal, boğazda Beyaz Martı ile iyi bir idman maçı yaptı! Maalesef ev sahibi Tolga’yı sadece bir kez yokladı. Buna karşın Beşiktaş, iki klas golle skoru çok erken buldu. Cenk Tosun’un şansı da yaver gitseydi soyunma odasına 5-6 farkla gidilebilirdi. Siyah beyazlı ayaklar, Sarıyer karşısında pozisyon üretirken gösterdikleri serinkanlılığı lig maçlarına da taşısa muhtemelen Beşiktaş da nisanda şampiyonluğunu ilan eder.
Töre’nin olmadığı kadroda ‘topu kimseye vermem’ rolünü Kerim oynadı. Kendisini niye bu kadar yoruyor, anlamış değilim. Sevgili Kerim, ‘top zamanında paylaşılırsan’ futbol güzeldir!
Bu durum elbette en çok Beşiktaş’ı düşündürmeliydi. Siyah beyazlılar, defans arkasına üç kez anlamlı şekilde sarktı ama hepsinde de ofsyat bayrağı havadaydı.
Kartallar, yine koşup boğuşuyordu ancak üretken değildi. Bunda önceliği 1 puan olan Karabük’ün nefes aldırmamaya çalışan savunması kadar, Töre ve Sosa’nın bitirci pas kabızlığı da etkiliydi. Son haftaların kahramanı Demba Ba da keyifsiz görünüyordu. Bir takıntı gibi gözükebilir lakin Kerim, ilk 11’de başladığında oyuna çok geç ısınıyor.
EYVAH BEŞiKTAŞ 2-0 ÖNE GEÇTi!
Evet, ikinci devre kelimenin tam manasıyla siyahla beyaz kadar fark eden bir maç izledik. Ve bu farkı da hem attıkları, hem atamadıkları ve hem de yediğiyle siyah beyazlı renkli takım yarattı. Bu bölüme ev sahibi hükmederek başlasa da goller üst üste Beşiktaş’tan geldi. Ba’nın attığı iki golde, iki nokta goller kadar altı çizilesiydi.
1-Sosa, ilk devrenin aksine iki öldürücü top attı.
2-İlk golde Ba, karşı karşıyalarda Almeida ile arasındaki farkı bir kez daha ortaya koydu. Portekizliyi hatırlayınca, “Şimdi Beşiktaş’a kaybolan sezonlarını verseler” diyesim var.
Memleket futbolundaki en büyük sıkıntılardan biri başı sonu belli atak sayısının azlığı. İlle de golle sonuçlanan ataktan söz etmiyorum. Kastım, iyi kötü ama bir vuruşla sonuçlanan, auta giden ama kalecinin kucağında eriyen ataklar...
İlk 45’te Beşiktaş’ın bir çok atağı bir vuruş olmaksızın bitti. Adam akıllı final gören tek atak da zaten golle süslendi. Buna karşın Asteras’ın sonuçlanan atağı daha fazlaydı ancak onların bir Ba’sı yoktu ki bu da büyük eksikliktir.
Gerek zemin gerekse de rakibin presi karşısında Kartal, fazla top kaybı yaşadı. Kalibresi düşük Asteras karşısında gereksiz yere çok didindi. Tempoyu ayarlama yetkisini eline alamadı. Oyunu sağda, solda ve geride hep Töre kurdu. Bu gezginlik abartıya kaçınca solda Olcay, işşiz kaldı ve sadece ileri geri koşup durdu. Sağ açığı kullanan Sosa’nın handikapı ise ortalarının hiç yerini bulamamasıydı.
ATIBA İLK KEZ ÜZDÜ
İkinci 45’e siyah beyazlılar daha derli toplu başladı. Olcay da ilk klasik bindirmesinde penaltıyı aldırdı. Töre, gruptan çıkış biletini garantiledi. 2-0’dan sonra Asteras’ın direnci de kırıldı. Galatasaraylı kayınpederim de tebrik edip uyumaya gitti! Boş alanı daha iyi kullanmak için Bilic ise, hemen Olcay-Kerim değişikliğine gitti.
Lakin Hırvat hoca da rahatlığın Beşiktaş’a yaramadığını unutmuştu. Asteras’ın neredeyse Atina’dan kullandığı duran topta Beşiktaş golü yedi. Bu kaçıncı, artık bu kadarı da ayıp! Peki Atiba’nın ayıbına ne demeli? İki sarıyı da gevezelikten gördü. Hani Noel yakın olsa kasıt arar insan (!) Siyah beyazlıları ilk kez üzdü Atiba. Yenen beraberlik golüyse en çok Cenk adına üzüntü verici.
Bir gün yönetime kızıp ayrılık kararı alan Altıparmak, ‘Fenerbahçe Partisi’ kurmak için girişimlere başlar. Ne var ki bu atağı sonuçsuz kalır. Aziz Yıldırım’ın ‘1 Milyon Üye’ hedefiyle başlattığı kampanya da bir nevi ‘Fenerbahçe Partisi’ girişimidir. En azından model benziyor. 3 Temmuz’da kulübün ele geçirilmek istendiğini düşünen Yıldırım, tedbir olarak ‘1 Milyon Üye’ formülünü buldu.
Böylece kulübe hem önemli bir gelir sağlayacak hem de olası yeni ‘dış müdahale’lere karşı kalkan oluşturacak. Yeni üyelik modeli bildiğiniz siyasi parti örgütlenmesi. 81 ilde 5’er kişilik yönetimlerin yer aldığı ‘Fenerbahçe Evi’ kurulacak. 2 bin TL giriş aidatını ödeyen eve girecek. Bu tür 200 üyenin karşılığı genel kurulda oy kullanma hakkı olan bir ‘delege’ demek. Elbette isteyen 10 bin TL girişli seçeneği kullanıp doğrudan oy hakkını alabilir.
Yeni 1 milyon üyenin delege sistemiyle oluşacağını varsayarsak, evlerdeki 5’er kişilik yönetimlerle birlikte, 5405 kişi oy kullanabilecek. Kulübün halihazırda 16 bin üyesi var. Siyasetin hoş karşıladığını pek düşünmediğim Fenerbahçe’nin bu yeni örgütlenme modeli başarılı olursa ezeli rekabet de başka bir mecrada akmaya başlayacak.
‘ASi RUH’ ÜYELiKTE ENGEL PAZARLAMADA ÇENGEL!
FENERBAHÇE, kendi tabanını genişletmeye çalışırken Beşiktaş ise daraltma peşinde. Halen bin 250 liralık giriş aidatıyla üyeliğin çok kolay olduğu siyah beyazlılarda engel başka. Stat inşaatından ötürü elini kolunu bağlatan yönetim, ‘siyasi düşüncesi’ olan taraftarın üyelik talebini reddediyor. Haklarında verilmiş bir yargı karar olmadığı halde, “Tüzüğümüz kulüp siyasetle uğraşmaz” denilerek, toplumsal eylemlere katılanlara yasak konuluyor. Evet tüzüğün 6. maddesi, “Kulüp, kesinlikle siyasetle uğraşmaz” diyor. Fakat tüzük, “Kişiler siyasetle uğraşmaz” demiyor ki! Bugün kulübün üyeleri arasında aktif siyasetle uğraşan bir çok isim var. Yönetimin mantığına göre bunlar da istifa etmeli. Üyelik başvuruları dondurulan veya reddedilenler yargıya başvurduklarında lehlerine bir kararın çıkacağı açık.
Tamam, kulüp maça giden kombineliye ücretini iade edecekti ama kim bu ‘e-bürokrasi’ ile uğraşır. Maksat gelmeyen kombinelinin koltuğunu bir kez daha satıp gelir sağlamaktı. Ne yazık ki bu hesap çarşıya uymadı ve koca Beşiktaş 17 binlik stadı bile dolduramadı.
Maça gelince... İki takım arasındaki ‘Donk gerilimi’ devam ediyor ki maç elektrikli başladı. Beşiktaş’ın yekpare hareket eden, hücum gücü yüksek bir ekibe karşı ne yapacağı merak konusuydu. Gününde olmayan Töre’nin boşluğunu Sosa doldurdu. İnce bir işçilik yaptı. Kartal, kopukluklar yaşasa da Demba Ba’nın kalitesiyle soyunma odasına 2-0 önde girdi.
Fakat ilk 45’in kahramanı sıklıkla hırpalasığımız Necip’ti. Çizgiden top çıkardı, ikinci gole de asistlik yaptı.
ECEL TERLERİ DÖKMEDEN KAZANDI
İKİNCİ devre Beşiktaş için iyi bir test olacaktı. Bakalım Kartallar, skor avantajına sahipken, oyunu tutabilecek olgunluğu gösterebilecek miydi? Söz konusu avantaj ister istemez Kartalları kontra bir yapıya zorluyordu ama ikinci 45’in tamamen bu formatta oynandığını söyleyemeyiz. Set oyunu daha ağırlıktaydı. Paşa’nın hücumda ihtiraslı değil de serinkanlı olması siyah beyazlıların işini kolaylaştırdı. Oğuzhan ve Olcay’ı kulübeden oyuna sürme lüksü de eklenince Beşiktaş, çok uzun bir aradan sonra öndeyken ecel terleri dökmeden bir maç kazandı.
Sisteme henüz tam geçmeyen Fenerbahçe yönetimi, geçen hafta bir grubun kombinelerini tek tuşla iptal etti. E-bilet, bu tür engellemeleri daha da kolaylaştıracak ve ‘makul şüphe’ yeterli olacak(!) Kulüplerin eskiden de bu güçleri vardı ama şimdi e-bileti bir başkası kullanamadığı için çok daha kolay.
Kulüpler, daha sezon başında kombine satışına çıktıklarında, statlarını blok blok istedikleri gruplara pay edebilirler. Dilerlerse, tribünde bir ‘taraftar grubu oluşumu’nu da önleyebilirler. Yani Çarşı, UltrAslan ve KFY gün gelir ‘uslu’ durmazlarsa sempatizanlarının aynı tribünde buluşmaları mümkün olmayacak.
Bir kulüp, ‘suç işleme ihtimali’ nedeniyle önceden statlara kimin girip giremeyeceğini belirleme hakkına sahip mi? Aziz Yıldırım, taraftarla yaptığı anlaşmaya dayanarak, “Evet” diyor. Bir yanda ‘kulüp hukuku’ diğer yanda yasa koyucunun ‘e-bilet hukuku’! Bu kadar hukuktan ‘hukuki’lik çıkıyor mu, büyük soru işareti...
‘Şiddete Hayır’, tamam da şiddet ve küfür içermeyen çeşitli protestolar da ilgililerin hoşuna gitmese ne olacak? E-bilet mevcut haliyle istenildiğinde rahatlıkla ‘e-kelepçe’ye dönüşebiliyor. E-biletteki temel hata, ‘müşteri’ yaptığı taraftarı ‘insan’dan saymama ve onların bazı ‘hak’larının olduğunu unutmak. Gerçek amaç şiddeti önlemekse ona kaynaklık ettiği söylenen kitleyle ‘ortak’ bir çözüm üretilebilirdi. Oysa yeni sistem hem taraftarı dışlıyor hem de tribünleri doldurmasını istiyor!
MAZERETLER TRİBÜN DOLDURMUYOR
BEŞİKTAŞ’ın borcu 825 milyon liraya yükseldi. Geçen ağustosta 702 milyon lira borç açıklayan Beşiktaş’ın yarınki divan kurulunda 825 milyon lira civarında borç açıklanması bekleniyor. Kulübün 160 milyon lirayı bulan alacakları düşürüldüğünde net borç, 665 milyon liraya geriliyor. Ağustosta ise net borç 595 milyon liraydı. Yani kulübün net borcu 70 milyon lira daha artmış durumda.
2012 yılında göreve gelen Orman yönetimi dönemin denetim kurulu raporlarına göre kulübü 431 milyon lira net borçla devralmıştı. Yani mevcut yönetimin yaklaşık 2.5 yıllık döneminde borç 234 milyon lira artış kaydetti.
Borçlarının artışında finansal, futbol harcamaları, stat ve personel giderleri büyük rol oynadı. Stat inşaatına 125 milyon lira harcadı.
SPONSOR VAR AMA...
800 bin lira civarındaki aylık personel giderleri de ikiye katlanarak 1 milyon 500 bin lira civarına yükseldi. Stat inşaatı borçlanmada etkin olsa localarının üç yıllık satışının gerçekleştiğini de unutmamalık. Sermaye artırımı ve hisse satışıyla 111 milyon liralık giriş de oldu.