Bilic, böylece ikili bir tavır ortaya koydu yani yenilgi halinde “Zaten inecektim” diyebileceği bir kadro yapısıyla gelmişti Adana’ya.
Necip’in yanına çırak verdiği Oğuz ile defans önünü oluşturan Bilic’in sahada sadece iki yaratıcı ayağı vardı: Oğuzhan ve Kerim. Adı unutulmaya yüz tutmuş Uğur Boral, hem rakibin kendi kalesine attığı golde ortayı yapan hem de Oğuzhan’ın iki ortasına kafayı uzatan isim olarak Tosun’dan daha çok iş yaptı. (2. devre bir de asist yaptı) Ne ki Tosun’a fazla laf etmenin anlamı yok çünkü yeterince beslenmedi. Takım genel olarak da ofansif bir kabızlık çekti. Beşiktaşlılar Tolga’nın çizgiyi terk etmemesine çok kızar ama terk ettiğinde neler olabileceğini dün gördük(!)
BA’DAN TOSUN’A DERS
Bilic’in ikinci 45’e Töre ve Demba Ba ile başlaması sürpriz olmadı. Genç Oğuz ile Kerim’i kenara alarak ofansif personeli bir kişi daha artırdı. Ancak Ba’nın golüne kadar Demirspor, tempoyu düşürüp iyi de top yaparak Bilic’in hamlesini akamete uğrattı. Ba, iki müsait pozisyonda fileleri havalandıramayan Tosun’a kalite dersi verdi. 2-1’den sonra açıkçası ev sahibi moralmen çöktü ve dağıldı. Siyah beyaz adına iki kazaç vardı:
1-Uğur Boral’ın da bir alternatife dönüşmesi,
YENİLEN şike davasının ilk duruşması 13 Ocak’ta İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Bir önceki davada olduğu gibi manşetleri yine Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın sözleri süsledi. Çağlayan Adliyesi’nde bunun yanında davanın nasıl sonuçlanacağına dair ipuçları da vardı. Örneğin müdahil Trabzon da Aziz Yıldırım’ın beraatini istiyor! İşte davanın anatomisi ve olası sonuçları:
1-HACIOSMANOĞLU’NU KÖŞEYE SIKIŞTIRDI
Aziz Yıldırım, “17-25 Aralık’a ‘kumpas’ diyorum, siz ne diyorsunuz” diyerek Trabzon Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nu siyaseten sıkıştırdı. Trabzon ‘kumpas’ derse şike davasının meşruiyetini kendisi de zayıflatmış olacak.
2-FENER TARAFTARI DA İKİLEME DÜŞTÜ
YILDIRIM’ın, 17-25 Aralık’a dair tanımının sarı lacivertli taraftarlar arasında da bir tartışma yarattığı su götürmez. Şike davasında kulübü destekleyen ancak siyaseten muhalif konumda olan taraftar grupları Yıldırım’ın bu çıkışı karşısında ikilem yaşıyor.
3-METRİS DİNLEMESİNİ NASIL ÖĞRENDİ?
Yıldırım, Metris’te de dinlendiğini nasıl öğrendi? Savcılık ve emniyet arasındaki yazışmalara ulaşılmış. Konuyu sorduğum Ekşioğlu’nun avukatı Ersan Şen, Rivayetler vardı. Ama bunlar ispata muhtaç iddialar” dedi.
4-‘HİMMETE 10 MİLYON DOLAR VERİN’
İlk şike davasında Aziz Yıldırım, bir ‘deplasman’ oynadı. Dün ise ‘ev’indeydi adeta. Çünkü infazın eşiğinden beraate gidebilecek bir süreç başlıyordu. Psikolojik üstünlük bu defa ondaydı. Zaten dava Müdahil Trabzonspor’un reddi hakim talebinin reddiyle açıldı. Açıkçası müdahiller, ‘psikolojik harp’ mantığıyla hareket etti. Yargılamanın yenilenmesini gerektirecek bir delil olmadığını ve kumpas iddiasının da reddedildiğini belirten müdahiller, esasen şimdiden Yargıtay’ı bekliyor! Buradan beraat çıksa da Yargıtay’dan döner inancındalar.
Savunma ise yasa değiştiğinden tapelerin artık çöp olduğunu dile getirip imhasını istedi. Savcı, bu talebin hükümle beraber kararlaştırılmasını istedi. Hakim ise bu konuda dün bir karar vermedi.
İÇERİDE DE DİNLEMİŞLER
Yıldırım, Metris’te tutukluyken bile polisin kendilerini dinlendiğini söyledi. Bu da polisin dosyası için yeterli delile sahip olmadığı ve tutuklattığı kişiler hakkında hala delil peşinde koştuğu anlamına gelir!
Demirören, esasen altyapıyı teşvik ettiklerini, çünkü kulüplerin gelecek sezon 2, 2016-17’de 3 ve 2017-18’de de 4 altyapı oyuncusuna yer vermek zorunda olacaklarını; yerliye forma verenin 10 milyon liraya kadar teşvik alacağının da altını çiziyor.
‘Altyapıyı teşvik için yabancıyı 14 yükselten’ kararın açıklandığı vakitlerde Gaziantep’ten bir haber düştü ajanslara. PTT 1. Lig ekibi Gaziantep Büyükşehir Belediyespor, Beşiktaş’tan kiraladığı Muhammed Demirci’nin sözleşmesini feshettti!
Zamanlama manidardı!
Muhmammed, bende 30 yaşında bir futbolcu duygusu yaratıyor! Tıpkı Batuhan Karadeniz gibi. Oysa Muhammed 20, Batuhan Karadeniz de 23 yaşında! Ama bu iki çocuk da 10 yıldır gözümüzün önünde. Godot’yu bekleme misali onların bir ‘Messi’ veya ‘Ronaldo’ olmasını hayal ediyoruz. Muhammed, daha minik takımdayken BJK TV onun maçlarını canlı yayınlıyor; spiker attığı her çalım ve golde kendinden geçip siyah beyazlıların da milli takımın da geleceğinin garanti olduğunu haykırıyordu! Batuhan Karadeniz de Hakan Şükür’ün boşluğunu dolduracaktı. Ve elbette her iki çocuğu da Barcelona, Manchester City falan istiyordu. Yalan da değildi. Keşke verselerdi...
Beşiktaş ise, golü bir an önce bulma arzusu içindeydi. Kartallar, kale önlerine kadar çok iyi gelselerde bazen Sosa’nın son hamle eksikliği bazen de Demba Ba’nın Muslera’ya uzakta topla buluşması pozisyon oluşumunu engelledi. Siyah beyazda en arayışçı isim olan Töre, set oynarken kendisine eşlik edecek bir ‘kafa dengi’ bulmakta zorlandı. Partneri Oğuzhan’dı ancak o da Atiba’nın yerine oynadığı için ileriye çok cüretkar çıkamadı.
Devrenin sonları karşılıklı top kayıplarıyla atak zenginliğine sahne olsa da kalecileri ıslatacak bir gollük heyecan yaşanmadı. İki takımın da ıslak zemini değerlendirip pek fazla şut çekmemesi de eksiklikti.
ATIBASIZ-CİĞERSİZ
Galatasaray, beklediği ‘o an’ı Melo ile yakaladı. Gol öncesi kornerde Muslera orta yuvarlakta Beşiktaş ise ailecek savunmada! Bir kişi bile tehdit için 18 dışında tutulmaz mı?
Geriye düşse de Beşiktaş, Ozi’nin de daha çok çıkmasıyla beraberlik kokusu veriyordu. Ama 2014’ün fair play hareketine imza atan Veli, 2015’in ise en aptalca hareketini (2014’ünkini de Atiba yapmıştı) yapınca Kartal’ın kolu kanadaı kırıldı. Veli, Beşiktaş’ı yazanlara yazılarını yırtıp atma duygusu verdi ancak onsuz ve Atiba’sız, yani ciğersiz kalsa da sahadaki 10 kişi daha dirençli bir mücadele verdi. Takım beraberlik fırsatları da buldu.
Bilic yönetimindeki Beşiktaş yine derbi kazanamadı. Son iki derbiyi gereksiz kırmızılarla kaybetti Beşiktaş ki bu sezon bu kaçıncı kırmızı kart sevgili Bilic? Derbisiz şampiyon olunmaz olunsa da tam olmaz!...
Cimbom’un kendi taraftarını da ikiye bölen ziyareti ezeli rakip taraftarları ise en hafif tabirle ‘yağcılık’ olarak yorumladı. Değil geçmişe. bugüne bile baksalar birbirlerinden pek farkları olmadığını; siyasi iktidarlarla hepsinin aynı dirsek temasında olduğunu görecekler.
Kulüpler her daim iktidarlarla dans etmiştir. İki taraf da birbirlerini kullanmıştır. O bakımdan özellikle de futbol takımları üzerinden rakiplere ‘siyasal racon’ kesmek biraz risklidir. Kaba bir özet çıkartayım:
Galatasaray’ın sarayla ilişkisi esasen 1911’e kadar dayanır. Macar Kolojvar ile İstanbul’da oynanacak maç için 1080 kuruşluk bilet ‘Zat-ı Şahane’ye’ hitabıyla padişaha gönderilir. Aslan, böylece tarihindeki ilk kombinesini Osmanlı Sarayı’na satmış diyebiliriz!
HÜKÜMET DÜŞTÜ BAŞKAN DEĞİŞTİ
30’larda kulüp başkanları CHP, 50’lerde ise DP’lilerden seçilmiştir. Sonraki dönemlerde de bu kadar keskin bir tanımlama yapılamasa da en azından siyasi iktidarla iyi geçinen yönetimler tesis edilmiştir.
27 Mayıs darbesi olunca Beşiktaş ve Galatasaray, DP’li başkanlara yol verir. Fenerbahçe ise uzun süre direnir ama sonunda o da pes eder. Beşiktaş’ın bir maçta formasına 27 Mayıs’ın paşası ‘Cemal Gürsel’ adını yazıp çıkması da ‘zamanın ruhu’na uymanın şahikası olmuştur!
Bilic’in “Keşke basket maçı olsa da mola alsam” diyeceği dakikada Töre, kaleci Tolga’nın asistinde golü attı. Başka türlü de gol atamazdı çünkü Kartal ne savunmada ne hücumda organize olamıyordu. Beşiktaşlılar mümkün olsa topu elleriyle saklayacaklardı zira ayaklar dermansız ve marifetsizdi. Siyah beyaz, önde basan Konya’nın presine karşı koymakta güçlük çekiyordu çünkü 28. maçın mental ve fiziksel yorgunluğu altında eziliyordu.
Haliyle pas ve bireysel hatalarda artış oluyor. Ersan, son bir kaç maçtır kritik top kayıpları yapıyordu. Dün Bilic onu neredeyse Franco ile markaja alacaktı (!) Köybaşı da Djalma karşında güçsüz kaldı.
Beşiktaşlıların “Şu devre bitsin artık” demesinde Atiba’nın kötü futbolu da etkili oldu. Kanadalı için ilk defa böyle bir cümle kuruyorum. Demek takımda sıkıntı ciddi ki Veli ve Töre’nin ağız dalaşı da ayrı bir sinyal!
HITCHCOCK FİLMİ GİBİ!
İKİNCİ 45’e de Beşiktaş son raundu bekleyen Rocky gibi girdi ve 13 dakika sağlı sollu yumruklar yemeye devam etti. Tam nakvt olacakken Köybaşı ilk kez hücüma iyi bir top taşıdı. Olcay, kusursuz servis yaptı Sosa da kusursuz vurdu. Beşiktaş böylece mücadele değil, şans ve klas farkıyla 2-0’ı buldu.
Konya, ‘Barcelona şubesi’ tadında pas yapmaya devam etse de temposu ve oyunu çevirme arzusu düştü. Maçın bir Nuri Bilge Ceylan filmi sakinliğinde devam etmesi siyah beyaz taraftarları işkillendirmiyor değildi. Nihayet hakem maçı inanılmaz bir penaltı ve kırmızıyla Beşiktaş için bir Hitchcock filmine çevirmeyi başardı! Aslında Özkahya iyi yaptı ve böylece Seba Sezonu’nda bu takımın kollandığı safsatalarını bitirdi. Maç 2-0 bitseydi Beşiktaş yalnızca 3 puan kazanacaktı. Ama inanılmaz penaltı ve doğru kırmızyla maç 2-1 bittiği için Beşiktaş çok daha fazlasını kazandı...
“İdmanda çift kale maç yapacağıma, kupa maçını oynarım” diyor sanırım. Ancak dün Hırvat, eldeki tek ‘ideal golcü’ Furkan’na da gerek duymadı. ‘4+6+0’ formasyonuyla maça başladı.
Olcay, Kerim, Oğuzhan ve Töre, birlikte mesai yapıyorsa illa ki gol arayışları göbekten olacaktır. Akhisar maçında Olcay, Oğuzhan ve Töre ile üç pasta atılan golün bir benzeriydi beklenen. Duran toplar veya Ersan ve Atınç atağa katıldığında da yan toplara kafa koyacaktı. İlk beş dakikada senaryoya uygun pozisyonlar doğurdu ama gollü final yapılamadı. Buna karşın zamanının çoğunu toplu savunma ve kontra hücum için kendi sahasında geçiren Adana Demirspor’un senaryosu gollü final yaptı. Oğuzhan-Timur ikilisi, şahane bir gol attı. Bu golde siyah beyazlı defans personelinde kabahat aramak yerine golü attıran ve atanların marifetine alkış tutsak daha doğru olur.
‘HAKEM VERDİYSE’
İkinci 45’e de konuk iyi başlayıp, farkı da ikiye çıkardı. Ancak Demir’in bu golünde marifeti değil bu kez kabahati konuşacağız. Son dönem düzeldiğini sandığım duran top problemi yine hortladı. Göz markajıyla adam tutulamayacağını bu seviyedeki takıma anlatmak ayıptır. Cenk de bu pozisyonda hattı değil sathı müdafa yapmalıydı! Oğuzhan-Töre yapımı goldeki davranışlar, 90 dakikaya yayılamadı. Beşiktaş’ın niyeti varsa bu kupada hâlâ yol alabilir.
Bir çok Beşiktaşlı, galibiyeti hak eden Adana Demir’e kaybettiği için üzülmeyecektir. Çünkü Beşiktaş kaybederken de gururlandırmasını bildi. Veli, olay yerinden uzaklaşmak yerine hakeme gidip rakibe çıkan kırmızıyı iptal ettirdi. Bu maç Veli’nin centilmenliğiyle hatırlanacak, Beşiktaş’ın yenilgisiyle değil. Demek ki “Hakem verdiyse kırmızı karttır” değilmiş!