Çünkü top, buluşması gereken üç isimden ikisiyle buluşmadı. Negredo sadece bir kafa vuruşunda, Talisca da bir serbest vuruşta göründü.
Topla buluşabilen Babel ise iki kritik şutta da topu aut atışı yapar gibi kullandı. Yalnızca o mu? Atiba ve Lens de iki önemli fırsatta topu stat dışına göndermeye çalıştı. İlk devre sanki naylon topla oynanıyordu, bu şutlara bakınca.
Uzun topla gol arayan Gençler, bir çok istatistikte açık ara geride olsa da biri kontra, diğeri serbest vuruş olmak üzere Beşiktaş’a göre gole daha çok yaklaşan taraf oldu.
İlk devre, ceza sahası içinde top biraz daha çok dolaştırılsa ve en uygun seçenek aransa gol olasılığı artacaktı ama bir an önce sonuç alma arzusu, doğru kullanımı sıklıkla engelledi. Ve Lens yine sahada kaybolmayı başardı! Güneş, ona dün de haddinden fazla kredi tanıdı ancak o değerini bir türlü anlayamıyor.
OĞUZHAN İLE NİYETİ BOZDU
- Beraberlik arayan Gençler’in takım boyu ikinci yarı uzayınca Beşiktaş’a geniş alanlar oluştu. Bu esnada Negredo da nihayet pozisyonlara girmeye başladı. Ancak İspanyol’un her pozisyonda önce top kontrolünü düşünüp kendisine daha müsait vuruş olanağı yaratma tercihi, gol atmasını önledi.Gençler’in hatları gevşeyince oyun yapı olarak Love’ı davet etti.
Lens’in bu sezon taşıdığı top sayısını, onun yerine giren Caner, 25 dakikada taşımıştır! Bu arada Caner’in de sürekli orta yerine biraz daha sete dönük top kullanmasında fayda var. Gençler’in gelmeye başladığı anlarda Güneş, Talisca-Oğuzhan değişikliğiyle Özat’ın niyetini bozdu. Verilen mücadele 2. golü de hak ettirdi fakat bunun yerine tribünde sters oluştu.
Gelecek hafta ligin kırılma haftası olacak.
Bu maddelere göre Portekizli’ye alt sınırdan ceza verilseydi toplam 8, üst sınırdan verilseydi de 16 maç olacaktı! Üstü geçtim, alt sınırdan bile verilseydi tepki şu olacaktı: “Assaydınız bari...” Ki yapılan eyleme ve koşullarına bakınca ben de bu görüşte olurdum.
Hukuk kurulu üyeleri de hukukçu, PFDK’dakiler de... Peki nasıl oluyor da iki taraf da aynı olaya baktığı halde başka bir şey görüyor? ‘Bakmak’ ve ‘görmek’ arasında fark var. John Berger’in ‘Görme Biçimleri’ adlı kitabı bu farkı anlamak isteyenler için iyi bir kaynak. Aynı fotoğrafa baktığımız halde farlı şeyler görüyorsak, bu büyük oranda algı dünyamızla alakalıdır. Fotoğrafın önünüze ilk etapta hangi ‘bilgi’yle konulduğu da onu tarifinizi belirler.
İşte hukuk kurulu ile PFDK arasındaki ayrışmanın temel noktalarından biri bu. İki kurul da hukuktan ziyade, kamuoyu ve kendilerinden daha üste yer alan yapıların, olay fotoğrafına dair öne sürdüğü kanaat/emirlere göre bir tarif yapıyor. Haliyle talep edilen cezayla verilen ceza arasında büyük bir çelişki oluşuyor.
Diğer yandan hukuk kurulu, sevklerini genelde ‘bol kese’den yapıyor. Yani bir nevi ‘günah benden gitti’ kafası. PFDK da cezalandırılması istenen tarafın gürültüsüne göre, bu sevkleri ‘normal çizgi’ye çekme gayretine giriyor. Tahkim Kurulu ise sadece cezanın indirilmesi yönünde talep olduğu için ya kesintiye gidiyor veya verilen cezayı olduğu gibi onaylıyor.
NİYE İTİRAZ ETMİYORSUNUZ?
Bu hareket tarzı, kulüplerin renklerinden bağımsız olarak yıllardır böyle. Hukuk kurulu sporun savcılığı, PFDK mahkemesi, Tahkim Kurulu da Yargıtay’ıdır. O halde hukuk kurulu, PFDK kendi talebi doğrultusunda karar vermediğinde neden Tahkim’e itirazda bulunmaz? Yani sen Quaresma’ya 8-16 maç arasında bir ceza istiyorsan ve PFDK da ancak 5 maç ceza veriyorsa neden gidip itiraz etmiyorsun? Oysa ceza yargısında savcılık, mahkeme heyetinin verdiği kararlara karşı sık sık itirazda bulunur.
Hukuk kurulunun yaptığı keyfilikten veya kendini inkârdan başka bir şey olmadığı gibi, büyük tartışmalara ve PFDK’nın verdiği kararlara karşı sürekli şüphe doğmasına da neden oluyor.
Hukuk kurulu şayet hiç itiraz etmeyecekse o zaman sevklerde de makul taleplerde bulunacak. Geçenlerde Anayasa Mahkemesi,
Ama kaleye sırtı dönükken de bunu yaptığında Beşiktaş’ın ileride top tutması olanıksızlaşıyor. İlk 45’te savunma arkasına bir kez sızdı ve onda da gole çok yaklaştı. Benzer bir pozisyonda da Babel de Talisca’yı golle burun buruna getirdi.
Quaresma olmadığında sadece fiziksel bir yoksunluk değil, aynı zamanda ruhsal bir eksiklik de yaşanıyor. Kaygısız Bay Lens’in ilk devredeki en büyük katkısı savunmada yaptığı kritik bir müdahaleydi.
Pozisyon kısırlığında, Tolga’nın ön taraftan ziyade, arka mahallede takım savunmasıyla meşgul olmasının payı yüksekti. Kanattan top taşınmadı, merkezden yeterli derin top atılmadı... Haliyle soyunma odasına eli boş gidildi. Trabzon’un tüm oyun planıysa bir uzun topta Beşiktaş savunmasının yapacağı hata üzerine kuruluydu. Şeklen pozisyonlar da bulundu ama N’Doye bir Burak Yılmaz değildi.
GALATASARAY TİTREMEYE BAŞLAR
- Güneş’in 2. devreye doğrudan Negredo ile başlamasını bekliyordum ama o, yaklaşık 15 dakika daha beklemeyi seçti. Negredo, etrafında bir çevre yaratıyor, Love ise çevreyi dağıtıyor. Negredo, önce kendiğini değil, uygun seçeneği arayan bir golcü. Nitekim, Babel’in attığı ilk golde onun yerinde Love olsaydı yüzde 99 kendisi kaleye vuracaktı. İspanyolun Babel ile girdiği 2. gol işbirliği klasını bir kez daha tescilledi. Umarım Güneş de artık beratını verecektir. Bu takımın yapısal özellikleri 0-0 giden oyunda evvela Negredo ile başlamayı gerektiriyor.
Üstelik İspanyol kanatta bile oynasa şu Lens’ten daha iyi bir çözüm olacak gibi. Kağıt kalem fikstür analizi yapanlar F.Bahçe-Trabzon aksında Beşiktaş’a sanmam ki 6 puan yazmıştır. Dün akşamla birlikte Başakşehir ve G.Saray’ın ayakları titremeye başlamıştır.
MAÇIN ADAMI: NEGRADO
-
Yani “Atan kazanır” havasında sahaya çıkmışlardı.
F.Bahçe, pazar akşamına göre topa daha çok ortak oldu. Buna karşı pozisyon üstünlüğü Beşiktaş’taydı.
Ancak siyah beyazlılar, en avantajlı olduğu anda 2-1 geriye düştü. F.Bahçe, 10 kişi kalmışken Lens, değil maçı, belki de turu kopartacak kapıyı açacakken amatörce davrandı.
Aklıma yıllar önceki Batuhan Karadeniz’in pozisyonu geldi. Hani “Kral yapmam, kral olurum” kafasıyla topu çok müsait durumdaki Higuain’e vermek yerine golü kendi atmak isteyen ama kaçıran Batuhan...
Tam saha pres ve önde baskı. Sorular çalıştığı yerden gelse de Beşiktaş’ın doğru cevapları vermesi için 30 dakikanın geçmesi gerekti. İlk yarım saat top, sürekli Vida-Medel-Atiba üçgeninde dolaştı. Tolgay da bu bölümde topu iyi kullanamadı.
Buna karşın F.Bahçe golü bariz ofsayttan buldu. Tarık Ongun için ayıplı bir pozisyon oldu. Çünkü mevzu kaç santim ofsayt falan olduğu değildi. Top ayaktan çıktığı anda iki Beşiktaşlı olmalıydı oysa Vida tek başınaydı. Yani Ongun, ofsaytın A,B,C’sini bilmiyor daha!
Diğer yandan F.Bahçeliler, golü Beşiktaş’ın çıkarken kaptırdığı toplardan da bulabilirdi ama yavaş ve beceriksizdiler.
Beşiktaş, Gönül-Quaresma ayağıyla kanadı işler kılınca devrenin son 15 dakikasında F.Bahçe’nin planını çözdü.
İkinci devreye Güneş, saha yerleşiminde değişiklikle başladı. Adriano sol açığa geçerken Babel-Love ile çift forvet oynamaya başladı. Beraberliğin erken bulunmasının da moraliyle ikinci devre siyah-beyaz metal fırtına izledik.
Vida’yı çıkarıp Negredo’yu oyuna alan Güneş, kendisine ‘korkak’ diyenlere de meydan okudu. Ve Negredo, Quaresma’ya yaptığı asistle sezon başından beri bu anlamda yaptığım övgüye değer olduğunu gösterdi.
RONALDO BİLE KISKANIR
Bu sezon da yine namağlup gittiği Münih’te 5-0 kaybetti.
İki maçta da belirleyici olan Beşiktaş’ın 10 kişi kalması oldu. Kiev’de Beck, Münih’te Vida atılınca siyah beyazlılar tutunamadı.
Yine de Münih’te ilk devre ortaya konan futbol, Kiev ile kıyaslanınca ‘destan’ bile sayılabilir. Love ve Querasma ile öne dahi geçebilirdi, Alman devi karşısında.
Zaten Münih cephesi bile ilk devre Beşiktaş’ın 10 kişiyle oldukça iyi olduğu konusunda hakkını teslim ediyor.
Oysa Beşiktaş, maça kafa kafaya başladı. Ne yazık ki cüretkârlığı Vida’nın atılmasıyla ister istemez sekteye uğradı. Çünkü artık ne tempoya ayar vermek, ne topa hükmetmek ne de önde basmak mümkün olacaktı. Vida’nın atılmasındaki trajedi topun Beşiktaş’ın elindeyken pozisyonun doğmasıydı. Çağdaş futbolun temel ilkesini unuttu Beşiktaş. Nedir o? Şudur: Rakibin en tehlikeli olduğu an, sizin hücuma çıktığınız andır!
Güneş, derhal Tosic’i oyuna almak istedi ancak sahadaki 10 kişi, öyle bir takım savunması yaptı ki , kararını ötelemek zorunda kaldı. Yine de aldığımız duygu şuydu: Bu sıcağa kar dayanmaz!
LOVE, ONU ATMALIYDI
Beşiktaş daha öncesinde golü yese gam yemezdim. Ancak Müller’in attığı gol ağrıma gitti çünkü ‘pis, ucuz bir gol’dü. Çok öncesinde; 19’da Love’ın kaçırdığı pozisyon Beşiktaş namına bir kırılma anıydı. Bunu yazmalıydı Brezilyalı, bunu yazmalıydı... İkinci gol, üç pasta yenilen bir ‘bypass’ golüydü. Söz konusu üç pasta da Beşiktaş savunması hiçbir müdahalede bulunamadı. Bu aynı zamanda iki takımın arasındaki kalite farkının tescillendiği andı. Bu gol duygusal kırılma da yaşattı.
Güneş, Love’ı çıkarıp Talisca’yı öne attı. Konya’daki gibi. Belli ki artık atmaktan ziyade yememeyi düşündü. Lakin bunun için çok öncesinde Caner’i oyundan almalıydı. Konya’da en çok top kaybı yapan, dün de pozisyon almakta zorlanan Caner ile başlanmasını da anlamakta zorlandım.
1. gole bakın. Robben hiçbir mukavemetle karşılaşmadan topu taşıdı. Beşiktaş alan kapatmak yerine kale önünde sabit kalmayı yeğledi. Orta yapılırken de müdahelede gecikildi. Aynı gecikme Müller’in vuruş anında da sürdü. Sonrasının konuşmanın da bir manası yok zaten... Rövanş artık bir prestij maçına döndü. Artık seneye de burada olmak için lige yüklenmekten başka seçenek kalmadı.
MAÇIN ADAMI:ROBBEN
-
Zira o ana kadar Beşiktaş, tek kale oynuyordu. Vagner Love-Talisca-Lens tercihi, Beşiktaş’ın ileri ucunu geçen haftalara göre çok daha hızlandırdı. Jahovic ve Eto’o gibi iki etkili silaha rağmen Konya’nın ilk yarım saat çıkamamasının temel nedeni de bu üçlünin oluşturduğu tehditti.
Beşiktaş, rakibine orta, korner ve şut şansı tanımaksızın maçı götürürken devreyi 3-0 önde kapatabilecek şanslar buldu. Atiba’ya yazılan golü ben yan hakem Hakan Yemişken’e yazıyorum. Zira herkesin ‘ofsayt’ kararı beklediği anda o kararlı şekilde orta sahaya koştu ve “Bende” dedi orta hakeme.
Hakikaten de verdiği karar görüntülerle de doğrulandı.
Güneş, F.Bahçe derbisi öncesi ceza sınırındaki 4 oyuncusundan Oğuzhan ve Adriano’yu korumaya alarak maça başladı. “Talisca, pozisyonu gereği kart görme riski azdı. Pepe de tecrübesiyle hareket eder” diye düşündü. Ama ikisi de cezalı duruma düştü. Pepe, tecrübesine yakışmayacak şekilde acemice kart gördü. Faulü savunmada yapsa neyse, ama o kartı Konya ceza sahası önünde gördü. Kabahat Güneş’in değil. Talisca’ya çıkan sarı ise skandal. Alper Ulusoy, gözünün önüde Talisca’ya faul vereceğine onu cezalı duruma düşürdü. Ulusoy ayrıca iki tarafın birer penaltısını da yedi.
FOFANA ETKİSİ
Özdilek, Fofana hamlesiyle Beşiktaş’ın dengesini bozdu. Konya her atakta beraberlik sinyali verdi. Güneş, savunmayı güçlendirmek için Vida’yı alıp Love’ı çıkardı ama 2 dakika sonra golü yedi. İronikti. Konya’nın akın akın geldiği anda Vida’ya güveniyorsanız o zaman maça neden onunla başlamıyorsunuz? Böylece Pepe de cezalı duruma düşmezdi.
2. devrenin ilk 15 dakikası Beşiktaş-Kasımpaşa maçının 2. devresi gibiydi. Rakibini orta alanda tutamadı ve çok sayıda atak yedi.
Beşiktaş,