BİZ bu ilk 45 dakikayı, daha önce izlemiştik: Erzurum’da...
Beşiktaş, Şenol Güneş’in basketbol molası alır gibi, 4 oyuncuyu yanına çağırıp ,“Hareketli olun, topu hızlı dolaştırın ve basın” demesine rağmen, takımına sözünü dinletemedi.
Erzurum’a göre eksik olan tek şey ev sahibinin golü bulamaması. Ama bunun için en az üç fırsat buldu, ki en mühiminde Karius, gole izin vermedi. Bu pozisyonda Alman, “Ben playboy değil, kaleciyim” dedi.
İlk devre top siyah beyazlı savunmanın tapulu malı oldu çünkü ileriye aktaramadığı için yan yan oynayıp durdu. Pepe, sıkılıp uzun vurduğunda da onu alabilecek bir Babel yoktu. ‘Kızıl saçlı Babel’in kafası hâlâ karışık (gol atmış olsa da).
SAHADA birbirine iple bağlıymışçasına hareket eden bir Partizan takımı vardı. Zaten Şenol Güneş de “Çok kompakt oynayan bir takım” demişti.
Orta alandan kendi ceza alanlarına kadar, mükemmel bir saha parselisayonuyla başladı Mirkovic’in ekibi. Beşiktaş da sabırla gedik aradı.
Larin, önde oldukça hareketli ve gayretliydi. Ne var ki pozisyon üretilemiyordu. Quaresma ve Caner’in kanat değişikliği ve sakatlanan Necip’in yerine Oğuzhan’ın girişi de kilidi kıramıyordu.
Topun istenilen hızda dolaştırılamaması ve basit pas hataları da eklenince vaziyet bir duran topa bakar hal aldı. Ve top da 37’de geldi. Cepheden Quaresma, Pepe’yi şahane gördü. Bu gol, basketboldaki ‘alley oop’ basketinin futbol versiyonuydu adeta...
BEŞİKTAŞ teknik heyeti Antalyaspor’u hiç izlememiş! Kayseri ve Konya maçlarına bakan birisi bu Antalya’nın çok kolay gol yediğini ama çok rahat da pozisyona girdiğini görür. Savunma arkasına cepheden ve kenardan atılan her top Antalya kalesinde tehlike oluyor. Ama bir şartla: Toplar yerden olacak.
Dün Beşiktaş, istisnasız her topu havadan gönderdi ceza sahasında ve bunların çoğunu da Diego tek başına karşıladı. Ki Antalya, Konya’ya 3 golünü de kafayla atmıştı; 2’si Diego’dan.
Antalya, 3-1 geriye düştüğü Konya maçını 3-3’e getirdikten sonra, bulduğu kontralarla, 5-3 de kazanabilirdi.
Beşiktaş, ailecek Antalya sahasına yerleşmiş ve kendinden emin şekilde oynuyordu. Oğuzhan, yılın golü olabilecek bir pozisyonu kaçırdığında tribünler ‘ah vah’ etti, ama kimse bunun bir kırılma anı olduğunu düşünmüyordu.
Erzurum'da Şenol Güneş döneminin en kötü ilk devrelerinden birini oynayan Beşiktaş, dün Belgrad’da sahaya ders almış olarak çıkmıştı. Siyah beyazlı futbolcular mümkün mertebe hareketli oynayarak birbirlerine alan yarattı.
Güneş, Toglay’lı üçlü orta sahada yine Medel-Necip ikilisini tercih etti. Bu noktada takım kaptanı Oğuzhan Özyakup adına üzülmemek elde değil. Erzurum’da devre bitmeden oyundan alınması da onun açısında çok düşünülmesi gereken bir durumdu.
Beşiktaş topu, ağırlıkla kenarlardan taşıdı ve çok da etkili oldu. Böylece Tolgay’a da gerilerden kopup ceza sahasına girmek düştü. Nitekim, Necip ortasında zamanlama hatası yapsa da Quaresma’nınkinde golü de atmayı başardı. Aynı Tolgay’ın 20 dakika dolmadan bir de şutu vardı. Sürpriz bir oyun sergilyen Tolgay bir nevi serbest oyuncuydu.
VIDA ‘TARTIŞILMASIZ’ DEĞİL
Öncesinde Partizan’ın attığı golde atak, Caner’in karşılamak istediği kafa topunun sekmesiyle başladı ama kabahatin büyüğü arka direkte Gomes’e çok rahat vuruş imkânı tanıyan Vida’nındı. Milli takımında çok iyi olsa da Beşiktaş’ta henüz ‘tartışılmaz’ olamadı! Topa daha çok hükmeden Beşiktaş, ilk 45’te hızlanıp kanatlardan her gittiğinde pozisyon üretti. Partizan’ın savunması hakikaten çok kötü. Daha çok gol atılmalıydı. Buna karşın Tolgay’ın 37’de kaptırdığı topta Zakaric mutlak bir golü kaçırdı. Tolgay, hücum halinde geçen sezon da çok kritik toplar kaybediyordu ama çoğunlukla hakem faul çaldığı için kurtarıyordu. Dün de faul bekledi fakat bu kez düdük çalmadı. Elbette Liverpool’a attığı tarihi golden yıllar sonra Avrupa’da nihayet gol atması da önemli kazanç.
PREKAZi TiTO DÖNEMi DiYOR AMA...
BEŞİKTAŞ, yüksek rakımlı Erzurum’a maçtan 1 saat önce gitseydi bile daha kötü bir ilk devre oynayamazdı. Oysa takım cumadan beri Erzurum’daydı. Bu takım kahvehaneden rastgele insanlardan oluşturulsaydı, bu kadar ruhsuz olamazdı. Oysa çoğu yıllardır yan yana.
Beşiktaş, Linz maçının devamını oynadı ilk 45’te Erzurum’da. Hatta daha kötüsünü...Düşünün Dünya Kupası’nda oynamış iki stopere sahip takım, korner savuşturamıyor!
Taraftarı rahatlatacaksa tüm vebali Tolga Zengin’in sırtına yükleyelim gitsin.Tolga da bir sorun, ama onlarca sorundan sadece biri...
Oğuzhan, yıldızlaştığında savunma önünde oynuyordu. Buna rağmen skora daha çok katkı sunuyordu. İki şampiyonluktaki toplam golü 14, asisti de 14... Güneş, ondan 10 numara yaratmaya çalıştığından beri yokları oynuyor. Bu denemeyi sonlandırmalı.
‘Sert orta saha’ amacıyla sahaya sürülen Medel-Necip, Erzurumlulara pasaportsuz geçiş hakkı tanıdı. Güneş, devre bitmeden Caner-Oğuzhan değişikliği yapsa da bu hamle dahi gecikti. Ve bence çıkması gereken de isim de Necip’ti, çünkü temel sorun orta alanın ileriye doğru top yapamamasıydı. Oğuzhan’ı sıkıntılı gösteren bir sebep de geriye gelip top alma mecburiyeti duymasıydı. Yine de Caner’in oyuna girmesi ve Erzurum’un da yarım saatlik baş döndürücü tempodan yorgun düşmesi oyunu soğuttu.
İkinci devre, Beşiktaş golü yediği gibi de attı (üst üste kornerler sonrası). Beraberlik sonrası Beşiktaş, nihayet büyük bir takım olduğunu hatırlayarak sakinleşip top yapmaya başladı. Ancak 60-70 arası ‘beraberlik kokusu’ vermeye başlamışken Negredo, daha doğrusu klas ortaya çıktı. Linz maçında da yazdım: Bu adam gidecekse bile uçağa binince kadar bu takımda direkt oynar.
Beşiktaş, ilk devresini 3-4 farkla geride kapatabileceği maçı 3-1 kazandı ama bu ayıplarını örtmüyor. Beşiktaş, Güneş’li dönemin en kötü futbolunu oynuyor. Olumlu tek yanı, kötüyken de kazanması. Fakat nereye kadar?
ŞiFRE KIRILDI, GÜNEŞ YENi KOD YAZMALI
Sadece futbol takımıyla değil ama. Yönetim ilişkileri de dağınık ki, alınan seçim kararı bunu ayyuka çıkardı. Yönetimle teknik heyet arasındaki ilişkiler de dağınık ki, başkan ile hoca kamuoyu önünde birbirlerine mesaj yolluyor. Gelenden ziyade aylardır gidecekler konuşuluyor. Hoca, hangi kadroyla yola devam edeceğini kestiremiyor.
Eşleşme olduğunda Linz’e hiç şans tanımadım. Ne boydan, ne kilodan Beşiktaş’ın rakibi değildi. Ama Oliver Glasner’in iki maç öncesi açıklamaları açıkçası beni biraz işkillendirmişti. Çünkü Glasner öyle “Elimizden geleni yapacağız” ezberiyle konuşmuyordu. Aksine, açıklamalarının alt metninde güçlü bir tur iddiası vardı. Linz, yetenek bakımından kısıtlı olsa da fizik olarak Beşiktaş’tan aşağı kalır değildi. Zaten Oğuzhan’ın her atak girişiminde pas hatası yapması bunun ispatıydı. Nitekim onun kaptırdığı topun faturası gol oldu. Ayrıca iki golde, hatta 1. gol öncesinde bir pozisyonda yaptığı hatalar Roco’ya dair de bende kuşkular uyandırdı.
2. devreye Oğuzhan-Quaresma değişikliğiyle başlayan Güneş, Babel’i forvet arkası yaptı. Ama Hollandalı da bu sezon çok dağınık. Beşiktaş, doğru düzgün pozisyon üretemezken ilk maça göre önde çok daha iyi basan Linz, ikinciyi de buldu.
UÇAĞA KADAR OYNATACAKSIN
- Negredo’yu satacaksan bile uçağa bindirene kadar oynatacaksın çünkü eldeki en iyi son vuruşçu o. Ve ayrıca forvet arkası da çok verimli olan bir oyuncu. Geçen sezon bu yönü golcülüğünün bile önüne geçti. Yani Güneş, Oğuzhan’ı çıkarıp Babel’e verdiği rolü ona verebilirdi. Sezon açılışında Güneş, Negredo’ya bavulunu toamasını ve takımda düşünmediğini söylediğini açıklamıştı. O Negredo ise dün bazı bavulların toplanmasına mani oldu!
SADECE SEÇiM YETMEYECEK
SEÇİM kararı alan Fikret Orman’ın doğru tespiti şuydu: Heyecan azalması...
Üst üste iki şampiyonluğun yaşandığı dönemi hatırladığımızda hakikaten Beşiktaş her hücresiyle çok dinamikti. Ama dediğim gibi F.Bahçe kupa maçları ve her şeye rağmen kazanılacağı düşünülen şampiyonluğun kaçmasıyla büyük bir motivasyon kaybı oldu.
YENİ sezonda üç büyük içinde en iyi ‘maç açılışı’nı Beşiktaş yaptı. 20-25 dakika Akhisar’ı boğdu; sağlı sollu orta, korner ve şutlarla. Ne var ki toplar adresi bulamadğı için Beşiktaş’ın golleri gecikti. Verimsizliği Oğuzhan ve Lens’in asistleri sonlandırdı.
Güneş’in kredi vermeye devam ettiği Larin, kalıcı olmak istiyorsa çok daha seri olmak zorunda.
Planını ani ataklar üzerine kuran Akhisar ise ilk 45’te düşündüğünü hiç uygulayamadı. Bir kez anlamlı bir çıkış yaptılar onu da Medel, cansiparene şekilde önledi.
2-0’LAR TEHLİKELİDİR2-0’lık skorlar tehlikelidir çünkü geride olan takımın dizginlerinden boşalıp futbol oynamaya teşvik eder.
İkinci devreye Manu’yu alarak başlayan Susic, takımı boyunu uzattı. Dakikalar ilerledikçe sanki geride olan Beşiktaş’mış gibi bir görüntü ortaya çıktı çünkü siyah beyazlılar Akhisar’a büyük boşluklar verdi.
Necip’in bireysel hatasından önce de Akhisar gol sinyali verdi. Güneş, her ne kadar Lens’i öne attıysa da Love’ı biraz daha erken alarak, Susic’e “Çok fazla açılma” mesajı verebilirdi.
Ama Güneş’in, hatasının altında ezilen Necip’i oyundan almak yerine, stoperden savunma önüne çekmesi vefa içeren doğru bir hamleydi.
Son çeyrek saatinde maç iki taraf adına da büyük kopuşlara sahne oldu. Top iki kale arasında gitti geldi. Taktiksel açıdan
AVRUPA Ligi’nin ön eleme turları aynı zamanda bir ‘Gezelim Görelim’ televizyon programı gibi! Futbol kamuoyumuz Torshavn’dan sonra şimdi de LASK Linz’i tanıyor.
Linz, futbol açısından pek heyecan verici olmasa da şehir olarak, bizim bir çok şehrimize fark atacak düzeyde. Tuna’nın iki kıyısına yayılan Linz’in dünyaca meşhur bir pastası vardır: Linzer Pastası... En eski kek tarifi!
Ve Linz, günümüz dijital sanat ürünlerinin sergilendiği bir büyük merkeze de sahip. Ki burası geleceğin müzesi olarak tanımlanıyor. LASK Linz, geleceğin futbolunu oynamasa da ‘üçlü savunma’yla oynayacak kadar cesur bir takım.