Beşiktaş iki motivasyonla maça başladı. 1-Genk yenilgsiini telafi etmek. 2-G.Saray ve F.Bahçe’nin yenilmesi. Rize maçı bir ‘karar’ maçıydı.
Zira bir sonraki maçta lider Başakşehir ile oynarken diğer yanda da derbi var. Genk maçında asıl sorun topa hükmedememekti. Rekor pas kaybı, kopukluk ve alanı doğru kullanamayan Beşiktaş’ın yenilmesi kaçınılmazdı. Dün, öncelikle büyük bir iştah başladı Güneş’in ekibi. Taraftar Genk maçında Gönül ile birlikte bir tek Medel’i alkışlamıştı. Ama maçın tekrarını izledilerse Medel’in de alkışlık olmadığını göreceklerdi ki bu nedenle Güneş’in dün onu kesmesini yadırgamadım. Adriano ve Töre tercihi ayağa oyunu teşvik ederken, erken gol ve dönen topların toplanması da artı değerlerdi. Lakin en büyük fark Mustafa Pektemek’ti. Dün epik bir maç oynadı. Güneş, bir iki hafta önce “Kendini salmış” dediği Pektemek’e geldiği günden beri ilk kez bir lig maçında ilk 11’de yer verdi! İnanılmaz. Hal böyle olunca maç, Pektemek için ya jübile veya yeniden doğuş maçı olacaktı. Pektemek, “Güneş golcünün üzerinde oturuyormuş da haberi yokmuş” dedirtti. Ama, dün onur savaşını kazanan Pektemek, ancak devamını getirebilirse bu tür lafların kıymeti harbiyesi olur. Yeniden dönen bir diğer isim de Töre’ydi. İyi bir Töre’nin Güneş’in en önemli kazancı olacağını ısrarla söyledim. Ancak kendini bulmuşken sakatlanıp çıkması büyük talihsizlik oldu. Beşiktaş devreyi 2-0 kapatınca “Maçı kazandım” dedi, ama acayip bir 2. devre izledik. Rize, 10 kişiyle 2-1 yaptı. Beşiktaş penaltı kaçırırken Rize 9 kişiye indi. Yine de maç sanki 11’e 11’di. Strese giren Beşiktaş oldu! Güneş, 9 kişilik Rize’ye karşı Medel’i alması trajikti. Çünkü Oğuzhan öyle güçsüz ki, Güneş, yadırganacağı bu hamleye mecbur kaldı...
VARI'I ANLATMADINIZ MI?
LOVE, penaltı beklerken hakem de oyunun durmasını bekledi. Ama bu arada faul yapan Adriano sarı gördü. Hakem VAR’a bakıp penaltıyı verince Adriano, “Sarı kartımı geri alın” diyerek, itiraz etti. Oysa VAR protokolüne göre, Bülent Yıldırım’ın kartı geri almaması doğru. Ortaya şu çıkıyor: Kulüpler futbolculara VAR’a anlatmıyor!
GÜVEN GiBi TAZE ENERJi LAZIM
MEDEL’in de girmesiyle Beşiktaş, orta alanda sağlamlaştı ve Rize’nin 9 kişiyle bir ‘destan’ yazmasına izin vermedi. 3. golle birlikte Rize, havlu attı. Gelecek haftalar için ben Beşiktaş açısından dünkü maçın ilk devresini ölçü alıyorum. Şenol Güneş’in sözünü ettiğim bölümdeki futbolu çoğaltması lazım.
BAŞAKŞEHİR EŞİK MAÇI
Beşiktaş’ta bir şeyler oluyor. Öyle ki bunu Orman-Güneş ortak basın toplantısı bile örtemiyor.
Son 4 sezonun en kötü devrelerinden biri oynandı Vodafone Park’ta. F.Bahçe’ye kupada, Antalya’ya ligde kaybederken dahi bu kadar çaresiz olmamıştı bu takım.
Oyuncular iki pas yapmaktan ve topu kontrol etmekten aciz. Fiziksel olarak da, ruhsal olarak da büyük bir çöküş var.
Beşiktaş’ın zinde, toplu ve topsuz olarak süratli, alanı mükümmel kullanan ve bir kuş sürüsü gibi hücuma çıkan Genk karşısında devreyi sadece 1-0 geri kapatması sevineceği tek şeydi.
Siyah beyazlılar hücuma geçmeye teşebbüs ettiğinde genelde şöyle bir görüntü oluştu: 7-2-1! Çünkü kimse hücumun başarılı olacağına inanmadığı için, biraz sonra geri dönecek topa karşı savunmada kalmayı önceliyordu.
Hücum dediğim de Larin’e rastgele atılan uzun toplardan ibaretti. Kanadalı, sırtı dönük top alamadığı gibi rakip stoperlerce hep ezildi. Bir tek Gönül’ün iyi niyeti ve Quaresma’nın zorlamasıyla olacak iş değildi. Soldaysa Caner, rakip karşısında darmadağın oldu. Lens yine yalancı bir futbol oyandı. Bir vakitler ‘maestro’ payesi verilen Oğuzhan için üzüldüğümü söylemekten başka bir şey diyemiyorum.
Öyle anlar olduki Beşiktaş, yumruk yemekten yorulan boksör gibi rakibine sarılıp nefeslenmeye çalıştı. Savunmada, orta alanda ve ileri uçta omurga oluşturacak kaliteli oyuncu kalmayınca Beşiktaş, bu vasat hallere düştü.
Dün siyah beyazlı futbolcuların, teknik heyetin ve taraftarların en mutlu olduğu düdük, ilk devreyi bitiren düdük oldu. İlk 45’teki durumu esasen en iyi taraftar yaptığı şu tezahüratla özetledi: “Söylesene Şenol Hoca bu takım niye oynamıyor?” 7 yıl öncesine dönüş tezahüratı...
Ama Güneş’i de anlamak zorlaşıyor. Direkt ikinci devreye Quaresma ile değil de Lens ile başlamasını gerektiren neydi, anlamadım.
Başka maç mı izledik? Sorun bu sezon Beşiktaş için bu galiba: Rakipler doğru analiz ediliyor mu? Yardımcılar mı kötü, yoksa raporları dikkate alınmıyor mu?
Dünkü Beşiktaş, 5 yıl oynasa Göztepe’yi yenecek durumda değildi. Hepsinin ayağına taş bağlanmışçasına ağır, isteksiz ve ruhsuzdu. Fizik olarak bitik bir takımdı.
Ve Güneş, bu haldeki takıma rağmen kenardaki Güven ve Dorukhan gibi gençleri şans vermedi. Hiç değilse onların heyecanından yararlanabilirdi. Bugüne kadar Dorukhan 27 dakika oynarken, Güven’in siftahı yok. Hâlâ Mustafa Pektemek’ten medet umup da ‘gelecek’ için alınan bu çocuklara zerre güven duyulamaması çok düşündürücü.
Bu ‘yaşlı takım’da ısrar edip belki dün 1 puan kurtarabilirdiniz ama yarın ki maçlar? Biraz da genç oyuncu kazanmak gerekmez mi? Güneş, Beşiktaş’ta bir tek genci bile öne çıkaramadı. Kaldı ki artık ‘ikinci bahar’ da yaşatmaz oldu.
Göztepe, net bir plana sahipti ve bunu da arzuyla sahaya yansıtıp haklı bir galibiyet aldı. Bu sezon Bayram Bektaş için de eşik sezonu olacak.
BELÇİKA Milli Takımı oyuncularından Thomas Meunier, geçenlerde Uluslar Ligi öncesi verdiği röportajda “Kronik bir yorgunum” dedi. Belçikalı oyuncu bu yakınmayı özellikle milli futbolcuların çok maç oynamasından yakındı. Hazırlık maçının yerine gelen Uluslar Ligi’nin de yüklerini artırdığı görüşünde olan Meunier, “Dünya Kupası’ndan sonra 2 veya 3 hafta dinlenebildik. Bu çok az. Kendimi şimdiden yorgun hissetmeye başladım, bu yorgunluk giderek kronikleşiyor. Hepimiz haftada iki maç oynuyoruz. Tabii ki ‘şarkı’yı biliyoruz: Televizyon hakları ve parayla ilgili... Ancak Şampiyonlar Ligi’nde ve PSG’deki lig maçlarında daha iyi performans gösterebilmek için biraz daha dinlenmeyi tercih ediyorum” dedi. FIFPro, 2018 Dünya Kupası öncesi İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya liglerindeki büyük kulüpler de dahil olmak üzere, şubat ve nisan arasında toplam 543 oyuncuyla anket yaptı. Ankete katılanların 300’ü milli takımlarını temsil ediyor. Uluslararası Profesyonel Futbolcular Birliği (FIFPro) da yaptığı bir ankette Meunier’in sorununun bir çok futbolcu için geçerli olduğunu ortaya koyuyor.
6 HAFTA YAZ TATİLİ İSTİYORLAR
FIFPro’ya göre, 50 veya daha çok maçta oynayan milli futbolcularının neredeyse yarısı, daha gergin oluyor. Çalışmadan bazı satır başları şöyle: · 50 veya daha fazla maçta oynadıklarını söyleyenlerin yüzde 46’sı “Çok fazla maç oynadığımızı düşünüyoruz” diyor.
· Milli oyuncular, iki sezon arasında 5 haftalık bir tatile ihtiyaç duyduklarını söylüyor. % 88’i de devre arası tatilinin de 2 hafta olmasını talep ediyor.
· Milli oyuncuların % 63’ü uzun uçuşların performans veya sağlıklarını kötü etkilediğini belirtiyor. FIFPro, FIFA ile yerel lig yönetimleri ve kulüplere çağrıda bulunup, şu taleplerde bulunuyor:
Beşiktaş, Avrupa Ligi’ne odaklanmakta güçlük çekiyor. Bunun nedenlerinden biri iki yıl üst üste oynanan Şampiyonlar Ligi. Avrupa Ligi’ne ancak gruptan çıktıktan sonra ısınır Güneş ve ekibi. Siyah beyazlılar madem Devler Ligi’ni çok sevdi, o halde sezon sonuna kadar bir ‘çıkar anlaşması’ yapacak! Kimler? Başkan, hoca ve futbolcular. Beşiktaş’ta geçen sezon F.Bahçe ile oynanan kupa maçından bu yana bir kimya bozulması var.
1) Yönetim, ‘çantada’ görülen şampiyonluğun kaçırıldığı inancında olduğu için, Güneş ile duygusal kırılma yaşadı.
2) Güneş ile oyuncuları arasında da bir elektrik sorunu var.
Her şeye rağmen kadro potansiyeline baktığımızda Beşiktaş, G.Saray’ın da F.Bahçe’nin de önünde. Başakşehir’in de Abdullah Avcı’nın da eski havasında olmadığını düşünüyorum.
Son yıllarda Konya’daki Beşiktaş nefretini anlayamıyorum. Gencecik futbolcular, Konyalı teknik adam ve taraftarından dayak yiyiyor. Konyalılar, açıp Konyaspor’un resmi sitesinden tarihlerini okusunlar ve görsünler neden ilk renklerinin siyah beyaz olduğunu.
Aslında bu vandalistlere en güzel yanıtı dünkü maçın seremonisinde Konya formalarını Quaresma’ya imzalatan çocuklar verdi.
Yakın dönemde Aykut Kocaman, Josef-Topal ikilisinden ötürü yerden yere vurulurken Güneş, Oğuzhan-Atiba ikilisiyle daha ofansif tercih yaptığı için övüldü.
Beşiktaş’ın bir çok ezberi kayboldu ama en önemlisi bence Güneş’in savunma önündeki istikrarlı ikiliyi bozması ve yerine yenisini koyamaması oldu. Misal dün 11’e 11’kenden Atiba-Medel düşünüldüğü gibi rakip için pranga oldu mu? Hayır!
İlk devrenin özeti:
1-) Vida sarı kart
2-) Vida penaltı ve kırmızı kart.
Ona göre Malmö ile Beşiktaş’ın mücadelesi Davud ile Golyat’ın savaşıydı.
Söz konusu öyküde dev cüsseli Filistinli Golyat’ın meydan okumasına İsrailoğulları’ndan hiçbir baba yiğit çıkmayınca bu utanca çocuk yaştaki Davud son vermek için ortaya çıkar. Nihayetinde Davud, bir sapanla Golyat’ı alt eder!
Beşiktaş’ı Malmö karşısında ‘dev’ yapan son iki yıldaki Şampiyonlar Ligi serüveni ve sahip olduğu uluslararası yıldızlarıydı. Tarihsel açıdansa dev olan Malmö!
Zira onlar bu yıl Şampiyon Kulüpler Kupası’nda (bugünün Şampiyonlar Ligi) final oynamanın 40. yılını kutluyor.
Abdullah Avcı'nın taktiksel farkını sahaya yansıtan eski Başakşehir yok. Buna karşın yine de zirveye ortaklar. Bu, oturmuş takim ve oyun sisteminin sonucu. Yani bu sezon cepten yiyorlar. Bu takim genel özelliği rakibi üstüne çekip kaptığı toplarla bitirici ataklar gerçekleştirmesiydi.
Bunu en iyi bilen de Malatya'nın hocası Erol Bulut. Zira o Avcı'nın yanında yetişti.
İlk devrede Başakşehir'e boş alan bırakmamaya çalıştı. Buna mukabil atağa kalkarken de kalabalık çıkma gayretindeydi Malatya.
Çırak, ustayı kopyalamaya çalışıyordu ve ilk 45'te bunu başardı.
2. devre Başakşehir, topu hızlandırarak başladı. Mossoro'nun direkte patlayan topuna kadar süren bir ivme yakaladı ev sahibi.
Futbolun cilvesi olsa gerek etkisiz sağ kanattan yapılan ortada Visca'nin kafasiyla eşitlik sağlandı.
2. devresinin hararetli ve tempolu olduğu mücadelen çıkan 1-1'lik skor adil.
Çırak Erol Bulut, iyi kopyaladığı usta Abdullah Avcı'ya rüşdünü ispatladı...