Habertürk gazetesinden Tekin Atay’ın “Irina hangisi?” başlıklı haberini turnusol kâğıdı olarak da kullanabilirsiniz.
“Kara mizah” demek hafif kalır bu habere.
Sadri Alışık’ın “Turist Ömer Uzay Yolu’nda” filmini hatırlar mısınız?
Şahanedir.
1870’ten sonra İstiklal Caddesi dediğimiz, Grande Rue de Pera ve Cadde-i Kebir de denmiş olan “Beyoğlu’nun belkemiği” cadde bu yangından sonra bugün bildiğimiz haline doğru evrilmeye başlar.
Geçen yüzyılın başında Skating Palace adıyla nam salmış bir buz pateni pisti var Beyoğlu’nda.
Daha önce de yazmıştım, önce Cinema Ottoman oluyor, 1924’te de yıllarca anılacağı ismiyle Melek Sineması...
Ben Emek olarak tanıyıp sevenlerdenim.
Savcının dayak yiyen kadına 6.5 yıl, dayakçılara ise 1.5 yıl hapis cezası istediğini öğrendiğimde “Hay bin ıhkırmış deve!” diyerek el yükselttim.
Çökmüş deveye “ıhkırmış” derler, malum.
* * *
Yine İzmir’de iki kişinin tecavüzüne uğrayan üniversite öğrencisi E.E.’nin “Ruh ve beden sağlığı yerinde mi bir bakın” diyerek İstanbul’a sevk edildiğini okuduğumda “Yok artık hecin devesi!” diye söylendim.
Erken davranmışım.
Meğer E.E.’nin koluna bir de damga basmışlar Adli Tıp Kurumu’na sevk etmeden önce E.E.’yi.
Tecavüz mağdurunun damgalanmasına ancak “Yoz deve!” diyebildim ki; okuduğum kaynaklar bir deve türü olan “Yoz deve”nin dişisine “daylak” erkeğine “kirinci” dendiğini bildiriyor.
Berlin’de yapılacak işler belli. Knut’un aziz ve tatlı hatırası için hayvanat bahçesine gidilecek, Adnan’da yemek yenilecek, yılın bu zamanları şenliklenen sokaklarda sürtülecek ve illa City Music Berlin’e gidilecek.
Kurfürstendamm derler ki bir uzun caddedir.
Her şehirde bir İstiklal Caddesi arayangillerdenseniz, bu caddenin kaldırım taşlarını da çiğneyebilirsiniz.
Aynı şey değildir elbette fakat kalabalığı vesaire benzer.
Bu muhitte en sevdiğim dükkan City Music Berlin’dir.
Dar bir merdivenle üst kata çıkılır.
Dev bir salon. Ön cephede CD’ler, arka tarafta plaklar.
Bu rakamlar Hiper Toto’da oynamanızı önereceğim şanslı rakamlarım değil. Bunlar Galatasaray’ın 33. dakikada ilk golü bulana kadar üst üste değerlendiremediği net gol pozisyonlarının dakikaları... Kiminde zamanlama, kiminde kişisel hatalar, kiminde de Fenerbahçe kalecisi Volkan’ın kurtarışları engel oldu Galatasaray’a...
İlk 5 dakikanın ardından rakibini allak bullak eden bir tempoya erişti Galatasaray. Sürekli olarak Fenerbahçe’yi boş yakaladı. Süratli bir şekilde dikine kaleye gitti. Epeyce zor anlar yaşattı. 20. dakikadan sonra rüzgarın hızı biraz kesilir gibi oldu. Tribündeki Galatasaray taraftarlarının zihinlerinde, “O meşum, ‘Atamayana atarlar’ kuralı mı işleyecek yoksa?” sorusu belirdi. Fakat 33’te Eboue, sağ taraftan coşkun bir ırmak gibi akarak geldi. Ve hem takımını hem tribündekileri rahatlatan golü attı.
Sadece Caner’in hırsı
Galatasaray’ın iştahı kesilmemişti. İlk yarı sona ermeden, bu kez dün gecenin en başarılı futbolcusu olan Elmander sırasını savdı. İkinci yarı Fenerbahçe, daha çok hücumu düşündüğünü belli eden değişikliklerle başladı oyuna...
İlk yarı çok etkisiz olan Emre’nin değiştirilmesi, zaten gerekliydi. Sadece, Caner’in hırsıyla maça tutunmaya çalışan Fenerbahçe, gol bulmak için risk almalıydı. F.Bahçe’nin kendisini toparlamaya başladığına dair sinyaller belirirken, öldürücü darbe geldi. Maçı 2-1’e getirse, başka bir hikaye olma ihtimali vardı belki... Fakat 3-0 işin rengini Fenerbahçe açısından kararttı.
Daha fazlası olamazdı
Bu sezonki yabancı transferlerinin üçüyle birden gol bulan G.Saray, hem sezonun en iyi maçını çıkardı, en güzel futbolunu oynadı. Hem uzun süredir yenemediği rakibini tartışılmayacak bir skor üstünlüğüyle geçti hem de Fenerbahçe’den liderlik koltuğunu aldı.
“Siz kimsiniz, Keppler kim, bana niye Keppler 22-b diyorsunuz, özetle n’oluyo be?” dediğini duydum sanki.
Klasik selamlaşma faslıyla cevaplayayım sorularını.
Merhaba uzaylı, burası dünya.
Biz insanoğluyuz.
Sen de bizim dünyaya çok benziyormuşsun.
Kendi dünyamızın canına okuduğumuz için, canına okuyacak başka dünyalar arayışımız var.
Keppler adını verdiğimiz bir teleskop var. Seni onunla bulduk, adın o yüzden Keppler 22-b.
İlahi bir işaret olmak zorunda değil, bir rüya, bir tesadüf, bir şarkı, kitapta okunan bir cümle de yeterlidir.
“Bu lig biter mi? N’olacak futbolun hali?” soruları eşliğinde futbola inancımı sorgularken iki gelişme birden yaşandı.
Biri iyi, biri kötü.
Önce hangisini duymayı tercih ederdiniz bilemeyeceğim ama kötüsünden başlayalım...
* * *
Saç bandı bir erkeğe yakışır mı?
Socrates’e yakışırdı.