Paylaş
Hem bunu söyler, hem de olaylar, durumlar karşısında tarafımızı ortaya koyarız.
Hemen belirtelim ki, insanın bir düşüncesinin olması, savunduğu fikirlerinin, tarafının olması son derece normaldir.
Normalden de öte gereklidir.
İnsanın savunduğu değerler, fikirler olmalıdır.
İnsan bir düşünce topluluğuna, bir gruba, bir ideolojik yaklaşıma ait olmalıdır.
İnsanın bir “yeri” olmalıdır.
Aslına bakılırsa bu, zaten çoğu kişi için böyledir.
Önemli olansa tarafımızı belirleyen, beslendiğimiz kaynaklarla birlikte, ait olduğumuz tarafta nasıl bir duruş ve tavır sergilediğimizdir.
Düşünerek, araştırarak, sorgulayarak kendi vicdanımızın sesiyle ulaştığımız gerçeklerle taraf olmuşsak bu saygı duyulacak bir durumdur.
SAYGINLIK KENDİ DÜNYANIN İNSANI OLMAKTIR
Savunduğu ilkeler doğrultusunda yaşayan, inandığı değerlere bağlı, ödünsüz ama başka görüş ve düşüncelere de tahammül edebilen kişiler, başkaları üzerinde de saygı uyandırır.
Önemli olan tarafının insanın olabilmektir.
Açık, gösterişsiz, samimiyetle seçtiğin tarafı ifade etmek ve yaşamaktır önemli olan.
Bir duruş sahibi olmaktır.
İnsanlara itici gelen ve yadırganansa fanatizm ve riyakârlıktır.
Kendisi gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımamak anlayışı, her kültürde kınanmıştır.
Birilerine şirin görünmek, kabul görmek amacıyla inanmadığın, düşünmediğin bir kalıba girmek de aynı şekilde hiçbir surette kabul görmez, kişiye yarar sağlamaz.
* * *
Başka düşünce sahiplerine “yaranmak” adına temel duruş ilkelerinden uzak tavırlar sergilemek kabul edilebilir bir durum olmadığı gibi, kişinin üzerinde de eğreti durur, sırıtır.
* * *
SONUÇ OLARAK: Hem bir dünya görüşüne, belirgin bir ideolojiye sahip olup, hem de kendi dünya görüşümüzden olmayanları fark etmek, bu insanların yeteneklerini, becerilerini dikkate almak hususunda toplum olarak çok da başarılı olduğumuz söylenemez.
“Benim bir görüşüm, düşüncem ve ilkelerim var. Bunları savunur, bu ilkeler doğrultusunda da yaşarım. Ama benim gibi düşünmeyen, yaşamayan, davranmayan kişilerin de farkına varabilirim.” diyebiliyorsak, kendi dünyamıza, kendi görüşümüze güveniyoruz demektir.
Demokrasinin gelişmesi, insanların seçimini kişisel beklentileri yerine daha objektif nedenlerle yapması, barış içinde ve gelecek kaygısı taşımadan yaşaması tamamen buna bağlıdır.
ONUR MÜCADELESİ
Çoğumuz onurumuzu, emeğimizi korumakla içimizdeki şeytanın kışkırtmalarını birbirine karıştırırız.
Onur mücadelesi aklın ve vicdanın ışığında adım atmayı gerektirir.
Onur boyun eğmez, dik durur. Aynı şekilde diz çöktürmek gibi bir niyeti de yoktur.
Yenmeyi, ezmeyi değil; diriltmeyi, karşısındakilerin de huzurunu hedefler.
Zaaflardan yararlanmak yerine, strateji geliştirir.
Onur mücadelesi büyüklüktür; karşısındakilerde, düşmanlarında bile saygı uyandırır.
Onurlu olmak insan olmaktır. Pür insan.
Hak ve özgürlüklerine sahip çıkmak, başkalarının hak ve özgürlükleri için de en az kendisininki kadar duyarlı olmaktır.
Onur mücadelesi, temel yaşam mücadelesidir.
* * *
Hırs ise intikam ve rakiplerinin zayıf yanlarının peşindedir.
Başkalarının başarısızlıklarından ve zayıf düşmesinden haz duyar.
Habis bir ur gibi insanın ruhunu kemirir, kalbini karartır.
Asla doyuma ulaşmaz.
Haset duygusundan beslenir.
Yenmek duygusu kara sevdasıdır, uyutmaz.
* * *
Hırs ve onur mücadelesi, dışardan izleyenlerce fark edilir, gizlenemez.
Paylaş