Paylaş
Ne kıskançlığım kaldı, ne de Acun’dan para koparıp, program yapma peşinde olduğum. Yok tutarsızmışım da dikkat çekme derdindeymişim falan filan...
Efendim yukarıdaki ifadeler geçen hafta 3 Adam’ı komik bulmadığımı yazdığım için bana sosyal medyada ‘dijital mahalle baskısı’ uygulamaya çalışan bazı fanlara ve çoğunlukla ‘fan kılığına bürünmüş’ paralı troll’cüklere ait...
Nasıl olurmuş da, ben 3 Adam’la zamanında röportaj yapıp sonra da onları eleştirirmişim?
BÜTÜN FAN’LAR SÖZLEŞİP AYNI ANDA MI TWEET ATTI?
Şimdi burada ifade özgürlüğünden, insanların eleştiriye açık olması gerektiğinden falan bahsedeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Ne kadar öyle görünse de konumuzun bununla uzaktan yakından hiçbir alakası yok.
Çünkü bence, ‘İzzetÇapa TutarsızOlma’ kelimelerinin TT olmasının arkasında, bazı kanal yöneticileri ve onların parayla tutulmuş saz arkadaşları var.
Nasıl olduysa ‘samimi’ saldırı tweet’lerinin yüzde doksanı saat tam 13:15’te gelmeye başladı. Eğer programın bütün hayranları aralarında sözleşip, aynı anda yazıyı okuyup yine aynı anda tweet atmak için bir araya gelmedilerse, ister istemez insan bu işin içinde bir bit yeniği arıyor.
Aksini iddia ediyorsanız, aynı dakikalarda binlerce tweet’in nasıl geldiğini açıklamak sorumluluğu da sizin omuzlarınızda... Çünkü o tweet’lerde kanalınızın adı da geçiyor!
YOKSA İŞTE BENİM STİLİM’İN TEKRARINI MI İZLİYORDUNUZ?
Yok böyle ‘senkronize dijital linç’ diyorum ve devam ediyorum...
Sosyal medya ‘mahallesi’ iyice kızışınca TV8’in Genel Müdürü arkadaşım Aslı Çini’ye mesaj attım. “Aaa konu ne?” diye troll’cüklerin tweet’leri kadar ‘inandırıcı’ bir soru sordu bana. Koskoca kanalın en tepe yöneticisi, güya durumdan bihaberdi.
Haydi diyelim kendisi çok meşgul, tesadüf bu ya TV8’in sosyal medyasını yöneten Oktay Bey de yanındaymış, fakat ne hikmetse o da konu hakkında ‘ölü taklidi’ yapıyordu.
Yahu kanalınızla ilgili bir olay iyi-kötü dünya çapında trending topic olurken, yoksa siz hâlâ ofiste İşte Benim Stilim’in tekrarlarını mı seyrediyorsunuz?
BU İŞE BİR ‘DESTUR’ DİYECEK YÖNETİCİ ARANIYOR
Acun aslında senin için üzülüyorum ben... İşine bu kadar ilgisiz yöneticilere nasıl güvenip kanalı emanet ederek ta Dominik’lere gidiyorsun aa arkadaşım! Gözün hiç mi arkada kalmıyor?
Her yazdığımı herkes beğenecek diye bir saplantım falan yok peşin peşin söyleyeyim ama beğenmeyenler algoritmaların esiri paralı askerler olunca, onların iplerini ellerinde tutanlar da bir ‘destur’ desinler artık!
Elbette gerçek fanlara bir sözüm yok fakat işin ‘aslı’nı da gözardı etmemek lazım. O çok keyifli sohbetlerimiz sırasında siyasi trolleri her fırsatta eleştiren Aslı arkadaşım, kendi trollerinin hayranı mı olmuş yoksa?
Aaah ah, çok özlüyorum trollerin sadece şans getirdiğine inanılan, renkli diken saçlı ufak oyuncaklar oldukları günleri...
Sosyal medya ekibiniz kırmızı alarmda olsun
Yarın bir gün Yılmaz Morgül’lü “Survivor” için ‘Helal olsun’ diye bir yazı yazsam ‘Bak adam korktu, yağ çekiyor’ düşüncesine kapılıp avuçlarınızı mı ovuşturacaksınız?
Ya da yakında başlayacağınız ”O Ses Çocuklar”da küçücük çocuklara yaşlarına uygun şarkılar yerine ‘İsyan’ı ya da ‘Kum Gibi’yi okutursanız, onlara makyaj yapıp ‘yetişkinler’ gibi giydirirseniz ve hepsinden önemlisi pedagogların danışmanlığı olmadan onlara acımasız eleştiriler yöneltirseniz bilin ki Acun’u çok sevsem de sizi ilk yerden yere vuracak kişi yine ben olacağım.
Söylemedi demeyin ve sakın ha bu yarışmanın dünyada pek çok örneği var bahanesinin arkasına saklanmayın! Eğer öyle bir fikriniz varsa da sosyal medya ‘ekibiniz’ şimdiden kırmızı alarma geçsin!
Haydi kalın sağlıcakla! Hepinizin gözlerinizden öpüyorum.
İmza: İzzet
Asmalarda üzüm yosmalarda gözüm
Şimdi sırada deniz aşırı bir piyasa dedikodusu var... Hoş, iş artık dedikoduluktan çıkıp ‘temelleri atılmış’ bir haber haline çoktan gelmiş ama neyse...
Doors Group altıncı ayın ortalarına doğru Londra’da iki yeni mekan birden açıyor! Türk meyhanesiyle ocakbaşı ‘karması’ bir konsepti olan bu restoranların biri Marylebone’da diğeriyse Covent Garden’da faaliyete geçecek.
İki şubeli bu mekanın ismi ise genç, güzel, alımlı, fettan kadın anlamına gelen ‘Yosma’.
Bu ismi daha önce İstanbul’daki The Marmara’nın üstünde yer alan Refika için düşünüp sonradan vazgeçmişler.
Anlaşılan İngilizlere ocakbaşında demlenmeyi öğretirken, yurdumuza geldiklerinde bayıldıkları Türk mezelerini de ayaklarına kadar götürecekler.
Yıllardır bir türlü Türk mutfağını yurtdışına açamadık diye dövünme dönemi belki de artık sona eriyor.
Duyduğuma göre restoranlar nisan ayı gibi açılacakken, ruhsatları İngiliz bürokrasisine takılmış ve açılış yaza ertelenmiş. Neyse efendim dilerim, Yosma tüm cazibesini kullanıp İngilizleri baştan çıkarır!
Müjde Ar: “LGBTİ’nin ‘Sapan Atan Teyzesi’ olmak istiyorum!”
Bir seneyi aşkın süredir gayet güzel işlere imza atan G Zone, şubat sayısında çıtayı iyice yükseltmiş.
Bilmeyenler için eşcinsel yaşam ve kültür dergisi G Zone’dan biraz bahsedeyim. Dergi; gerek yazarları, gerekse de işlediği konularla aslında herkesin okumaktan zevk alabileceği sayfalarla dolu...
Bugüne kadar Sezen Aksu’dan Demet Akalın’a, İsmail Acar’dan, Mabel Matiz’e kadar pek çok ünlü ismi konuşturmayı başaran G Zone’un şubat sayısında yine medyaya karşı ‘sessizliğiyle’ tanınan bir isim ‘gönlünü açmış’.
Kim mi?
BİR BÖLÜMÜ AŞAĞIDA GERİSİ PERŞEMBE İNTERNETTE
7 Şubat’ta doğup 17 Şubat’ta aramızdan ayrılan Aysel Gürel’e ithaf edilen bu özel sayının ‘onur konuğu’ Müjde Ar!
Yıllardır tüm ısrarlarıma rağmen, röportaj teklifimi her seferinde kibarca reddeden Müjde’yi ikna eden gençleri kıskanmadım desem yalan olur!
Çünkü Müjde kendisi ve hepimizin Aysel’i hakkında gerçekten de müthiş samimi açıklamalar yapmış.
Ben de bazılarını burada sizlerle paylaşmaktan kendimi alıkoyamadım.
Röportajın tamamı perşembe günü yayınlanmadan önce buyrun bendenizden size noktasına, virgülüne dokunmadan tadımlık inciler...
ANNEM AŞAĞILANAN HER ŞEYE TOPTAN KARŞIYDI
“Annem için kategorize etmek diye bir şey yoktu. Zaten seçtiği iş de, yaptığı iş de bütün insanlığa aitti. Bir de asla sahte yüzü yoktu, neyse oydu hangi ortamda olursa olsun... Ve toplum tarafından aşağılanan insanların; gay, fahişe, şöyle ya da böyle; hepsinin yanındaydı ve aşağılayıcı her şeye toptan karşıydı.”
DELİ AYSEL’İN KIZLARI DAMGASI YEDİK TOPLUMDAN
“Herkes herkesi onaylayamaz elbette. Bu nedenle toplumun bazı kesimlerinden “Deli Aysel’in kızları” damgasını yedik açıkçası ama bundan asla rahatsız olmadım, kendime de ‘Deli Aysel’in kızıyım’ diyorum ben.”
OYUNCUNUN BİRİKİMİNİ GÖSTERECEĞİ MECRA YOK
“Oyuncu dediğin televizyonda dizi çeker oldu. Kendi birikimini, kendi geçmişini, hayatını, biriktirdiklerini ortaya çıkarabilecekleri bir platform da kalmadı. Belki öyle oyuncular var ama bunu gösterebilecekleri mecra yok artık.”
HERKES RECEP İVEDİK GİBİ OYNAMAYA BAŞLADI
“Popüler kültür, eğlence şekil değiştiriyor. Sabahtan akşama yarışma programı izleyen bir toplum haline geldik. Sinema da aynı şekilde şekillendirildi. Bunu ‘komedi filmleri çekilmesin’ şeklinde söylemiyorum, onlar da olsun elbette ama 100 film çekilip 100’ü de birbirine benziyorsa ve herkes Recep İvedik gibi oynamaya başlamışsa, burada çok ciddi bir sorun var demektir.”
BEN ASLINDA EVLİLİK KARŞITI BİR İNSANIM
“Valla kim, kimle evlenmek istiyorsa evlensin. Ben aslında evlilik karşıtı bir insanım. İkinci eşimle de on yıl sonra yeğenimin tazyikiyle evlendim. İmzayı bir tarafa bırakacak olursak, evlilikte işin özü kiminle yaşamak istediğinizdir. Ahmet Mehmet’le mi yaşar, Mehmet Süheyla ile mi yaşar, kim kiminle isterse yaşar.”
BİR GÖZÜM YÜZDE 30 GÖRÜYOR KORKUYORUM
“Türkiye’deki hareketlerin içinde pek görünmedim ama yurtdışında her gördüğüm harekete atladım. Burada polisin yaklaşımı beni korkutuyor. Zaten bir gözüm yüzde otuz görüyor, diğerinin de başına bir şey gelmesin diye çıkmıyorum. Yoksa ben de LGBTİ hareketinin ‘sapan atan teyzesi’ olmak istiyorum aslında.”
Helal olsun Okan, işte yayıncılık bu!
Okan Bayülgen, cumartesi gecesi Star’da yayınlanan programında canlı yayınların en büyük kabuslarından biriyle karşı karşıya kaldı.
Seyircilerin arasından fırlayan bir genç kız, üstünü açarak protesto yapmaya kalkıştı. Ancak Okan, anında duruma müdahale ederek, kızı karga tulumba dışarı attırmak ya da yayını kesip reklama gitmek yerine müthiş bir soğukkanlılık ve olgunlukla yayına devam etti.
Bu benim Türk televizyonlarındaki canlı yayın kazalarında gördüğüm en usta işi tavırdı!
Yılların televizyoncusu, kızı karşısına oturtup önüne diz çöküp büyük bir sükunet içinde şunları söyledi;
“Bak bir eylem yapmak istiyorsun, gayet iyi anlıyorum. Çünkü hem benim, hem de Beyazıt Öztürk’ün programı bu konuda kullanılabilir alanlar. Fakat onun da benim de bununla başa çıkabilmemiz lazım.
İnsanlar hangi konuda konuşmak istiyorlarsa konuşmalarından yanayım. Soyunmak mı istiyorsun, bence evet!
Sesini mi yükseltmek istiyorsun, bence evet! Slogan mı atmak istiyorsun, bence evet! Ama ben çalıştığım televizyon kanalını ve bu eylemi yaptıktan sonra seni, başına gelecek olanlardan korumak zorundayım.”
Reklamlardan sonra da aynen şöyle devam etti sözlerine Okan: “Biraz önce burada eylem yapmak isteyen genç kızımızın kim olduğunu maalesef bilmiyoruz. Ve kendisi de geçti, çekti gitti... Nasıl bulacağız onu, herhalde bulamayız da... Ne yapalım! Zaten bir şey de yapmadı. Ben ona sarıldım, o bana sarıldı. Böylece barış görüntüleri verdik Türkiye’ye!”
Sahip olduğu derin kültürel altyapı, böylesi bıçak sırtı bir meseleden bile tereyağından kıl çeker gibi çıkmasına neden oldu Okan’ın! Helal olsun onun bu olgun kriz yönetimine ve canlı yayın yapan herkese de örnek olsun. Hatta bana sorarsanız üniversitelerin iletişim bölümlerinde ders olarak okutulsun!
Dipnot: Gecenin ilerleyen saatlerinde sosyal medyada olayın yansımalarını takip ederken, gördüm ki bazı sivri zekalılar bunu Okan’ın planladığını iddia etmişler. Bu arkadaşlara işi gücü bırakıp senaryo yazmalarını tavsiye ederim. Gerçekten de komplo teorileri ülkesi olup çıktık vesselam!
Paylaş