İsmet Solak: İyice azdılar, iyice...

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Bu milletin kafasını karıştırmak, huzurunu bozmak için inanç sömürücülüğü yapanlar, Hizbullah vahşetinden sonra bile, mart kedisi gibi bağırıyorlar:

- Nerde demokrasi, nerde insan hakları?

Bunca oyun niye?

DTP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Hastürk, kahroluyor:

- İyice azdılar, iyice...

Meclis'in en beyefendi üyelerinden Birkan Erdal, müthiş üzülüyor:

- Kışlasına çekilmiş Türk ordusuna yönelik bu tahrik neyin nesi? Koro halinde yapılan hakaretler, bu güzide kuruluşa reva mı?

Türkiye sevdalısı bir işadamı olan Sefer Ulusoy, şu tespiti yapıyor:

- Asker haklı çıktı İsmet'im! Hizbullah vahşeti, 28 Şubat'ın ne kadar haklı olduğunu ispatladı. Aman, bu istikrarın bozulmamasına yardımcı olun!

Din bezirgánlarının asker düşmanlığı doruğa sıçradı. Hizbullah'ı askere bulaştırmak için akla hayale gelmedik senaryolar düzülüyor...

Hastürk, malum gazeteleri gördükçe dayanamıyor:

- Ar damarları çatladı... Ne utanma kaldı, ne arlanma!

Amaç tek, laik cumhuriyeti yıkmak... Bu yüzden, ‘Atatürk’e bağlı, sadık ve laik cumhuriyeti ebediyen korumakta kararlı olan ordumuzu bu milletin gözünde çökertmek' istiyorlar. Geniş bir ittifakları var; Sevr dayatmacısı numaracılar, ırkçı bölücüler, dönek Maocular, enteller, gerici ve yobazlar, zehir hafiyelik yapan takkeli liboşlar aynı siperde toplaştılar.

Zavallılar! Atatürk'ü yok edemeyince çıldırıyorlar. Meclis kulisinde bir fotokopi gösterdiler. Bir yazıda, altı çizilmiş bir cümle vardı:

‘‘Atütürk 20. yüzyılda kalmıştır, 21. yüzyıla taşıyamazsınız.’’

Sağımda oturan 68 kuşağından doktor arkadaş, birden patladı:

- Vay dönek Maocu yonga vay, şuna bakın hele!

Tepkinin güzelliğine bakın! Yonga, rendelenen ağaçtan kıvrılarak kopan ince parçaya denir. Bu tanımı ve deyimi de ilk kez duydum. Rahmetli Uğur Mumcu'yu anımsadım. 1976 yılı, güz aylarıydı. ANKA'nın Portakal Çiçeği Sokak'taki yeni bürosuna bu adam geldiğinde, Uğur gırgır geçmişti:

- Ulan oğlum, sen Filistin'de kampa bile gitmemişsin... Caka satıyorsun ama, araştırdım, Lübnan'da otelden çıkmamışsın. Sonra da tüymüşsün!

Bu dönek yonga çevresine, ‘‘Ben Filistin kamplarında yetiştim’’ diyerek hava basıyordu. Uğur'un sözleriyle donup kalmıştı. Yüzü kızarmış mıydı, pek hatırlamıyorum. İşi şakaya vurmuştu. Hadi, 'Yalan' desin. Bu adam kalkıp, Özal'ı Atatürk'ten daha büyük ve çağdaş göstermeye çalışıyor. Bak şuna!

Bir ‘yeni türedi’ ise, ‘‘Atatürk hep mi sadece doğruları söylemiştir?’’ diye soruyor. Hastürk, ‘‘Tam bir entel yaklaşım, ucuz kahramanlık’’ diyor.

Hastürk, ünlü halk tekerlemesini hatırlatıyor:

‘‘Körler sağırlar, birbirini ağırlar...’’

Recai Kutan da alıntı yaparak meydan okuyor:

- Neden Sincan'da yedi kişiyi potansiyel suçlu gören demokrasinin balans ayarcıları, tankları Hizbullah'ın üzerine sürmediler?

Eeee, körle yatan şaşı kalkar... Bu kez de adama, Hastürk sorar:

- Tanklar neyin üstüne sürülmüştü, akıllım? Salona asılan posterler kime aitti? Atatürk'e mi? Fatih'e mi? O olayda Hizbullahçı biri kaç yıl yemişti? Refah'lı başkan Bekir Yıldız hangi suçtan mahkûm olmuştu? Şimdi nerede?

28 Şubat brifingleri mi? Dinleyin beni... Tüm brifinglerde tek tek irtica örgütleri şemalar gösterilerek sayıldı. Ve destekçileri perdeye yansıtıldı:

- İranlı mollalar, Erbakan'lar, Kazan'lar, Çelik'ler, Ceylan'lar vs. vs.

Yalan ve iftiranın hálá arkasında duruyorsanız, sonucuna katlanırsınız!

Yazarın Tüm Yazıları