Eğitimde tam resmi nihayet görüyoruz...

FRANSIZ Devrimi’ni biz yapmadık, adı üstünde Fransızlar yaptı.

Haberin Devamı

Ama nedense, bu devrimin ana sloganı olan ‘Özgürlük-Eşitlik-Kardeşlik’in özellikle ‘eşitlik’ ve ‘kardeşlik’le ilgili özünü değil ama bazı uygulamalarını Fransızlardan bile daha çok benimsedik.

 

Adıyla söyleyelim, ‘eşitlik’ ve ‘kardeşlik’ adına merkezi yönetimi, her şeye tek merkezden ve herkese aynı uygulanacak şekilde yapma işini bizim bürokrasimiz de siyasetçimiz de çok sevdi. Bu uygulama ne ‘eşitlik’ getirdi ne de ‘kardeşlik’; onun yerine ceberut bir devleti ve adam kayırmacılığı, yolsuzluğu, ahlaksızlığı destekledi.

 

Neyse, konumuz eğitim. Eğitimde de merkeziyetçiliği en koyu uygulayan ülkeyiz. Keşke yerel inisiyatiflerin rolü çok daha büyük olabilse ama şimdilik verili durumumuz bu merkeziyetçilik olduğuna göre, onun içinde konuşmak zorundayız.

 

Haberin Devamı

NİHAYET TEOG SONUÇLARINI GÖRDÜK

 

Kendisi bence sakıncalı ve kötü olan merkeziyetçilik içinde olabilecek en iyi (yani kötünün iyisi) sınav sistemini birkaç yıl önce bulduk, adı TEOG. Bu sınava ortaokul son sınıf öğrencileri katılıyor. Sınav, normalde sınıfta öğretmen tarafından yapılan yazılı sınavlardan her dönemde bir tanesinin merkezi sistemle, yani bütün öğrencilere aynı sorularla yapılması anlamına geliyor.

 

Bu bakımdan öğretmenlerin bol keseden veya cimrice not verip vermedikleri dahil pek çok şeyin merkezden kontrol edilebilme imkânı elde ediyor.
Bu yıl, yani 2015-16 öğretim yılında da iki tane TEOG sınavı yapıldı. 6 temel dersten yapılan bu sınavların sonuçları bugün elimizde. Yani öğrencilerimizin ortaokuldan hangi seviyede çıktığını artık biliyoruz. Öte yandan onlardan dört sınıf büyük olup bu yıl liseyi bitirmekte olan öğrencilerin durumunu da biliyoruz.

 

Gelin bir karşılaştırma yapalım:

Eğitimde tam resmi nihayet görüyoruz...
 

Haberin Devamı

Bu notların hepsi 100 üzerinden. Yani çocuk ortaokulu bitirirken Türkçeden 100 üzerinden 60 alıyor ama liseyi bitirdiğinde notu 48.5’e düşüyor. Matematikte bu düşme daha keskin: 42’den 20’ye. Fende ise durum felaket: Notlar 56’dan 14’e iniyor.

 

BİRBİRİNDEN KÖTÜ ÜÇ İHTİMAL VAR

 

Benim aklıma bu duruma sebep olabilecek üç ihtimal geliyor:

 

1. Çocukları lisede kaybediyoruz: Türkçede değil belki ama özellikle fen derslerinde temel bilgilerin yerini fizik, kimya ve biyolojide detay bilgiler almaya başlayınca çocuklarımızı kaybetmeye başlıyoruz. Öğretmenler görece iyi bir temelle gelen çocuklara dersleri yeterince iyi veremiyor lisede. Matematikte de benzer bir durum var; çocuk zaten çok da yeterli gelmiyor, lisede konu derinleştikçe daha da kayboluyor. Kısacası lise eğitimimiz kötü.

 

Haberin Devamı

2. YGS zor bir sınav: Yükseköğretime Geçiş Sınavı doğası gereği bir ölçme-değerlendirme sınavı olmaktan çok bir eleme sınavı ve sonuçta katılanların önemli bir bölümünü elemek için tasarlanıyor. O yüzden sınav belki de öğrencilere biraz zor geliyor.

 

3. Eğitimin tasarımı yanlış: Ve son ihtimal, ilk ve ortaokulun sokak ağzıyla çok ‘laylaylom’ olması, lisede işin ciddiye binmesi. Kısa süre öncesine kadar eğitimimiz çocukların 8 yıllık temel eğitimi bitirmesi üzerine kurgulanmıştı; bugün o süre 12 yıla çıktı ama ilk 8 yılın görece kolay geçilmesi alışkanlığı ve bu kolaylık üzerine kurulu müfredat aynen devam ediyor olabilir. TEOG’da görece daha iyi bir sonuç alan, doğru cevapların istatistiki dağılımı da normal dağılıma işaret eden çan eğrisine daha fazla benzeyen çocuklar, lisede dersler zorlaşınca ansızın çakılıp kalıyorlar.

 

Haberin Devamı

En vahim ihtimal ne biliyor musunuz? Burada sıraladığım 3 ihtimalin birden geçerli olması.

 

Bunlar biz gazetecilerin değil eğitimcilerin tartışması gereken konular.

 

Geleceğimizi sahiden düşünüyorsak bu konuları çatışmacı değil çözüm arayıcı bir dille konuşmayı başarmalıyız.

 

Eğitimde tam resmi nihayet görüyoruz...

Yazarın Tüm Yazıları