İsmail Uğural

Tarım Kampusü yenilikçi proje

29 Kasım 2013

EGE-KOOP Genel Başkanı Hüseyin Aslan, çeşitli ekonomik ve sosyal konularda proje üretmeyi seviyor. Proje odaklı olmak her zaman yarar getiren bir özellik, devamını diliyoruz. Hüseyin Aslan’ın geçtiğimiz hafta kamuoyu ile paylaştığı “Tarım Kampusü” projesi de İzmir’in büyük tarım ve gıda potansiyeline farklı bir yaklaşım getiriyor. Aslan ile söz konusu ‘yenilikçi’ projeyi konuştuk.

Hüseyin Aslan, “Kontrolsüz göç, nüfus artışı ve artan gıda talebi İzmir’de tarım sektöründe üretimi, verimliliği ve kaliteyi yükseltecek yeni tarımsal projelere olan ihtiyacı gündeme getirmiş bulunuyor. Özellikle küçük işletmeler işgücü ve sermaye konusunda sorun yaşıyor. Teknolojik gelişmeler izlenemeyince, modern tarım uygulamaları da hayata geçemiyor. Bütün bunlar sonuçta verimlilik, kalite ve üretim yetersizliğini getirmekte” diyor.

Yeni yapılanma şartBu çerçevede yeni projelere olan ihtiyacın her zamankinden fazla arttığını söyleyen Aslan, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bilindiği gibi, Bütünşehir Yasası ile belediye sınırlarının tüm ilçeleri kapsayacak şekilde büyümesi İzmir’in tarımsal yapısıyla birlikte alanını da genişletti. Böylece Büyükşehir Belediyesi bünyesinde yeni bir örgütlenme ve yeni proje üretiminin önem kazandığını düşünüyorum. Tabii aynı zamanda belediye hizmet birimlerinde ‘görev tanımı’ değişikliği de zorunluluk kazandı. Bundan böyle gelir kaynağının büyük bölümü gıda, tarım ve hayvancılık olan Dikili, Bergama, Kınık, Beydağ, Kiraz, Tire, Ödemiş, Karaburun ve Çeşme ilçeleri ile bunlara bağlı belde ve köylerde üretimi, verimliliği ve kaliteyi artırmak, bu hususta yeni projeler ve stratejik plan hazırlamakla görevli bir ‘Genel Sekreter Yardımcılığı’ oluşturulmalı.”

Tarımsal dönüşümYaptığımız görüşmede Aslan’ın dile getirdiği farklı projeler var. Bunlardan en dikkat çekici olanı ise şu; Tarımsal Dönüşüm kapsamında ilk defa İzmir’de Büyükşehir Belediyesi bünyesinde en az 10 hektarlık bir alanda “Tarım Kampusü” kurulması öngörülüyor. Kampüs, tarım ve hayvancılık alanında “Araştırma ve Geliştirme Merkezi” (ARGE) işlevini görecek. Kampüste sektördeki teknolojik gelişmeler ve yenilikler, AB’deki kredi ve fonlar araştırılacak, elde edilecek sonuçlar kooperatiflere, birliklere ve üreticiye anlatılacak. Ayrıca Tarım Kampusü’nde araştırma ve analiz birimleri kurulacak, üreticilerin yanı sıra üniversite öğrencileri ve bilim adamları bu birimlerde çeşitli araştırmalar yapacak, yeni stratejiler geliştirilecek ve uygulamalar yapılacak. Yanı sıra İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, İhracatçılar Birliği, Ticaret Borsası, üretici kooperatifleri, birlikler, ziraat odaları, Büyükşehir Belediyesi ve özel sektörün birlikte çalışacağı bir “Proje Atölyesi” ve “Tarım Meslek Yüksek Okulu” kurulması da öneriler arasında. Kampus içinde ayrıca ulusal ve uluslararası kongrelerin düzenleneceği bir Kongre Merkezi’nin hayata geçirilmesinin önemine değiniliyor.

Verimlilik artacakSonuç olarak Tarım Kampusü gıda, tarım ve hayvancılıkta üretimin, verimliliğin ve kalitenin artırılması için faaliyet gösterecek, projeler üretecek, araştırmalar yapacak. Kampusün öngörülen işlevleri arasında ulusal ve uluslararası kongrelere ev sahipliğinin yapılması, gıda, tarım ve hayvancılık sektörüne ara eleman yetiştirilmesi, böylece modern tarıma geçişin ve Avrupa Birliği’nin tarım kriterlerine uyumun kolaylaştırılması sağlanacak. Son söze gelince; ilginç ve tartışılması gereken bir proje. Kamuoyunda daha fazla ilgiyi hak ediyor.

Yazının Devamını Oku

Kırmızı et sektörü sorunları tartıştı

23 Kasım 2013

Et sektörü son yıllarda sütün altında kaldı. Bir yandan süt üretiminin hızlı artışı, diğer yandan damızlık sığır yetiştiricileri ve üretici birliklerinin örgütlenmesiyle süt sektöründe gözle görülür bir gelişme yaşandı. Halen bu süreç devam ediyor. Ancak özellikle kırmızı ette temel sorunlar aşılabilmiş değil. Üretici ve tüketici fiyatları arasındaki dengesizlik ciddi boyutlarda. Hele zaman zaman et ithalatının gündeme geliyor olmasıyla tartışmalar daha da alevleniyor. Bu arada çok güncel bir gelişme olarak, et üretiminin son 9 ayda 2 milyon tonu aşmasına ilişkin Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Bülent Tunç şu açıklamayı yapıyor:

“Devletimiz, her besiciye besi desteği veriyor. Bu destek, besicimiz için büyük bir gelir ve bu sayede et üretimi de artıyor. Bu et üretimindeki rekoru kısa zamanda geliştireceğiz. Çok şükür besicimiz var gücüyle çalışıyor. Şu an için tek sıkıntımız, yem girdisinin yüksek olması. Yem girdilerine çözüm bulursak üretimimiz çok artacak ve belki de ihracata başlayacağız. Bugün artık hayvancılıkta ithalat gibi bir durum söz konusu olamaz. Çok şükür besicimiz, iyi bir üretim yapıyor. Devletimizin desteği devam ettikçe üretim her geçen gün artacaktır.” Diğer yandan İzmir Kırmızı Et Üreticileri Birliği (İZKEB) geçtiğimiz Salı günü Anemon Otel’de bir toplantı yaparak sütte çok güçlü bir konum sergileyen İzmir’de İZKEB’in de Türkiye’ye etkin mesajlar vermeye başlayacağının sinyallerini gönderdi. İZKEB Başkanı Veteriner Hekim Osman Civil ile toplantının sonuçlarını konuştuk.

Sektör buluşmasıİzmir İli Kırmızı Et Üreticileri Birliği olarak kırmızı et sektörünün yetkililerini bir araya getirdiklerini söyleyen Osman Civil, “Toplantıya benim dışımda yönetim kurulu üyelerimiz Nuri Kahya, Levent Özçoban, Emrullah Hasdemir, Aydın Karakaya ve Birlik Müdürümüz Süha Hakbilen katıldı. Ayrıca sektör temsilcileri Kani Türkan (Pınar Et), İsmail Esiyah ve Engin Tuncer (Tansaş), Hüseyin Özşenoğulları (Pehlivanoğlu), Mahmut İnsel (Banvit), İbrahim Çacan (Çacan Et), Cüneyt Güleç, Hayrettin Kıran, Birol Dumlu, Şakir Denizaltılı (İzmir Ticaret Borsası), Murat Matur, Gürkan Adıvar ve Murat Arslan ilk defa yapılan bu önemli sektörel toplantıya güç katmışlardır” diyor.

Güçlü lobi ihtiyacıCivil toplantıda yapılan değerlendirmeleri şöyle anlatıyor: “Kırmızı et üreticilerinin en temel sorunu sektörün güçlü bir lobiye sahip olmaması ve üreticilerin dağınık bir yapı sergilemesidir. Ulusal pazarda belirleyici bir etkimiz yok. Buna karşılık kırmızı et sanayii ve kırmızı ette büyük alıcı konumundaki ulusal marketler, şirket birleşmeleri ve tröst oluşumları gün geçtikçe daha belirgin hale geliyor. Kırmızı et üreticileri için bir diğer önemli sorun sektörün sürekli belirsizlik içinde olması. Hammadde ve fiyat istikrarına sahip değiliz. 2010 ile 2013 yılları arasında meydana gelen kur artışının (%55) yol açtığı ithalata bağlı yem hammaddesi ve ilaç gibi ürünlerdeki yüksek fiyat artışı üreticiyi ciddi sıkıntıya sokuyor.”

ÇÖZÜM ARAYIŞIToplantıda öne çıkan konu başlıklarından en önemlisinin yüksek maliyet baskısı olduğunun altını çizen Civil, şöyle devam etti:; “Kırmızı et üretiminin süt üretimine bağlı olarak planlanması. İşletmelerin ham dana tedarikinde konjonktürel sıkıntılar yaşaması. Canlı hayvan pazarlarında hayvan alım ve satımında yaşanan sorunlar. Büyükşehir sınırları kapsamında hayvan sevklerinde sevk raporu düzenlenmemesi sebebiyle hayvanların son satıcısı ile Türkvet’e kayıtlı işletme sahibinin farklı olması yüzünden müstahsil makbuzu düzenlenmesinde yaşanan problemler. Hayvancılığa farklı sektörlerden belirli dönemlerde bilinçsiz ve tecrübesiz yatırımcıların akın etmesi sebebiyle oluşan hammadde ve damızlık materyellerin fiyatlarındaki hızlı artışlar. Üreticilerin örgütlü satış ve pazarlama organizasyonunun olmaması.”

Yazının Devamını Oku

Akhisar tarım ve gıda ile büyüyecek

15 Kasım 2013
TÜRKİYE’nin yeni zeytin başkenti Akhisar’ı yakından izlemekte fayda var.

İlçe ekonomisinin bel kemiğini tarım, tarıma dayalı sanayi ve gıda sektörü oluşturuyor. 827 bin 435 dekarlık elverişli ve bereketli toprakları sayesinde Manisa’nın en büyük tarım arazisine sahip ilçesi konumunda. Ancak son yıllarda en kayda değer özelliği tam anlamıyla bir zeytin ve zeytinyağı bölgesine dönüşmüş olması. Akhisar Ticaret Borsası’nın genç Başkanı Alper Alhat ile ilçenin büyük potansiyelini konuştuk.

Güçbirliğinin yararı

Mayıs ayında yapılan seçimlerde Akhisar Ticaret Borsası başkanlığına getirilen Alhat, görevini çok büyük onur ve gururla sürdürmeye çalıştığını belirterek başladığı konuşmasına, “Bize verilen bu görevin sorumluluğu ve ağırlığının da tabii ki farkındayım. En önemli rekabet unsurlarından biri zaman ve bizler zamanla yarışıyoruz. Bu yarışta kazanabilmek için Akhisar’daki tüm kurum ve kuruluşlarla birlik içerinde yol almanın öncelikli olarak üyelerimize, daha sonra tüm ilçemize çok fazla menfaat sağlayacağına inandık. Bütün çalışmalarımızı da bu yolda planladık” diye devam ediyor. Bunun en güzel ve son örneği de geleneksel hale gelen, bu yıl 5’incisini düzenlenen Zeytin Hasat Şenliği. Akhisar Kaymakamlığı, Belediye, Ticaret ve Sanayi Odası, Ziraat Odası ve Borsa’nın önderliğinin yanı sıra 20 kurum ve kuruluşun da katkı ve desteğiyle bu yıl çok başarılı bir organizasyon gerçekleştirildi. Alhat “Birlik ve beraberlik içerisinde nasıl güzel işler yapılabileceğini açıkça ortaya koyduk” diyor.

Katma değerli üretim

Alhat, “Ünlü yazar John Barth’ın dediği gibi ‘Hiçbir şey kendi başına değerli değildir. Her şeyin değeri ona dışarıdan, insanlar tarafından verilir.’ Tarihi, kültürü, tarım ve gıda sanayii ile çok özel bir ilçeden söz ediyoruz. Binlerce yıllık geçmişi olan Akhisar’ımızın köftesi, helvası, zeytini, zeytinyağı ve daha onlarca tarım ürünü ilçe ekonomisine büyük güç katıyor. Büyük bir tarımsal potansiyelin üzerine oturuyoruz. Bundan sonra hedefimiz yüksek katma değerli ürünlere yönelmek olacak. 250 zeytin işletmesi, 36 zeytinyağ sıkım tesisi ve 9 zeytinyağ dolum tesisi olan ilçemizden 36 farklı ülkeye ihracat yapılıyor. 12 milyon zeytin ağacıyla Türkiye’nin en fazla zeytin varlığına sahip ilçesi olarak tek başımıza Ege ve Marmara bölgesinin toplam ağaç sayısının yüzde 12 sini oluşturuyoruz. Bu yılki zeytin rekolte tahminimiz ise 110 bin ton. Türkiye’nin yeşil zeytin ihtiyacının yüzde 70’i, siyah zeytin ihtiyacının da yüzde 30’u Akhisar’dan karşılanmakta” diye konuştu.

Beş yıldızlı borsa

Alhat ‘Beş Yıldızlı Borsa’ olmak için yapılan çalışmaların sonuna yaklaştıklarını belirterek, söyle dedi; “Amacımız Oda ve Borsalar arasında kalite bilinci yaratmaktır. Ayrıca Oda ve Borsaların kapasite ve yeterliliklerini artırarak üyelere sunulan hizmet kalitesini iyileştirmek, bu çerçevede profesyonelliğin ortaya konulmasını sağlamak istiyoruz. İş dünyasında Oda ve Borsaların güvenirliğini artırmak, Türk ve Avrupa Oda sistemleri arasında uyum sağlamak olan Eurochambers ve İngiltere Odalar Birliği ile işbirliği çerçevesinde geliştirilen Oda-Borsa Akreditasyon Sistemi çerçevesinde önümüzdeki ay Türk Loydu tarafından denetlendikten sonra Akredite Borsa, yani beş yıldızlı borsa olarak çalışmalarımıza devam edeceğiz. Üyelerimizden aldığımız güç, ilçemiz dinamiklerinden aldığımız destek, kaliteli bir ekip çalışması ve gençliğimizin verdiği dinamizmle çok daha başarılı işlere imza atacağımıza inanıyorum. Akhisar ekonomisi tarım ve gıda sektörleri ile çok gelişecek. Yeni yatırımcı adaylarının bu gelişmeyi izlemelerinde büyük fayda var.”

Yazının Devamını Oku

Kuruyemiş gibi kahvede de iddialı

8 Kasım 2013
Türkiye’de kuruyemiş sektörü de gelişiyor. Bu alanda yeni ve modern işletmelerin sayısının arttığını gözlemliyoruz.

Tabii hammadde açısından sahip olunan avantajı da görmezden gelemeyiz. Belki de sektörel gelişme ve çeşitlenmenin en güçlü tetikleyicisi bu özellik denilebilir. İzmir’in Ödemiş ilçesinde uzun yıllardır faaliyet gösteren Karaoğlu Kuruyemiş ve

Şekerleme Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi Genel Müdürü Niyazi Karaoğlu ile firmanın çalışma ve hedeflerini konuştuk.

Hedefimiz ihracat

1935 yılında büyük dedeleri Musa Karaoğlu’nun leblebi kavurarak temellerini attığı firmanın bugün dördüncü kuşağa ulaşmış güvenilir bir marka olarak yoluna devam ettiğini söyleyen Niyazi Karaoğlu, “Şu anda Musa ve oğlu Niyazi Karaoğlu tarafından yönetilen firmamız kuruyemişin yanı sıra son yıllarda kurukahvede de
aranılan ve tercih edilen bir marka haline gelmiş bulunuyor. Genel olarak tarım ve hayvancılığa dayalı bir ekonomik yapıya sahip olan Küçük Menderes Havzası’nın Ödemiş bölgesinde 4 bin metrekare alanda kurulu modern tesislerimizde, teknolojik ve hijyenik şartlarda el değmeden IS0 22000 standartlarında üretim yapmaktayız” dedi. Ürünlerin, tesise ilk giriş anından itibaren ‘aflatoksin’ kontrolünden geçirilerek başlayan işleme prosesi ile son ürün kontrol noktasına kadar titizlikle işlenip paketlendiğini aktaran Karaoğlu, “Badem, ayçiçeği, fındık, fıstık, leblebi, nohut, antep, kaju, leblebi şekeri ve benzeri ürünleri piyasaya 50, 70, 100, 200, 500 gramlık paketlerin yanı sıra 3000 ve 5000 gram olarak modern ambalaj sistemiyle tüketiciye sunuyoruz. Küçük Menderes Havzası içinde güvenilen ve tercih edilen
bir marka haline gelen firmamızın hedefleri arasında Ege Bölgesi’nde daha yaygın bir şekilde dağıtım ağına ulaşmak var. 2014 yılı ile birlikte altyapı çalışmalarını titizlikle sürdürdüğümüz ihracat konusunda başarıya ulaşmak ve dış pazara açılmak düşüncesini taşıyoruz. Türkiye dışındaki pazarların büyük ve gelişime açık olduğunun farkında olan firmamız hem ilçemize hem de ülkemize önemli katkılar sağlamak amacındadır” diyor.

'Kahvemi’ markası

Karaoğlu, “Kuruyemişteki bilgi ve birikimini, kuru kahve sektörüne de aktaran firmamız, son birkaç yıldır tüketicileri tarafından aranan bir marka haline geldi. İnsanların kurukahve alışkanlıklarını değiştirmenin zor ve kahve zevkinin de bambaşka bir keyif olduğunun farkındayız. Ancak firmamız uzun süren Ar-Ge çalışmaları ve denemelerin sonucunda tüketicilerin damak zevkini yakalayarak kahve keyiflerinde onların yanında yer almaya başladı. ‘Kahvemi’ markasıyla daha geniş kitlelere hitap etmeyi amaçlıyoruz. Karaoğlu Kuruyemiş’in bu alanda da iddialı olduğunu söylemek isterim” diye konuşuyor.

Yazının Devamını Oku

Her kırıntının farkına varalım

1 Kasım 2013
16 Ekim Çarşamba ‘Dünya Gıda Günü’ idi... Konu fazlasıyla önemli ama yoğunluktan yazmaya ancak fırsat bulabildim.

Meslek odalarının temsilcilerinin yanı sıra sektör mensupları da art arda açıklamalar yayınlayarak ‘Gıda’ya bir kere daha dikkat çektiler. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, gıda üretiminde önemli bir noktada olan Türkiye’nin, olası krizlere karşı gıda güvencesini sağlamak zorunda olduğunu söylüyor. Gıda Mühendisleri Odası Genel Başkanı Petek Ataman, Kimya Mühendisleri Odası Mehmet Besleme ve Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Dr. Turhan Tuncer yaptıkları ortak açıklamada ‘Dünya Gıda Günü’nün öneminin altını çiziyor.

Az sayıda ülkeden biriyiz

Şemsi Bayraktar, dünyadaki açlık sorununun çözümüne katkı yapacak az sayıda ülkeden biri konumunda olduğumuzu belirterek,şöyle diyor; “Türkiye doğal kaynaklar bakımından zengin, tarım alanlarının elverişliliği ve ürün çeşitliliği ile gıda arzı ve sürekliliğini sağlama açısından büyük bir potansiyele sahip. Tarımsal üretimin artırılması, diğer stratejik ürünler yanında özellikle yağlık bitkiler ve hububat üretiminin geliştirilmesi her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. Tarım, kalkınmamızı daha fazla destekleyen bir sektör konumuna getirilmelidir. Amaç sadece yurt içi talebi karşılamak değil, üretim potansiyelimizi kullanarak gelişen dünya tarım ürünleri pazarından daha fazla pay almak olmalıdır.”

İnsanlık mutsuz

Meslek odaları başkanlarının açıklamasında ise, “Biliyoruz ki dünyanın geri bırakılmış coğrafyalarında açlık kronikleşmiş bir sorunsa, açlıktan insanlar ölmeye devam ediyorsa, bu yeryüzünün ve bütün insanlığın en önemli sorunudur. Bugün dünyada yaklaşık 900 milyon insan aç! Bu bir insanlık ayıbıdır” deniliyor. Ayrıca açıklamada şu sözler dikkat çekiyor:

“Tarım ve gıda konusu gerek sağlık için gerekse egemenlik anlamında stratejik ve vazgeçilmez konulardır. Türkiye gibi potansiyeli yüksek bir ülkenin üretmesi, üreticisini koruması ve üretimin sürdürülebilirliğini sağlaması gerekmektedir. Üretmek zorundayız! Ürettiğimizi değerinden satabilmek zorundayız! Üretim yapılabilir koşulları sağlamak ve korumak durumundayız. Bunu özellikle küçük çiftçileri göz ardı etmeden yapmak son derece önemlidir.”

Ortak deklarasyon

Yazının Devamını Oku

Keçi sütüne her yerden talep geliyor

25 Ekim 2013
ANNE sütüne yakın değerlere sahip olmasıyla ünlü keçi sütünde Türkiye, son yıllarda yaptığı atakla üretimde dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi oldu.

Üretimiyle iç talebi karşılamakta zorlanan keçi yetiştiricisi, Malezya’daki okullarda dağıtılmak üzere istenen keçi sütünü nasıl yetiştireceğini düşünüyor. İzmir Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği (İKKYB) Başkanı Özer Türer’e, “Bu iş tamam mı” diye sordum.

İzmir ilk sırada
“Hem tamam hem değil” diye yanıtlayan Özer Türer, şu açıklamayı yaptı; “Geldiğimiz yer çok önemli, ancak daha yapacak çok işimiz var. 2010 yılında soğuk zincir sistemi kurulduktan sonra İzmir Birliği’nin topladığı süt miktarı 3 yılda 40 bin litreden 3 milyon 137 bin litreye çıktı. Son dönemdeki yatırımlarla da il genelinde keçi sütü üretimi 3 yılda 4,6 milyon litreden 8,5 milyon litreye ulaştı. İzmir böylelikle ülkede en fazla keçi sütü üretilen il haline gelmiş oldu. Diğer bölgelerde de soğuk zincirlerin kurulması durumunda Türkiye kısa zamanda dünya liderliğini yakalayabilir. Keçi sütünün bilimsel araştırmalara göre diğer süt türlerine göre sindirimi daha kolay. Zengin aromasının yanı sıra ve süt ürünleri üretiminde daha iyi sonuçlar veriyor. Ancak Türkiye’de geleneksel olarak keçi yetiştiriciliği yapılmasına rağmen hayvanların süt veriminin düşük olması yüzünden büyük bir potansiyel yeterince değerlendirilemiyor. Keçi sütüne son yıllarda oluşan taleple birlikte devlet de bu üretime önemli teşvikler getirdi. Keçi sütünde litre başına destek 20 kuruş, inek sütünde ise 4 kuruş. Arada 5 kat fark var. Keçiyle ilgili yatırım yapmak isteyenlere yatırımın yüzde 75’i için sıfır faizli 7 yıl vadeli kredi sağlanıyor. Bu desteklerden yararlanmak isteyen çok sayıda girişimci çiftlik kurdu. Birçok büyükbaş çiftlik sahibi keçiye yatırım yaptı. Emeklilik ikramiyesiyle iş yapmak isteyeninden tutun, tekstil fabrikasını satıp bu işe girene kadar irili ufaklı yüzlerce yetiştiricimiz oldu.”

Alım garantisi
Özellikle İzmir’de kurulan soğuk zincir sayesinde üreticiye alım garantisi verdiklerini belirten Türer, üreticinin yılın 12 ayında sütünü yüksek fiyatla Birliğe verebildiğini kaydetti. Türer, “Bu sayede İzmir’de 400 üreticiden süt alırken bugün 2 bin 200 üreticiye geldik. İl genelinde ise üretici sayısı 4 bin 300’e ulaştı. Ülke genelinde keçi varlığımız da bu atakla 4,5 milyondan 9,6 milyona çıktı. Bu durum tabii süt üretimine de yansıdı. 2010 yılında 250 bin ton olan üretimde bir yılda 272 bin tona yükseldi. Geçen yılın rakamlarına göre artışın katlanarak devam ettiği ve 300 bin tonu geçtiği tahmin ediliyor. Bu artış hızıyla halen Fransa, Yunanistan ve İspanya’nın ardından 4’üncü sırada yer alan Türkiye, en hızlı büyüyen ülke oldu. Bunun devam etmesi halinde orta vadede dünya lideri konumuna gelebileceğimizi düşünüyoruz” şeklinde konuştu.

MALEZYA’DAN İSTEK VAR
Keçi sütü fiyatlarının taleple birlikte sürekli arttığını belirterek, “Öyle ki inek sütü 85-95 kuruş arasında satılırken biz keçi sütünü 1,65 liraya alıyoruz. Keçi sütüne artık sadece Türkiye değil dünyanın her yerinden talep geliyor. Fakat üretim yetersizliğinden artan talebi tam olarak karşılayamıyoruz” diyen Türer, şu örneği verdi;

Yazının Devamını Oku

Hem tarımın efesi hem çiftçinin sesi

18 Ekim 2013
TİRE Süt Kooperatifi’ni daha önce yazdım. Başkaları da yazıyor.

Çünkü artık bu kooperatif ülke çapında üne kavuştu, dolayısıyla her türlü ilgiyi hak ediyor. Ben sizlere bu bayram günü farklı bir şey söylemek istiyorum. Hep biliriz, zeybeklik, Ege insanının hamurunda var. Zeybeklik bir kültür ve davranış şekli. Burada mertlik, yiğitlik ve adaletin temel değerler olduğunu biliyoruz. Aslında kooperatifçiliğin de özünde zeybeklik ruhunu yansıttığını ifade etsek sizce yanlış olur mu? Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük’e işte bu soruyu sordum.

Lakabı Kocaefe

Küçük Menderes Havzası’nda bütün Türkiye’ye örnek olacak bir kırsal kalkınma modeli yaratan Mahmut Eskiyörük’e bölge çiftçisi ‘Kocaefe’ lakabını takmış. Neden acaba? Boyundan posundan mı yoksa ille de ‘küçükler’ dediği için mi? Eskiyörük, “Haklısınız, kooperatifçiliğin özünde zeybeklik ruhu var. Ayrıca çiftçilerimizin bana ‘Kocaefe’ adını takmasından, ben ancak gurur duyarım. Ancak bu unvanı da taşımak lazım. Yani efelik öyle kolay hak edilecek bir şey değil. Bu kültürün arkasında hem köklü bir gelenek, hem de bir coğrafya yatıyor. Tire, Ödemiş, Aydın ve tabii bütün Ege’yi içine alan, kucaklayan muazzam bir kültürel harmandan söz ediyoruz” diyor.

Fes de giydirildi

Eskiyörük’e geçtiğimiz günlerde Bergama’da düzenlenen Zeybek Ateşi 3. Ulusal Efe Kurultayı’nda ‘Tarım Efesi’ ilan edilerek ‘Efe Fesi’ giydirildiği olayı soruyorum. Eskiyörük, “Tüm hemşehrilerime, Bergamalılara ve Tire Kültür Derneği’ne şükranlarımı sunuyorum. Yanı sıra Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç’e de yaptıkları güzel organizasyondan ötürü teşekkür ediyorum. Benim için gerçekten çok özel bir gün oldu. Kooperatifçiliğin ekonomik ve sosyal kalkınmada anahtar rolü oynadığını her zaman savunan bir insan olarak Zeybekliğin kooperatifçilik gibi kardeşlik ve dayanışma duygusu olduğunu anlattım. ‘Önce küçükler’ derken bunun bir sosyal politika gereği biçiminde değil ekonomi politikası şeklinde ele alınması gerektiğini söyledim. Çünkü Tire Süt Kooperatifi büyük işletmeler karşısında yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan küçük üreticilerin devamını sağlamak için mücadele ediyor. Biz büyük işletmelere karşı değiliz, fakat bunu siz de her vesile ile vurguluyorsunuz İsmail Bey, dev işletmeler Türk tarımını kurtarmaz. İşsizlikle etkin mücadele yapmak ve kırsaldan kentlere göçü önlemek istiyorsak küçük çiftçileri desteklemek zorundayız. Bunun da en gerçekçi yolu iyi işleyen bir kooperatifçilik düzeni kurabilmekten geçer” diye cevap veriyor.

DOĞDUĞU YERDE DOYMALI

Eskiyörük “Tarihe baktığımızda efelerimizin verdiği mücadele neydi? Hep zayıfın ve ezilenin yanında olmak. Bizim de bugün yapmaya çalıştığımız şey aslında bundan farklı değil. Buradan uyarıyorum” diyerek, şunları söylüyor; “Gelin Türk tarımının yapısını bozmayalım. Çiftçimiz doğduğu yerde doymalı. Bu yüzden kırsal kalkınma politikaları çok önemli. Kırsalda istihdamı güçlendirelim. Topraklarımız bereketli, hammaddemiz yerli, küçük sermayelerle verimli işletmeler kurmamız mümkün. Dolayısıyla kırsal bölgelerde tarıma dayalı sanayi yaygınlaşmalı. Bana göre her çiftçimiz birer Zeybektir! Namuslu ve çalışkan insandır. Mayası sağlamdır, ne yapsanız bozulmaz. Ama bu insanlar çok daha fazla ekonomik desteği hak ediyor. Hele kırsal ve tarımsal yatırımları destekleme imkanlarını kooperatifler eliyle sağlayabilirsek inanın kırsalda refah çok artar ve özellikle küçük çiftçimiz daha düşük maliyetle üretim yapma fırsatını bulur.”

Yazının Devamını Oku

İnekleri robotlar sağacak

11 Ekim 2013
‘Tarımda yenilikçiler’ sloganıyla bütün dünyada 60’tan fazla ülkede faaliyet gösteren Lely, Türkiye’deki bayileri ile Franchise Sözleşmesi imzalayarak ilk robot satışlarını gerçekleştirdi.

İstanbul’da Adile Sultan Sarayı Sakıp Sabancı Kandilli Eğitim ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen imza törenine Hollanda Konsolosluğu, Lely International ve Triodor Software’den yetkililerin yanısıra sektörel paydaşlar ve çok sayıda basın mensubu katıldı. Şems Ajans organizatörlüğünde hazırlanan törende Güney Marmara Bölgesi için Balıkesir’den Onet, Ege Bölgesi için İzmir’den Fenka Grup ve İç Anadolu Bölgesi için Kayseri’den Çapar Makine ile sözleşme imzalandı. Lely’nin Türkiye bayii olan bu şirketler aynı törende ilk müşterileriyle robot satış sözleşmesi de imzalamış oldu. Lely Türkiye Genel Müdürü Doç. Dr. Erkan Gönülol ile firma faaliyetleri ve Lely Süt Sağım Robotlarını konuştuk.

İnek yanına gidiyor

Lely Türkiye Genel Müdürü Doç. Dr. Erkan Gönül-ol, Lely’nin tarım sektöründe bir dünya lideri olduğunu belirterek, “Aynı zamanda süt sağım robotundan otomatik yemleme sistemlerine kadar eksiksiz bir çözüm portföyünü global tarım ve hayvancılık sektörünün kullanımına sunan tek şirket. Lely ürünlerinin tüm yazılımları Triodor yazılım firmasının Türk mühendisleri tarafından Türkiye’ de yapılıyor” dedi. Türkiye’nin süt sığırcılığı potansiyelinin çok büyük olduğunun altını çizen Gönülol, şöyle devam etti; “Lely ise süt sığırcılığı işletmelerinde otomasyon anlamında çözümler üreten, robot sistemleri üreten bir firma. 60 yıldır bu sektörde. Dünya çapında var olan 22 bin robotun 15 bini Lely’nin.En önemli robotumuz sağım robotu. İnsansız sağım işlemi yapıyoruz. Bu robot 24 saat çalışıyor. İnekler bu robotu ziyaret ediyor. Ortalama bir robot 65 adet ineği sağabiliyor. Dolayısıyla bizim en düşük süt sığırcılığı işletmesi 50 ve 50’nin üzerinde olanlar tek robotla bu işi yapabilecekler. Gerçekten robot her şeyi yapacak.

Aslında robot durduğu yerde sağıyor, inek robotun yanına gidiyor. Bir kabin gibi düşünün, hayvanlar istekli bir şekilde içeriye giriyorlar, dürtmeden etmeden orada sağılıp çıkıyorlar”.

Yazının Devamını Oku