15 Mart 2009
İNÖNÜ Stadı’na Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gelince tribünlerin de sahada oynayanların da iştahı kabardı. Ne de olsa Türkiye’nin lideri moral dopingi yapmıştı, Kartal’a uğurlu da geldi. Beşiktaş’ta görünmeyen bir kahramandan söz etmeden geçemeyeceğim. Bu kahraman, Denizli’nin yardımcılarından İtalyan kondisyoner Stefano Marrone. Farkı her yerde fark ediliyor. Siyah beyazlı oyuncular ikinci yarının başından beri gözle görülür bir şekilde çok koşan, mücadele eden ve kuvvette devamlılığı olan bir takım görüntüsü ile ayakta alkışlandılar.
Ernst’in kalitesi
Bu maça kadar son 5 haftada en isabetli pas veren ve en çok kilometre yapan oyuncusu Fabian Ernst’in katkısı inanılmazdı. Yabancı oyuncunun kalitesini hissettirdi. Bir futbolcu sahanın her yerinde dolaşır mı. Attığı gol nefis
"Mösyö" Cisse’ye yedek kalmak ve Fabian Ernst rekabeti biraz yaramış ki, hafif bir kıpırdanma gösterdi. Eski görüntüsünden uzak gelecek sezon için gereksiz olduğunu gösterdi. Oynayan arkadaşlarının emeklerine ihanet etti. Onun yerine Yusuf Şimşek gibi dar alan yeteneği yüksek futbolcu oynamalıydı. Mustafa hocam; hadi, Yusuf, Delgado seçimini Delgado’dan yana kullandın. Ama Zapatocny gibi 6,5 milyon euroluk yedek biraz lüks değil mi?
Madem oynamayacak Gökhan Zan ile İbrahim Toraman ondan daha iyi ise daha mütevazi, genç ve ileriye yönelik oyuncu alınabilirdi. Paralar da cepte kalırdı. Yusuf oyuna Holosko ile beraber girdiğinde İnönü Stadı’nda atmosfer, paslar, goller ve skor tabelaları değişti. İbrahim Toraman sakat sakat oynuyorsa iyi halini düşünemiyorum. Sahada ondan daha sağlam arkadaşlarını bile peformans olarak ezdi geçti. İbrahim Üzülmez’in inatçı tutumu olumlu farkedildi.
Bobo ve Nobre rakip defansın markajından çok birbirlerini marke eden görüntü çizdiler. İstikrarlı oyun için Nobre değil Cisse’nin çıkması gerekliydi. Rüştü takım arkadaşları kadar tribünlere de güven verdi. Ekrem Dağ da büyük takım oyuncusu oldu ya, alan da oynatan da futbolumuza bir yıldız kazandırdı.
Nefesine yetişemedi
Gençlerbirliği özellikle son 15 dakikada tek kale oynadı. Şanssızlığı kaleyi bulacak oyuncuların silik görüntüsüydü. Beşiktaş kalesine etkili olarak ilk kez 32’nci dakikada gelebildi. Belki de Beşiktaşlıların nefesine yetişemedi. Sadece Koray kalitesi başkent ekibine yetmedi.
Konya bölgesinden Deniz Çoban mükemmel bir karşılaşma yönetti. MHK ikinci Başkanı Yüksel Okçuoğlu’ndan böyle genç yetenekli ve cesaretli hakem sayısını arttırmasını bekliyorum. Çoban, dosta düşmana hakemlik dersi verdi.
Yazının Devamını Oku 8 Mart 2009
BEŞİKTAŞ başkentten rüzgár gibi geçti. Önce Fortis Türkiye Kupası ardından Süper Lig’de gol şov yaptı. Hacettepe yeni bir lig heyecanına kapılmasına rağmen liderlik savaşındaki Beşiktaş, güçlü kadrosu ile şampiyonluğun iddialı ekiplerinden olduğunu gösterdi. Dün futbolcuların "cinayet alanı" diye nitelendirdiği ve sakatlıkların sık rastlandığı sentetik çim sahada sergilenen futboldan çok atılan goller akılda kaldı.
Tello’nun ustalığı
Böylesi zeminin hazırlanmasını sağlayanların bile alışamadığı saha, zaman zaman oyuncuların beynindeki sistemi de sentetikleştirdi. Beşiktaş’ın attığı galibiyet golünden sonra sahadaki on bir kurgusunda önemli sıkıntılar yaşandı ki, yürüyerek oynayan Hacettepe siyah beyazlı takımın ceza sahasında "cirit" değil gol atmaya çalıştı. Patiyo’nun 2 golü unutulmamalı. Ya direkten dönene ne demeli? Beşiktaş’ın orta sahası bu kadar kolay geçilmemeli.
Düşüşte olan Ankaraspor ile yine Süper Lig’e gücü yetmeyen Hacettepe karşılaşması öncesi 5 günlük kamp süreci Beşiktaş’ın kazanması için birer faktördü. Önümüzdeki hafta ligde çıkışta olan ve takım oyununu iyi sergileyen Gençlerbirliği karşısında dikkatli olmak şart. Siyah beyazlı takımın defansındaki İbrahim Toraman her zamanki sigorta görevini yaptı. Orta alanda Tello istikrar abidesi. Kötü bile oynasa iki ortası işi bitiriyor. Ernst’in yanına uzun süredir eleştirdiğim Cisse’nin şart olduğuna inanmaya başladım. Delgado, Nobre ve Bobo’nun attığı üç golün ardındaki emekçiler Ekrem, Sivok, sonradan oyuna giren Serdar Kurtuluş’u unutmamak gerek.
Zafere giden yol
Beşiktaş şampiyonluk havasını yakalamış. İnönü’de bundan böyle karnaval havası esmeye başlamalı. Çünkü zafere giderken, dikenli gül bahçelerinden geçilir. Kartal bunları iyi ya da kötü futbolla aşmayı biliyor.
Yazının Devamını Oku 4 Mart 2009
AYIP... Ayıp... Bu sözüm her iki takım içinde geçerli. Para dersen para, hava süper, saha muhteşem. Saha içinde herkes bir şey koşturuyor, ama nereye. Ne sistem ne de organizasyon var. İzleyen çileden çıkıyor. Futbolun tekniğini, güzelliğini, şovunu hiçbir eylemini görmedik.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Fortis Türkiye Kupası’nda tüm maçlarını yenilgisiz kazanan tek takım unvanını elinde tuttu Beşiktaş. Mecburiyetten oyuna sokulan Holosko ve Yusuf’un golleri 90 dakikaya damgasını vurdu. Kalite aranıyorsa tecrübeli yıldızlarla yola çıkılmalı.
Beşiktaş’ın bu sezon sizleri heyecanlandırdığı maçı hatırlıyormusunuz. Sadece Trabzonspor maçında biraz heyecan yaşandı.
Geçen hafta İstanbul Büyükşehir Belediyespor ilk yarıda farkı kaçırdı ve ite kaka galibiyet sunuldu. Haftalardır yazıyorum; indir bindir topların zamanı geçti. Ankaraspor 8 kişi ile defans yapıyor, siyah beyazlılar hala şişirme paslarla sonuca gitmeye çalışıyor. Tribünden maçı izleyen Beşiktaşlılar, eski agrasif, koşan ve kazanma hırsı ile dolu takımını arıyor.
Hayal kırıklığı
Her maçta olduğu gibi defansta yine İbrahim Toraman’ın tecrübesini ve tekniğini izledik. Bobo sezon sonu tekliflerini düşünüyor. İmza atmak için menajeri 3 milyon Euro hava parası isteyen Nobre kalmak istiyormuş, gittiği Eskişehirspor’da her hafta şov yapan ve 3 milyon değil üç kuruşa imzayı basan Batuhan Karadeniz’e yazık değil mi! Tello bir var bir yok. Geçen hafta şovunu yaptı, bu hafta yattı. İstikrarı olmayan, bedava yaşayanlar listesinde yerini aldı. Ernst çok iyi koşuyor da bir tane olumlu topu yok.
Ankaraspor, Beşiktaş’ın oyun olarak daha kötüsü. Topu ayağına alıp koşan kaliteli ve teknik oyuncu yok.
Maçın hakemi Selçuk Dereli görevini başarıyla yaptı, ama yardımcılarının hatalarını kapatamadı. İbrahim Üzülmez’in Murat Tosun’u çektiği için penaltı noktası değil, takdir hakkı kullanıldı.
Büyük takımın oyuncusu olmak zorlukları geçmektir. Yusuf böylesi kritik karşılaşmada çalımı ile birlikte golünü atarken Fortis Türkiye Kupası’nın final kapısını açtı. Maçtan kalan en kötü anı ise kaleci Evren’in ceza sahası dışından yediği iki goldü. Türkiye’de, dünyada eşi benzeri görülmeyen bir sistem var. Futbol oynanmıyor, ama takım kazanıyor. Maça gidenler hayal kırıklığı yaşıyorlar. Ama Beşiktaş Başkent Kartalı olarak finale adım atıyor.
Yazının Devamını Oku 28 Şubat 2009
MUSTAFA hocam eleştirileri dinler ama kinciliği yoktur. Sabreder. İnönü Stadı’nın yeşil zemininde mesleğine ihanet eden o kadar oyuncu vardı ki dün, hangi birini yazsam. Mustafa hocam, zor gülerde takımı devralırken araya da 20 milyon liraya Ernst ve Yusuf’u sıkıştırdı. Keşke bunları alırken neler düşündüklerini bir bilsem. Hocam iyi mi kötü mü ettin 34. hafta göreceğiz. Beşiktaş dün ilk 45 dakikada inanılmayacak derecede kötü oynadı. Mustafa hocamın karşılaşmayı izlediği yedek kulübesinde maçı takip etmenin ücreti var mı merak ettim. Elini bile kaldırmadı. İyi ki sakatlığına rağmen oynayan asist yapan İbrahim Toraman ve takım arkadaşlarının tüm açıklarını tekniği ile kapatıp gol atan Tello vardı.
Futbolun genel doğrusu, önde topu tutmak ve etkili kullanmaktır. Topu önde tutacaksın ki, defans ve orta saha üçüncü bölgeye yani öne yaklaşsın. Savunma ile hücum hattı arası birbirine yakın olacak ki, Beşiktaş’ın büyük takım farkı ortaya çıkacak. Büyük takımlarda yeteneği yüksek oyuncular olur. Onlar da gereğini en iyi şekilde yapar. Peki hal böyleyken Yusuf ile Holosko neden kenarda oturur anlaşılır gibi değil. Onlar kenarda oturursa top sende kalmaz ve kontratak takımı görüntüsü verirsin. Nitekin Yusuf ve Holosko oyuna girdi, hem arkadaşları hemde tribünler beklenen coşkuya kavuştu.
Savunmayı bilmiyor
Cisse ısınırken neler yapıyor izleyeniniz oldu mu, bilmiyorum. Ama arkadaş sahada koşmuyor ki, orada hareketli olsun. Beşiktaş defansını bir cümle ile anlatmak mümkün. Bir büyük takım düşünün ki, geri dörtlüsünün en iyisi İbrahim Toraman.
Beşiktaş’ta galibiyet golü atan Gökhan Zan’a özel eleştirim var. Türkiye’nin en iyi defans oyucuları arasında olduğun için milli takımdasın. Maç boyunca Adriano kaşısındaki, tutukluğun sebebini bir an önce çöz. İstanbul BŞ Belediyesporlu Serhat’in attığı golü izledin... Ay yıldızlı takımın en iyi savunmacısının kötü oynama hakkı yoktur.
Mustafa hocam bu sorunları başkentte mutlaka çözer. Beşiktaş’a savunma futbolu oynatmak intihardır. Çünkü Beşiktaş savunma yapmayı bilmiyor. Beşiktaş’ın şampiyonluk yolunda böylesi kötü futboluna rağmen 3 puanı alması zaferin habercisi olabilir. Çünkü futbolda oyuna değil gole puan veriyorlar.
Hakemlerin yönetimi de tam anlamı ile berbattı. Oyun kuralları gereği kaleci yerde yatarken oyun kesinlikle durdurulmalı. Yan hakemin bu dikkatsizliği nedeniyle tribünlerde tansiyonun yükselmesi ile edilen küfürlerin cezasını kim çekecek. Hakemlerin performansı iki takımın oyuncularından çok kötü bir tablo ortaya çıkardı. Büyükşehir Belediyespor’un kaleci Mehmet Ali ile oynadığı sürece galip gelme şansı hiç yok. Beşiktaş’mı yendi yoksa Mehmet Ali’mi kazandırdı, anlayamadım!
Yazının Devamını Oku 16 Şubat 2009
BEŞİKTAŞ sezonun belki de en iyi futbolunu oynadı. 90 dakika baskılı oynuyorsun iki gol pozisyonu var. Nasıl oynamaksa. Hava toplarına hakim olacak uzun boylu adamlar olmasına rağmen bir tek pozisyon mumla arandı. Mustafa Denizli, Bobo’yu ilk on birde oynatsaydı sonuç farklı olurdu. Siyah beyazlı takım 2 puan kaybettiyse ve şampiyonluk yolunda ihtiyacı olan puanı alamadıysa tek suçlusu Denizli’dir. Denizli’yi inadından Trabzonspor vazgeçirdi. Fabian Ernst alındıktan sonra Ertuğrul Sağlam’ın oturtmak istediği sistem için ortam doğdu. Ernst’in geçmişine bakıldığında Beşiktaş’ın 4-3-3 yada 4-1-2-1-2 oynaması gerekir.
Denizli’nin inadı bu maçın ikinci yarısına kadar kırılmadı. Yusuf, Delgado ancak önlerinde ikili forvet oynarsa araya topu atabiliyor. Denizli hafta içinde stoperleri hata yapan Trabzonspor’un yıkmak için bu bölgede etkili olmaları gerektiğini söylemişti. Nitekim Beşiktaş hücum hattında ikili oynamaya başladıktan sonra daha etkili oldu.
Beşiktaş’ın en büyük zaafı geri dörtlüsü. Araya atılan hiçbir topa müdahale edilmiyor. Gökhan Zan, Sivok arasından geçen Gökhan Ünal’a bırakın fiziki markajı, göz markajı bile yapmaya fırsat bulamadılar. Beşiktaş golü böyle yedi. Siyah beyazlı takımın kaderi Bobo ile değişti. Elinde forvette oynayacak abonman kartı olan Bobo kulübede değil de saha içinde olduğunda tribünler çıldırıyor takım canlanıyor. Brezilyalı attığı beraberlik golünde ustalığını gösterirken, teknik ekibe mesajını verdi "Yedekte oturmam".
Korkunun faydası yok
Karşılaşma boyunca Serdar Özkan, İbrahim Toraman, İbrahim Üzülmez kendilerini fizik ve kondisyon olarak parçaladılar, ya yabancılar! Futbola yabancı gibi davrandılar. Cisse 90 dakika boyunca sadece bir tek kafa topu aldı. Onun dışında bizler gibi maçı izledi. Uğur İnceman, Ekrem gibi mücadeleci adamların suçları ne... Yusuf’un Burssaspor karşısında bir tek Galatasaray maçı var göze çarpan ama siyah beyazlı forma altında sırıttı.
Şampiyon olacak takım kendi sahasında derbi maçlarını mutlaka kazanmalı yorumunu yapan Gordon Milne, sonuç ne olursa olsun kadrosunu değiştirmemesi ile tanınırdı. Şimdilerde tanınmamazlık prim yapıyor. Ne oynayan ne de oynatan vitrine çıkıyor. Türkiye’de futbol zaten basit oynanıyor, kalitesiz yabancılar alındığında ise ruhsuzluk ön plana çıkıyor.
Trabzonspor çok diri, çok koştu, top kazanmak için her şeyi yaptı. Ama top kazandıktan sonra ne yapacağını bilemedi. Çünkü bordo mavili ekip amatör takım görüntüsündeydi. Bu futbolla şampiyonluk hayalden öteye gitmez. Koşacaksın, savaşacaksın ve kazanacaksın. Aksi taktirde gelecek sezon için umutlanacaksın. Eskilerin deyimi ile korkunun ecele faydası olmadığını büyük takımları çalıştıranlar bilmeli. Tigana, Fenerbahçe ile yapılan maçta Bobo’yu kulübe aldı şampiyonluğu kaybettirdi. Tarih tekerrür ederse 26’ncı hafta düşleri hayallerde yaşanır.
Yazının Devamını Oku 9 Şubat 2009
KONYASPOR’un santrforu Veysel, ilk yarıda sol kanattan 4 kez topla buluştu. İtalya Ligi’nde Milan, Juventus gibi takımlara karşı oynamış Zapotocny’ye nefes aldırmadı, sahadan sildi, Kartal’ın genç umudu Serdar Kurtuluş’u geçti. Beşiktaş, 90 dakika boyunca rakip takımın ceza sahasına uğramadı bile. Giray Bulak, devre arasında 7 taşeron oyuncu alarak takımı güçlendirme yoluna gitmiş. Bu oyunculardan 4’ü ilk 11’de, 3’ü ise kenarda bekliyordu. Maç başı çalışan futbol işçileri, plazaları olan Beşiktaş’a karşı savaştılar, puanı söke söke aldılar. Defansta İsmail Güldüren, büyük maçların büyük oyuncusu olduğunu gösterdi.
Beşiktaş Yönetimi’nin acilen değerli bilim adamları ile bir araya gelerek siyah beyazlı takıma gelen oyuncuları testten geçirmeli. Bu kadar masraf boşuna mı yapıldı? Gelen her teknik adamın istediği oyuncu alınmasına rağmen ortaya çıkan tabloya bakın. Şampiyonluk hedefleyen Beşiktaş, sahaya 4-2-3-1 sistemi ile çıkarken teknik direktör Mustafa Denizli’nin düşüncelerini merak ettim. Defansın önünde Sivok ve Ernst; onların önünde ise Yusuf, Tello ve Holosko. Daha sonra da Serdar Özkan oynadı.
Nobre’yi geç hatırladı
Bobo ise kale önünde nöbetçi forvet olarak pas bekliyor. Denizli, kulübüde yanında bulunan Nobre gibi bir golcüyü ancak son 15 dakikada hatırladı. Siyah beyazlı oyuncular 90 dakika boyunca 350-400 gr ağırlığındaki futbol topuna sahip olamadı. Beşiktaş forması altında 7 defans ağırlıklı oyuncunun ne işi var? Bunun adı korkaklıktan başka bir şey değil. Sahanın en iyisi hiç şüphesiz taraftar ve bazı yöneticilerin futbolu bırakmasını istediği İbrahim Üzülmez’di.Serdar Özkan yüreğini ortaya koymasına rağmen yalnız kaldı. Beşiktaş için 26. haftayı sizler gibi ben de merakla bekliyorum.
Ya böylesi kötü futbolla zirveye koşacak, ya da fatura kesilecek.
Türkiye’de yıldız oyuncular kadar hakemler de kolay yetişmiyor. Kuralları eksiksiz uygulayan Koray Gençerler ve ekibine sahip çıkılmalı.
Yazının Devamını Oku 2 Şubat 2009
CISSE’yi grip olmadan ülkesine yollasalar çok mutlu olacak. Dünya standartlarındaki ön liberoların koştuğu rakamlar ortada iken "mösyö" aldığı rekor ücrete rağmen, dün İnönü Stadında her iki yarıda da 500’er metre jogging yaparak dünya rekoruna imzasını koydu. Beşiktaş gibi büyük bir takımda bu kadar oynuyor, teknik direktörü de futbolu ve sistemleri kimseyle tartışmıyor!.
İlk yarıda Şilili yıldız Tello’nun yeteneği ile attığı golün dışında Beşiktaş’ın pozisyonu bile yok. Sayın Mustafa hocam, bu maçı siyah beyazlı oyuncular çok farklı da kazanabilir. Ancak hani diyorsun ya sistemleri herkesle tartışırım diye, bize ona kadar saymayı unutturdun. Tabi ki, orta sahası bu kadar temposuz, az koşan olan bir takımın temposu da, pas yüzdesi de düşük olur. İnönü’de vitrine Yusuf ve Ekrem çıkıyorsa düşünmek gerek. Kulübede Uğur İnceman var, Bobo var, Holosko var. Üçü de Antalyaspor maçında kenarda oturuyorsa kiminle neyi tartışacağız? Nasıl iyi bir futbol bekleyeceğiz? Anlayan varsa buyursun.
Siyah beyazlı takımda göze çarpan önemli olay Tello topu alınca, Yusuf’u, Yusuf topu alınca Tello’yu arıyor. Takımda ayağa pas yapacak oyuncu var mı mesajı verilmek isteniyor. İkinci kez söylüyorum iki tip teknik adam vardır. Birincisi sezon başı istediği oyuncu kadrosu ile yola çıkan, ikincisi ise kovulan teknik adamın yerine gelen çalıştırıcı. İkincisi saydığımız elindeki mevcut kadroya göre sistem belirler.
Ernst gelince düzelir
Geçen hafta kupa maçında Antalyaspor’un Beşiktaş’ı Süper Lig’de zorlayacağını belirtmiştim. Antalyaspor Teknik Direktörü Mehmet Özdilek, kısıtlı ve zor pozisyonda takımın başına geçmesine rağmen Beşiktaş’tan daha çok gol pozisyona girmesi yabana atılmasın. Akdeniz ekibinin bir şutu direkten, bir golü de hakemden döndüğünü hatırlatayım.
Teknik direktör Mustafa Denizli geçmişteki teknik adamlardan farklı olmalı ki, ısrarla 8,5 milyon Euro’ya Ernst’i aldırırken Eskişehirspor’a yollanan Batuhan’ın, kulaklarını çınlattım. Denizli, futbol dünyasının göremediğini fark etmeli ki kulübün kasasından 8,5 milyon euro çıkartacak kadar iddialı adam aldırdı. Ben Denizli’nin kariyerine bakarak şampiyonluğa inanmak istiyorum. Boşuna adam aldırmaz. Beşiktaş Ernst gelince hem kimliğini, hem de sistemini bulur. Çünkü ben sezon başından bu yana bulamadım. Bu arada Merkez Hakem Komitesi askerden dönen Tolga Özkalfa’ya 12’nci kuralı tekrar hatırlatması gerekli!
Yazının Devamını Oku 29 Ocak 2009
YAĞMURUN ıslattığı sahada ayakta kalanlar önce ağır zeminle uğraştılar. Ve ayaklarını sulu çimden kurtaranlar da, bir golün peşine düştüler. Mustafa Denizli’nin göreve gönderdiği 11 hem böyle bir sahaya hem de akla yatkındı. Dörtlü savunmanın önünde Sivok... Daha sonra yine dörtlü bir orta saha... Ve hücumda Bobo.
Bobo’nun erken golü kupa maçı için bulunmaz bir avantajdı. Beşiktaş, bu golle bir süre idare etti. Oyunu kontrole alarak rakibin hatasını ve saha koşullarının yaratacağı sürpriz bir pozisyon kovaladı.
Rüştü Reçber, ilk 45 dakikayı hiç yere yatmadan bitirdi. Soyunma odasına giderken üzerinde tek leke yoktu.
Savunma da ilk yarıyı hatasız tamamladı. Antalyaspor’un yarattığı bir-iki atak ise karambolden öteye geçemedi
* * *
Bobo, hücumda yalnızlığı sevmiyor. Holosko ve Serdar Özkan’ın kenarlardan taşıyacağı toplarla Bobo’nun rakip savunma üzerindeki etkinliği hemen fark ediliyor.
Ancak Holosko ve Serdar Özkan’ın zaman zaman oyundan kopmaları, Beşiktaş’ın hücum düzenini de bozuyor.
Bir ara gözlerimi orta sahaya diktim.. İyi niyet ve biraz da gayretin ötesinde oyunu etkileyecek hiçbir özellikli adam göremedim.
Antalyaspor maçı bir kenara... Derbilerde her zaman için Yusuf Şimşek ve her şeye karşın bir Delgado’nun varlığından yanayım.
Mustafa Denizli’nin bu alana bir ön libero için yırtınmasındaki nedeni de anlıyorum.
* * *
Beşiktaş dünkü skorla, turu garantiye aldı İnönü’ye taşıyacağı hiçbir sıkıntı kalmadı. Bu iş bitti...
Ben Beşiktaş’ın lig coğrafyasındaki yerini merakla bekliyorum.
Bu kadro arzulanan mutlu sona ulaşırsa, inanıyorum ki, gelecek yıllarda Beşiktaş için yeni ufuklar açılacak.
Ve bu fotoğrafta da kimse ön sıralarda yer kapmak için birbirini itelemesin. O fotoğrafa yakışacak ilk isim Mustafa Denizli’dir.
Tabii, bu sınırlı kadroyu şampiyon yaparsa!
Yazının Devamını Oku