31 Mayıs 2009
BEŞİKTAŞ yerli hoca ile tüm olumsuzluklara rağmen ve yetersiz kadrosuyla önce Fortis Türkiye Kupası’nı kazandı, ardından Süper Lig’de de ipi göğüsledi. Mustafa Hoca (Denizli); kimine göre ballı, kimine göre bilgisi yetersiz, kimine göre de iyi teknik adam. Ancak asırlarca bir teknik adama nasip olmayacak bir başarıya imza attı ve aynı ülkenin üç büyük takımı Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ta şampiyonluk yaşadı. Beşiktaş’ta kupayı da alarak zaferini çifte şampiyonlukla taçlandırdı. Tebrikler Beşiktaş yönetimi, bravo Mustafa Denizli... Ligin birinci devresi bitmeden Ertuğrul Sağlam-Mustafa Denizli değişikliği riskini alma cesaretini gösteren başkan Yıldırım Demirören’i ve yönetimini, futbol adamlığı ve öngörüsü nedeniyle kutlamak gerek. BJK İnönü Stadı olsun deplasman olsun takımlarını yalnız bırakmayan başta Siyah Beyaz Grubu ve taraftarların da küfürsüz ve kavgasız destekleriyle takıma katkısının önemli olduğu da unutulmamalı.
Yıldızlı pekiyi
Şampiyonluğu belli eden bu maçın ne sistemi ne de oyuncusu yazılır. Ama işlemi tamamlanmış maçta Rüştü, Holosko, İbrahim Toraman, Serdar Özkan, Cisse yine ön plana çıkan futbolculardı. İki gün sonra ameliyat olacak İbrahim Toraman milli takım yetkililerine ve kendisini eleştirenlere hem temposu hem de golüyle yanıt verdi. Anlayana... Sahada mücadele eden oyuncular, ortaya koydukları performanslarıyla kazandıkları dereceler ile ödüllendirilir. Siyah beyazlı oyuncular, terlerinin son damlasına kadar oynadı ve karneyi Şampiyonlar Ligi grubuna doğrudan kalarak hak ettikleri yıldızlı pekiyi ile aldılar. Denizlispor’un ise üç yıl önce şampiyonluktan ettikleri Fenerbahçe’nin bir önceki hafta Konyaspor’u yenmesi ile Süper Lig’de kalması dikkat çekiciydi. Maçın tek önemli kararını yan hakem vererek, Merkez Hakem Komitesi’nin prestijini kurtardı. Beşiktaş’ın ilk golünde Serkan Gençerler’i çok hayati bir pozisyonda doğru kararla oynattığı için tebrik etmek gerek.
Yazının Devamını Oku 25 Mayıs 2009
BEŞİKTAŞ’ta kozmik güçler devreye girdi ve şampiyonluğa bir maç kaldı. Şampiyonluk için yönetim, taraftar ve oyuncularla İnönü Stadı’nda muhteşem tablo vardı. Maç başlamadan siyah beyaz bayraklar sallanıyor, zafer marşları çalıyordu. Teknik direktör Mustafa Denizli’nin, Ayşe Arman’a "En iyi sistem kazanan sistemdir" sözü kulaklarımda yankılandı. Ve İnönü’de sistemden çok, bireysel yetenekli oyuncuların kramponlarından galibiyet fışkırdı.
Büyük maçların büyük oyuncusu Yusuf Şimşek, hem arkadaşlarını hem de takımın itibarını kurtaran çalımları ve golü ile şampiyonluğun startını verdi. Yusuf, takımı yoktan var etti. Rüştü, şampiyon takımın kalecisinin nasıl olması gerektiğinin dersini kurtarışlarıyla verdi. Yoksa siyah beyazlıların defansı lunaparkta bile oynayamaz. Beşiktaş bu defansla mı Şampiyonlar Ligi’ne girecek? Elek yaparlar elek!
"Mösyö Cisse", siyah beyazlı takıma geldiği günden bu yana ilk kez iyi oynadı. Sarı kırmızılı ekibin birçok atağında arkadaşlarının hatasını kapattı. Kanatları açarak oyunu rahatlattı. Peki bu kadar üstün yetenekleri vardı da neden bugüne kadar bekledi? Bunun hesabını kim verecek. Gider ayak transfer yapmak için mi döktürdü. Tello sakatlanmadıysa, çıkması kadar yanlış bir şey yok.
Tabelaya bakılır
Dün maç sonrası izleyenler sordu "Ernst oynadı mı?" diye. Ben görmedim. Denizli de görmemiştir.
Süper Lig’de kalite yok diyenlere UEFA Kupası’nı kazanan Lucescu, "Bunları söyleyenler takımlarına milyon dolarlık hurdalık oyuncu transferleri yapanlardır. Futbolda çalışmadan kazanılmaz" ifadesini kullandığında ne kadar haklı olduğu ortaya çıktı. Çalışan Beşiktaş, ağır darbelere, mağlubiyetlere rağmen yılmadı. Ayağında top tutma istatistiği yüksek olan Galatasaray’ı alın teri ile mağlup etti. Böyle maçlarda iyi ya da kötü oyuna değil tabelaya bakılır. Sonuç 2-1 Beşiktaş galip, gerisi teferruattır.
İlk kez derbi yöneten, gördüğünü çalmaya çalışan Kamil Abitoğlu, Beşiktaş’ın penaltı beklediği iki pozisyonda da penaltı vermeyerek ne kadar haklıysa, Sabri’yi ikinci sarı karttan atmaması da o kadar haksızlıktı. Sabri’nin yaptıkları G.Saray gibi bir camiaya yakışmıyor.
Yazının Devamını Oku 18 Mayıs 2009
BEŞİKTAŞ, ağır defans hatalarına rağmen şampiyonluk savaşını sürdürdü. Her zamanki gibi izleyenlere ecel terleri döktürüp farklı galibiyetle liderliği ele geçirdi. Türkiye Kupası’nın yorgunluğundan mı Denizli’nin oyuncuları Başkentte yarı açık cezaevinde tutmasından mı olacak takımın üzerinde inanılmaz bir stres vardı. Mustafa Hocam, sen Beşiktaş’san ve şampiyonluğa oynuyorsan, rakibin kim olursa olsun kendi sisteminden asla taviz vermeyeceksin, bırak rakiplerin seni düşünsün. Hani Ekrem Dağ sakattı da 11’de sahaya çıkmadı. Öyleyse 64’ncü dakikada niye oyuna girdi? Birkaç oyuncu hariç geri dörtlü alan savunmasını hiç bilmiyor, adam paylaşmasını bilmiyor, ayağa oynamasını bilmiyor, atağa çıkmayı bilmiyor!...Zapatocny’i izleyen futboldan nefret eder! Siyah beyazlı Paf takımda ve milli takımda oynayan Furkan, klas ve teknik yönüyle Zapatocny gibi 3 Çek oyuncuyu kramponundan iter. Geri dörtlü o kadar muhteşem ki, sahanın en kısa oyuncusu Beşiktaş’ın kale alanında iki kez topa kafa vuruyor onlar da seyrediyor.
Rüştü kurtardı
İyi ki Rüştü var. Muhteşem tekniği ve tecrübesini konuşturarak takımını kurtardı. Tello-Uğur değişikliği nasıl izah edilir. 70’nci dakikadan sonra skoru korumak içinse yazık. Slovak oyuncu Holosko’yu bu kez pek göremedik. Oyunun hiçbir bölümünde yer almadı. Yusuf, her halde küçük maçları sevmiyor. "Mösyö" Cisse bildiğiniz gibi..
Beşiktaş’ın attığı gol tamamen tesadüf, üçüncü gol kontratağa dayalı bir gol oldu. Ankaragücü bütün savunma tedbirlerini bıraktı. Bu nedenle siyah beyazlılar geniş ve boş alan buldu. Hikmet Karaman’ı kutlamak istiyorum. Kısa sürede cesur, seyir zevki yüksek ve çağdaş futbolun gereklerini yapan bir takım oluşturmuş. Oyunu çirkinleştirecek hareket yapmadı.
Tolga Özkalfa’da hem 12’nci kuralı bilmiyor hem de futbolu. 10’ncu dakikada Gökhan Zan’ın Ceyhun’a yaptığı hareket kesin penaltıydı. Beşiktaş’ın bu kadar kötü olmasını, İzmir’de Fenerbahçe karşılaşmasında sergilenen oyundan eser bulunmamasının nedeni ise Türk futbolunun gerilemesini isteyen zihniyetin 19 Mayıs Stadına yaptırdığı halı saha. Top kontrolü, organize atak yapmak mümkün değil. Yazık o sahada koşan her iki takım oyuncularına.
Yazının Devamını Oku 14 Mayıs 2009
BEŞİKTAŞ Süper Lig’deki liderliğin vermiş olduğu stresle oyuna başladı. Fenerbahçe ise rahat görünen taraftı. Ancak, 26 yıldır alamadığı kupayı bu sene de alamazsa yaşanacaklar dolayısıyla onlar da baskı altındaydı. Luis Aragones kaleci Volkan Babacan tercihiyle, Babacan da çok ciddi hatalar yaparak farklı mağlubiyetin ve kupanın kaybedilmesinin hazırlayıcısı oldular. Beşiktaş, başkan Yıldırım Demirören, yönetimine ve taraftarlarına BJK İnönü Stadı’ndaki hezimeti kupa ve 4 golle unutturdu.
Mustafa Hocam 10 numara aramana gerek yok. Bu formayı Delgado’ya vermekte ısrar etmenin de anlamı yok. Elinde gerçek yerinde oynadığında, 10 numara dersi veren bir Tello var. Şili’li her atakta, her pozisyonda ustalığını gösterdi.
Beşiktaş düzenini kesinlikle önce oynatmamak üzerine kurdu. Mustafa Denizli’nin Delgado-Yusuf arasındaki tercihi de taç özürlü Beşiktaş’ı top kullanır hale getirdi. Yusuf Şimşek, böylesi derbilerde klasını bir kez daha ortaya koyarken Türkiye’de nesli tükenen teknik üstünlüğe sahip oyuncuların takımlarına ne kadar katkı verdiğini gösterdi. Bobo sezon başından bu yana ilk kez en önemli özelliklerini sahaya yansıttı. Brezilyalı forvet, gol atması için orta alanın mutlaka güçlü olması gerektiğini Denizli’ye hatırlattı.
İspanyol ikramı
Her teknik adamın oyuncu konusunda keşif hevesi vardır. Aragones sanki Amerika’yı yeniden keşfediyordu. Böylesi önemli final maçında genç Volkan Babacan’ı kalede oynatması ve Gökhan Gönül’ü stopere koyması büyük hataydı. İspanyol hocanın tercihini Beşiktaş 6. dakikada golle tanıştırdı. Gökhan Gönül’ün büyük hatası ile kazanılan korner atışında Yusuf Şimşek’in usta vuruşu ve kaleci Volkan’ın acemiliği siyah beyazlı tribünleri gol sevincine boğdu. Fenerbahçe yediği ikinci golden sonra ceza sahası İzmir Belediyesi Park Bahçeler Müdürlüğü’ne bağlı gibi bomboştu! Emre Belözoğlu-Deniz değişiklini ne ben ne de oyuncular anladı. Topla hücuma çıkarken bu kadar çok top kaptıran bir Fenerbahçe’yi ilk kez izledim. Nitekim hücuma çıkarken kaptırdıkları topla ikinci golü yediler, ancak bu golde Tello&Yusuf A.Ş’yi unutmamak gerek.
Mösyö Cisse bu sezon ilk kez faul yaptı, ama sahada yürümeye de devam etti. Beşiktaş’ın geri dörtlüsünün herhangi bir maçta gol yememe ihtimali yok. İkinci yarıdaki değişiklikte Gökhan Zan alınıp İbrahim Toraman oraya çekilmeliydi. İstatistik, teknik, fizik ve hava yönünden, yönetiminden, oyuncusuna, taraftarına böylesi inançlı Beşiktaş dün ilk kupayı farklı skorla kazanırken, Süper Lig şampiyonluğu için de hazır olduğunu gösterdi.
Son söz de hakem Bünyamin Gezer’e... Maçı genelde iyi yöneten Gezer’in son dakikada verdiği pansuman penaltı klasına yakışmadı.
Yazının Devamını Oku 4 Mayıs 2009
İNÖNÜ stadında Beşiktaş’ın Ankarspor’a karşı mağlup olduğu maçta bile böylesine kötü futbol izlenmedi. F.Bahçe, dün El Clasico derbyisindeki Barcelona gibiydi. Şampiyonluk umudu içinde bir takım gibi oynadılar ve 2 gol atarak İnönü’yü yasa boğdular. Beşiktaş bu sezon iki kez liderlik için şans yakaladı. Bursasspor ile berabere kalındı, şampiyonluk hedefi uzadı, Sivasspor Gaziantepspor’a yenildi liderlik şansı çoğaldı ama kullanılamadı. Daha öncelerde söyledim gibi Beşiktaş’ın savunmasındaki oyuncular ayağa oynayarak çıkmadı. Defans çok geriye yaslanmış forvet ile araları inanılmaz kopuktu. Sivok’tan ön libero değil siyah beyazlı forma bile olmuyor. Maçın 20’nci dakikası istatistiklerde Fenerbahçe topla oynamada 61-39 önde. Beyin görevi yapması beklenen Bobo, Delgado ve Tello veda maçı oynadılar. En çok şeref tribününde gözleri yaşlı oturan Yıldırım Demirören’e acıyorum. Beşiktaş duruşuna yakışlamayan oyuncularını hüzünle izledi.
Takımlarını yüreklerine gömen taraftarlara üzüldüm. Beşiktaş mağlup olduysa tek sorumlusu önceki gün "Bana şanslı diyenler bir baltaya sap olamayanlar" sözünü sarfeden ve yönetim tarafından bir dediği iki edilmeyen Teknik Direktör Msutafa Denizli’dir. Gerçekten şans olmayınca Beşiktaş kazanamıyormuş. Bunu izledik. Futbol basit bir oyundur diyen Gordon Milne ne kadar haklıymış.
Delgado sınırdışı
İkinci yarıda ilk onbirde oynaması gereken Yusuf Şimşek tedavi amaçlı oyuna alındı. Yusuf’u böylesi büyük maçlarda izlemek isterdim. Cisse’de bonusu olarak oyuna girdi. Varlığı ile yokluğu belli bile olmadı. "Mösyö" tatilin tadını çıkartıyor hem de fazlasıyla. Futbolu ve sistemi olmayan takımdan gol yollarında üretim beklemek hayalcilikten öteye gitmez. Beşiktaş şampiyon olur mu.
Bence olmaz. Çünkü kadrosunda 1’nci sınıf kaliteli oyuncu yok.Kısaca Beşiktaş büyük maçları kaldıracak oyunculara sahip değil. Siyah beyazlı takım nasıl düzelir derseniz? Söyleyim. Delgado sınırdışı edilmedikçe kartal kendine kolay kolay gelemez.
Yazının Devamını Oku 23 Nisan 2009
BEŞİKTAŞ, İnönü Stadı’na ilk maçtaki skor avantajının verdiği rahatlıkla çıktı ve Ankaraspor’a 2-1 yenilmesine rağmen Fenerbahçe’nin rakibi olarak finale adını yazdırdı. Aşırı yağmur ve rüzgara rağmen tribünlerde takımlarını yalnız bırakmayan siyah beyazlı taraftarların, 90 dakika bitmek bilmeyen coşkusu maçtan daha çok dikkat çekti.
Mustafa Hocam, gereksiz cezalı İbrahim Toraman ve oynamadan cezalı duruma düşmeyi başaran damalı garaj arabası görünümündeki Zapotocny’nin yerine Serdar Kurtuluş ile başlaman enteresandı. Savunma, asli görevini yapıyor gibi görünse de, hem çok geride oynuyor, hem de ayağa oynayarak çıkamıyor.
Hücumda hiç olmayan, meşin yuvarlak rakipteyken, topla kendi kale çizgisi arasına giremeyen "Mösyö" Cisse üşütmeden Fransa’ya gönderilirse, siyah beyazlı takım rakiplerle sayısal eşitliği yakalamış olacak.
Mösyö Cisse
"Mösyö"nün yerine, futbolculuk kaliteleri yüksek olan Mehmet Ekşi’nin alt yapıdan talebeleri Necip veya 1993 doğumlu Mertcan oynatılsa, defansta da ofansta da çok daha faydalı olacaklarına ve tribünleri ateşleyeceklerine yürekten inanıyorum. Futbolu sevenlere, Beşiktaş B Genç ve PAF takımının tüm maçlarını izlemelerini öneriyorum. İnanılmaz zevk alacaksınız.
Hocam seni anlamıyorum; motorik özellikleri iyi olan Tello ile Yusuf, bu takımda oynarlarsa hem seyir zevki artar hem de skora yansır. Neden ısrarla bu ikiliyi oynatmıyorsun?
Top kullanma kalitesi düşük olan futbolcuların çok olduğu, frikik özürlü Beşiktaş’a rakipler, etkili alanda çok rahat faul yapıyorlar. Önde top tutamayan ve tek forvet oynayamayan Bobo’daki aşırı düşüş de anlaşılır gibi değil. Delgado’ya ilk geldiği gün söylediğim söz aynen geçerli.
Sponsoru Ülker’e geri verilip karşılığında kulübe gelir getirecek bir ürünle takas edilmesi Beşiktaş’ın menfaatine olacaktır.
Hakem iyiydi
Yılda 3 milyon Euro alan oyuncu teknik direktörüne maçta atacağı golün dakikasını söyleyecek düzeyde olmalı. Arjantinli ne olumlu pas ne de atak gerçekleştiriyor. Kaleci Hakan’ın Meye’den yediği ilk gol UEFA Kupası’nda Metalist Kharkiv’den yediğinin benzeriydi.
Sadece metre farkı vardı! Hakan’ın kalesinde gördüğü bir ikinci gol var ki, komedi. İyi ki Rüştü, Korcan varlar.
Devlet Planlama Teşkilatı, futbol ile ilgili raporunu daha önce açıklasaydı, vatandaşın vergileri ile kurulan Ankara Belediye takımını izleyemezdik. Ne taraftarı ne de havası var. Para karşılığı koşan oyuncular topluluğunun yanısıra kaleci Senecky büyük takımın kalecisi olduğunu gösterdi. Ömer Aysan ve Hürriyet’e de bu takımda yazık oluyor.
FIFA tarafından başarılı genç hakemler arasına alınan Hüseyin Göçek verdiği olumlu kararlar ve oyun takibiyle, kalitesini maç boyunca fark ettirdi.
Yazının Devamını Oku 20 Nisan 2009
LİGİN sonunda kimin güleceğini bilmem tabii ki imkansız fakat Türkiye Futbol Federasyonu’nun mevcut yönetiminin, beşinci şampiyonu (Sivasspor) kendi dönemlerinde çıkartarak tarihe geçmek arzusunda olduklarını net biçimde görmekteyim. Bu arzunun sebebini anlamak çok kolay. Sivasspor mutlu sona ulaşırsa, takımları haftalar önce lig yarışına havlu atan Fenerbahçe ve Galatasaray camiaları da mutsuz olmayacak ve böylece dengeler sağlanmış olacak! Dün akşamki karşılaşmanın devlet memuru hakeminin gösterdiği kırmızı kartı ve Beşiktaş aleyhindeki diğer olumsuz kararlarını görünce bu düşüncem maalesef daha da kuvvetlendi.
Futbola Fransız Mösyö Cisse!
İlk yarıda tempoyu yükselten ve golleri kaçıran taraf Bursaspor, seyreden ise Beşiktaş’tı. Ceza sahasına kadar gayet güzel gelen yeşil beyazlı futbolcular son vuruşlarda acele etmeseler daha ilk yarıda Beşiktaş adına bir facia yaşanacaktı.
Maçın genelinde Beşiktaş savunması çok geriye yaslandı. Buna bir de forvet hattının top tutamaması eklenince orta saha oyuncularının yükü iki kat arttı.
Buradan Mustafa Denizli Hocam’a sormak istiyorum; "Tello sakat değilse neden oyundan çıkar?"
Tello’nun yerine oyuna girene bakar mısınız; "Mösyö" Cisse! Hem futbola hem Beşiktaş’a Fransız olan şahıs.
Aslında Mustafa Denizli’ye de fazla kızamıyorum, zira bu takımın iskeletini oluşturan Ertuğrul Sağlam, vizyonu olmayan futbolcuları aldırırken, bir gün başka takımların başında Beşiktaş’ın karşısına çıkacağını mutlaka düşünmüştür.
Bursaspor, 10’a 11 oynamanın avantajını kullanamadı. Eğer ilk yarıdaki gibi baskılı oynasalardı, aradıkları gollere yine ulaşırlardı. Volkan Şen, Mustafa Sarp, Ali Tandoğan, Ömer Erdoğan ve Tuna Üzümcü birinci sınıf oyunlarıyla, izleyen herkesini beğenisini kazandılar. Bursaspor bu güzel futboluyla UEFA Kupası’na katılmayı çoktan hak etti. Başkan İbrahim Yazıcı ve ekibini böyle bir takım oluşturduğu için yürekten kutluyorum.
"Genç hakemleri destekleyin" diye konuşanlar sanırım dün Deniz Çoban’ı izlemiştir. Bence de her maçı takip edilmeli! Çünkü hep vukuatlı. Tecrübenin olmadığı yerde istikrar olmaz. Tuna Üzümcü, Bobo’ya öyle tekme attı ki, İnönü Stadı’nı dolduran 20 bin kişi "penaltı" diye ayağa kalkarken, Çoban işinin suyunu çıkartıp "devam" işareti verdi. Beşiktaş bu sezon şampiyonluğu kaçırırsa suçlular belli; Süper Lig’de beşinci şampiyon çıkarmaya çalışanlar.
Yazının Devamını Oku 22 Mart 2009
YAŞLISINDAN gencine kadar herkesin futbol sevdalısı olduğu Sivas’a Kayseri’deki gibi modern bir stat gerekli. 4 Eylül Stadı her açıdan yetersiz. Şampiyonluğa oynayan bir takıma böyle bir stat yakışmıyor. Böylesine bir ortamda oynanan maçta her iki takımın teknik direktörü de daha maçın başında 1’er puana gönüllü olduklarını sahaya sürdükleri kadrolardan belli ettiler.
Mustafa Hocam, kazanmaya oynuyorsan tek forvetle olmaz. Bobo’nun yanında Nobre mutlaka olmalıydı. Delgado yerine Yusuf’u ilk 11’de tercih etmesi tecrübeli futbolcuyu hırslandırmış. Yusuf, adeta ölüyü canlandırdı, hiç yokken pozisyon üretip beraberlik golünü hazırlayan isim oldu. Nefis bir gole imza atan Şilili Rodrigo Tello, taktığı kaptanlık pazubandının hakkını fazlasıyla verdi. Maç boyunca sahada basmadık yer bırakmadı. Bir de dilinden anlayan Yusuf gibi bir oyuncu bulunca futboluyla coştu.
Beşiktaş’ın savunmadan çıkarken top kaptırma zaafı devam ediyor. Allah’tan karşılarında kontratak oynayan bir takım yoktu. Öyle olsaydı işleri çok zor olurdu. Sivassporlu Tum’un golünden önce İbrahim Toraman kendini parçalarken Türkiye’nin en pahalı sorumsuz stoperi Zapotocny parkta dolaşır gibiydi. Toraman, performansı, fiziği ve zekası ile ay yıldızlı takımın kadrosunu oluşturanlara, "Beni niye görmüyorsunuz?" mesajını verdi.
Hareketsizlikten sahada donma tehlikesi geçiren Holosko’ya Mustafa Hoca 65 dakika nasıl dayandı merak ediyorum. Holosko’nun çıkması doğru ama yerine Delgado’nun girmesi bir o derece yanlış. Nobre tercihi başta yapılsa gol sayısı artardı.
En pahalı stoper!
Sivasspor’da F.Bahçe maçlarıyla başlayan düşüş sürüyor. Buna karşın maçın ikinci yarısında istekliydiler. Futbolun tekniksiz oynanmadığını gösteren Murat Erdoğan 49. dakikada maçı izlediğim tribününün önünden rüzgar gibi geçti. Ekrem Dağ’ı kilitledi, Mehmet Yıldız’a pasını çıkardı. 6 milyon Euro’ya alınan Zapotocny, kendisinden yaş ve fizik olarak küçük olan Mehmet Yıldız’ın ortasını izlerken Tum, göstere göstere golü attı.
Sivasspor Kulübü Başkanı Mecnun Odyakmaz ve teknik direktörü Bülent Uygun’u kutluyorum. Bütün imkansızlıklara rağmen üç büyüklere kafa tutuyorlar ve hala zirvedeler.
İspanya maçları için A Milli Takım’a çağrılan isimler arasında Sivassporlu Abdurrahman ile Beşiktaşlı İ.Toraman’ın olmaması büyük ayıp. Her iki oyuncu da zirvede yer alan takımların formasını giyiyor. Onları tribünden göremiyorsanız bari istatistiklerini gözden geçirin.
Yazının Devamını Oku