Senkronize yüzme mi? O da ne?

Spor deyince aklımıza ne geliyor? Önce futbol. Sonra basketbol, voleybol... Yüzme? En sonlarda. Senkronize yüzme? Aaa öyle bir spor mu var?

Haberin Devamı

Var, hem de geceli gündüzlü çalışan, çoğu zaman katıldıkları yurtdışı yarışlarda Rus zannedilecek kadar yetenekli çocuklarımız ve gençlerimiz var. Ancak Türkiye’de bu spora ilk kucak açan kulüp Galatarasaray olmasına rağmen şimdi ipler Fenerbahçe’nin elinde. Türkiye şampiyonları Fenerbahçe’den çıkıyor.
Senkronize yüzme, dağcılıktan sonra dünyanın en zor ve efor sarf ettiren sporu olarak tanımlanıyor. Kulüpte, yaş aralığı 5-22 olan sporcular hafta içi 18.30-23.00 arası hafta sonu da günde ortalama beş saat çalışıyor. Yani her gün aralıksız yüzüyorlar, üstelik doğa kanunlarına ters gelecek kadar stilli!
Her gün çocuğunu antrenmana götüren ve çıkışını bekleyen fedakar velilerin sayısı az olduğu için topu topu bir avuç gönüllüyle yürüyor bu işler... Diğer bilinen spor dallarında olduğu gibi sponsorları da yok. Dolayısıyla kendi yağlarıyla kavruluyorlar. Çoğu zaman yurtdışında düzenlenen yarışlarına bile katılamıyorlar çünkü finanse edecek güçleri yok.

Fenerbahçe mi? O da velilere usturuplu bir dille, “Size havuz ve antrenör veriyoruz ya işte, bundan sonrası sizin. Kendi sponsorunuzu kendiniz bulun” diyor. Veliler de kapı kapı kendilerine sponsor arıyor. Ne için? Çocukları yurtdışında takımlarını ve Türkiye’yi temsil edebilsin diye!

YILDIRIM AKBULUT BİR GÜN

Avukattı. Milletvekili oldu, İçişleri Bakanlığı ve ardından da 89-91 arasında 47. dönem hükümette başbakanlık yaptı. 1999-2000 arasında da meclis başkanlığı... Herhalde hakkında en çok fıkra anlatılan siyasi karakterdi. ‘Yıldırım Akbulut bir gün...’ diye başlayan fıkralar o dönem kitap bile olmuştu. Akbulut da zaman zaman kendisini de ti’ye alırdı. Katıldığı bir TV programında anlattığı “Memurum dosyaları koyacak yer olmadığını, bir kısmını imha etmemiz gerektiğini söyleyince ben de ‘O zaman bir kopyasını alıp imha et’ demiştim” sözleri, dinleyenleri kahkahaya boğmuştu. Yaptığı gaflar dışında iyi niyeti, nezaketi, dürüstlüğü ve mütevazılığıyla kaldı akıllarda...

Erzincanlıydı ama yıllarını verdiği Ankara’dan kopamadı. Şimdi Çankaya’da mütevazı bir apartman dairesinde oturuyor. Anayasa Mahkemesi Üyesi eşi Samia Akbulut ile emekliliğinin tadını çıkartıyor. Arada bir Atatürk Bulvarı’ndaki ofisinde eski politika arkadaşlarını ağırlıyor. Bazen de oğluna ait oto galerisinde vakit geçiriyor. Yaz aylarını da eşiyle birlikte Didim’deki yazlıklarında sessiz sedasız tatil yaparak değerlendiriyor. Eski bir başbakan olarak tabii ki koruması var. Zaten o korumalar da olmasa, kimse bir dönem Türkiye siyasetine damga vurmuş bir ismin o binada yaşadığını bile fark etmiyor...

KİŞİYE ÖZEL KALAN ALBÜM

Geçen ocak ayında ‘Kişiye Özel Haute Couture’ adlı bir albüm çıkardı Hülya Avşar. Ama gerçekten ‘kişiye özel’ kaldı... Albümün ilk klibi ‘Sonsuza Dek’ için evinde gerçek ev haliyle, yani üzerinde bornozla kamera karşısına geçen Avşar’a kızı Zehra eşlik etti. Bu haliyle o dönem birkaç kez gazetelere haber oldu Avşar ancak albüm çıktıktan hemen sonra kendisini geri çekti. Ne klibini televizyon kanallarında, ne şarkılarını radyolarda yayınlattı, ne de albümün arkasında durdu. O albüm çıktı mı çıkmadı mı kimse bir şey anlamadı... O dönem beraber olduğu Sadettin Saran’ın da Avşar’ın sahneye çıkmasına karşı çıktığı iddia edildi. Avşar ayağını da kırınca albüm hepten unutuldu gitti.

Haberin Devamı

Öğrendim ki, kısa süre önce Saran’dan ayrılan Avşar, bu albümü revize edip piyasaya çıkartacakmış. Albümün müzik direktörü Metin Özülkü ile yeni bir konsept planlıyorlarmış çünkü ikisi de ‘Kişiye Özel’in yepyeni bir albümmüş gibi piyasaya sürülmesine karşıymış. Sadece, o dönem aceleye gelen bazı yerleri şimdi özenerek düzeltecek ve Aralık’ta neredeyse iki yıllık ama taptaze bu albümü yeniden çıkaracaklarmış.

Yazarın Tüm Yazıları