Hakkari’de polise taşla, sopayla, molotof kokteyliyle saldıran çoğu lise çağındaki gence bu anonsla karşılık veren genç emniyet amirine tebrik yağıyor
Geçen hafta buraya yazı konusu olacak onlarca olay yaşandı. Ama içlerinden sadece bir tanesi beni gülümsetti, içimi ısıttı, hoşuma gitti. Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişinin 12’nci yıldönümünde, o yıllarda bebek olan çocuklar büyümüş de sokağa dökülmüştü. Hatta ellerine molotof kokteyli, taş, sopa almış ‘bir oyun oynamaya’ başlamışlardı. Polis otomobillerini, panzerleri taşlayan, slogan atan çocukların bu ‘oyun’larına alışkınız da polisin, “Hadi eve gidip ders çalışın” anonsuna hiç alışkın değiliz. Hakkari polisinin, “Çocuklar hava çok soğuk. Taş atarak adam olunmaz, okuyarak olunur. Hadi evlerinize gidip ders çalışın, Hakkari bu yıl da ÖSS’de sonuncu oldu. Hakkari’ye yakışmıyor” anonsu aslında Hakkari polisiyle halk arasında son zamanlarda kurulan sıcak ilişkinin yansıması.
KİMLİĞİ AÇIKLANMIYOR
Okullara su taşıyan, aşure mevsiminde halka elleriyle aşure ikram eden, yangın çıksa panzeriyle itfaiyeye destek veren Hakkari polisinin halkla bu samimi diyaloğunun altında Hakkari’ye geçen yıl atanan İstanbul kökenli emniyet amiri Ayhan Buran’ın toplum destekli polisliğe verdiği önem yatıyor. Bana çok ‘abice’ gelen bu anonsun sahibinin kim olduğunu merak ettim ve öğrendim. Ancak ismi açık etmek uygun olmazmış. O zaman şunu söyleyeyim, zamanında kendisi de ÖSS’de ter dökmüş, 30’lu yaşların başında bir emniyet amiri. Bu diyalog tamamen spontane gelişmiş. Amir, gösteri yapan çocuklara bakmış ve dudaklarından megafona bu cümleler dökülmüş. Sonrasında ne mi olmuş, hem Hakkari halkından hem de İstanbul, Ankara gibi pek çok şehirdeki meslektaşlarından tebrik almış genç amir. Ama eminim twitter’daki tebriklerden habersizdir. Onların bazılarını da ben yazayım: * Polisin uyarısı coptan, tazyikli sudan, biber gazından daha ağır ama anlamlı bir müdahale. Taş atan çocukları ders çalışın diye uyaran polisin alnından öpüyorum. * Hakkari’de polise taş atan gençlere polisten taş: ÖSS’de sonuncusunuz. Eve gidip ders çalışın. * Ders çalışın diye anons yapan polislerimiz de var, ne güzel:) * Hakkari polisi kralsınız cidden:) * Yaratıcı Türk polisi budur işte:)
Ünlü profesör hem oyuncu hem de oyuncu koçu oldu
Prof. Dr. Ali Cem Yorgancıoğlu. Ankara Medicana Hastanesi’nin kalp ve damar cerrahisinde görev yapan, bu alanda Türkiye’nin sayılı doktorlarından biri. ‘Aşk Tesadüfleri Sever’ filminin de oyuncusu, senaryo yazarı, danışmanı... Çünkü o mesleğine gönül vermiş bir profesör... Filmin yapımcısı, yönetmeni, senaryo yazarı Sorak Çifti, profesörün kapısını çaldığında ve senaryolarına danışman olmasını istediklerinde tereddütsüz kabul etmiş teklifi çünkü senaryodaki kalp hastalarıyla ilgili hataları görmüş. Bunca kişi izleyecek bu filmi, onları yanıltmamak lazım diye düşünmüş. Prof. Yorgancıoğlu önce senaryoyu değiştirtmiş, Mehmet Günsur’un hastalığını mor bebekten kalp kapakçığı yetmezliğine çevirmiş. Diyalogları tekrar yazmış, sonra da Günsur’un doktoru olarak kamera karşısına geçmiş. Günsur’a gözlemlerini aktarmış, rolünü nasıl oynaması gerektiğini göstermiş. Bir anlamda oyuncu koçluğu yapmış. Filmi izleyenler bilir, izleyecek olanların da dikkatini çekecek eminim, Günsur’un bir merdiven çıkma sahnesi var ki, ben bile oturduğum yerde nefes alamadım.
KANAT ÇIRPAN KUŞLAR
Prof. Yorgancıoğlu ile konuştum, kalp hastalığı deyince çoğumuzun aklına kalp ve damar yolu tıkanıklıkları geliyor oysa sayamayacağımız kadar çok kalp hastalığı var ve maalesef çoğu zaman fark edilmiyor bile. Gençlerin beden dersinde, halı saha maçında vb. ani ölümleri ‘kalp krizi’ olarak bilinse de temelinde daha önce teşhis konmamış bu tür rahatsızlıklar yatıyor. İşte bu yüzden bu filmin, izleyeni de bilinçlendireceğini düşünüyorum. Yani çocuğunuz eğer ‘kalbinin içinde kanat çırpan kuşlar’dan bahsediyorsa onu vakit kaybetmeden bir kalp doktoruna götürmelisiniz.