Anne-baba anlaşamayıp ayrıldıysa, ortak çocuklarını birbirinin canını yakmak için kullanıyorsa, kanunlar kimden yana? Reha Muhtar ‘Çocuğumu görmek istiyorum’ söylemiyle bu yaraya parmak basacak
Reha Muhtar ile Deniz Uğur sessiz sedasız başladıkları beraberliklerini yine sessiz sedasız bitirdi. Ancak arada iki tane çocuk olunca işin rengi değişti. Çift, ayrıldıktan sonra çocukların kiminle kalacağı konusunda bir türlü mutabakata varamadı. Önce ikizlerin Baltalimanı’nda yalıda yaşayan Reha Muhtar’ın yanında kalmalarına karar verdiler. Deniz Uğur da istediği zaman çocuklarla burada kalacak böylece çocuklar alıştıkları düzene devam edecekti. Burada temel olan çocukların, anne-babalarının ayrılığından etkilenmemesiydi. Ancak sonrasında çiftin arasında ne yaşandı bilinmez, Deniz Uğur mahkemeye başvurdu. Çocukların babaları Reha Muhtar ile kanunun belirlediği saatlerde ve günlerde görüşebilmesi karara bağlandı. Bu işler sonuçlanana kadar bir ay göremedi Muhtar çocuklarını... Sonra da mahkemeden karar çıktı. Muhtar, çocuklarını 15 günde bir hafta sonları görebilecek. Çocuklar 15 günde bir, Muhtar ile birlikte, doğdukları evde kalabilecek. Bu konuyu Vatan gazetesindeki köşesine taşıyan Muhtar’a onu destekleyen yüzlerce mail geldi. Kimi aynı sıkıntıyı yaşadığını söylüyordu kimi de bu kararın ne çocuk ne de ebeveyni açısından hiç sağlıklı olmadığını... Reha Muhtar pek çok insanın kendi gibi yaralı olduğunu fark edince yine köşesinde, “Ne birilerini etkileme amacım var, ne birilerini eleştirme... Mahkemeler kanunları uygular... Yasalar neyse onu uygulayacaklar, bu değişmez... Ama kanunlar değişebilir... Zamana, şartlara, hayata ve çocukların duygusal gelişimlerine uygun olarak değişebilir... Değişmelidir” diye bir yazdı ve hemen arkasından da ‘Çocuğumu görmek istiyorum’ söylemini kamuya açtı. Tanıdığım Reha Muhtar bu işin peşini bırakmaz. Ne kendi adına ne de diğer ebeveynler adına... İlişkiler bitebilir, insanlar bir dönem aşkla baktıkları adama-kadına yabancı olabilir... Ancak bir çocuğun en hassas noktasıdır anne-babası. Ne anne ne de baba ‘eksik’ kalmamalı hayatlarından, anne babanın arasında her ne yaşanırsa yaşansın? Bir çocuk anlar mı ‘Kanunlar böyle yavrum’dan... Çocuğu kendi intikamlarının son noktası, en büyük silahı olarak görenlere sözüm: O çocuk bir gün büyür, gerçeği görür ve bunun hesabını bir şekilde sorar sizden. Ancak en büyük korkum, annesizliğin-babasızlığın çocuk ruhlarında tamiri mümkün olmayan yaralar açması... O çocuklara ileriki yıllarında hep dönüşü olmayan hatalar yaptırması...
Demet’e Geyikli yaradı
‘Eyvah Eyvah’ın Çanakkale Geyikli’de çekilen ikincisi, 7 Ocak’ta vizyona girecek. Filmin fragmanını izledim ve gözlerime inanamadım. Firuzan’ı canlandıran Demet Akbağ (50), görüntü itibariyle yarı yaşına düşmüş. Tamam bacakları, vücudu filmin ilkinde de çok konuşulmuştu ama bu kez yüzü de bambaşkaydı. İlk filmin galası geldi aklıma, Akbağ şiş yüzüyle galaya katılmış ve tüm gazetelerde ‘botoks kurbanı’ diye haber olmuşu. Sonra sanatçıyla röportaj yapmış, botoks değil estetik yaptırdığını öğrenmiştim. Akbağ, “Galadan yedi hafta önce yüzümdeki yorgunluğun izlerini silmek için küçük bir estetik yaptırdım. Ancak yüzümün şişliği ya inmezse diye o kadar stres yaptım ki iyileşmem uzun sürdü” demişti. Başkaları gibi estetiğini ne saklamış, ne gizlemiş; açık açık söylemişti. Akbağ’ın şişlikleri inmiş, yüzü oturmuş... Öyle denir ya!... Tam bir fıstık olmuş. “E iki film arası bu kadar gençleşmeyi seyirciye nasıl açıklayacaksınız” diye Firuzan’a sordum. O meşhur kahkahası eşliğinde şu yanıtı verdi: “Manti, Geyikli’nin temiz havası pek yaradı bana.”