Paylaş
ÂDET olduğu üzere Beyaz Saray’da nöbet değişimi 1.5 ay sürüyor. Nadiren seçimi kaybeden başkan yeni gelenin maiyyetine işler hakkında bilgi verir, dosyaları devreder. Bu arada Beyaz Saray yeni sahip ve sahibesinin kabulüne hazırlanır. Amerikan demokrasisinin hayatındaki acâ’ib ve’l-garâ’ib safhası başladı. Biden görevi Trump’a devretmeye hazırlanırken tuhaf emirler verdi. Balistik füzelerin Ukrayna’ya teslim edilmiş olanları için kullanılış müsaadesi verildi. Bu karşı tarafı, yani tarihteki ikinci nükleer devin sahiplerini çileden çıkardı. Yapılacak iş yok. Kavganın hızı arttı. İki Slav milleti arasındaki kardeş kavgası diye nitelenecek çatışma doruğa, dönülmez safhaya ulaştı.
İLİŞKİLER NE ZAMAN BOZULMAYA BAŞLADI
Ukrayna ve Rusya’nın tarihi Çarlık dönemindeki tatsızlıklardan ve adaletsiz olaylardan sonra bilhassa 1930’lardaki suni açlıkla pürüzlü safhaya girdiydi. Fakat Sovyetler Birliği’nde Ukraynalılar her zaman ikinci millet olarak idare sahibi olmuşlardır. Bir yanıyla Ukrayna münevverlerinin sol ve Komünist partili kesimi Kiev devrinin yarattığı Rus ruhunun etrafında birbirleriyle anlaşırlardı. Ukrayna milliyetçiliği asıl Galiçya ve Bukovina’ya doğru uzanan kesimdeki Batı Ukrayna kesimidir. Burada kilise (Uniat Kilisesi) dediğimiz Grek Katolik ritüeli takip eder.
Halk ve münevverler Ukraynaca konuşmaya ve yazmaya dikkat ederler. Osmanlı tarihinin iki büyük uzmanı Agafangel Efimoviç Krimskiy ve talebesi Omeljan Pritsak bu bölgedendir. Yani Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avusturya İmparatorluğu’nun parçasıyken Polonya’ya kalan ancak Molotov-Ribbentrop antlaşmasından sonra Sovyetler Birliği tarafından ilhak edilen bölge söz konusu. Bütün muasır milliyetçilik, yani yurtdışında büyüyen bu kuvvetli diaspora Batı Ukrayna kaynaklıdır. Bugün de mesela Osmanlı tarihini bile Sovyetler Birliği Bilim Akademisi’nden daha farklı yorumlayan âlimler Victor Ostopçuk gibileri bu zümredendir.
Hiç şüphesiz ki 1989’dan itibaren Sovyetler Birliği’nin parçalanması ve komünist partinin idare hayatından çekilmesiyle ayaklanan Ukrayna milliyetçiliği, diğer eski cumhuriyetlerin de önüne geçti. Ukrayna Rusya’dan mı, yoksa rejimin kendinden mi daha çok soğumuştu? Buna karar vermek zor. Hatta Ukrayna Kilisesi bile Rusya Ortodoks Kilisesi’nden ayrılarak ve müstakil olarak Fener’e bağlanmak istedi. İstanbul’daki ökumenik patriyarklık başlangıçta bu talebe sessiz kaldı. Zaten Ukrayna’da Rusya’ya bağlı olan kanadın bağlantıları kendisine bağlı manastırlar ve cemaati daha önde gidiyordu. Bununla birlikte zaman içerisinde bağımsız kilise, yani otosefal Ukrayna Kilisesi’nin gelişimi hız kazandı ve yakın zamanlarda Fener’e bağlandı. Bu tabii Moskova ve İstanbul arasında da gerilimi artırdı.
Kiliselerin ayrılması ve cumhuriyetin teşkil edilmesi kadar kolay olmayan sorun; Ukrayna’nın ekonomik örgütlenmesi etrafında gelişiyor. Sovyetler Birliği’nin ne madenler ne ağır veya hafif endüstrisi ne de gıda endüstrisi gibi dalları olsun kolay kolay bölünemezler. Ziraata Ukrayna’da tıpkı Rusya’da olduğu gibi hatta daha fazla gelişme görüldü. Bereketli Ukrayna toprağı Sovyetlerin son 50 yılında çok gümrah bir kazanç ve üretim kaynağı değilken yeni düzende üretken oldu. Bunda yeni bir örgütlenme, toprakları aniden doğan eski bürokrat yeni bir zümrenin ele geçirmesidir.
BATILILARA GÖRE DAHA ÂKİL DAVRANDIK
Ukrayna Batı’ya yanaştı. Tıpkı Baltık cumhuriyetleri gibi NATO üyesi olmak istedi. İşte Belarus ve Ukrayna için böyle bir yanaşmaya müsaade edilemezdi. Nitekim Moskova paralel ve âdeta Moskova yönetimine aday bir pozisyonu koruyan Belarus’un aksine Ukrayna’yla arada gerilim arttı. Batı Avrupa dünya sulhunu ve bölgesini düşünmeden Ukrayna’nın NATO’culuğunu teşvik etti. Hatta bu konuda Henry Kissinger gibi âkil bir devlet sekreterinin politikası da kaale alınmadı. Kissinger tabii ki artık devlet sekreteri (Dışişleri Bakanı) değildi ama tavsiyeleri dinlenirdi, dinlenmedi. Bugün belki de onun önerdiği modele dönülecek.
Ukrayna-Rusya çatışmasında Türk dış politikasının ustaları doğru görüş ileri sürdüler. Hükümetimiz de bunu takip etti. Bu isabetli bir karardır. Ukrayna-Rusya sorununda Karadeniz’in nasıl ve kimin elinde kalacağı belli değil. Kırım için ise Türk dış politikasının bazı rezervleri var. Bunlar nasıl kabul edilir, buradaki kültürel azınlığın durumu ne olacak? Ayrıca nüfus içerisinde 3’te 1 bile değiller. Ayrıca kültürel azınlık statüsünü bile Ukrayna Cumhuriyeti ile Süleyman Demirel döneminde Türkiye Cumhuriyeti’nin anlaşması tespit etmiştir. Bu bakımdan bu safahat üzerinde durulması gerekir.
Zannediyorum ki Türk dış politikasının Ukrayna-Rusya meselinde Batılılara göre daha âkil davrandığını söylemek hakkaniyetli bir görüş olur.
GENÇ OPERACILAR YARIŞMASI
PERŞEMBE gecesi Kadıköy Süreyya Opera Sahnesi’nde bence son zamanların ilginç olayı cereyan etti. Genç opera muganni ve muganniyelerinin en başarılıları yarıştılar, ödülleri verildi. “Bu gençler nerede?” diye soracaksınız. Hemen hemen hiçbiri bu memlekette değil. Şu anda dahi muhtelif Avrupa ve ABD sahnelerindeler. Tıpkı Burak Bilgili ile Mert Süngü’nün Hong Kong’ta opera temsilleri vermeleri gibi.
Türk operasının kuruluşunun 90. yılındayız. Konservatuarlarımız var. Yetenekli, ünlü sanatçılarımız yetişti. Çoğunun ismini bile bu millet bilmiyor. Tanıtmaya yönelik bir propaganda faaliyeti de yok ve kendi yetiştirdiklerimizi kendimiz dinleyemiyoruz. Bu ibtidai görünümün önlenmesi lazım. Gelecek hafta yarışma üzerinde daha etraflı bilgi verip konuyu ele alacağız.
Paylaş