‘Land art’ (arazi sanatı) olarak adlandırılan ve 100 hektarlık alanda sanatseverlerle buluşan sergi, 20 Haziran’da ziyarete açılmıştı.
‘Fata Morgana’, adını güneş ışınlarının denize güçlü bir şekilde vurmasıyla denizin üzerindeki nesnelerin uçuyormuş gibi göründüğü bir hava olayından alıyor. Bir tür serap etkisi.
‘Tek kişilik bienal’ olarak da yorumlanan sergide Aydın, fotoğraf, heykel, yerleştirme ya da doğal malzemelerle yapılmış düzenlemelerle araziye müdahalelerde bulunuyor. Türkiye’nin en büyük kişisel açıkhava sergisini doğayla yapılmış bir ortaklık diye tanımlamıştı sanatçı.
‘Güneşin yüzdüğü yer’ olarak da anılan Yason Burnu’nun serginin ana mekânı olarak seçilmesinin nedeni ‘Fata morgana’ denilen hava olayının burada görülüyor olması.
DOĞANIN MÜDAHALESİ
Serginin mekânlarından bir de Sülü Burnu’ydu.
Sanatçı buraya
Koleksiyonundaki ilk çizimini 1964 yılında, 24 yaşındayken Londra’da satın alan Alain Delon, “Mirasım olarak gördüğüm iki şey var: Oyunculuk kariyerim ve sanat koleksiyonum. İkisiyle de gurur duyuyorum. İnsanlar bana satın aldığım eserler arasında ortak bir nokta olup olmadığını soruyor. Onlara şu cevabı veriyorum: Bu benim. Yıllar boyunca beni etkileyen, benimle konuşan ve bazen beni rahatlatan birçok tuval, heykel, çizim edindim. Bu eserler uzun yıllardır bana eşlik ediyor ve hayatımın bir parçası” diye açıklamıştı koleksiyonuyla olan bağını.
Ancak 87 yaşındaki aktör ani bir kararla ‘hayatımın bir parçası’ dediği sanat eserlerinin büyük bir bölümünü satışa çıkardı.
Alain Delon
ÖTENAZİ ÖNCESİ Mİ
Alain Delon’un geçen yıl sağlık sorunları nedeniyle yaşam destek ünitesine bağlı olarak yaşamak istemediğinden ötenazi talep ettiği haberleri çıkmış ancak oğlu bunu yalanlamıştı.
Delon’un koleksiyonunu satış kararında belli ki sağlık sorunlarının etkisi büyük.
Türkiye’de demokrasiye geçişin en önemli adımı olan Cumhuriyet, Lozan’da kalıcı barış sağlandıktan sonra ilan edilmişti.
24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’nın bu yıl 100. yıldönümü.
Dünyaca ünlü devlet sanatçımız, orkestra şefi Gürer Aykal da Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu belgesi olarak kabul edilen Lozan Barış Antlaşması’nın 100’üncü yılı için bir marş besteledi.
Sözlerini Anayasa Mahkemesi Onursal Başkanı Yekta Güngör Özden’in yazdıği marşı Kübra Şenyaylar şefliğinde Koro İstanbul seslendirdi. Eserde piyanoyu ise bir başka besteci Hasan Uçarsu çaldı.
Gürer Aykal, yaptığı besteyi Lozan Anlaşması’nı imzalayan İsmet Paşa’nın kızı, İnönü Vakfı Başkanı Özden Toker’e Pembe Köşk’te sundu.
Kurtuluş Savaşı kazanılmış, Cumhuriyet’i kurmaya giden kahramanların kendine güvenli ayak sesleri, Do majör duygusu veriyor.
Gürer Aykal da “Lozan büyük bir zaferdir. Müzikte ‘büyük’ün karşılığı majördür. O nedenle Lozan Marşı majör tonda bestelenmiştir” diyor.
Lozan Marşı hazırlanan bir klip eşliğinde 1 Temmuz’da YouTube kanalında yayına girdi. Marş, Lozan Barışı’nın 100’üncü yıldönümü için ay boyu yapılacak çeşitli etkinliklerde seslendirilecek.
Geliri bu fona aktarılmak üzere Fransız Metz Grand Est Ulusal Orkestrası, Institut Français girişimi ile İstanbul’a konser vermek için geliyor.
Orkestra ‘Umut Notaları’ projesi kapsamında, İstanbul’da 6 Temmuz Perşembe akşamı saat 20.00’de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda özel bir konser verecek.
Metz Grand Est Ulusal Orkestrası
Müzik direktörü ve şef David Reiland tarafından yönetilen orkestra, Japonya Hamamatsu yarışmasının galibi genç Türk piyanist Can Çakmur ile Debussy, Beethoven ve Saint-Saëns eserlerini yorumlayacak. Orkestra, ayrıca konuk şef Murat Cem Orhan yönetiminde büyük Türk bestecisi Ahmed Adnan Saygun’un Orkestra İçin Süit eserini de seslendirecek.
Bu özel konserin tüm geliri, depremde enstrümanını kaybetmiş müzik öğrencilerine ve öğretmenlerine enstrüman temini için başlatılan İKSV Enstrüman Destek Fonu’na aktarılacak. Fondan yararlanmak isteyen yüzlerce öğrenci ve öğretmen Mayıs 2023 sonuna kadar enstrüman talep başvurusunda bulundu.
Dünyaca ünlü tenor Murat Karahan’ın genel sanat yönetmenliği ve ülkemizin önde gelen şeflerinden Rengin Gökmen’in yönetiminde kurulan Limak Filarmoni Orkestrası, Ankara ve İstanbul’un ardından sırasıyla Bursa, İzmir, Antalya, Mersin, Gaziantep, Diyarbakır, Eskişehir, Trabzon, Bodrum ve Çeşme’de verilen konserlerde on binlerce müzikseveri Zeki Müren’in hafızalarda yer etmiş eserlerinin filarmonik formuyla buluşturdu.
Bodrum Antik Tiyatro’da izlediğim konser unutulmazlarım arasındadır.
Zeki Müren parçalarının Murat Karahan tarafından yorumlanması büyük bir ilgi gördü. İşte bu ilgi şimdi bir belgeselle de kayıt altına alınmış oldu.
Orkestranın yaptığı o Türkiye turnesinin hikâyesini konu alan ‘
‘Kösem Sultan’, ‘Haremde Taht Kuranlar - Nurbanu ve Safiye Sultan’ gibi tarihi kurgu romanlar kaleme aldı. ‘Sultanın Mutfağı’ incelemesiyle Osmanlı saray mutfağına soktu okurunu.
1870-1850 yılları arasında İstanbul’un eğlence hayatını anlatan ‘İstanbul Eğleniyor’ kitabı yayımlandı kısa süre önce.
Lisansını Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nde, yüksek lisansını aynı üniversitenin Tarih Bölümü’nde, doktorasını ise İspanya’da Salamanca Üniversitesi’nde yaptı.
Bir süre önce akademisyenliği bırakıp kitap çalışmalarına ağırlık vermiş, çeşitli ülkelerdeki kültür turlarında rehberlik yapmaya başlamıştı.
Son olarak ‘Heidi’nin dünyasına yolculuk’ sloganıyla düzenlenen İsviçre kültür turuna çıkmıştı. Instagram hesabından, Heidi’nin köyünden Heidi ve Peter’in heykeliyle paylaştığı fotoğraflarına imrenerek bakmıştım.
Ne yazık ki hemen ertesinde kötü haberi aldım. Gezinin son günü geçirdiği bir trafik kazasında ağır yaralandığını öğrendim. İki haftadır İsviçre’de bir hastanede bilinci kapalı halde hayata tutunma mücadelesi veriyor.
Umarım kısa sürede iyileşir ve her daim yüksek enerjisiyle neşeli kahkahalarını yeniden duyarız.
Haberde Sermet Tezcan babaannesinden kalan ve Atatürk tarafından bizzat imzalanmış ‘Nutuk’ kitabının hikâyesini şöyle anlatmıştı: “Babaannem İzmir Lisesi’nde öğrenciyken Atatürk okullarını ziyaret etmiş. Kız öğrenciler de burada zeybek oynamışlar. Atatürk zeybek oynayanlara Nutuk kitabını hediye etmiş. Yangın sırasında bu kitabın değerli olduğunu söyleyince bir itfaiye eri içeri girip kitabı kurtardı. Çok duygusal bir durumdu.”
Bit Mezat tarafından 2021 yılında müzayedeye konmuş 1938 basımı Nutuk.
MATBU İMZA
Tezcan’ın gösterdiği Nutuk’a dikkatli bakınca sayfadaki Gazi Mustafa Kemal imzasının matbu imza olduğu açıkça belli oluyor. İlk basımı 1927 yılında eski harflerle yapılan Nutuk’un, 1934 ve 1938 yılında Devlet Basımevi tarafından yeni harflerle yapılmış baskılarından biri bu.
Tezcan için manevi değeri çok daha fazla doğal olarak ama sahaf literatüründe ve koleksiyonerlere göre bir kitabın imzalı nüsha kabul edilebilmesi için ıslak imzalı olması gerekiyor.
Ve Atatürk’ün ıslak imzalı Nutuk’unu bulmak neredeyse imkânsız. Silah arkadaşı İsmet İnönü’nün kitaplığında bile yok, gerisini siz düşünün.
Brezilyalı yazar Jose Mauro de Vasconcelos’un kendi çocukluğundan yola çıkarak yazdığı ve 1968 yılında yayımlanan romanı bütün dünyada büyük ilgi gördü. Pek çok dile çevrilen roman bir fenomene dönüştü.
Yoksul bir ailenin yaramaz ve zeki çocuğu Zeze’nin yaşadıklarını, çektiği acıları taşındıkları evin bahçesindeki şeker portakalı fidanına anlatmasıyla ilerleyen roman, etkileyici bir büyüme hikâyesi.
Kitap Türkçeye Aydın Emeç ve Emrah İnce tarafından 1983 yılında çevrilmiş ve Can Yayınları tarafından yayımlanmıştı.
Tam 40 yıldır Türkiye’de çok satan listelerinin gediklisi. Öğretmenlerin öğrencilerine en çok tavsiye ettikleri kitaplardan biri.