Paylaş
“Doğal yolla pırlanta yetiştirdik ilgilenir misiniz?” dedi.
“Nasıl yani” sözümüze, “Telefonda anlatmakla olmaz gelin görün, birlikte hasat yapalım” cevabı verdi.
“Olur” dedik ve otobüsüne binip Urla’ya gittik.
Şehrin gürültüsünden, trafik düğümünden kaçıp İTOKENT’e sığınan ve kendini doğaya adayan Nevzat Keçecioğlu’na konuk olduk.
Elmasından ayvasına, armudundan cevizine, üzümünden narına, incirinden muzuna kadar çeşitli meyvelerin olduğu bahçede oturup 40 yıldır taş yığınları arasına sıkışan ruhumuzu da yeşilliklere salıp sohbet ettik.
Nevzat Keçecioğlu üniversiteyi bitirmesine rağmen, baharatçılığı seçmiş ve yıllarca ticaret yapıp çocuklarını okuttuktan ve iyi iş sahibi olduklarını gördükten sonra kendini emekliliğe ayırmış bir ağabeyimiz.
Keçecioğlu, “İyi ki, gelmişim Urla’ya. Buranın rüzgarı oksijeni bir başka. Yeniden doğdum ve sağlığımı korudum. Şimdi İzmir’e inince gürültüden, arap saçına dönmüş trafikten bunalıyorum. Ticareti de iyi ki bırakmışım. Ne verilen söz tutuluyor. Ne de kesilen çekler ödeniyor. Birçok arkadaşım bozulan ticari ahlak nedeniyle sağlığını kaybetti” dedi ve bizi evinin yanındaki ağaçların yanına götürdü.
Gövdesinden ve dallarından pırlantalar sarkan iki ağacı görünce, “İşte bu” dedim.
Sakız ağaçları
“Yunanistan’ın sadece bir adanın yarısında yetiştirdiği ve bizim turizm gelirimizden daha fazla gelir elde ettiği sakız ağaçları bunlar” dedim.
Nevzat Keçecioğlu, “Bu ağacın değerini maalesef bilmiyorlar. Ben bunların fidanlarını 7 sene önce Alaçatılı bir ağabeyimizden aldım. Pahalı satılıyordu. Ona rağmen alıp diktim. Sakız ağaçları Urla’yı çok sevdi ve büyüyüp serpildi. Şimdi ürün alıyoruz. Hürriyet’te sakız yazınızı görünce çok mutlu oldum. Bu sakızın kaç liraya satıldığını, tatlılara, reçellere, dondurmaya ne tatlar kattığını iyi biliyorum. Siz kilosunu 14 bin lira diye yazmışsınız, ama bu damla sakızları gerçekten çok değerli. Ben bunlara doğal pırlanta diyorum. Onun için bu bölgede herkesin dikmesini öneriyorum. Fidanları çok pahalı satılıyor. Bunun bir çözümü bulunmalı. Sadece Sakız Adası’nda, Çeşme Çiftlikköy’de yetişir sözüne de aldanmamalı. Bakın ben Urla’da bunu yetiştirdim ve ürün alıyorum” dedi.
* * *
Mavi-Yeşil köşede “Ben bir sakız ağacıyım, Çiftlikköy sırtlarında. Ne sen bunun farkındasın ne Çeşmeliler farkında” diye yazmıştım ilk sakız yazısını. Sonra peşinden Çiftlikköy’de İZKA desteğiyle kurulan bahçe geldi ve sizlere Sakız Ana Nadire’yi tanıttım.
Şimdi de Nevzat Keçecioğlu’nun alınteriyle yetiştirdiği 2 ağacı görüp üzerindeki pırlantaları topladıktan sonra “Urla’da Sakızlık kurabilirsiniz, toprağı suyu çok müsait” diyorum ve bir çağrı daha yapıyorum:
“Ey çalgıya, kalgıya para bulup, festival adı altında uvertür sanatçılarla etkinlik yapan belediye başkanları.
Allı pullu işlerle gündeme geleceğinize, halka öncü olup bu memleket ve
millet için proje yapın. Halkın sakız yetiştirmesi için birlik kurun ve de
caddelere Habeş’in hurması yerine sakız ağaçları dikin.”
Elektrik çarpıyor
Son gelen zamlarla sanayiciler isyanda.
Denizlili tekstilciler imalat fiyatlarının artacağını pazar kaybedeceklerini, yüzde 10’luk zammın istihdamı da etkileyeceğini söyledi.
İzmir İl Genel Meclisi’nde konuşan CHP’li Doğan Albayrak, “Dört yılda kümülatif olarak elektriğe yapılan zammın oranı yüzde 88,80. Vatandaşı elektrik çarptı” dedi.
İzmirli işadamları da bu zamların zincirleme olarak her şeyin fiyatını artıracağını, hükümetin öngördüğü ihracat hedeflerinin hayal olacağını söyledi.
* * *
Herkesin bir bahanesi var. Sanayici artan üretim maliyetinin artışını öz kaynaklarından karşılayamayacağına göre, bu fatura yine halka çıkacak.
MMO Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber Çakar, elektrik ve doğalgaz zamları için, “Enerjide dışa bağımlılık ve özelleştirme politikaları sürdürüldükçe yeni zamlar gelecek, elektrik ve doğalgaz fiyatları daha da artacaktır” dedi.
Yılın 300 günü güneş alan bir bölgede biz suları, konutları elektrikle ısıtırsak daha çok ağlarız.
Bina mimarilerini güneş ışınlarına göre yapmayıp gündüz bile odaları ampullerle aydınlatırsak biz daha çok zamlardan yakınırız.
Jeotermal kaynakları, rüzgar güllerini biz tam kapasite kullanmazsak, elektrik bize daha çok çarpar.
Denizde kürtaj yapıyorlar
Balık sezonu bir açıldı pir açıldı. Kural dinlemeden vahşi avcılık yapanlardan şikayet arttı. Ekmeğini denizden çıkaran Doğanbeyli balıkçılar da isyan etti: “Trol ve gırgır tekneleri kıyıya yakın yerlerde avlanıp denizin dibinde kürtaj yapıyor” dedi. Metrelerce uzanan ağlarıyla balık yuvalarını dağıtıp denizin dibini süpürdüğünü söyleyen balıkçılar, “Bu gidişe seninki kaç santim, diye değil de benimki kayboldu diyecekler. Katliam gibi yapılan avcılıkla, balık neslini yok edip, denizi kurutacaklar. Yarını düşünmeyenlerle mücadele gecikiyor” dedi.
Paylaş