Paylaş
SEVGİLİ okurlar, sivil toplum kuruluşu (STK) denen kavramın öznesi, bildiğiniz oda, sendika, vakıf, dernek gibi kuruluşlardır. Avrupa’da, Aydınlanma Çağı’nda düşünürlerin ortaya attıkları bu kavram, bizde 1980’li yıllarda kullanılmaya başlandı ve biliyorsunuz artık dilimize pelesenk oldu.
Sivil toplum kuruluşları günümüzde, sivillerin (Vatandaşın) gönüllü olarak bir araya geldiği, dostluk ve dayanışma içinde belirli amaç ve hedefe yönelik çalışmalar yapan örgütlerdir. Sivil toplumu aslında ve/veya sadece, askeri (militer) olanın karşısında konumlanan bir örgütlenme modeli olarak düşünmemek gerekir. STK, devletten, iktidardan ‘bağımsız’dır, hatta daha ileri giderek devleti dönüştürecek, iktidarı yönlendirecek, değişime uğramasını sağlayacak güçtür.
Bu yüzden de, hiçbir zaman devlette, iktidarla göbek bağı olmaz. Zaten gelir kaynağı, tamamen gönüllülük esasına dayanan üyelerinden aldığı aidatlar ve kendisini destekleyen sivillerin yaptığı bağışlardır. Amaçlarına, hedeflerine ulaşmak için yaptığı çalışmalarda kimseden, hele hele iktidardan asla talimat almaz, önce toplumun, sonra üyelerinin çıkarı için çalışır, mücadele eder.
Çevremizdeki hayvanları koruma derneğinden, tüketici derneklerine, işadamı derneklerinden işçi sendikalarına kadar pek çok örgüt, kategorik olarak ve tabii en azından ‘kendilerine göre’ sivil toplum kuruluşu arasında sayılır. Ama sadece kendilerini ve üyesi oldukları kuruluşun çıkarlarını değil, toplumun çıkarlarını düşündükleri, makam, koltuk, paye peşinde koşmadıkları, devletle, iktidarla çıkar temelinde göbek bağları olmadıkları sürece.
Buraya kadar, gerçek anlamıyla ‘sivil olan bir toplum kuruluşu’ (STK) adı vermedim biliyorsunuz. Ama çok ısrar ederseniz benim aklıma hemen Greenpeace ile hayvan hakları savunucusu Panter Emel (!) geliyor. Ya sizin aklınıza hangi STK geliyor?
Paylaş