Hande Can

Etik mücevherin temsilcileri çoğalmalı

24 Ekim 2020
Çevre bilincine sahip markalar, tüm dünya genelinde artıyor. Farklı sektörlerde de bunun etkilerini görüyoruz. Mesela dünyada bulunması ve çıkartılması en zahmetli taş olan ve bir kıtanın kaderine mal olan elmas artık laboratuvarlarda üretilmeye başlandı.

Çevreye duyarlı, geleneksele kafa tutan Z kuşağının gelecek seneler içinde yeni hedef kitle olacağını düşünürsek, laboratuvar elmaslarının da ilerleyen yıllarda tek tercih olacağını öngörmek mümkün.
Son zamanlarda radarıma giren, Emma Watson ve Meghan Markle’ın takipçilerinden olduğu Londra merkezli mücevher markası Kimai de laboratuvar elmaslarını destekliyor.
Kimai’nin kurucu ortağı Jessica Warsh verdiği bir röportajda “Birçok insan laboratuvar elmaslarını hâlâ sahte olarak görüyor ama onlar, madencilikle çıkan elmaslarla kimyasal ve fiziksel olarak aynı” açıklamasını yaptı.
David Attenborough’un “A life On Our Planet” belgeselini izlediniz mi bilmiyorum. İzlemeyenler kesinlikle izlemeli ve hatta herkese izletmeli.
Toprak erozyonu, ormansızlaşma ve tüm ekosistem hakkında çok önemli ve gelecek için korkutucu bilgiler içeriyor.
Teknoloji, moda ve güzellik hayatımıza girdikçe doğaya verdiğimiz tahribat inanılır gibi değil. Bu sistemi değiştirmeye çalışmak, bozulanları geriye çevirmekten çok daha zor.
Onun için böyle markaları desteklemek, bu sistemin dışında kalmaya çalışmak çok çok önemli.

Yazının Devamını Oku

Bu bir başlangıç olsun

17 Ekim 2020
Daha önce fiziksel olarak yapılan moda haftaları pandemiyle birlikte dijital platformlara taşındı.


Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul (MBFWI) da bu yıl dijital olarak gerçekleşti.
İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB), Ticaret Bakanlığı’nın “Türkiye’yi, Türkiye’nin ihraç ürünlerini dünyaya en güzel şekilde tanıtalım” talebi doğrultusunda hareket etti. MBFWI arkasına Türkiye Tanıtım Grubu gibi büyük bir gücü aldı ve ilk defa yurtdışındaki defileleri aratmayacak güzellikte bir dijital moda haftası ortaya çıktı.
MARKALAŞMAK ADINA
Her moda haftası, gücünü yapıldığı şehirden alır. Bu kapsamda şehirler üretim ve endüstriyel güçlerini herkese gösterir ve bir ‘markaya’ dönüşürler.
Biz ilk defa bu güçle moda haftası kapsamında ‘İstanbul’ markasını dünyaya farklı şekilde sunmayı başarabildik.
Çok değerli modacılarımızın tasarımları İstanbul’un en güzel mekanları Tophane-i Amire ve Galataport İstanbul’la bir araya geldi ve bence sektörün en prestijli vitrini ortaya çıktı.

Yazının Devamını Oku

Evdesin ama yalnız değilsin

10 Ekim 2020
Avon’u duymayanınız yoktur. Türkiye pazarında 27’nci senesini tamamlayan, kadınlar aracılığıyla kadınlara güzellik ürünleri satan bir markadır.

Yıllardır meme kanserinde farkındalığı artırmak için Avon Kadın Vakfı’nın erken teşhis için yaptığı çalışmaları izliyorum.

Kuzey Afrika ve Orta Doğu İletişim Direktörü Hande Orhan ile yaptığım görüşme sonrası Covid-19 sürecinde aile içi şiddetle mücadele eden kadınlar için yeni bir proje başlattıklarını öğrendim.

Belediyeler ve yetkili kuruluşlarla işbirliği yaparak “evdesin ama yalnız değilsin” kampanyası ile yardıma muhtaç kadınlara vakıflar aracılığıyla destek olacaklar.

Güzellik ürünlerini satmak için ellerinde kataloglarla komşu komşu dolaşan ve bu sırada birbirleriyle dertleşme fırsatı bulan kadınlarımız umarım gördükleri şiddetti saklamadan birbirlerine anlatır da böylece vakıfların haberi olur.

Prada’dan online müzayede

Prada ve Sotheby’s, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) adına fon toplamak için çevrim içi bir açık artırma ile ‘Tools of Memory’ koleksiyonunda öne çıkan parçaları satışa sunuyor.
Online müzayede 15 Ekim’e kadar devam edecek.

Yazının Devamını Oku

Moda sektöründeki başkaldırı tam gaz devam ediyor!

3 Ekim 2020
Türkiye’deki iklim aktivisti kız çocukları ve genç kızlar, Greta Thunberg’in attığı adımı takip ediyorlar.


Ekosistemdeki tahribata ve iklim krizine dikkat çekmek için “Bana Bırakacağınız Gelecek–Kız Çocukları ve İklim Krizi” başlıklı fiziki ve sanal sergilerle 9 Ekim’de Schneidertempel Sanat Galerisi’nde değişim umutlarını dile getirmeye hazırlanıyorlar.
Gençlerin manifesto niteliğindeki mesajları, eserleri ve çizimleri iklim krizi ve adaleti konularında sanatsal bir tartışma alanı yaratacağa benziyor.
Birçok iyi ailenin çocuklarının da eserlerinin olacağı bu sergiyi 25 Ekim’e kadar hem sanal hem de fiziksel ortamda gezebileceksiniz.
Böylesine zorlu bir yolu seçen sanatçı adayı tüm gençleri desteklemek gerek.
Serginin mesajını 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü’nde İstanbul’un birçok semtindeki billboard’larda görebileceksiniz.
Yoldan geçerken bu billbord’lara dikkat etmenizde fayda var.

Yazının Devamını Oku

Dünyayı kadınlar değiştirecek

26 Eylül 2020
Her gün bir yerlerde kadınlar, dünyayı değiştirmek için harekete geçiyor ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için canla başla çalışıyor.

Hiç duydunuz mu bilmiyorum ama Yves Rocher Vakfı dünyayı değiştirmek için harekete geçen kadınların çevre mücadelesine ışık tutarak, Birleşmiş Milletlerin kalkınma hedeflerinden biri olan kadın özgürlüğü ve eşitliğini desteklemek amacıyla her sene ‘Toprağın Kadınları’nı ödüllendiriyor.
2001 yılından bugüne kadar 50’den fazla ülkede 450’den fazla kadın ödüllendirildi.
Toplamda 2 milyon Euro ödül verildi. Toplum veya çevre yararına ticari faaliyetler yürüten, kâr amacı gütmeyen bir kuruluş bünyesinde yer alan ve çevre yararına bireysel projeler yürüten her yetişkin kadın bu ödüle layık gösteriliyor.
Gezegene pozitif bir iz bırakmak isteyen Türk kadınları size sesleniyorum.
Çevre için mücadeleye destek olmak istiyorsanız, 15 Ekim’e kadar 100 bin TL ödüllü Yves Rocher Vakfı Toprağın Kadınları Ödülü’ne www.yvesrocher.com.tr adresinden başvurabilirsiniz.
Doğa ile bağını güçlendirmek isteyen, cinsiyet eşitliğine katkıda bulunmak isteyen, güçlü ve toprağına sahip çıkmak isteyen tüm kadınlar, bence bu fırsatı kaçırmayın.

Artık Yeniköy’de

Kumaşlarla farklı hikayeler yaratan, Paris, Brüksel ve İstanbul arasında mekik dokuyan Mirela Cerica, uzun zamandır beklediğim showroom’unu Yeniköy’de açtı.

Yazının Devamını Oku

Yaktın bizi online eğitim

19 Eylül 2020
Çalışan bir anne olarak online eğitimden yıldığımı söylesem ayıplar mısınız beni?

İşlerimle mi ilgileneyim, evde çocuğumla mı ilgileneyim, okulların bitmek tükenmek bilmeyen istekleriyle mi ilgileneyim bilemiyorum.
“Şu saatler aralığında çocuğunuzun başında durabilecek misiniz” diye gelen maillerden fenalık geçirmek üzereyim.
“Durabileceğim” desem, işlerimi yetiştirememiş oluyorum, “duramayacağım” desem okula karşı kendimi suçlu hissediyorum. Çok ciddi duygu karmaşası içindeyim.
Sabah erken kalkıp, 13.00-13.30 arası yemek saatini yakalayabilmesi için yemek yapmaktan, o sırada evi toparlayıp, maillerimi cevaplayıp, öğleden sonra işlerimi yetiştirmeye çalışmaktan çok yoruldum.
Ne içeride verimli olabiliyorum, ne dışarıda. Kiminle konuşsam aynı dertten mustarip. Konun özü bilgisayarda sürekli sistemsel problem yaşadıkları için IT’ci olmaktan, ders saatlerinde ses çıkarmama zorunluluğundan bir an önce istifa etmek istiyorum...
Geçenlerde bir telefon şirketinin lansmanı vardı. Teknolojinin üst düzey mühendislikle birleşerek geldiği nokta gerçekten insanı büyülüyor. Instagram ve telefon bağımlılığından kurtulmaya çalıştıkça karşımıza çıkan bu cezbedici model, ekran kalitesi, ekranın katlanması ve fotoğraf kalitesiyle çok iyi. Tanıtım sırasında Ipad ve PlayStation’ın başından kavga gürültü kaldırdığımız, ne olacak bu çocukların hali diye söylenip durduğumuz gamer neslinden ne farkımız vardı acaba?
O gün telefonu keşfetmek, güzel fotoğraf çekmek uğruna çocuklar gibi gülüp eğlenerek saatlerimizi geçirdik.

Yazının Devamını Oku

Yeni trend ecoDrone’lar

12 Eylül 2020
Bio organikler, vegan formüller, geri dönüştürülmüş malzemeden üretilmiş ambalajlar, yeşil teknolojiyle bir araya gelmeye devam ediyor.

Çevreye duyarlı, sorumluluk sahibi marka olmak tüketici için artık yeterli değil. Bunun arkasında duran, üretimden yapım aşamasına kadar adil ve etik tutum sergileyen markaları daha çok tercih etmeye başladılar.
Geçen gün Nuxe Organic ve Ecording’den bir paket geldi.
İçinde ürünlerin yanı sıra doğaya olan minnettarlıklarını göstermek için drone’lar ile tohum topu atışı gerçekleştirdiklerinden bahsettikleri bir kit vardı.
İlk defa duyduğum Ecording nedir diye araştırdım.
Ağaçlandırma çalışmalarına yeni bir bakış açısı getirip, ecoDrone’larla erişimi zor alanlarda kalkış sağlayarak sadece 10 dakikada 2 bin 500 tohum atışı gerçekleştiriyorlarmış.
Ecording’in geliştirdiği “Ağacım Nerede” uygulamasıyla atışı gerçekleşen tohumlarınızın doğa ile nasıl buluştuğunu görebiliyor ve fidanınızın durumunu takip edebiliyormuşsunuz.
Ben bana gelen karttaki QR kodundan sedir ağacı tohumları seçtim, şimdi drone ile fırlatılmalarını bekliyorum.

Yazının Devamını Oku

Profesyonellik bunu gerektirir

5 Eylül 2020
Son 1 haftadır Gülşen ve Edis’in “Nirvana”sı ile çalkalanıyor ortalık.

 Ne kadar hasret kalmışız böyle ses getiren işlere...Son 1 haftadır Gülşen ve Edis’in “Nirvana”sı ile çalkalanıyor ortalık. Ne kadar hasret kalmışız böyle ses getiren işlere...Şarkıya çekilen klibin senaryosu aslında yeni bir fikir değil. 90’larda konteyner içinde çekilen çok klip oldu ama “Nirvana” neden ilk defa yapılmış gibi hepimizi cezbetti biliyor musunuz? Çünkü buram buram ekip işi ve profesyonellik kokuyor. “Türk müzik sektöründe kendini en çok kim geliştirdi” diye sorsanız, kesinlikle “Gülşen” derim.Yıllar içinde evrildiği kadını hayranlıkla izliyorum.Ne istediğini bilen, en iyi ekiplerle çalışan bir kadın var karşımızda.Her klibinde, her şarkısında ayrı bir güç görüyorum. Her adımında daha da devleşiyor sanki.Çünkü yıldığımız “En iyisi olsun ama bütçemiz bu” zihniyetinden tamamen uzakta. Her şeyin en iyisinin olması için, sektörün en iyileriyle çalışan, yani şu an bulunduğu konuma gelmek için çok para harcayan bir Gülşen’den bahsediyoruz.Bu bir ekip işidir.Madonna sadece kendisi olduğu için değil, arkasında en iyilerden oluşan dev gibi bir ekibi olduğu için “Madonna” haline geldi.  Mesela Gülşen styling’i için birkaç yıldır Mahizer Aytaş’la çalışıyor. Bence Mahizer, ‘stylist’ olmama rağmen benim bu sektörün en iyisi diyebileceğim isimlerin başında gelir.Birlikte muazzam bir sinerji yarattılar.Gülşen, Mahizer’den sonra daha da kendini buldu. Ama kendini bulmak para harcamadan olmuyor maalesef.“Ben Gülşen’im, bunları bana ücretsiz yollasınlar” demeden, müthiş bir vizyonla bu stile kavuştu.Çünkü profesyonellik bunu gerektiriyor.Benim “Nirvana”m da böyle kaliteli işleri ve işbirliklerini izlediğimde ortaya çıkıyor. Diğer taraftan oyunculara bakalım. Bence herkes Gülşen’den ders almalı.Bir yere gelmek için kendilerine asla yatırım yapmayan, ajanslarının buldukları stylist’le galalara katılan ünlüleri anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum.Ünlülerden daha ünlü olmaya çalışan ajans çalışanları ve sahipleri başlı başına kanayan yara zaten.Bu, filmin senaryosuna bakıp “ben asla öpüşmem” denilmesiyle aynı mantık benim için.İşte bu yüzden yabancı oyuncular dünya starı oluyorken bizimkiler yerinde sayıyor.Oscar ödüllü oyuncular yeri geliyor tüm film boyunca sevişiyor, yeri geliyor çırılçıplak dolaşıyor, yeri geliyor 20 kilo alıyor. Çünkü oyunculuk mesleği bunu gerektiriyor.Basında stilleriyle, güzellikleriyle kendilerinden söz ettirmek isteyen oyuncuların bunu stylist’e, tasarımcıya, markaya para harcamadan, kendilerini komple o kişiye teslim etmeden gerçekleştirmeleri çok zor.Bu işi bilenlerle çalışmanın ve çalıştıkları kişiye teslim olmanın nasıl sonuçlar doğurduğunu görmek için Gülşen ve Edis’in “Nirvana” şarkısını dinleyip, klibini izleyebilirler.Tüm ekibin ellerine sağlık. Sözünden aranjesine, styling’inden çekimine kadar ortaya hayranlık uyandıran, iyi bir iş çıkmış.

Yazının Devamını Oku