FENDI
Bana göre DNA’sı kadın yerine erkek koleksiyonuna daha çok yakıştığını düşündüğüm Kim Jones, Sonbahar/Kış 2023 koleksiyonuyla bu kez beni şaşırtmayı başardı.
Fendi’nin ikonik baget çantasının yaratıcısı Silvia Venturini Fendi’nin kızı olan Delfina Delettrez’in gardırobundan ve Karl Lagerfeld’in Fendi eskizlerinden yola çıkarak Fendi’yi yeniden ifade eden Kim Jones, gelecek sezon zarafete bambaşka bir mercekten bakmayı başarıyor.
Koleksiyonda dikkat çeken katmanlı dantellerle tasarlanan iç giyim görüntülü üstler, çapraz kesim elbiseler ve formu bozuk ya da temiz kesim trikolarla Fendi’nin değerlerini ön planda tutulmuş.
Delfina Delettrez Fendi’nin F şeklindeki küpeleri ile Silvia Venturini Fendi’nin iki farklı şekil alabilen yeni çantası “Multi”nin gelecek sezonun olmazsa olmazları arasında gireceğine hiç kuşku yok.
PRADA
Milano Moda Haftası’nın en güçlü koleksiyonu güzellik kavramını yeniden kavramsallaştıran Prada’ya aitti. Miuccia Prada ve Raf Simons, etekler ve süveterlerle gündelik hayatın yeni üniformasını belirlemiş oldu.
Güzelliği estetik anlayış yerine tavırla ortaya koyan Prada Sonbahar/ Kış 2023 koleksiyonu çiçekler, erkek koleksiyonunun feminen formları, mini etekler ve bizi her zaman büyüleyen Prada aurası ile gönlümüzü bir kez daha fethetmeyi başardı.
Bu da ufak tefek esinlenmeler ortaya çıkartabilir ama taklit etmek ayrı bir konu.
Çünkü taklidi hayata geçiren kişinin etik değerleri, yaptığı tasarımı gölgede bırakır.
Her sektörde olduğu gibi moda sektöründe de başka birinin eserini, buluşunu, düşüncesini kaynak göstermeksizin kendisine aitmiş gibi kullanması, kısacası emek ve fikir hırsızlığı anlamına gelen “plagiarism”le suçlanan tasarımcılar maalesef var.
Dijital dünya öncesi bunları yakalamak kolay değildi, içeriklere ancak arşivlerden ulaşılırdı. O yüzden değil taklit, tasarımlarda esinlenme bile nadirdi. Dijital dünya sonrası bu mertlik irtifasını kaybetmiş uçak gibi hızlı bir şekilde bozuldu.
Geçtiğimiz günlerde son bulan Paris Couture Haftası’nda maalesef benzeri iki büyük şokla karşılaştık.
Moda sektörünce yurt dışında büyük bir yere sahip belli başlı moda tasarım okullarında öğrenciler tarafından tasarlanan şeylerin büyük modaevlerindeki tasarımcılar tarafından kullanıldığına ara ara şahit oluyoruz.
Tabii ki her yerde olduğu gibi burada da büyük balık, küçük balığı yuttuğu için sosyal medyada birkaç gün gündem olup daha sonra konu soğumaya bırakılıyor.
Kıyafeti, aksesuvarı geçtim, çorap istesek envai çeşit ellimizin altında.
Peki, ya erkekler?
Stil sahibi olup, sınırsız bütçesi olsa bile gidebileceği markalar iki elin parmağını geçemiyor.
Türk markalarına gelecek olursak Niyazi Erdoğan, Emre Erdemoğlu, Faruk Saraç gibi tasarımcılar haricinde erkeğe özel tasarım yapan marka hemen hemen hiç yok diye düşünürken, yakında dünya çapında ses getirecek lokal bir markamız oldu: By the Oak.
Her müsait anını doğada geçiren bir iç mimar ile şehirin karmaşasından keyif alan bir moda editörü iki kardeş tarafından kurulan By The Oak, bu sezon erkek modasının nabzını elinde tutan Pitti Uomo’da, dünyanın en önemli mecralarından biri olan WWD tarafından sezonun en büyük trendlerinden biri olarak gösterildi.
Ruhunu dünyadaki birçok farklı ülkenin klasikleşmiş “workwear” parçalarını Türk desen ve kumaşlarıyla modern hayata adapte etme fikirlerini çok beğendim.
Zamansız, kaliteli, klasik sınırlar arasında kalmayı reddeden erkekler için çok iyi bir seçenek. Şimdilik sadece online satışı olan By The Oak’u gardırobunuza dahil etmenizi tavsiye ederim. Çünkü yakında birçok yabancı ünlü üzerinde göreceksiniz.
2023-2024
1960’lı yıllarla birlikte tüm dünyayı etkisi altına alan ve dönemin trendleri olan neon renkler, mini etekler ve vinil elbiselerden oluşan tasarımlar iddialı feminenliğin ifadesi olarak şimdi yeniden karşımızda.
Bu sezon podyumlarda Versace, Dolce &Gabbana, Alaia gibi markaların kullandığı kusursuz seksilikteki vinil elbiseler ve sokak modasında bu akımın temsilcileri olan Bella ile Gigi Hadid’in üzerinde gördüğümüz parlak deri taytlar, trend alarmı olarak kapımızda.
Kısacası bu sezonun olmazsa olmazı rugan, latex, parlak deri olarak bildiğiniz vinil kumaşlar... İddialı görünmek isterseniz bu kış tam sırası. Elbise şehvetli geliyorsa bu trendi mini etek, pantolon, ceket veya çizmeyle de takip etmeniz mümkün.
Çoğunlukla siyah ve kırmızı olarak karşımıza çıkan tasarımlarda açıkçası ben neon renklere öncelik verenlerdenim.
Mesela kırmızı yerine neon yeşili kesinlikle daha dikkat çekici buluyorum.
Giydiğinizde anında güçlü, seksi hissedeceğiniz bu malzemeyi hafifletmek isteyenlere tavsiyem jean ve spor ayakkabıların üzerine siyah rugan bir mont giymek veya uzun örgü bir elbisenin altına giyeceğiniz çizme ile bu akımı takip etmek.
İddiadan daha da uzaklaşmak istiyorsanız sadece bir aksesuvarda veya çanta ile de stilinize küçük bir dokunuş yapabilirsiniz.
Ama çok önemli bir nokta var o da parlak deriyi, nötr tonlar ile dengelemek.
Dünya modasının ünlü ve önemli isimleri bir bir hayatını kaybetmeye başladıkça, sektörde yeri doldurulamayacak vizyonerlik uçurumu dağ gibi büyümeye başladı.
Çünkü arkalarında bıraktıkları, kendileri kadar ses getirecek tasarımcı sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az.
Bu sadece moda sektörü için değil, sanattan müziğe kadar tüm sektörler için geçerli.
Sosyal medya kültürü, modaya yaptığı gibi mimari dahil her sektörü daha da gösterişli olmaya zorladı.
Böylece içerik anlamında modanın, tasarımın, sanatın daha fazla şaşırtması ihtiyacı, hızlı tüketimi akıl almaz bir boyuta getirdi.
Şahsi fikrim, bu bitmek bilmeyen tüketim çılgınlığı, kreatif ve sanatçı ruhları köreltti.
Ne hayata geçirseler sadece kısa bir süre için nefisleri köreltmeyi başarabildikleri için tavırlarını ayakta tutabilme çabası hiç kolay değil.
Özellikle son yıllarda bu beraberlik Dior, Louis Vuitton gibi dünya devi markaların yaptıkları sanatçı iş birlikleriyle beklentiyi daha da yukarıya taşımaları koleksiyonerlerin iştahını kabartmaya yetiyor.
Japon çağdaş sanat tasarımcısı Yayoi Kusama ve Louis Vuitton birlikteliği birçok koleksiyonerin evinde yerini almışken, Kusama’nın imzası niteliğindeki hipnotize edici noktaları bu sefer eğlenceli bir şekilde Louis Vuitton’un ikonik tasarımlarında hayat buluyor.
Kusama’nın fırça darbeleri, sert kenarlı valizler ön planda olmak üzere markanın kadınlar ve erkekler için tasarladığı geniş yelpazeli monogram kanvas çantalara, botlara, spor ayakkabılardan, noktalı monogram kuş tüyü ceketlere, kargo pantolonlara, ipek fitilli pijamalardan, kaşmir kazaklara kadar kendini gösteriyor.
Sıra dışı olmak isteyenler bu koleksiyona kesinlikle göz atmalı.
Dior’un “Lady Art” projesi 7. Edisyonunda
Dior Maison’un zamansız ve ikonik modeli “Lady Dior” her zaman bir çantadan çok daha fazlası olmuştur.
Lady Diana’nın en çok tercih ettiği modellerden biri olan bu olağanüstü çanta her yeni sezonda modernizimle mükemmelliğin kesişim noktası olmayı başarıyor.
Şimdi de dünyanın dört bir yanından, 11 sanatçının yer aldığı “Lady Dior Art Project” yedinci edisyonuyla yeniden karşımızda.
Sektör sürdürülebilir bir yola girme çabasındayken eş zamanlı olarak online satış platformlarının artması, ikinci el kıyafet pazarını da gözle görülür oranda büyüttü.
Raporlar gösteriyor ki önümüzdeki 10 yıl içinde ikinci el moda pazarı, perakendeden çok daha hızlı büyüyecek.
Ayrıca çıkan sonuçlara göre her iki kişiden birinin kıyafetleri doğrudan çöpe gidiyor.
Buna karşılık ikinci el moda ürünü kullanan tüketici sayısı 2016 yılına göre yüzde 64 artmış ve bu oran her geçen gün artmaya devam ediyor. Kısacası bilinçli tüketici “kullanılıp atılan moda alışkanlığına” karşı bir duruş sergilemeye başladı ki bu benim sonuna kadar desteklediğim bir tavır.
Bugünlerde birçok genç kendi ve ailesinin gardırobundan kullanılmayan kıyafetleri satıp, elde ettiği parayla kendine başka bir ikinci el kıyafet alıyor.
Yani geleceğin bilinçli tüketicileri olan Z kuşağı için ikinci el, ‘başkasının eşyası’ değil.
Peki, ikinci el kıyafet alma akımı modayı değiştirebilir mi?
Moda doğası gereği her zaman vintage akımından etkilenerek, kendini sürekli yenileyen bir mekanizma. İkinci el lüks artık köklü bir trend. Resale (yeniden satış), vintage (eski moda) ve second-hand (ikinci el) ile modanın hızlı eskimesine karşı duran normların ne kadar değerli olduğunun yeniden hatırlanmasına olanak sağlıyor.
Kayak severler için vazgeçilmez yerlerden biri olan Tignes, birbiriyle iç içe geçmiş 300 km’yi bulan pistleriyle, 10 gün kalsanız dahi bir geçtiğiniz pisti tekrar göremeyeceğiniz kadar her seviyeye uygun farklı pistlere sahip.
Kış, çocuklu ailelerin en çok zorlandığı tatil dönemlerinden biridir.
Mesela katmanlı kayak kıyafetini zar zor giydirirsin, tam piste çıkacağı zaman tuvaleti gelir.
Derse gideceği sırada “Kayak ayakkabısını giymem” diye tutturur. Yorulur, kendini yere atar...
Sonuç olarak helak olan bir anne-baba, sözde mutlu aile tablosu çizmek isterken kan ter içinde kalmış, saçını başını yolan ebeveynler...
İşte Club Med’de bu kriz yok, çünkü otel tam pistin üzerinde ve sizin yerinize bunların hepsini Kids Club ekibi yapıyor.
Kısacası onlar ufak krizlerle uğraşırken, siz tatlı tatlı o güzelim pistlerde kaymanın tadını çıkarıyorsunuz.
Dünyada kayağa yön veren iki farklı ekol vardır.