Dünya modasının ünlü ve önemli isimleri bir bir hayatını kaybetmeye başladıkça, sektörde yeri doldurulamayacak vizyonerlik uçurumu dağ gibi büyümeye başladı.
Çünkü arkalarında bıraktıkları, kendileri kadar ses getirecek tasarımcı sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az.
Bu sadece moda sektörü için değil, sanattan müziğe kadar tüm sektörler için geçerli.
Sosyal medya kültürü, modaya yaptığı gibi mimari dahil her sektörü daha da gösterişli olmaya zorladı.
Böylece içerik anlamında modanın, tasarımın, sanatın daha fazla şaşırtması ihtiyacı, hızlı tüketimi akıl almaz bir boyuta getirdi.
Şahsi fikrim, bu bitmek bilmeyen tüketim çılgınlığı, kreatif ve sanatçı ruhları köreltti.
Ne hayata geçirseler sadece kısa bir süre için nefisleri köreltmeyi başarabildikleri için tavırlarını ayakta tutabilme çabası hiç kolay değil.
Özellikle son yıllarda bu beraberlik Dior, Louis Vuitton gibi dünya devi markaların yaptıkları sanatçı iş birlikleriyle beklentiyi daha da yukarıya taşımaları koleksiyonerlerin iştahını kabartmaya yetiyor.
Japon çağdaş sanat tasarımcısı Yayoi Kusama ve Louis Vuitton birlikteliği birçok koleksiyonerin evinde yerini almışken, Kusama’nın imzası niteliğindeki hipnotize edici noktaları bu sefer eğlenceli bir şekilde Louis Vuitton’un ikonik tasarımlarında hayat buluyor.
Kusama’nın fırça darbeleri, sert kenarlı valizler ön planda olmak üzere markanın kadınlar ve erkekler için tasarladığı geniş yelpazeli monogram kanvas çantalara, botlara, spor ayakkabılardan, noktalı monogram kuş tüyü ceketlere, kargo pantolonlara, ipek fitilli pijamalardan, kaşmir kazaklara kadar kendini gösteriyor.
Sıra dışı olmak isteyenler bu koleksiyona kesinlikle göz atmalı.
Dior’un “Lady Art” projesi 7. Edisyonunda
Dior Maison’un zamansız ve ikonik modeli “Lady Dior” her zaman bir çantadan çok daha fazlası olmuştur.
Lady Diana’nın en çok tercih ettiği modellerden biri olan bu olağanüstü çanta her yeni sezonda modernizimle mükemmelliğin kesişim noktası olmayı başarıyor.
Şimdi de dünyanın dört bir yanından, 11 sanatçının yer aldığı “Lady Dior Art Project” yedinci edisyonuyla yeniden karşımızda.
Sektör sürdürülebilir bir yola girme çabasındayken eş zamanlı olarak online satış platformlarının artması, ikinci el kıyafet pazarını da gözle görülür oranda büyüttü.
Raporlar gösteriyor ki önümüzdeki 10 yıl içinde ikinci el moda pazarı, perakendeden çok daha hızlı büyüyecek.
Ayrıca çıkan sonuçlara göre her iki kişiden birinin kıyafetleri doğrudan çöpe gidiyor.
Buna karşılık ikinci el moda ürünü kullanan tüketici sayısı 2016 yılına göre yüzde 64 artmış ve bu oran her geçen gün artmaya devam ediyor. Kısacası bilinçli tüketici “kullanılıp atılan moda alışkanlığına” karşı bir duruş sergilemeye başladı ki bu benim sonuna kadar desteklediğim bir tavır.
Bugünlerde birçok genç kendi ve ailesinin gardırobundan kullanılmayan kıyafetleri satıp, elde ettiği parayla kendine başka bir ikinci el kıyafet alıyor.
Yani geleceğin bilinçli tüketicileri olan Z kuşağı için ikinci el, ‘başkasının eşyası’ değil.
Peki, ikinci el kıyafet alma akımı modayı değiştirebilir mi?
Moda doğası gereği her zaman vintage akımından etkilenerek, kendini sürekli yenileyen bir mekanizma. İkinci el lüks artık köklü bir trend. Resale (yeniden satış), vintage (eski moda) ve second-hand (ikinci el) ile modanın hızlı eskimesine karşı duran normların ne kadar değerli olduğunun yeniden hatırlanmasına olanak sağlıyor.
Kayak severler için vazgeçilmez yerlerden biri olan Tignes, birbiriyle iç içe geçmiş 300 km’yi bulan pistleriyle, 10 gün kalsanız dahi bir geçtiğiniz pisti tekrar göremeyeceğiniz kadar her seviyeye uygun farklı pistlere sahip.
Kış, çocuklu ailelerin en çok zorlandığı tatil dönemlerinden biridir.
Mesela katmanlı kayak kıyafetini zar zor giydirirsin, tam piste çıkacağı zaman tuvaleti gelir.
Derse gideceği sırada “Kayak ayakkabısını giymem” diye tutturur. Yorulur, kendini yere atar...
Sonuç olarak helak olan bir anne-baba, sözde mutlu aile tablosu çizmek isterken kan ter içinde kalmış, saçını başını yolan ebeveynler...
İşte Club Med’de bu kriz yok, çünkü otel tam pistin üzerinde ve sizin yerinize bunların hepsini Kids Club ekibi yapıyor.
Kısacası onlar ufak krizlerle uğraşırken, siz tatlı tatlı o güzelim pistlerde kaymanın tadını çıkarıyorsunuz.
Dünyada kayağa yön veren iki farklı ekol vardır.
O kadar tutturmuştum ki sonunda hastalandım ve babam dayanamayıp memeden kesilmiş yavru bir İspanyol Cooker ile sürpriz yapmıştı.
Her çocuk gibi benim de hevesim en fazla iki gün sürdü ve sonra 9 sene boyunca annemin en büyük aşkı olarak bizimle yaşadı. Sonra 25’lerimde ikinci köpeğim oldu, 30’larımın sonunda ise üçüncüsü ve içlerinde en özeli girdi hayatıma.
Bu seneler içinde ben büyüdüm, hayata bakışım değişti ama kendimi bildim bileli hep köpek insanı oldum.
Şimdi evimin baş köşesinde her yağmur yağdığında veya akşam olduğunda veya evin içine yansıyan her araba farında 5 senedir her türlü sevgiyi verdiğim halde, kışın bazı geceler titremesini durdurmak için banyonun en karanlık köşesinde travmasını geçirmeye çalışmak için saatler geçirdiğim kızım “Köpük” yaşıyor. Neden korkuyor biliyor musunuz?
Çünkü ormanda yavruları ile atılmış halde bulundu. Neler yaşadı anlamam mümkün değil sadece ne kadar özel bir ruh olduğunu biliyorum.
Öyle ki böyle bir durumun olduğunu öğrendiğimde yavrular için gitmeye karar vermişken, annenin bakışlarını görür görmez anneyi bırakamadım. İstinasız barınaktan veya sokaktan sahiplenilmiş canların hepsinde aynı bakış ve aynı davranış var. O da yaşadıkları süre boyunca bitmek tükenmek bilmeyen bir minnet duygusu ve evinizi açmanız ile başladığı yeni hayatına teşekkür etmek için verdiği sonsuz sevgi. Konya’daki olayların vahşetini maalesef atlatabilmiş değilim. Bu sadece gün yüzüne çıkmış bir vahşet kim bilir daha bilmediğimiz ne vahşetler yaşanıyor.
Türkiye’deki kedi ve köpek nüfusu her geçen gün artıyor ancak sokaktaki ve barınaktı yaşam koşulları ortada. Hayvanları Koruma Kanunu kapsamındaki yapılanlar zaten yeterli değil. Bu dostların yaşam koşullarını iyileştirmek artık hepimizin görevi. Daha iyi bir dünya olduğu gerçeğine inan hayvansever profesyoneller tarafından 7 Aralık’ta Türkiye’de ilk defa “The Pet Gala” adında çok önemli bir yardım etkinliği düzenlenecek.
Sokak hayvanlarına adanacak bağış etkinliği
Ben her zaman zarafetin, eleganlığın trendlerin çok üzerinde olduğunu savunanlardanım.
Evet, herkes istediğini giymekte özgür ama bu benim göz zevkimi bozabilecekleri anlamına da gelmesin lütfen.
Çünkü hatalı proporsiyonlar, vücut tipinin tam aksine giyimler, yaşını unutarak yapılmış kombinler haliyle mesleki deformasyon olarak bana kendi düşüncemi paylaşma imkânı doğuruyor. Bir kadının stil sahibi olabilmesi için önce vücut tipine göre giyinmeyi öğrenmesi gerekiyor.
Aslında bunun formülü çok basit.
Beğendiğiniz kişilerin veya moda fotoğraflarının birebir replikası olmak yerine vücudunuzu çok iyi tanıyarak kusurlarınızı nasıl kamufle edeceğinizi çözüp, ona kendi özgür iradenizi eklediğiniz gün stilinizle ön planda olabileceksiniz.
Ama bunun için zaman ve cesaret gerekecek ki bence bu ikili hepimizde mevcut.
Moda, sosyal yansımaları ileten bir iletişim biçimidir.
Kelimelerin olmadığı bir dildir.
Bu nesil hakkında sürekli makaleler okuyoruz.
Tüm oklar var olan multi-milyon dolarlık endüstrinin alışkanlıklarını değiştirebilme ihtimallerini gösteriyor. Peki bu ne kadar gerçekçi?
Evet, alışveriş alışkanlıkları farklı.
TikTok gibi dijital içerik ürettikleri platformlarda hızlı modaya isyan olarak ikinci el alışverişi teşvik edenlerin sayısı hatırı sayılır derecede fazla. Hatta bunu bir başkaldırı olarak değerlendiriyorlar.
Ama sorun şu ki savundukları ile uyguladıkları birbirinin tamamen zıttı.
İkinci el alışveriş organizasyonu thredUP’ın Z kuşağından iki bin tüketiciyle gerçekleştirdiği araştırmasına göre; katılımcıların üçte biri “hızlı modaya bağımlı” olduğunu belirtiyor.
Hızlı moda markalarının influencer’larla yaptıkları iş birliklerinin ana hedefinde aslında onlar var. Hiç de yeni bir kavram olmasa da hızlı moda, onlarla şekillendi ve düşük fiyatlı giysiler sunan online satış markaları bu dönemde ortaya çıktı.
Bottega Veneta
Cassette ve Jodie gibi ikonikleşmiş çanta modellerinin yaratıcısı İtalyan moda evi Bottega Veneta, 2025 sürdürülebilirlik hedefine göre “Bottega Series” programını hayata geçiriyor.
Kendi web sitesi içine entegre ettiği yeni segment sayesinde müşteriler, geçmiş sezonlara ait çantaları satın alabiliyor, hem de o sezon hangi fiyattan satılmışsa.
Evet, yanlış okumadınız.
Çantanın satışa çıktığı sezon fiyatı ne ise, şu an o etiket fiyatından satın alıyorsunuz. Bottega Series’e göre marka her ay o eşsiz el işçiliğine sahip, arşivlere girmiş Banana, Cabat gibi modelleri yeniden üretmek yerine tekrar satışa koyarak oyunun kurallarını değiştireceğe benziyor.
Markanın CEO’su Leo Rongone geçen günlerde sürdürülebilirlik adına attıkları adımların bir yenisini daha açıkladı.
Bottega Veneta’dan aldığınız çantalar artık “ömür boyu garanti sertifikası” programına dahil oluyor.
Bu sayede ürünlerin nesilden nesle aktarılmasını ve değişime olan ihtiyacı azaltmayı amaçladıklarını anlatan Rongone, bu adımlarla birçok markaya “