G.SARAY’ın içinde bulunduğu durumu, yıkıcı bir kaos ortamı olarak tanımlamak çok abartılı bir tasvir olmaz. Çünkü, oyuncuların uğradıkları şoku bir anda atlatmaları, önemli maçlar sürecinde kolay değil. Sahada gördüğümüz oyuncular, özgüveni düşük, moralleri bozuk, konsantreleri kayıp, gururları incinmiş halde. Düşünün ki oyuncular, mücadele güçlerini bile standart seviyeye çekemiyor. Varolan ortamın yıkıcı etkisinde sahada sorumlu olması gerekenler sorunlu hale geliyor.
Mustafa Hoca, büyük tecrübesi ve bu tür ortamları yaşamış olması ile sorunu çözebilecek niteliklere sahip olsa da işi zor. Takımın dağılan psikolojisi bir tarafa, devam eden ve kopma derecesine gelmiş lig yarışında var olma mecburiyeti, hocayı zorlayacak diğer etkenler. Genel sorunların etkilediği maçın saha içindeki problemleri ise başkaydı.
MUSLERA’NIN ELLERİ
HAKAN Balta’yı bek oynatarak, tecrübesi ile hem kenarda oluşacak sorunu; hem de kademeye girerek stoperlerin eksiklerini kapatması hesaplanmıştı. Fakat, Atletico’nun oyun kurgusu ve gol bu bölgeden oluşan ataklardan oldu. Orta sahada Cem ve Bilal’den oyun kurması beklenirken kurgu içinde kayboldular. Savunmada ise durum farklıydı. Takımın bütünüyle savunma pozisyonunda oynaması ve bunu neredeyse bütün maç yapması, defansı daha güvenli gösterse de Atletico pozisyon bulmakta zorlanmadı.
Hamza Hoca’nın gönderilişi, elbette oyuncular üzerinde etkisi olmuştur ama Galatasaray oyuncuları bunu hissettirmemeye çalıştılar. İçlerinde yaşadıkları üzüntü ya da kırgınlığın performanlarına etki etmemesi için çok uğraştılar.
Erken gelen gol, belki de şimdiye kadar atılanlar içerisinde en rahatlatıcı olanıydı. Maçın ilk yarısı, tipik bir Türk Telekom Arena maçına sahne oldu. Galatasaray’ın erken golle beraber oyuna hakim olmakta zorlanmadığı ama pozisyon vermekte de zorluk çıkarmadığı bir ilk bölüm yaşandı. Antalyaspor kendi stratejisini, çabuk ve tek pasla çıkmak ve Arena’ya gelen takımların yaptığı gibi Galatasaray defansına baskı yaparak oyuna başlangıcı engellemek şeklinde dizayn etmişti. İşe de yaradı ve Eto’o net pozisyona girdi. Burak, hem kendisini rahatlatacak hem de takımı sıkıntıdan çıkaracak pozisyonu gol yapsa işler farklı olurdu.
SUÇLU BULUNDU
ÖZELLİKLE sahadaki Burak, Selçuk ile olmayan Umut’un üzerinden yürüyen Hamza Hoca ile ilgili gelişmelerin bu oyuncular üzerinde bırakacağı izler kolay taşınabilir gibi değil. Hocası her ne yaşarsa yaşasın hiçbir oyuncu, teknik adamın gönderilmesine sebep olmak istemez ya da isminin böyle bir durum içerisinde geçmesinden bile haz etmez.
Maçın ilk çeyreği ‘oynanmadı’ desek yeridir.
Temponun çok düşük olmasının sebebi, bizim isteğimizin bu olması ve Yunanistan takımının oyun kurgusuydu.
Topu hızlandırıp, düşüncemizi çabuklaştırdığımızda ilk yarının ortaları gelmiş ve Hakan ile pozisyonumuzu yakalamıştık.
Hazırlık maçı olması sebebiyle bazı oyuncularımızın kredisi var ama diğer oyuncuların yok.
Hamza Hoca’nın orta alanda Selçuk’u tek bırakıp fazlaca ofansif kalan kadro seçimi, maçı ortası olmayan bir hale çevirdi.
Hikmet Hoca ise bu hamleye karşı, Mehmet Akyüz kozunu kullandı.
Mehmet Akyüz tercihi, birkaç sebepten dolayı doğruydu ve tuttu.
İlki daha fazla ve hızlı hücum yapma şansını yakalama.
Astana’dan gelen beraberlik haberinin doğal olarak her iki takım oyuncularına da etkisi oldu.
Başlangıca bakarsak Benficalı oyunculara olan olumlu etkisi daha fazlaydı.
İlk maça benzer bir başlangıç oldu olmasına ama Galatasaray bu sefer daha sıkı tuttu.
Galatasaray’ın ilk yarıdaki görüntüsü kaybetmek istemeyen ama panik yapmayan, rakibe izin veren ama oyundan kopmayan, etkinliği düşük ama rakibi pasifize eden, kendi sahasında kalan ama rakibi rahat bırakmayan bir ekip resmindeydi.
HER iki takımın da Avrupa’da rakiplerini yenmeleri, derbiye daha bir rahat çıkmalarına yol açtı.
Aynı durum, derbi sonucunun önemli yansımalarını da ortadan kaldıran bir etken oldu.
İki devin maça başlangıcı, bu ruh hâlinin yansımasıydı.
Derbide 25 dakika geçtiğinde tek bir pozisyon yoktu ve maç orta sahada kilitlenmişti.
Gaitan’ın attığı gol, bariz hatalar zinciri sonucu gelse de güzel bir goldü. Defansın yapılan koşuya cevap verememesi, Chedjou’nun ayakta kalmayıp kayması ve Muslera’nın da Chedjou’ya eşlik etmesi, Gaitan’a hayran bıraktırdı ama her şeyin başlangıcı oldu.
İnsan ister istemez düşünüyor. Galatasaray bu reaksiyonu göstermesi için illa ki gol mü yemesi lazım. İlk çeyrekte oyunu dengelemeye başlayan Galatasaray, ilk yarıyı süper bir finişle bitirdi. Bu geri dönüş yada ayağa kalkışta başrolde yine Yasin vardı. Özelliklerini çok iyi ve özgüveni ile verimli kullanan Yasin, ilk yarıda rakibi zorlayan, hızlı oyunu ile Benfica defansının dengesini bozan adamdı.
ÖNÜ ARKASI GAİTAN
Benfica kendi sol tarafını Gaitan ile etkili kullanırken, Galatasaray’da Podolski ile Gaitan’ın arkasını çok iyi kullandı. İlk yarının iyi bitirilmesinde, maçın başında ciddi hata yapan defansın, sonrasında neredeyse hatasız oynaması ve rakibe yakın oynaması d etkili oldu.
Bu iki önemli maç öncesi, Gençlerbirliği karşılaşması moral ve rahat hazırlanma için fırsattı.
Mehmet Hoca takımın başına geçtikten sonra, Gençler takımı daha kompakt ve daha birbirine yakın oynamaya başladı.
Aynı zamanda, El Kabir-Stanca- Djhalma üçlüsünü etkin kullanma fırsatını yakaladı.
Çünkü, Gençler’in topu ve oyunu rakibe vermesi, aslında elindeki kozları daha iyi kullanmak için tuzak.