Görevini yapan basının kime ne zararı var

Şu gereksiz gündem maddeleriyle uğraşmadan bir vazgeçebilsek...

Dünyadaki gelişmeleri daha iyi okuyup, Türk insanının beklentilerini daha iyi anlayabilsek...

Gençleri, kadınları... İşçiyi, emekliyi, memuru...

Halkın gündemi öyle farklı ki...

Oysa gereksiz bir türban tartışması, Cumhurbaşkanlığı makamına tarafsız değil de partili bir ismin getirilmesi, Türkiye’ye ne işler açtı!

Bir de son dönemlerde hukuk, hukukun üstünlüğü tartışmaları.

Hep ihtiyaç duyduğumuz bazı önemli kurumların yıpratılması...

Bu girdabın içine hepimizin gururu ordumuzun da çekilmek istenmesi...

Bakıyoruz, en güvenilir kurum; ordu.

Bu gurur duyulacak bir şey değil mi?

Bundan rahatsızlık niye?

Ama... Duyanlar var...

Daha önce de defalarca rastlanan bir senaryo yine gündemde; basınla oyun! Daha doğrusu, basın üzerinde bazı baskılar kurulmak istenmesi.

Dedim ya, daha önce de gördüğümüz bir film bu.

İşine gelmedi mi, vur tepesine, basını susturmaya çalış.

Bazen baskıcı yasalar ile bazen gözdağı ile...

Ne güzel demokrasi ama!

Peki tarihi süreci izlediğimizde bu işten karlı çıkan var mı?

Zarar, hep zarar!

Ama... Gözlere bazen at gözlüğü takılıyor...

Son Ergenekon operasyonu dalgasında, gazeteci kökenli üç isim de gözaltına alındı.

Hala suçlarının ne olduğu söylenmedi.

Bu yüzden de konuşmuyorlar.

Bu isimler, Atatürkçü, laik, demokrat kimlikleriyle tanınan kişiler.

Bir tanesi benim de çok yakından tanıdığım bir isim; Mustafa Balbay. Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi.

Mesleğe aşağı yukarı aynı dönemlerde başladık, ben 1979’da o 1981’de.

Uzun yıllar birlikte görev yaptık çeşitli gazetelerde. Yüreği sevgi dolu, emekçi dostu, ahlaklı, dürüst, onurlu bir kalem.

Gazetecilik çilesini yaşaya yaşaya en üst noktalara tırmandı. Öyle paraşütle falan da inmedi.

Tırnağı ile kazıya kazıya, kendisini geliştire geliştire, kaleminin hakkını vere vere...

Yürekli, onurlu, dürüst, Atatürkçü, laik, demokrat...

Geçmişte de zaman zaman laik, demokrat kimliğinin faturası oldu ona.

Acılar çekti, sıkıntılar yaşadı.

Ama hep Türkiye’yi sevdi, demokratikleşme yolunda mücadele verdi, Atatürk’ü anlattı, Cumhuriyet’e ve kazanımlarına sahip çıktı.

Benim sevgili dostum şimdi gözaltında.

Bir söz ustası olarak aslında söyleyecek çok şeyi var.

Ama bazen sessizlikte bir devrimdir!

Ben, Ankara’da, İzmir’de dostlarıma hep Mustafa Balbay’ın sevgi dolu yüreğini, dimdik duruşunu dile getirdim.

Ankara’daki yeni ofisine yaptığım ziyarette de bu tür bir iki şey karaladım.

Basın mensuplarının iç tartışmalara ve siyasetin çamuruna bulaştırılması doğru değil.

Basın önemli bir güç.

Demokrasi, Cumhuriyet için. O yüzden gözümüz gibi korumamız gerekir.

Bir şeylere karıştırmak yerine güçlendirip geliştirmek... Yol gösterici özelliğinden daha çok yararlanmak...

Demokrasi, insan hakları, emeğin gücü ve dünyanın şapka çıkarttığı Atatürk sevgisi yolunda daha verimli kullanmak.

Ben hep inanırım; kışın sonu bahardır...

Sevgili Mustafa Balbay, bu yaşadıklarımızı sözcük ustası kimliği ile nasıl yorumlardı acaba? Ne derdi?

Temsili Demokrasi... Demokrasi Temsili... Kim bilir? Belki başka şeyler...

Sözün özü; çağdaş ülke, gazetecilerin ifade ve anlatım özgürlüklerinin olduğu, buna saygı gösterilen ülkedir. Bu aynı zamanda halkın kendini özgürce ifade etmesidir. Türk insanı buna layıktır!
Yazarın Tüm Yazıları