Paylaş
Çok hoş değil mi? Bir hayvanla insanın bu denli dostluğu. İnsanın bazen aklı almıyor. 6 ay güney sıcak ülkelerde yaşıyor ve zamanı gelince göç ederek aynı yerde, aynı kayığa, aynı amcaya misafir oluyor...
İlginç geliyor ve çok hoşa gidiyor.
Tamam leyleği anladık, hani hayvan dediklerimizden... İçgüdüleri, hisleri gelişmiş, elbette yuvasını bulur hoş tutulduğu yere konar. Acaba Adem Amca nasıl biri? Karakteri, gördükleri, geçirdiği eski hayatı, yaşadıkları veya yaşayamadıkları ile...
Hepimizin bu hayatta bir misyonu var, herkes konusunda seçilmiş birer parça, aynı zamanda uzmanı. Ama bu seçilmişlik yaşamımızla paralel gidiyor. Allah’ın bazen hatalarımıza bile güzellik vererek bizleri onardığını düşünürüm.
Belki de bir hayvana çocukluğunda, ufacık da olsa zarar verdi ama sonunda içindeki saklı sevgiyi buldu. Şimdi diyeceksiniz ki böyle aşama olur mu? Hiç böyle demeyelim, nasıl da güzel olur yaptığı, yanlışı anlamak.
Beklenen dost belki bir baharın birinde gelemeyecek, ömrü yetmeyecek. Veya gelecek o kayıkta başka biri olacak, anlayacak ki Adem Amcası yok, hayat bu kim bilir?
İnanıyorum ki Hacı Yarenimiz hayattaysa, kanatlarını coşkuyla çırparak bulutları yararak kavuşmak için belki de bir bebekle gelecek. Medyatik kısmı, eğlencesi bir tarafa, inşallah bizlere anlatılmak istenileni, anlamak isteyene de, istemeyene de, bu güzel hikâyeyle anlatmakta muvaffak olmuşlardır.
Ortalama olarak 30 yıllık bir yaşam süreleri bulunan leylekler, Yunan ve Roma mitolojilerinde ebeveynlere sadakat modeli olarak gösteriliyorlardı. İlginç değil mi? Ebeveyne saygı, sadakat, Adem Amcası’na duyduğu sevgi...
SOKAKTAKİ DOSTLARIMIZ...
Efendim insanın sınavı yine insanla gibi görünse de, insanın bir de önemli sınavı hayvanlarla... Maalesef hepimiz şu sırada bu hakka az veya çok giriyoruz.
Kendini hayvansever gösterip, cins hayvanlardan alıp bir süre sonra sokaklara, barınaklara, yazlıklara atanlar, bu cins kedi köpeklerin çoğaltılmasına çanak tutanlar, bunun üzerinden para kazananlar, kırsal yerlerde koruyucu gibi kullanarak bakımını çoğalmasını göz ardı edip atanlar, tehlike çanları çalınca kökten çözümü canlı canlı gömerek, zehirleyerek gerçekleştirenler...
Boyunlarına taş bağlayarak yavruları suya atanlar, bacak, kol kesenler, yakanlar... Gücünü onlar üzerinde deneyenlere vebal büyük.
Hayvanseverliği sadece evlerinde besledikleri cinslerle sergileyen, dışardakiler için Allah rızkını verir diyenler... Hepimiz vebal altındayız...
Şu soğuk ayaz, kış günlerinde doğayla, açlıkla savaşırken bir de insandan gele bunca kötülüğe maruz kalan dostlarımız yüzünden.
Ya diyeceksiniz kendi veya akrabası olan çocuğa, insana neler yapmışlar, sen neyi anlatıyorsun, haklısınız neyi anlatıyorum. Kendi içimizdeki benle güzel tanışsak, o ben’in iyi, güzel, etik, merhametli dürüst olma masalını anlatmaya çalışıyorum işte kalemimce, gönlümce.
◊ Mürüvet Caymaz
Bu güzel yazıyı ve yorumu Mürüvet Hanım bana gönderdiğinde Yaren henüz sevgili kayıkçı dostuna kavuşmamıştı. Kendi düşüncelerime çok yakın bu satırları sizlerle paylaşmak istedim.
Paylaş