Ben 23 yaşında 20 aylık evli bir genç kadınım. Bundan 8 ay önce eşimle karar vererek ve isteyerek hamile kaldım. 3 aylık hamileyken eşim birden çocuğu istemediğini söyledi. Ben de “Onu istemiyorsan beni de istemiyorsun” demektir dedim ve çocuğu aldırdım. Ondan sonra da ayrı yaşamaya başladık.
1 ay sonra hata yaptığını, tekrar başlamak istediğini söyledi. Bu arada onun başka biriyle olduğunu öğrendim. Daha sonra aileler araya girdi ama bu defa da birbirleriyle kötü oldular.
Bana boşanma için dilekçe imzalatmaya geldiği gün beni bırakmayacağını, sevdiğini söyledi ve “Tekrar deneyelim, hatalarımı anladım” dedi.
Ben de kabul ettim ve yanına geri taşındım. 2 hafta sonra iş için şehir dışına gitmesi gerekiyordu.
Ama otobüse biner binmez o diğer kadını arayıp yanına çağırmış. Bunu öğrendim ve yanına gittim ama kızı bulamadım. Ona içimdeki her şeyi söyleyip geri döndüm. Sonra da o kadınla görüştüm.
Kadının anlattıkları karşısında şoke oldum.
Söyledikleri doğru muydu bilmiyorum ama beni kötülemiş ve ona kadınlık yapmadığımı söylemiş. Eşim seyahatten döndüğünde “bitirelim” dedim.
Yine bitirmek istemediğini ve bir daha asla böyle bir şey yapmayacağını söyledi. Ben ne yapacağımı bilmiyorum, artık ona inanamıyorum ama bırakamıyorum da... O hayatımda olmadığında ne olur bilmiyorum.
Kediler her toplumda ve kültürde özel kabul edilmiş canlılardır. Kedilerin bilinmeyen bu sırlarına bir göz atalım.
∆ Kediler sabrın temsilcileridir. Köpeklere benzemezler her çağırdığınızda gelmezler. Egoya değil ruha hitap ederler.
∆ Bir kediye “pisi pisi” diye seslendiğinizde bakar. Pisi kelimesi Yunanca ruh anlamına gelen ‘psişe’den gelir.
∆ Kediler insan vücudunda rahatsız olan bölgeyi hisseder ve oraya masaj yapar. Bir bakıma kediler şifacıdır.
∆ Kediler evinizin ruhsal bekçileridir. Eve giren her varlığı görürler. Eğer negatif bir varlık gelmişse evden kovmaya çalışırlar.
∆ Antik Mısır’da kediler kutsal kabul edilirdi. Kazayla bile olsa bir kedi öldürmenin cezası ölümdü. Hatta ölen kedilerini mumyalayıp o şekilde mezara gömerlerdi.
Merhaba Güzin Abla, ben 30 yaşında bir kadınım. 7 yıldır evliyim. Mesleğim var ve çok seviyorum işimi.
Çok problemli bir ailede yetiştim. Anlatsam roman olur derler ya, öyle. Bu, karakterime, tepkilerime sirayet etti maalesef. Ani patlamalarım, kendimi ifade edemememden kaynaklı...
Özgüvensiz değilim ama kendimi değersiz hissetmeme sebep olan bir ailem var. Ben eşimden önce kimseyle görüşmedim, eşimle yaşadım her şeyi. Ama çok hayalim vardı...
Yeniden doğmuş gibi oldum onunla. Bütün hayallerimi, beklentilerimi ona bağladım. Hata etmişim... Fark edemedim, çok zıt insanlarmışız. Ben duygusal ve baskın, o mülayim ve donuk.
İkimizin de iyi ve kötü yönleri çok.
Ben ilgi istiyorum, o veremiyor.
Eskisi kadar da sevmiyorum. Ama Allah’ın bana nasip ettiğine çok umut bağladım. Nasıl anlatacağım hislerimi bilmiyorum. Alışkanlık mı, sevgi mi, çaresizlik mi... Bağlandım velhasıl.
Beni yıllarca aldatmış. Yakaladığımda çok büyük pişmanlık yaşadı. Evliliğime devam etme kararı aldım, çünkü bir kızım var ve babasına çok düşkün. Lakin içimde bu sorunu halledemedim.
Güzelliklerle gel.
Sonu belli olmayan bir yoldur hayat.
Önüne ne zaman, neyin çıkacağını bilemezsin. Bazen bir şeyler alır götürür senden, tutamazsın!
Bazen de hayatın güzelliklerini getirir, doyamazsın. Hayat bu gün biter, ay biter, yıl biter. Bir bakmışsın ömür biter...
Ah zaman aah! Geçmez gibi gelir de, bir solukta geçer gider. Çok fazla bir beklentim yok yeni yaşımdan. Sağlığım yerinde olsun, sevdiklerim ve huzurum daim olsun yeter.
Aldığım her nefes için şükrediyorum ve kıymetini biliyorum.
“Eskimek ne güzel eksilmedikçe”.
“Eksilmeden eskiyeceğim” bir yaş olsun.
Güzin Abla, ben 19 yaşında, üniversite birinci sınıfa giden genç bir kızım. Geçtiğimiz günlerde birkaç arkadaşımla teyzemin Bodrum’daki yazlığına gittik.
Otobüste başka gençler de vardı. Onların da Bodrum’a gittiğini öğrendik. İçlerinden biri yanıma oturmak istedi. Ben de kabul ettim. Yol boyunca hiç uyumadık ve sohbet ettik. Birbirimizden çok hoşlandık.
Benden birkaç yaş büyüktü. Üniversiteyi bitirmişti.
Bodrum’a geldiğimizde, görüşmek üzere sözleştik.
Birkaç kez buluştuk, bazen o benim bulunduğum yere geldi bazen de ben onun kaldığı otele gittim. Ve hiç beklemediğim şekilde biraz fazlaca yakınlaştık. Daha sonra bizim dönüş zamanımız geldi çattı. Onların tatili daha uzundu.
Ben İstanbul’da da görüşeceğimizi umuyordum. Ama onun sözleri beni şoka soktu: “Her şey çok güzeldi. Ama fazla bir şey beklemeyelim birbirimizden. Sonuçta bu bir yaz aşkıydı değil mi? Hem benim İstanbul’da bir sözlüm var.”
Öylesine şaşkındım ki, ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi bilemedim. Oysa beraber geçirdiğimiz günlerde böyle konuşmamıştı. Benimle birlikte oluncaya kadar bana sanki çok değer veriyormuş gibi davranmıştı.
Bu durumda ben de nereye gittiğini çok merak ettiğiniz o grubun bir üyesiyim.
Madem bu ülkede yaşayan insanları gençler ve yetişkinler olarak ikiye ayırdınız, ben de siz yetişkinlere bazı sorular sormak istiyorum.
Bir köşe yazarı olarak gençlerin nereye gittiğinden çok, yetişkinlerin nerede durduğuyla ilgilenmeniz gerekmiyor mu?
Lütfen gençliğe laf söylemeyi bırakın da yetişkinlere bakın ve “Sizler bu ülkenin geleceğisiniz” gibi klişe sloganlardan vazgeçin.
Çünkü sizler bu ülkenin bugünüsünüz.
Siz yaşadığınız günü kurtaramazken, yarınları kurtarma işini niçin bize ihale ediyorsunuz?
Çarpık ilişkiler yansıtan dizilerle reyting rekoru kırılıyor.
Merhaba Abla, 1.5 yıllık bir ilişkim var. İkimiz de aynı üniversitede, aynı bölümde okuyoruz ve aynı yaştayız. Şu ana kadar ikimiz de birçok alanda aynı görüşteyiz ve anlaşıyoruz.
Kendi aramızda konuştuk ve kısmet olursa ilerisi için de ciddi düşünüyoruz.
Yakın zamanda ben sevgilimin ailesiyle o da benim ailemle tanıştı. Aailem, sevgilimi sevdi, birkaç kere de aynı ortamda bulunma imkânları oldu ve anlaştıklarını düşünüyorum.
Ancak sorun şu ki geçtiğimiz günlerde sevgilimin ailesiyle tanışmaya gittim ve onların hayat tarzının benim ailemden ve alıştığım yaşam tarzından çok farklı olduğunu gördüm. Benim anne ve babamın her ikisi de üniversite mezunu, bir büyükşehirde, iyi bir yerde evimiz var ve orada oturuyoruz.
Ancak sevgilimin ailesi bizimle aynı şehirde farklı bir semtte, bir aile apartmanında oturuyor ve kültürel açıdan çok farklılar.
Örnek vermem gerekecek olursa yemeğe oturduğumuzda bizim evde herkesin önüne ayrı tabak, çatal, bardak koyulurken, onlarla sofraya oturduğumda bir tencerenin ortaya koyulduğunu, herkesin aynı kaptan yemek yediğini gördüm.
Açıkçası bu durumdan rahatsız oldum çünkü kimseyle aynı yerden yemek istemem.
Sevgili Güzin Abla, internet üzerinden bir gençle tanışıp sevgili oldum. Bu beraberlik 4-5 yıldır sürüyor. Ben de o da Anadolu’nun bir küçük kasabasında yaşıyoruz.
Annem öğretmen, ailem üzerime titrer. Ben lise mezunuyum, açık öğretime devam ediyorum.
Bu gençle tanıştıktan sonra ona bağlandım.
İlk ilişkimiz başladığından bu yana, 4 kez ayrılık yaşadık.
Her seferinde ben ayrıldım ama tekrar barışan da yine ben oldum. Tehditlerinden korktuğum için tekrar barışmaya karar verdim.
En son çıkmaza girince anneme olayı anlatmak zorunda kaldım.
Annem bazı nüfuzlu arkadaşlarını devreye sokarak onu benden uzak tuttu.